“Babam hiç beklemediği bu söylemi duyunca ne yapacağını şaşırdı. Bir süre “Beni öldürsün rahatlasın!” diye söylendi. Gidip Yusuf amca ile konuşmak istedi ama o babamla konuşmayı kabul etmedi. Babam da bir an önce taşınıp gidersek bu kan davasının unutulacağına karar verdi. Hemen o gece annemle eşyaları toplamaya başladılar. Bunun anlamı Kartal’la ayrılmamız demekti. Hem kan davası vardı ailelerimiz arasında, hem de biz uzaklara gidiyorduk. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Sürekli ağlıyordum”.
Murat’ı iyice özleyen Asiye’nin gözleri doldu. Dedesinin sert ve inatçı bir adam olduğunu biliyordu ama kan davası başlatan bir insan olabileceği hiç aklına gelmemişti, daha da şaşırdığı kendi ailesinde kan davası konusunun olmasıydı. Ne babası, ne amcası öyle insanlar değillerdi. Şahin ağabeyin ölüm yıldönümünde herkes çok üzgün olurdu ama nasıl öldüğünü ilk kez duyuyordu Asiye, kaza kurşunu dedikleri şeyin bir kan davasını başlatması içini sızlattı.
“En iyi arkadaşını kazara öldürmekten büyük ceza olur mu?” dedi farkında olmadan yüksek sesle.
Tülay hanım zayıf elini uzatıp onun elinin üzerine koydu, “Haklısın, ağabeyim de bu acıyla fazla yaşayamadı zaten, hapishanede kendini öldürdüğü haberi geldi. Atleti ile kendini asmıştı.”
Asiye “Hi!” dedi korkuyla, “Çok acı, çok”
“Şahin ağabeyin şokunu atlatamadan, ağabeyimin acı haberi hepimizi mahvetti. Babam sizin evin önüne gelip uzun uzun bağırdı Yusuf amcaya ‘Mutlu musun şimdi, oğlum kendi verdi canını sana!’. Yusuf amca perdenin arkasından çıkmadı. Kanat onun da sonradan çok üzüldüğünü söyledi hep ama acıyı sarılıp birlikte atlatmak varken, iki ailenin hem arası bozuldu, hem evlat acısı iki aileye de düştü. Ağabeyim kan davası yüzünden, bizden birine bir şey olmasından korkmuştu. Arkadaşını öldürmenin vicdan azabı içini yakarken, onun yüzünden ailesine bir şey olmasını istememişti. Ağabeyimin intiharı Yusuf amcaya cevabıydı aynı zamanda. Ödeşilmiş olacaktı”
“Yine de taşındınız mı?”
“Tabi, babam o kadar yıkılmıştı ki, ağabeyimi bile oraya gömdürtmedi. Önce mezar, sonra ev aldık taşındığımız yerden.” derken artık ağlamaya başlamıştı Tülay hanımda.
“Çok zor şeyler yaşamışsınız üst üste! Sizi yoruyorsa sonra anlatın isterseniz!”
İçi merakla yanarken böyle söylemesi iyice duygulandırdı Tülay hanımı, yanındaki komodinin çekmecesinden bir mendil çekti ve sildi göz yaşlarını.
“Buraya hikaye dinlemeye geldin, hepsini anlatacağım. Hem Kartal’ın babası, hem de benim babam artık iki aileden kimsenin görüşmesini istemiyorlardı. Ağabeyimin acısı o kadar ağır gelmişti ki, Yusuf amcayı asla affedemiyordum. Elbette ağabeyimi o öldürmemişti ama onun kan davası inadı olmasa ağabeyim belki acısıyla yaşamayı öğrenir kendini öldürmezdi diye düşündüm uzun süre ama bunu da asla bilemeyiz”
“Dedem de acısından ne yaptığını bilmiyordu herhalde, sert adamdı ama can isteyecek kadar değildi herhalde”
“İnsanların acıyla veya baskı altında neler yapabileceğini hayat sonra öğretti bize de, o zamanlar genç ve cahildik. Yaptığı yanlıştı, çok yanlış. Dönecekti belki anlayıp ama ağabeyim acele etti ölmek için. Olacağı olan oluyor maalesef.”
“Peki sonra hiç haberleşmediniz mi amcamla?”
“Haberleşmedik. O zamanlar böyle kolay değildi ki haber uçurmak, mektup yazmak ya da muhtardan aramak gerekiyordu bir telefon bulup. Muhtarlıkta vardı telefon bir tek. Mektup yazsam evde birinin eline geçebilirdi. Çok istedim ama yapamadım işte, liseye gidiyordum ben de çocuktum. Korkuyordum babamdan da, Yusuf amcadan da. Kartal belki beni bulur diye umut ettim çocukça. Nasıl bulacaksa?”
“Of ya çok fena olmuş. Yengem biliyor mu acaba bu hikayeyi?”
“Sanırım hayır.”
“Babamla nasıl karşılaştınız peki sonra?”
“Biz taşındıktan üç ay sonra kilo almaya başladım ben, stresten çok yemeye başladığımı sanıyordum. Şaşkınlıktan iki aydır adet görmediğimi anca fark ettim bir süre sonra.”
