An gelir! – Bölüm 14

Hiç olmadık bir şey oldu Kanat beyin gitme saati geldiğinde. O ana kadar kendini gayet güzel toparlayıp idare eden Asiye göz yaşlarına boğuldu bir anda. Sıdıka hanım, Hediye hanım ve Kartal bey şaşkınlıktan ne diyeceklerini bilemiyorlardı. Asiye hıçkırarak ağlamaya başladığı yetmiyormuş gibi duramayıp bir de sımsıkı sarıldı adamcağızın boynuna. Kanat bey de afallamıştı onun tavrına, işin kötüsü onunda gözlerinden inivermişti yaşlar. Baba kızın yıllar sonra sevgi yumağı olduğunu gören diğerleri de başladı bu kez ağlamaya. Kapının ağzında bütün aile nedenini bilmeden ağlaşıp durdular.

Kanat bey ilk defa bu kadar zor ayrılıyordu evden, “Daha sık geleceğim, seni de daha sık alacağım artık!” dedi Asiye’nin kulağına.

“Tamam!” dedi Asiye de, bu sözlerin altında annesini görmesi için fırsat yaratacağı mesajı olduğunu biliyordu. Amcası ile onca zaman baş başa kaldıkları halde, onu hiç tanımaya, anlamaya çalışmadığı için pişmanlık duyuyordu ayrıca. Çok farklı ve özel bir insandı Kanat bey. O kadar doluydu ki yüreği sevgi, aklı bilgiyle, bunları paylaşacak bir hayat arkadaşı olamaması çok kötüydü. Her şeyin ama her şeyin en iyisini hak ediyordu Asiye’ye göre.

Kanat beyi göz yaşları içinde yolcu ettikten sonra, Sıdıka hanım sarıldı kızına, “Kızım neler oldu İstanbul’da, babanla buzları erittiniz mi yoksa?” dedi merakla.

“Evet” dedi Asiye, bu sözler onun aradığı tüm kılıfı sağlıyordu olaya.

Merakla ona bakan güzel ailesine dönüp, “Müjdemi isterim artık babamla itişmiyoruz. Bu defa uzun uzun konuştuk ve birbirimizi iyice çözdük. Artık ona öfke duymuyorum. Baba kız olarak kalan ömrümüzü güzel yaşamak istiyoruz”

Kanat beyin zaten dolan gözlerinden iki damla yaş indi hemen “Aferin benim kızıma, işte şimdi büyüdüğünü ispatladın bize!”

“Ah be kızım!” dedi Hediye hanım da ellerini açıp dua etti içinden, “Yıllarca deden yüzünden küslükler, üzüntüler yaşadık. Hep dua ettim Allahım’a ailemde küslükler bitsin diye. Vallahi gözüm arkada gitmeyeceğim artık”

“Ah babaanne!” diye ona sarıldı bu sefer Asiye. Sahiden de Yusuf beyi en çok o çekmiş, idare etmişti. Onun yüzünden oğluna hasret kalmıştı yıllarca. Yusuf bey gittikten sonra aynı oğlunu Asiye ötelemişti hayatlarından. Zavallı kadın senede bir iki kez ancak hasret gideriyordu. Bir oğlunu erkenden mezara koymuştu. Hiç aklına gelmemişti bunlar Asiye’nin. İyice üzüldü yaptıklarına.

“Yok babaanne, bundan sonra aileyi birleştireceğim sana söz veriyorum!”

“Biliyordum büyüyüp babana benzeyeceğini. Kanat asi görünür ama çok yufka yüreklidir. Kartal’ım da Kanat’ım da iyidir!” dedi Hediye hanım.

“Çık yukarı da babanın odasını temizle haydi, haylaz kız! Ağlattın hepimizi işlerden kurtulamazsın!” diye kovaladı sonra torununu yukarı. Kendisi de peşinden çıktı.

Kartal beyle Sıdıka hanım sarıldılar birbirlerine sımsıkı.

“Sıdıka, kızımız sahiden büyümüş üniversitede!” dedi Kartal bey.

“Küçük kızımız olmuş sana yetişkin!” dedi gururla Sıdıka hanım.

İkisi de çok sevinmişlerdi baba kız adına, kızı büyüttükleri halde ikisinin arasındaki sürtüşme üzüyordu onları.

Sonraki günlerde Kanat bey ile Asiye hiç olmadığı kadar sık mesajlaşmaya başladılar. Asiye ne olur ne olmaz diye hemen siliyordu mesajları. Onun sürekli elinde telefonla dolaşmasından iyice şüphelene Sıdıka hanım, “Kesin var bunun bir arkadaşı bize söylemiyor!” diyordu içinden. Kartal beyi görür görmez aşık olmuştu, hatırlıyordu kendini. İlk görüşte aşk yok diyenlere kulak asmazdı o yüzden, aşka da, ilk görüşte aşka da inanıyordu. Kartal bey aşık olunacak adamdı gerçekten ona göre, onu tanıdıkça iyice anlamıştı. Bir çok kadın gibi görücü usulü sayılabilecek bir yöntemle de evlenmiş olsa bu kadar iyi bir insana denk geldiği için hep şükretmişti Allah’a. Babaları araya girmese de ancak Kartal bey gibi bir adama aşık olurdum diye düşünürdü sık sık. Onu ilk gördüğü günlerden daha bile çok aşıktı şimdi ona. Asiye’ye yaptığı babalığa, ona gösterdiği saygı ve anlayışa, aileye bağlılığına, dürüstlüğü ve çalışkanlığına, hatta ondan önceki aşkına duyduğu saygıya bile aşıktı.

