Sabah Fatih heyecanla geldi nişanlısının evine, artık onun için de her şey gerçekti. Kerime’nin onunla bir oyun olsun diye nişanlanmadığını biliyordu. Hakkettiği her şeye yeniden kavuşuyordu. Ne olduğunun, ne iş yaptığının Fatih için bir önemi yoktu ama Kerime hayatının başlangıcında sahip olduğu her şeyi geri almalıydı, gerçek ailesinin mirası onun hakkıydı. Oğuz’un şansı olmuştu aynı zamanda İrfan beylerin evine giren bebek, onlar hayatta olmasalar da sonradan doğan evlatlarının şansı olarak girmişti o eve. Üstelik bir kez bile onların kızı olmadığını hissettirmemişti aileye. Dündar beyin ailesi Fatih’i güler yüzle karşıladı. Aslında Gülistan’da onunla gitmek istemiş, hatta davet de beklemişti ama kimsenin aklına bu aşama da Gülistan gelmemişti elbette. Mehmet’te ailesi gibi yıllar sonra bulunun kuzenine odaklanmıştı.
Neşeli bir kahvaltıdan sonra Dündar bey, Fatih ve Kerime’yi alıp çalışma odasına geçti. Ailenin geri kalanı babalarının ciddi konulardaki huyunu bildiğinden salonda kaldılar. Pınar ve eşi kahveden sonra gideceklerdi zaten. Fatih Dündar beyin bir türlü ondan emin olamadığını biliyordu. Haksız da sayılmazdı.
“Evet, kahvelerimiz gelirken biz de biraz sizden bahsedelim!” dedi Dündar bey, “Yıllar sonra bulduğum yeğenimle ilk konuşmayı hayal ettiğim bu konu değildi elbette ama koşullar ve onun mutluluğu benim için her şeyden önemli.”
Kerime gülümsedi sevgiyle, Fatih’te başı ile onayladı saygıyla.
“Sedat bana hikayenizi anlattı, pek aşk hikayesi olduğunu söyleyemem!”
“Evet hikaye biraz karmaşık!” dedi Fatih.
“Sen arkadaşının evliliğini yıkmasın diye benim yeğenimle evlenmeye kalkmışsın doğru mu?”
“Evet! Başlangıçta öyleydi ama her şey değişti, onu tamamen yanlış anlamışım!”
“Onu kardeşi ile tehdit etmişsin?”
“Evet ama..!”
“Bu pek güvenilir bir adam imajı çizmiyor oğlum, sen her başın sıkıştığında benim yeğenimi tehdit mi edeceksin?”
“Hayır asla! Ben çok hatalıyım, bunun için Kerime’den defalarca özür dilerim. Kesinlikle yaptıklarımın savunulacak bir tarafı yok!”
“Peki ya o arkadaşın? O ne oldu?”
“Ailesine geri döndü!”
“Yeğenimin peşini bıraktığına emin misin?”
“O artık benim karım olacak, bir arkadaş arkadaşının karısının peşine düşer mi?”
“Evliyken masum bir kızın peşine düşmüş ama?”
“Evet ama artık ben varım, ona kimse zarar veremez!”
“Hayatımı kurtardı” dedi Kerime araya girip. Deminden beri sessizce dinliyordu amcasını, hayatında onu böyle savunacak güçlü bir amca olmasından mutluluk duyuyordu, Fatih’in geçmişte yaptıkları konusunda da çok haklıydı ama yaptığı onca iyilik yok mu sayılacaktı?
Dündar bey dönüp yeğenine baktı.
“Oğuz’u kurtarıyor, kardeşim onun sayesinde yeniden sağlığına kavuşacak!”
“Bu kadar mı? Bu adamı kocan olmasını istiyor musun? Artık hiç bir şey için mecbur değilsin kızım. Biz varız, Oğuz’a da biz bakacağız. Gerekirse peşinde gezen o serseriye de haddini biz bildireceğiz. Şimdi şu an o yüzüğü parmağından çıkarıp atabilirsin.”
Fatih Kerime’ye baktı endişeyle, Kerime gözünü dikmiş parmağındaki yüzüğe bakıyordu. Başını kaldırıp Fatih’e baktı. Dündar bey sessizce bekliyordu yeğeninin cevabını.
“Seni seviyorum Kerime!” dedi Fatih elinde olmadan. Bu zamana kadar hep Fatih dile getirmişti sevgisini, dile getirmekle kalmayıp göstermek için elinden geleni de yapmıştı. Kerime yaşadıkları yüzünden böyle duygular yaşamaya, göstermeye çok alışık değildi. Bir tek Oğuz’a karşı serbestti duyguları.
“Yüzüğü Fatih’e geri ver eğer istemiyorsan!” dedi Dündar bey yeniden, “Onun bunu anlayabileceğinden eminim!”
Kerime yeniden yüzüğe baktı, elini yüzüğün üzerine attığında Fatih’in neredeyse kalbi duracaktı.
“Hayır!” dedi sonra kararlılıkla, “Beni sevdiğine inanıyorum”
“Peki ya sen?” dedi Dündar bey bu defa, “Sen onu seviyor musun?”
