Yuka (Küçük Prens) – Bölüm 3

İşin garip tarafı psikoloğu ona tam olarak itiraf etmese de Yuka’nın söylediklerinde doğruluk payı olabileceğini düşünüyordu. Dünyanın iyiye gitmediği bir sır değildi. Yuka ruhunu ve yüreğini temiz tutabilen insanların kurtulabileceğinden bahsediyordu. Onlar korunacaktı. Tıpkı cennete gidebileceği söylenenler gibi. Bir kurtarıcı pek çok inanışta bekleniyordu. Hatta antik metinler Yuka’nın söylediğine benzer olayların tam da günümüzde yaşanabileceğini takvimlemişti. Şaka değil iki bin on iki yılında insanlar bu takvimlemeyi yapan bir medeniyetin kehanetine inanıp, Türkiye’de bir yere gitmişlerdi. Hatta aralarında Amerikan sinemasının ünlü isimleri de vardı. Antik metinler iki bin on iki yılında kıyametin kopacağını ve insanlığın sonunun geleceğini takvimlemişti. İki binli yıllarda bu kehanetler sıkça duyuluyordu. Kimi antik metnin günümüz yorumlamasına göre bir kuyruklu yıldız çarpacaktı dünyaya, kimine göre bir tufan daha bekleniyordu ki kutuplardaki buzulların erimesi bunun başlangıcıydı. Yirmi bir Aralık gününe denk gelen ikin bin on iki kehanetinde insanların bir çok tedbir almasına rağmen herhangi bir şey olmamış olması devamında ortaya çıkan diğer kehanetlerin de inandırıcılığını yok etmişti. Bu tip şeylere meraklı olan Yuka’nın psikoloğu sonraları iki bin on iki aralığında insanlığın sonu olacağını söyleyen kehanetin doğru anlaşılmadığı, insanlığın sonunun başlangıcı olacak tarihin o olduğuna dair yazılar okumuştu. Devam eden otuz veya elli yıllık süreçte dünya ve insanlık felaketlerden başka bir şey görmeyecekti. Bunlar savaşlar, seller, depremler, fırtınalar, ekonomik krizler ve sürekli bir kaos ortamıydı. Bu gün kırk beş yaşında olan psikolog gerçekten de o tarihten bu güne baktığında kehanetin sonraki yorumunun hiç de yanılmadığına kanaat getirmişti. Yuka’nın söyledikleri de bu kehanetlerle örtüşüyordu. Dahası Afrika’da yaşayan ve bu gün bile medeniyet ile hemen hiç bir bağı olmayan bir kabile bin sekiz yüzlerin ortalarında bilim adamlarının o günlerde henüz varlığından bile habersiz oldukları bir yıldızdan bahsediyorlardı. Bu yıldız aslında bir takım yıldızdı ve kabilenin söylediği gibi birden çok yıldızdan oluşan bir takım olduğu ancak bin dokuz yüzlü yıllara yaklaştığında anlaşılabilmişti. İkinci yıldızın keşfi bin dokuz yüzlerin başında, üçüncü ve sonuncusu ise ancak bin dokuz yüz doksan beş yılında keşfedilebilmişti. İlginç olan kabile, bu üç yıldızın ağırlıkları, çevreleri, dönüş hızlarına kadar haberdardı. Gezegenlerin tamamını ve uydularını da biliyorlardı. Gökyüzü hakkında hiç bir teknolojiye sahip olmadıkları halde tüm dünyadan fazla bilgiye sahiptiler. Kabilenin medeniyetle ilk temasa geçişi olan bin dokuz yüz otuz yılında tüm bu bilgilere sahip oldukları ortaya çıkmıştı.

Elbette Yuka henüz beş buçuk yaşındaydı ve biri ona anlatmadığı sürece psikoloğun sahip olduğu tüm bu bilgi birikimine sahip olması mümkün değildi. Yine de söylediği ve anlattığı her şey doktoruna tüm bunları hatırlatıyordu. Afrikalı kabilenin bu bilgilere nasıl eriştiği anlaşılamadığı gibi Yuka’nın da söylediklerine tam olarak nasıl ulaştığını henüz anlayamıyordu. Yuka’nın söylediğine göre eğer insanlar hemen uyanmazlarsa o zaman çok yakın bir zamanda büyük bir çoğunluğu gerçekleşecek felaketlerle ortadan kaybolacak ve çok azı kurtulacaktı. Yuka ve rüyasındaki çocuklar o kurtulacaklar arasında olmalıydılar ancak bunu başarabilmek için liderlerine ihtiyaçları vardı. Onlar koruyucu olacaklar hem liderlerini kötülerden koruyacaklar, hem de iyi insanları felaketlerden kurtaracaklardı.