Yusuf bey gibi bir babaya rağmen iki kardeşi çok güzel yetiştirmişti Hediye hanım, çok şükür de babalarından baskın genler almamışlardı ikisi de.

Asiye’nin geri gelişi ile evin ıssızlığı sona ermiş, herkesin neşesi, keyfi yerine gelmişti. Ona söylemeseler de onun Giresun’da olduğu zamanlar hep hüzünlenmişlerdi karı koca. Kızlarını evlenip gittiğinde ne yapacaklarının derdine düşmüşlerdi durup dururken.

Kanat bey Asiye’ye annesi ile ilgili haberler veriyordu sık sık. Tülay hanımın durumu çok iç açıcı değildi. Kızını gördükten sonra bir kaç hafta iyiye gidiyor gibi olsa da, hastalık sonrasında yeniden baskın hale gelmiş, onu yataktan kalkamayacak kadar halsiz bir hale sürüklemişti. Kanat bey sıklıkla ziyarete gidemiyor olsa da, merkezi arayıp doktorlarından sık sık soruyordu gelişmeleri. Tülay hanımla da konuşuyorlardı tabi, ona da Asiye’den haber uçuruyordu. Sonradan üzülmesini istemediği için doğrudan kızıyla mesajlaşmak istememişti Tülay hanım. Bu aralarında hiç kurulmamış bağı güçlendireceği için Asiye’nin daha fazla üzülmesine neden olmaktan başka bir işe yaramazdı sonrasında. Neyse ki Asiye’nin aklına gelmemişti böyle bir çözüm. Onlar da kendi akıllarına geldiğinden hiç bahsetmemişlerdi.

O yaz olmazların olma zamanıydı belli ki, okulun açılmasına üç dört hafta kala birden bire Murat’tan bir mesaj aldı Asiye.

“İstanbul’a gelmedin mi?”

Hiç beklemediği bu mesaj kalbinin yerinden çıkmasına neden olacaktı neredeyse. Geldim ama seni aramadım dese miydi karar veremedi bir türlü. Diyebilirdi, aralarında arkadaşlıktan ötesi yoktu ki nasılsa.

“Geldim, kısa kalınca seni de rahatsız etmek istemedim” yazdı telaşla. Aslında okula başlamadan bir kez daha gitmek istiyordu annesini görmek için. Artık babası ile de arasını düzelttiğini söylediğine göre evdekilerinde buna itirazı olacağını sanmıyordu. Gerçi Kanat beye sormamıştı daha ama onunda “Gelme!” diyeceğine ihtimal vermedi.

“Neden rahatsız olayım. Keşke söyleseydin?” yazdı Murat.

“Kız arkadaşın olduğunu neden söylemedin?” yazmak istedi ama bunun çok aptalca bir mesaj olduğunu düşünüp vazgeçti, ne yapacaktı çocuk bir mesaj attı diye hesap mı soracaktı şimdi.

“Belki gelirim yine!” yazdı dayanamayıp.

“Gelirsen ara mutlaka, gideceğimiz yerler vardı ya!” diye yanıt gelince, kız arkadaşı o, ben mi buluşacağız ki dedi içinden gerildi sonra.

“Doğru, geldiğimde uygun olursan gideriz. Senin de işin gücün, arkadaşların falan var tabi.”

“Onları yeterince gördüm”

İşte bu cümleden sonra elleri titremeye başladı. Acaba seni özledim mi demek istiyordu şimdi.

“Keşke annem yanımda olsaydı!” diye düşünürken buldu kendini. Onunla babasının arasındaki aşkı hatırlamıştı yeniden. O zamanlar telefon olmadığı için böyle mesajlaşamıyorlardı tahminen ama en azından Murat’ın bu son yazdığından umutlanmalıydı onu sorardı. Sonra annesinin ne kadar hasta olduğunu düşündü kızdı kendine. Kanat beye de Murat’tan hiç bahsetmemişti aslında. Aslında ona hiç bir şeyden bahsetmemişti bunca zamandır. Elinde telefon kafası düşüncelerle dolu bekledi bir süre.

“Gelirsem haber veririm bu defa” yazdı Murat’a, sonra hemen Kanat beye mesaj attı, “Okul açılmadan bir kez daha gelebilir miyim?”

Kanat bey gülümsedi mesajı okuyunca, aslında ondan daha önce beklemişti böyle bir isteği. Annesini bir kez daha görmek isteyeceğini düşünmüş, sonra Asiye’den hiç istek gelmeyince ses etmemişti. Tülay hanım Asiye’nin onu son gördüğünden daha kötü durumdaydı şimdi. Asiye’nin onu bu halde görmesini ister miydi bilemedi ama ana kızın bu kadar az zamanları varken görünüşe göre son bir kez daha görüşmeleri mi, yoksa görüşmemeleri mi daha iyi olurdu kafası karışmıştı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s