Dansöz – Bölüm 28

“Ah Dündar bey kız kardeşim Sevim ile daha önce tanışmıştınız sanırım” dedi Sedat bey kardeşinin yanına geldiğini görünce. Dündar bey elinde olmadan gözleri ile salonu tarayıp yeğenini görmeye çalışırken, Sevim hanım da ağabeyi bahsettiği için kızına bakındığını sandığından başıyla selam verip, kızına el sallamaya başladı gelsin diye.

“Kızım Gülistan geliyor hemen!” dedi Sevim hanım heyecanla ama Dündar bey nişan kıyafeti içinde Kerime’yi seçtiği için onun söylediğini duymadan yürüdü onlara doğru.

“Dündar bey önce Fatih’i tebrik etmek istiyor sanırım!” dedi Sedat bey hafifçe eğilip kız kardeşine ve Dündar beyin peşinden gitti o da.

Gülistan uzun elbisesinin eteklerini toplayıp, hızlı adımlarla yanlarına gelmiş olsa bile yetişemedi onlara.

“Niye çağırınca hemen gelmiyorsun” diye çıkıştı Sevim hanım kızına.

İkisi birden hızlı adımlarla gittiler Sedat beyin peşinden.

Dündar bey Kerime’nin yüzünde görmüştü rahmetli kardeşinin ve karısının yüzünü. Sedat bey ile göz göze geldiler ama Sedat bey gülümseyerek başını önüne eğdi. Planlarına göre henüz değildi zamanı gerçeği söylemenin. Dündar beyin ailesi durumdan haberdar değillerdi o yüzden onlar etraflarına bakınıyorlardı sürekli, neden bu nişana hep birlikte gelmiş olduklarını anlayamıyorlardı. Sedat bey onlara masalarını göstermesi için Gülistan’a işaret edince, Mehmet gördü Gülistan’ı sonunda.

“Yeğenim Gülistan, o da gıda mühendisi, Mehmet gibi. Size masanıza kadar eşlik edecek”

Gülistan sırtını dikleştirip, karnını iyice içine çekti ve en tatlı gülümsemesi ile “Buyurun” dedi aileye, Mehmet ile göz göze gelmeyi ihmal etmedi o arada. Çirkin bir kız değildi Gülistan. Boylu ve gösterişliydi. Onları masalarına yerleştirip bir şeyler söylerler mi diye bekledi ama Dündar beyin gözlerini Kerime’den alamadığını görünce gerildi ve aileyi başıyla selamlayıp annesinin yanına döndü.

“Ne var bu kızda anlamıyorum?” diye hırladı kendi kendine. Oysa Mehmet fark etmişti onu, uzaktan gözleri ile izliyordu kaçamak olarak. İlk bakışta aşk denmese de Sedat beyin yeğeni ile görüşebileceklerine kanaat getirmişti en azından. Uzun süredir yurt dışında yaşıyordu ve burada sosyalleşmek için eski bağlarını güçlendirmeye pek gönüllü değildi. Yeni bir çevre onun daha çok ilgisini çekiyordu.

Salonda herkes yerini almışken Sedat bey erken gelenleri daha fazla bekletmek istemediği içim orkestraya başıyla işaret etti. Fatih ve Kerime Sevim hanımlarla aynı masaya oturmuşlardı. Sedat bey eline mikrofonu alıp, bu mutlu günlerinde onları yalnız bırakmayıp gelen ailelere çok teşekkür ettikten sonra Kerime ve Fatih’i yanlarına çağırdı.

“Bu gün bu iki evladımızın hayatlarını birleştirmeleri için ilk adımı atmak için buradayız ama benim hem onlara hem de sizlere başka bir müjdem daha olacak!”

Gülistan nedense bir anda konunun kendisi ile ilgili olduğunu düşünüp, olduğu yerde kıpırdanmaya başladı. Belki de dayısı bir sürpriz yapmış ve Mehmet ile nişanlarını da açıklayacak diye düşündü elinde olmadan. Sevim hanım onun bu kıpırdanışına bir anlam veremedi ama merak ettiği için dikkatini yeniden ağabeyine verdi.

Kerime ve Fatih’te Sedat beyin müjdesini merak etmişlerdi, o müjde vereceğini söyledikten sonra ikisi de diğerinin bildiğini umarak birbirine baktı ama bir cevap alamadılar.

“Bu gece oğlum Fatih’in, kızımız Kerime ile olan nişan yüzüklerini aramızda olan çok değerli dostum Dündar beyin takmasını istiyorum.” diye devam etti Sedat bey.

“Bu muymuş sürpriz!” dedi Sevim hanım. Gülistan hâlâ heyecanla sözün kendisine gelmesini bekliyordu. Mehmet ile bir kaç kez göz göze gelmişlerdi o arada. Bu onu daha da heyecanlandırmıştı.