“Nasıl yani?”
“Kartal’la ilk baş başa kalışımızdı bir evde. Lise bitince de evlenecektik.”
“Yani siz o gün?”
“Kanat gelmeden hemen önceydi. Bir saatin içinde hayatımızın böyle değişeceğini nereden bilelim? Cahil çocuklardık ikimizde. Hamile olduğumu anlamam üç ay sürmüştü. Aileme nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Beşinci aya kadar saklamayı başardım ama beşinci aydan sonra annemin anlamaması mümkün değildi.”
“Ne yaptılar öğrenince?”
“Kızılca kıyamet koptu tabi, dayak yedim, bağırıp çağırdılar, onları ele güne rezil ettiğimi söylediler.”
“Amcamı söylediniz mi?”
“Mecburen söyledim. Aslında belki barışır bizi evlendirirler diye bile düşündüm saf saf ama ağabeyimin acısının yılı dolmadan bu kadarının fazla hayalperestlik olduğunu anlamam uzun sürmedi. Beni doğuma kadar bir odaya kapattılar. Kimsenin beni karnı burnumda görmesini istemiyorlardı. Yeni taşınmıştık ama evli olmadığımı herkes biliyordu. Beni evde doğurtup çocuğu da ebeye vereceklerdi. Çocuk isteyen ama olmayan aile bulur onlar diyorlardı. Benim yanımda konuşmuyorlardı ama ben kapıyı dinliyordum. Sonunda annemi çocuğu kendi istediğim birine vermeye ikna ettim. Çocuk isteyen biriydi, burada okulda tanıştığım bir arkadaşımın ağabeyiydi. Ona ulaşmak için telefon etmem gerekiyordu. Biz şehre geldiğimiz için jetonlu telefonlar vardı. Muhtarlıktan Kartal’ı istettim bir kaç kez ama hep deden ya da babaannen geldi ben de kapamak zorunda kaldım. Annem bana bol bir elbise giydiriyor, ya sabahın köründe ya da akşamın karanlığında telefona götürüyordu. O saatlerde arkadaşıma ulaşamadığımı söylüyordum. Tam annem vazgeçecekti ki telefona Kanat geldi. Hızlıca olanları ona anlattım. Baban nasılsa her şeyi biliyordu.”
“Babama mı anlattınız?”
“Evet Kartal’a söylemesini istiyordum.”
“Amcamın çocuğu alacağını mı düşündünüz yani?”
“Evet başka ne yapabilirdim ki? Yoksa çocuk hiç bilmediğimiz bir yere gidecekti ve onu bir daha hiç bulamayacaktık.”
“Amcam o çocuğu aldı mı?” dedi Asiye gergin bir sesle yavaş yavaş hikayeyi çözmeye başladığını görüyordu yüzünde Tülay hanım.
“Deden Kartal için birisi ile anlaşmıştı. Askerlik arkadaşının kızını alacaklardı. İkisini bir araya getirmişlerdi bile. Kartal istemiyor olsa bile Yusuf amca olacak dedi mi, karşı konulmazdı. Şahin yeni öldüğü için düğün için bekliyorlardı.”
“Dedem bir oğlu ölmüşken, öbürünü evlendirmeyi mi planlıyordu yani?”
“Hayır aslında bunlar Şahin ağabey ölmeden konuşulmuştu ama Kartal ile Kanat’ın haberi yoktu. Hatta Hediye teyzenin bile haberi yoktu belki de. Söz verilmişti.”
“Peki ya bu olaylar olmasa da amcam sizinle evlenmek istese ne olacaktı?”
“Bilmiyorum, inan bilmiyorum.”
“Çocuğa ne oldu?”
“Kanat telefonda bana bunları anlatınca beynimden vurulmuşa döndüm. Ne yapacaktım? Çocuğumuzun bir yabancıya gitmesine nasıl göz yumacaktım. Ona çocuğu alması için yalvardım”
“Babama mı?”
“Evet!”
“Aldı değil mi? Gelip sizden o çocuğu aldı!” dedi Asiye hayretle.
“Evet aldı. O çok iyi bir insan kızım”
“Yani siz de benim…” diyerek ağlamaya başladı Asiye.
“Evet ben senin annenim! Kartal’da baban!”
“Amcam! Yani Kartal amcam, babam! Of! O biliyor mu?”
“Hayır Kanat, sen ve benden başka kimse bilmiyor!”
“Sizin aileniz?”
“Onlar hayatta değiller artık, zaten çocuğu Kanat’a verdiğimi de hiç bilmediler.”
“Yani babam, yani Kanat olan, annesi öldü, siz büyütün diye beni öz babama getirdi öyle mi?”
Kapının hemen dışında konuşulan her şeyi dinleyen Kanat bey içeri girdi.
“Babanla büyümen gerekiyordu. Tülay beni aradığında ne yapacağımı bilemedim. Kartal’ın sevdiği kadından olan çocuğunu bırakamazdım. Amcasıydım ben de, baba yarısı!”
(devam edecek)