Psikolog elbette Yuka’nın ailesine kendi inandıklarını anlatmadı sadece Yuka’nın söylediklerini tamamen gerçek dışı değerlendirmek ve onu bunların hayal ürünü olduğuna iknaya uğraşmak yerine onu gözlemleliydiler. Yuka arkadaşlarına ve öğretmenlerine de bu hikayelerden bahsettiği için insanlar onunla alay etmeye başlamışlardı. Bu alaylar ve kendini ifade edemiyor hissi ise Yuka’yı çileden çıkarıyor ve hırçın olmasına neden oluyordu. Anlaşılmak isteyen ve anlaşılamayan her insan gibi önce anlatmaya çabalıyor anlaşılmadığını fark edince de geriliyordu. Tek istediği liderlerini bulmak herkesi kurtarabilmekti. Söyledikleri olacaktı ve olduğundan insanlar onun söylediklerini hatırlayacaklar ama çok geç olacaktı. Kendi anne-babası bile ona inanmıyordu. Onun bir sorunu olduğundan o kadar emindiler ki, diğer insanlar onun söz ve davranışlarından rahatsız olmasın diye endişe içine girmişlerdi. Eskiden olduğu gibi kalabalık yerlere değil, daha sakin yerlere gidiyorlardı.

Bir tanıdıkları babasına Türkiye’de bir otel adı vermişti. Otel yazın çok kalabalık ve popüler olsa da sonbahar geldiğinde oldukça sakin bir yere dönüşüyordu. Alanlar ve sahil geniş olduğundan insanlar birbirlerine yakın durmak zorunda değildiler. Eğer aile bu sene tatil için orayı seçerse, çevredeki insanların Yuka’nın tuhaflıklarından rahatsız olmadan dinlenebileceklerdi. Artık diğerlerinin yorum ve bakışlarından bunalan Yuka’nın ailesi hiç düşünmeden bu otelde yer ayırttılar. Akdeniz sahilinde olan otel yılın o mevsiminde sadece onların ülkeleri ve bir kaç kuzey ülkesinden daha gelenleri konuk ediyordu. Yerli turist sayısı ise yok denilecek kadar azdı

Türkiye gibi uzak bir ülkeye gidecek olmak Yuka’yı pek memnun etmemişti. Her ne kadar diğer ülke kedileri ile de dil sorunu olmadan anlaşabiliyor olsa da bu ara sık sık bir araya gelip ne yapacaklarına karar vermeye çalıştıkları kendi kedilerinden uzak kalmak istemiyordu. O kadar uzak bir yere tatile gitmek yorucuydu ayrıca. Annesi onun için orayı seçtiklerini söylemişti tatlılıkla. Oysa Yuka bu sözlerin altındaki gerçeği anlamıştı. Onu diğerlerinden uzak tutabilecekleri, onları kimsenin tanımadığı çok uzak bir ülke seçmişlerdi. Bu tatilden kaçış olmadığını anladığında mecburen her zaman yanına alan sırt çantasını hazırlamaya başladı. Evden uzun süre çok uzakta olacaklarından her şeyin yedeğini de hazırlamayı ihmal etmedi. Yaşadığı yerde çoktan kış yüzünü göstermişken, annesi Türkiye’nin güneyinde denize gireceklerini söylediğinde bile çok büyük bir sevinç hissetmedi.

Sahil oteli tıpkı Yuka’nın babasına söylenilen gibi çoğunluğu Rus ve Alman turistlerin ağırlandığı bir yaz oteliydi. Konaklama alanı iki katlı uzun bloklardan oluşuyordu. Ortalama dört yüz kişi kapasiteli otel yarım kapasiteden azı ile hizmete devam ediyordu. Kuzeyde yaz bitmiş olsa da gerçekten de hava sıcaklığı bu bölgede yirmi beş derecenin altına düşmemişti henüz. Yorucu bir yolculuğun ardından otele geldiklerinde derin bir iç geçirerek resepsiyona giden babasının peşinden yürüdü. Daha önce de tatillerini başka ülkelerin sahillerinde geçirmişlerdi. Oralarda da liderini aramış, sağa sola notlar bırakıp, resimler çizmişti ama bir sonuç alamamıştı. Aslında son bir kaç haftadır aklının bir kenarında sürekli “Acaba ben gerçekten deli miyim?” sorusu dolanmaya başlamıştı. Belki de rüyaları, gerçekten rüyaydı ve belki zihninde duyduğu ve kedilerin söylediğini sandığı tüm o sözleri kendi uyduruyordu. Neden bunca zamandır kendisi gibi herhangi birine rastlamamıştı. Rüyasındaki tüm o çocuklar sadece hayali arkadaşlar mıydı? Bu düşünce zihninde dolanmaya başladığından beri morali bozuktu. Kediler ona deli olmadığını ve duyduğu, bildiği her şeyin gerçek olduğunu söylemişlerdi son görüşmelerinde. Yine de duyduğu seslerin gerçek olmadığı şüphesine kapıldığı için bu sözlerin de gerçek olmadıkları sonucuna varmıştı. Gittiği psikolog ve içtiği tüm ilaçlara rağmen iyileşmeyen bir hastalığı vardı belki de gerçekten. Belki de bir liderleri falan yoktu, başka bir gezegenden gelmiş oldukları hepsi onun beyninin uydurduklarıydı. Eskisine göre yüzü daha asık ve mutsuzdu bu yüzden. Otelin lobisine geldiklerinde de kaşlarının altından somurtarak etrafı inceledi. Babası onların oda kayıtlarını yaptırırken hemen kapının önünden bir kedinin geçtiğini gördü.

“Hoş geldin Yuka!” dedi kedi ona.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s