An gelir ! – Bölüm 6

Asiye’nin hayatının ilklerini yaşadığı o sene, bir de gönül macerası başladı böylece. Murat’la iyi arkadaş olmuşlardı ama henüz aralarında duygulara dair bir itiraf yoktu. Eğer Murat açılır da bir şeyler söylerse, Asiye ilk defa İstanbul’a gitmekten şikayetçi olmayacağını düşünüyordu. Babasına Murat ile görüşeceklerini nasıl söylerdi onu henüz hesaplamamıştı ama yine de okul dışında hoşlandığı çocukla gezebilme fikri bile kalbini hızlandırıyordu. Yengesine bahsetmeyi düşünmüş olsa da amcasına söyler diye çekiniyordu.

Yaz tatiline bir kaç gün kala memlekete gitmeden önce Murat’ın ona duygularını açacağını düşünmüştü. Ne de olsa araya uzun bir ayrılık girecekti, eğer arkadaşlıklarının adı değişir de araya duygular girerse yaz boyu da görüşmemeleri için bir neden kalmıyordu. Yurttaki arkadaşları dahil kimseye ondan bahsetmemişti henüz. Olurda Murat bir şey söylemezse kendi kendine gelin güvey olmuş pozisyonuna düşmek istemiyordu.

Babası eve dönmeden önce İstanbul’a gelmesi için ısrar ediyordu. Murat’la ne olacaklarını bilemediği için geveleyip duruyordu. Yurttan ayrılmalarına iki gün kala Murat’ın İstanbul’daki kız arkadaşı ile konuşmasına şahit olduğunda olduğu yere yığılmamak için kendini zor kontrol etti. Yüzünde donup kalan gülümseme Murat yanından ayrıldıktan sonra bile öylece duruyordu. Neredeyse yarım dönemdir her gece Murat’ın ona duygularını açtığını hayal ediyor, kendi içinden ona cevaplar veriyordu. İstanbul’a babasının yanına gittiğinde neler yapıp, nereleri gezebileceklerini bile planlamıştı. Hayatında ilk defa böyle yoğun şeyler hissetmişti, şimdi ise tek hissettiği aptallıktı. Koskocaman bir aptallık. Yurttaki eşyalarını toplarken ve arkadaşlarına gönlüyle ödünç verdiği eşyaları isterken neden bu kadar sinirli olduğuna kimse anlam veremedi. Herkes eve gideceği için mutluyken, o sanki okulun kapanmasına kızgın gibiydi.

Kanat bey yine arayıp, “Gelip seni alayım!” dediğinde, “Sana önce eve gitmek istediğimi söyledim! Babalık taslamaktan vazgeç!” diye bağırdı. Sesini bu kadar yükselttiği için pişmanlık hissetmeye başladığında telefonu kapatalı dört beş saat olmuştu. Üstelik adamcağız onun bağırışlarına rağmen bir kaç kez daha aramış onları da açmamıştı. Sahiden de istediği gidip çok özlediği, yengesi, amcası ve babaannesini görmekti. Yine de Murat ona açılmış olsa, bu hasreti bastırıp onun peşine gidecekti. Şimdi duygularından habersiz olan Murat’a öfkesinden yıllardır kendini kontrol ettiği babasına patlamıştı. Geri dönüp babasından özür dilemeye cesaret edemiyordu. Hayatı boyu ondan hiç özür dilememişti. Hep onun özür dilemesini beklemişti. Annesi ölünce onu bırakıp gittiği için, annesi hakkında hiç bir şey anlatmadığı için ve ne kadar mutlu insanların yanında büyümüş olsa da, içinde gerçek anne babasıyla büyümediğine dair kalan her kırgınlık için.

“O bana borçlu!” dedi eşyalarını alıp yurttan çıkarken hırsla, “O bana borçlu, özür falan dilemeyeceğim”

“Eve dönünce haber ver bari!” diye bir mesaj geldi o sırada babasından. Acıyla yutkundu, “Tamam veririm” yazdı, sanki babasından bir mesaj daha gelmesini engelleyecek gibi telefonu cebine sokuverdi. Artık kendi başına gelip gidebildiği için kimse onu almaya gelmiyordu. Amcasına telefon edip, yurttan saat kaçta ayrılacağını söylemişti. Otobüse binerken de, arayıp varacağı saati söyledi. Kartal bey Asiye kendi başına gidip gelebiliyor bile olsa, otobüsten indiğinde orada olmayı adet edinmişti. Onu karşılamak evde beklemekten daha iyi geliyordu.

“Aptal Asiye!” deyip durdu yol boyunca kendine. Nasıl olup Murat’ın arkadaşlığını böyle değerlendirebilmişti. Nasıl onun kendisine aşık olduğunu düşünecek kadar saf bir kızdı böyle? İstanbul’lu kızlar varken döner bakar mıydı Asiye’ye. İstanbul’dan gelen kıyafetleri var, babası orada yaşıyor diye kendini oralı gibi mi göstermeye çalışmıştı cahilce.

