Bundan sonra – Bölüm 9

Fatma nasıl edip, kızıyla bu çiftlikten kaçacağının hesabını yapıp, para yerine geçecek şeyler çalıp dururken, büyük hanım da boş durmuyordu elbette. Bekar bütün kızları evlendirmişlerdi sırayla. Evdeki tek kız onların Şerife diye çağırdığı Duygu’ydu verilecek. Fatma sıranın kendi kızına geldiğini hissettiği için yakın zamanda ne olursa olsun alıp çıkmayı kafaya koymuştu kızını.

Bir akşam ana-kız koyun koyna uyurlarken odalarının kapısı aralandı. Büyük hanımın en güvendiği adamlardan biriydi gelen. Derin derin nefes alan Fatma’nın yüzüne bir sprey sıktı önce, Duygu’nun gözlerini açmasını izin vermeden de kızın yüzüne sıktı aceleyle. Daha solur solumaz bayıltan etkili bir karışım vardı spreyin içinde. Soluyan saatlerce derin bir uykuya dalıyordu, etrafında ne olup bittiğini anlamadan. Adam ikisini de dürtüp uyanmayacaklarından emin olunca, kızı çekti aldı anasının koynundan, büyük hanımın odasına götürdü. Büyük hanım adamın parasını verip yolladı aceleyle. Yine güvendiği iki çalışan kıza hazırlattığı kıyafetleri giydirtti Duygu’ya ve bir kaç saat sonra onu almaya gelecek arabayı beklemeye başladı. Köyün camisinden yüklenen ezanla girdi avluya araba, Duygu’yu alıp gitti.

Her zaman ezanla uyanıp tarlaya giden Fatma öğlene doğru ancak açtı gözlerini. Büyük hanım gidenlere Fatma’nın hasta olduğunu söyledi o sabah, o yüzden kimse gelip çalmadı kapısını. Zorla gözlerini açıp, ilk kontrol ettiği şey olan kızı yanı başında olmayınca telaşla doğruldu yer yatağından. Dışarıdan gelen gün ışığının çokluğunu fark edince her zaman uyandıkları saat olmadığını anladı, Saime’nin getirdiği eski kol saatini çıkarıp baktı yastığının altından. Saat öğlen olmuştu çoktan Duygu’nun erken uyanıp odadan çıkmış olabileceğini düşündüğü için hızlıca giyinip çıktı dışarıya. Kimse sorduysa, kızı gören olmamıştı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu artık. Uyanıp tarlaya mı gitti diye düşündü, koşarak tarlalara gitti, uzaktan onun koşa koşa geldiğini görenler çiftlikte ters bir şeyler oldu sanıp merakla yanına geldiler. Duygu orada da değildi. Büyük hanımın sabah onun hasta olduğunu söylediğini öğrendi. Başından aşağı kaynar sular iniverdi. İşin içinde büyük hanım varsa, kızının başına kesin bir şeyler getirmişti. Nefes nefese geldiği onca yolu geri koştu. Evin önüne vardığında neredeyse yığılıp kalacaktı.

“Kızım nerede? Duygu’ma ne yaptınız?” diye inletti avluyu. Bu sefer deli taklidi yapmıyordu, aklına gelen bin bir düşünce ile gerçekten delirmişti.

“Duygu!”

Onun yeri göğü inleten bağırışını duyan avluya çıkıyordu. Hiç birisinin olanlardan haberi yoktu. Avludaki karmaşayı duyan ağa da ne olduğunu anlamak için geldi avluya, büyük hanım hemen arkasında duruyordu.

“Ne oldu, neye bağırıyorsun yine?” dedi ağa.

“Kızım nerede?”

“Olması gereken yerde?” dedi büyük hanım ağanın gölgesinde.

“Nerede? Kızıma ne yaptınız? Onun yeri benim yanım!”

“Kızını gelin ettik!” dedi ağa

“Ne?” dedi Fatma, hayatının en büyük kabusu gerçek oluyor gibiydi, zorla bir adım attı ağaya doğru “Ne yaptınız?”

“Gelin ettik diyor ağa duymuyor musun?”

“Öldürürüm lan sizi!” diye bir kaç adım daha attı onlara doğru ama ağanın adamları geldi yakaladı kollarından.

Ağa başıyla işaret etti, Fatma’nın direnmesine aldırmadan alıp odasına çıkardılar onu, kapıyı da kapattılar üzerine. Gece gündüz bağırdı Fatma

“Allah belanızı versin hepinizin, çıkarın ulan beni buradan? Çıkarın hepinizi öldüreceğim, kızımı geri getirin bana!”

Gece kimse uyuyamadı onun bağırtısından, ertesi gün, ertesi gece dermanı kalmasa da bağırdı, eşyaları camdan aşağı fırlattı kimseye huzur vermedi Fatma. Artık sinir krizi geçiriyordu iyice, tüm hayatını kızını korumak için adamışken, nasıl olup koynundan alıvermişlerdi çocuğu anlamıyordu. Kendini duvardan duvara vuruyor “Kızımı getirin diye bağırıp duruyordu.”