Dündar bey yerinden kalkmış, Sedat beyin yanına doğru yürüyordu. Konuklar fark etmese de boğazına oturan yumruğu yenmeye çalışıyordu bir yandan. Yıllar sonra o küçük bebeği genç bir kız olarak görmek, kardeşinden geriye kalan yadigara kavuşmak onu çok duygusallaştırmıştı. Kardeşi öldüğünden beri bu konuda çok konuşmamış olsa da acısını daima içinde taşımıştı. Vakurluğu ile bilinirken şimdi herkesin önünde göz yaşı dökmek istemiyordu. Eşi o daha masadan kalkarken bir tuhaflık olduğunu anlamıştı ama anlam veremiyordu.

İki adam sahnede yan yana duruyorlardı. Kerime Dündar beyin yanında, Fatih’te babasının yanındaydı.

“Kerime kızımızı büyüten ailesi aramızda olmadığından bu gece o benim de kızım her şeyden önce. Bir süredir ailemizin kızı olmaktan bir farkı olmadı zaten. Zor geçen hayat şartlarına rağmen bir melek olarak kalmayı başaran bu dünya güzeli kızı ailemize dahil etmekten gurur duyuyorum. “

Kerime başını mahcup bir şekilde önüne eğdi. Bütün bu sözlere gerek oluyor muydu nişan törenlerinde emin değildi.

“Hadi dayı!” dedi Gülistan neredeyse yakınlarında oturanların duyacakları bir sesle.

“Kerime’yi her ne kadar benim kızım gibi benimsemiş olsam da, bu mutlu gününde onun yanında da kendi kanından biri olması daha uygun olacak.”

“Ne?” dedi Fatih, halası ile aynı anda. Kerime’de Oğuz’u düşündü ister istemez.

“Evet burada hepinize açıklamaktan mutluluk duyuyorum ki, Kerime, Dündar beyin yıllar önce kaybolan yeğeni!”

“Ne?” dedi Gülistan bu kez kendini tutamadığı için oldukça yüksek sesle, salondan bir uğultu yükseldi. İnsanlar Kerime’nin amcasını bulmasına değil, Dündar beyin kayıp bir yeğeni olmasına şaşırıyorlardı.

Dündar bey şaşkın şaşkın bakan Kerime’ye döndü, “Gel kızım” diyerek sarıldı sıkı sıkı.

“Baba?” dedi Fatih. Sedat bey “dinle” diye işaret etti ona. Dündar beyin karısı şoktaydı. Kızın kaybolma hikayesini hepsi biliyorlardı, Dündar beyin ne kadar üzgün olduğunu da.

“Demek onun için getirmiş babam bizi!” dedi kızı. Şimdi Mehmet dahil hepsi hayretle sahneye bakıyorlardı.

Dündar bey mikrofonu aldı bir kolu Kerime’ye sarılıyken , boğazını temizledi önce “Kardeşim ve ailesi yıllar önce bir trafik kazası geçirdiklerinde, içlerinden sadece minik bir kız kurtulmuştu. Yeğenim Nil. Kurtulduğunu düşünmüştük çünkü maalesef ailede herkes kazada hayata gözlerini yumarken, tüm aramalara rağmen ne arabanın içinde ne çevresinde onu bulamadık. “

Kerime bu cümleden sonra anladı olanları, Oğuz da şoka girmişti. Hikayeyi biliyordu ama böyle bir gelişmeyi hiç kimse beklemiyordu.

“Biz onu yıllarca bulamadık ama iyi insanlar onu kurtarıp büyütmüşler ve bir şekilde yolları değerli dostum Sedat bey ile kesişmiş. Kalanı bize kalsın hikayenin. Merak edenler için söylüyorum” dedi ve ailesine baktı “Yapılan DNA testi ile şimdiki adıyla ki artık öyle kalmalı, Kerime’nin benim öz yeğenim olduğu ispatlandı. O bana kardeşimden geriye kalan tek şey ve onun yaşayan tek mirasçısı”

“Yok artık, bu nasıl bir şans” dedi Sevim hanım

Dündar bey iki eliyle yüzünü kapamış olan Kerime’ye sarılırken Sedat bey elinden mikrofonu aldı. Onun da gözleri dolmuştu. Fatih’te babasına sarıldı o arada sevgiyle, babası her zaman onun kahramanı olmuştu ama bu gece gerçekten bambaşkaydı yaptığı.

“Çifte mutluluk yaşadığımız bu gecede artık çocukların yüzüklerini, yıllardır yeğenine hasret kalan Dündar beyin takmasını istiyorum müsaadenizle!”

Dündar beyin ailesinin masasından alkışlar yükseldi ilk önce ve onlar da kalkıp Kerime’nin yanına geldiler hemen. Heyecanlı dakikaların ardından Kerime ve Fatih’in yüzükleri takıldı, göz yaşları içinde Dündar bey kurdeleyi kesti ve müzik yeniden başlayınca, “Sana sürpriz yapmak istedi Sedat bey!” dedi Dündar bey yeğeninin yüzünü avuçlarının içine alıp. “Bu gece seni ve kardeşini alıp bize götüreceğiz. Sen artık bizim kızımızsın.”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s