“Evet!” dedi Kerime gülümseyerek baktı bu kez Fatih’e., “Seviyorum.”
Dündar bey bir anda ayağa kalktı, “Tamam delikanlı, şimdi git yarın akşama söyle ailene gelip kızımızı istesinler!”
Fatih, Dündar beyi hiç duymamış gibi kalktı ve sımsıkı sarıldı Kerime’ye, “Sana söz veriyorum, hayatım boyunca yanında olacağım!”
Dündar bey gençlerin halini görünce başka bir şey demeden bırakıp çıktı onları odada. Tam kapıya vardığında döndü, “Kusura bakmayın ama bunları bilmem lazımdı. Fatih yarın bekliyoruz!” dedi ve dönüp çıktı.
“Kerime sonunda bana inandığını, beni sevdiğini senin ağzından duymak o kadar değerli ki. Bir an için yüzüğü çıkartacağını sandım!”
“Sen haklıydın, ben utanılacak bir hayat yaşamadım. Sırf bu yüzden kendini sana layık görmüyordum.”
“Ah aşkım! Sen her şeye layıksın! Gidip babamlarla konuşayım, yarın akşam seni isteyemeye geliyoruz!” diyerek çocuk gibi zıpladı Fatih ve birlikte ailenin yanına döndüler.
Merakla salonda onların dönmesini bekleyen aileye bakıp, “Yarın kızımızı istemeye gelecekler, ona göre herkes burada olsun!” dedi Dündar bey.
“Çocuğun çok üzerine gitmeseydin!” dedi Sedef hanım kocasının huyunu bildiği için.
“Gitmedim!” dedi o da gülerek.
O sırada Kerime ile Fatih geldiler birlikte. Fatih herkesle vedalaşıp ayrıldıktan sonra Oğuz’u merkeze götürmek için çıktılar evden, Pınar ve eşi ayrıldılar yanlarından. Sedat bey gerekli bilgileri yazmıştı Dündar beye, Oğuz’u, Kerime ile bırakıp onlar yönetim ve doktorlar ile konuşmaya gittiler. Bundan sonra sorumluluk onlardaydı.
Kerime Oğuz’u da orada bırakıp, gerçek ailesi ile onların evine dönerken, yabancı hissetti kendini. Son zamanlarda o da şaşırmıştı kim olduğunu ve nereye ait olduğunu. Her şey o kadar hızlı bozulup, yeniden düzelmeye başlamıştı ki, yaşadığını anlayamadan bir yenisi ile karşılaşmıştı. Hepsi de yaşam akışını kökten değiştirecek olaylardı. Daha bir süre önce az kalsın ölecekken, ardından bir yuva yıkıcı olarak hor görülüyordu, sonra hikaye iyi yönde akmaya başlayınca, birden bire öz ailesi ortaya çıkıverdi. Anne ve babasının tabi ağabeyinin de ölmüş olmalarına çok üzülmüştü. Onları asla hatırlamayacaktı. Amcasının da bir kızı ve bir oğlu olmuştu. Dündar beyin dediğine göre bir amcası daha vardı ama onlar başka şehirde olduklarından ve henüz haberleri olmadığından nişana gelememişlerdi. Dündar bey onları arayıp yarına yetişebilirlerse gelmelerini istemişti. Diğer amcası da yeğenlerinin bulunduğunu duyunca sevinçten ne yapacağını bilememiş, hemen biletini alacağını söylemişti. Ne ara ortaya çıkıp, ne ara isteneceğini zaten hiç anlamamışlardı.
O gün öğleden sonra Dündar bey ve Sedef hanım Kerime ile geçirip, ona ailesi hakkında bir çok şey anlattılar. Ertesi sabah Sedef hanım ile gidip alışveriş yapacaklar oradan da kuaföre geçeceklerdi. Nişanın iki sonrası istenme yeni bir telaşa neden olmuştu iki evde de.
Gülistan, bu defa Mehmet’lerin evlerine gidecekleri için sevinmişti. Onlar da Sevim hanımla yeniden alışverişe koşmuşlardı. Sedat bey sadece gülmekle yetiniyordu hallerine. Henüz Mehmet’in yeğenine ilgisi var mı yok mu anlamamıştı ama Gülistan çoktan aileye gelin etmişti kendini belli ki. Bir anda Fatih, Kerime, kıskançlık unutulup gitmişti. Oğuz’u daha fazla yormamak için isteme akşamı merkezden çıkartmayacaklardı ama her hafta sonu alıp eve getireceklerdi. İkisine de ayrı ayrı oda verilecekti. Şimdilik hazırlık olmadığı için onlar isteme sonrasına bırakılmıştı. Kerime Pınar’ın eski odasında kalıyordu.
Dündar bey Kerime’nin eğitimini de üstlenecekti, diplomaları zamanla alsa bile işleri bir an önce öğrenmesi için elinden geleni yapacaktı. Artık babasının şirketinin payı onundu. Hukuki işlemlere de en kısa zamanda başlamak istiyordu.
(devam edecek)