“Ah Asiye! Aptal Asiye!”

Kartal bey, o daha otobüsten iner inmez görmüştü yüzünde kendiyle kavgasını. Asiye farkında değildi ama Kartal bey de, Sıdıka hanım da, evlatlarına hassas her anne baba gibi onun bütün mimiklerini okumayı biliyorlardı. Amcasını görür görmez gidip sımsıkı sarıldı ona. Hayatı boyunca güvenilir tek erkekti amcası, onu terk etmiş, ne sevgisini karşılıksız bırakmıştı. Neşeli görünmeye çalışarak okulda, yurtta olanlardan anlattı durdu yol boyunca. Eve girdiklerinde Hediye hanımla, Sıdıka hanımın yüz ifadesi renklendi hemen. İkisine de koşup sarıldı hasretle. Kapıdan girer girmez, İstanbul’a değil buraya ait olduğunu hissetti yine. Uyku saatine kadar sevgi dolu ailesi ile vakit geçirdikten sonra, babasına “Evdeyim, iyi geceler” yazan bir mesaj yazdı hemen. Hayatında ilk defa ona haksızlık yaptığını haykırmıştı vicdanı akşam boyu.

“Ne zaman geleceksin?” diye yanıtladı Kanat bey hemen.

“Niye böyle acele ediyor!” diye geçirdi içinden elinde olmadan, sonra suçunu hatırlayınca vazgeçti, “Haftaya olur mu?”

“Tamam, iyi geceler!”

Kalan bir hafta boyunca inişli çıkışlı duygular yaşadı kendi içinde ama yine aklınca kimseye belli etmedi. Babası tam bir hafta sona çıkıp geldi onu almaya. O hafta boyunca ne aramış, ne de mesaj atmıştı. Bu defa onu gerçekten kırdığını anlayan Asiye durumu nasıl düzelteceğini henüz bulamamışken, babası ile yüz yüze gelmek zorunda kaldı. Kanat bey her zaman ki gibi kardeşinin evinde yemek yedikten sonra annesi ile yukarı çıktığı için fazla yüz yüze kalmadılar. Herkes Asiye’nin babası geldiğinde geride durduğunu bildiği için yüzüne bakamadığını fark etmedi. Asiye babasının tavırlarında bir farklılık hissetmemiş olsa da yaptıklarının utancı yüzünden ona kırgın olduğunu ama aile içinde belli etmediğini düşünmüştü. Ertesi gün evden ayrılıp yola çıkana kadar da Kanat beyin tavrını ölçemedi.

“Bazı şeyleri konuşmamızın vakti geldi!” dedi Kanat bey otobüse bindiklerinde.

Asiye’nin yüreği sıkıştı, babası şimdi ona yaptıklarından dolayı ne kadar kırgın ve kızgın olduğunu söyleyecekti ama bunları duymaya ya da cevap vermeye henüz hiç hazır değildi. Üstelik otobüsün içinde ne kaçabileceği, ne de başka şeylerle uğraşıp saklanabileceği bir ortam vardı. Tek yapabileceği gözlerini kapatıp ani bir uykuya dalmış gibi yapmaktı ama o da çok aptalca duracağı için kalkışmadı. Elindeki telefona bakıyor gibi yaparak “Olur” diye cevap verdi zor duyulur bir sesle ve koltukta küçücük olduğunu hissetti kasılmaktan.

Bir süre babasının devam etmesini bekledi öylece, bir kaç dakika sonra babasından sen gelmeyince, cesaret edip başını kaldırdı ve baktı. Kanat bey her zaman yanında taşıdığı çantasından kitabını çıkarmış, okumasına dalmıştı.

“Ne diyeceğini mi unuttu acaba?” diye düşündü şaşkın şaşkın.

Kanat bey Asiye’nin dikkatle ona baktığını fark edince “Bir şey mi diyeceksin?” diye sordu.

“Siz bir şey diyeceksiniz sandım!”

“Hayır demeyeceğim!”

“Az önce öyle dediniz ya?”

“Konuşmayı mı diyorsun? Eve gidince otobüste değil!” dedi etrafına bakarak.

Öyle ya, otobüsün içinde mi azarlayacaktı kocaman kızı, o kadar kontrolsüz bir adam hiç olmamıştı babası. Bir an önce bağırıp çağırsa kurtulacaktı belki bu stresten ama onun bu kontrollü karakteri İstanbul’daki eve varana kadar işkence olacaktı belli ki. Vücudunu gevşetip, yola doğru döndürdü bedenini. Aklına üşüşen düşüncelere daldı. Murat kız arkadaşı ile çoktan buluşmuş olmalıydı. Acaba karşılaşırlar mıydı oralarda ya da aramalı mıydı ben de İstanbul’a geldim diye. Sonra yeniden gözleri doldu. Yaz tatillerinde babasının yanına geldiğini söylediği halde, hiç görüşürüz dememişti Murat giderken.

“Aptal Asiye!” diye söylendi içinden yine.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s