“İyice delirdi bu!” diyordu büyük hanım Fatma için, üçüncü günün gecesinde eline mehir diye iki büyük altınla biraz para verilip, çiftliğin dışına attılar onu. Öyle ya da böyle dışarı çıkmayı başaran Fatma kızın nereye verildiğini öğrenebilmek umuduyla köye doğru koşmaya başladı hemen. İki saatte düşe kalka vardı köye, muhtara koştu hemen, “Kızımı kaçırdılar yardım et, çocuk o daha!” dedi ağlayarak. Ağanın karısını tanıyan köylüler bir anlam veremediler olanlara.

“Ağa bilmiyor mu?” diye sordular, “O kaçırdı kızımı!” diye bağırdı Fatma, “Kızım, kınalı kuzum, daha çocuk! Gelin ettiler yavrumu? Yardım edin ağalar! Kızımı bulayım!” diye ağladı, inledi.

“Hele bir otur!” diyerek köy evine aldılar onu, muhtarın karısı ile bir kaç kadın gelip oturdular yanına.

Ağanın karısının deli olduğunu daha önceden biliyorlardı, okulun kapısından ayrılmamıştı kızı okurken. Şimdi de kızımı kaçırdılar diye ağlıyordu. Köyde kimse bilmiyordu ağanın kızını kime gelin ettiklerini. Belli ki bu civardan biri değildi. Kadınlar ne dedilerse teselli edemediler Fatma’yı. Deli bellemişlerdi bellemesine ama kızı için bağırıp durunca içleri de acımıştı zavallıya.

“İyi yere gelin gitmiştir, ağa kızı ne de olsa!” dediler, Fatma daha da ağladı. Fatma’yı gelin ettikleri yaştaydı Duygu aşağı yukarı.

“Okuyacak benim kızım, öğretmen olacak! Kızımı bulmama yardım edin, bizim kaderimizi o yaşamasın!” diye bağırdı durdu sabaha kadar köy evinde. Ağanın deliren karısın boşayıp, kapının önüne çıkardığı çabucak duyuldu köyde. Zavallı deliyi sokağa atacak değillerdi. Ertesi gün yemek götürdüler Fatma’ya hiç birine elini sürmedi. Yalvarıp yakarıp komşu köylere gidenlerle gezdi durdu bir hafta, çerçiye ona verilen paralardan verdi köy köy gezdi bir kaç gün adamla. Kimse ağanın kızını gelin almamıştı. Sonunda çerçi onun her gittikleri yerde dövünüp durmasından usanınca, ben gittiğim yerlere sorarım sen başka yollara başvur diyerek onu ikna etti yanına almadı. Ağanın boşadığı karısına yardım etmek de iyi değildi. Köylü de bir süre sonra elini eteğini çekti. Köy evinden çık demediler bir tek garibe, gene acıyanlar bir kaç kap yemek bıraktılar gece gündüz.

“Vah vah delirmiş zavallı genç yaşında!” diyordu herkes, kimse bu kadın niye delirdi demiyordu. Delirdiği için kızını gelin vermek istemediğini sanıyorlardı. Ağa kız, zengin kocaya verilmişti belli ki, annesinin yanında delirmesin diye vermişlerdi belki de. Ağanın kızına da gittiği yerde eziyet edecek değillerdi. Ağanın bir bildiği olmasa anasından gizli kızı gelin eder, anasını da kapının önüne koyar mıydı?

Boşadığı deli karısının köyü de birbirine kattığı haberleri geliyordu ağanın kulağına, büyük hanıma kızıyordu onun aklıyla gelmişti bunlar başlarına diye. Saime biliyordu kızın nereye gelin edildiğini, Fatma’nın başına gelenlere de çok üzülmüştü. Onun da kız gönderildikten sonra haberi olduğu için elinden bir şey gelmemişti ama büyük hanımın güvendiği kızlardan birinden öğrenmişti Duygu’nun gönderildiği yeri. O da Fatma gibi çiftlikten çıkıp köye gidemiyordu öyle kolayca. Sonunda gözünün onda olduğunu bildiği şoförlerden birine azıcık cilve yaptı. Adam Saime’nin yazdığı kağıdı, köye götürüm ağanın deli karısına vermeyi kabul etti. Saime’nin ağanın gönlünü ettiğini hepsi biliyorlardı ama ağadan korkularına kıza yanaşamıyorlardı. Adım kızdan gelince adam bir medet umarak denileni yapmayı kabul etmişti kolayca. Saime adamın sonra başına bela olacağını biliyordu ama Fatma’yı geldiği günden sevdiği için göze almıştı bu riski. Adam ondan bir adım daha gelmeden yanaşmaya cesaret edemezdi nasılsa. Ağanın kulağına giderse fena olurdu sonra.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s