Dansöz – Bölüm 25

“Hem heyecanlanıyorum bunlara bakarken, hem korkuyorum!” diyordu Kerime dışarıdan bitireceği okul bilgilerine bakarken, “Oğuz’un kaçırdığı şeylere yeniden kavuşması beni çok mutlu ediyor”

“Oğuz’un önce bedenen biraz daha toparlanması gerek, şimdi onu bir de bu maceraya sokmak erken olmaz mı?” dedi Fatih.

“Hayır, bence olmaz çünkü eminim orada çok yalnız hissediyor ve bu eğitim onun için bir amaç olacağından motive de edecektir”

“Sen daha iyi bilirsin, onu çok iyi tanıyorsun”

“O benim kardeşim”

“Herkesin ailesinde bir tane senden olmalı, kardeş olarak olmasa da!”

Kerime’nin yanakları pembeleşti ve Semiha ile bir şeylere bakmaya söz verdiğini söyleyip, ayrıldı Fatih’in yanından.

Sedat bey zaten kendisi gittiği için Fatih’e iki üç güne bir Oğuz’u birlikte ziyarete gitmelerini söylemişti. Merkez, Kerime’nin tek başına gidebileceği bir yerde değildi.

Kerime hem Oğuz’daki düzelme ve ona sağlanan olanakları gördükçe, hem de işi biraz öğrenmeye başladıkça daha da mutlu hissetmeye ve o solgun, durgun halinden kurtulup, daha canlı bir yapıya dönmeye başlamıştı.

Sevim hanım, kızı da Fatih’ten başka alternatif bulup, konudan uzaklaşınca, olanları kaçırmamak için evdeki çalışanlardan bilgi almaya çalıştı bir süre. Onlar da Mukaddes hanımın tembihi ile ağızlarını iyice sıkılayınca başka çare olmadığı için ağabeyine ve Kerime’ye daha yakın davranma kararı aldı. Bir şekilde o da bu evin hanımı sayılırken, ne olup bittiğinden iyice habersiz kalmıştı. Sedat bey eskisi gibi odasına kaçıyor, Fatih ve Kerime’de gelir gelmez hızlıca yemek yiyip, odalarına gidiyorlardı. Gülistan yeni bir işe girme umudu doğunca bilgilerini tazelemek için internet üzerinden alınan bir kaç kursa yazılmıştı. Bilgileri eksik veya kendini yetiştirmemiş biri gibi gözükmek istemiyordu. Mezun olduğundan beri mesleği ile ilgili konulardan oldukça uzak kalmıştı.

Polis Dündar beye ulaştığında, Dündar bey yeğeninin yaşıyor olma ihtimaline çok şaşırdı. Erkek kardeşi ve ailesi uzun yıllar önce araçlarında katledilmişler ve araçları bir uçuruma yuvarlanmıştı. Kardeşi, karısı ve oğlu arabada cansız olarak bulunmuşken, henüz bebek olan kızlarından en ufak bir ize bile rastlanmamıştı. Önce çocuğu tehdit için kaçırdıklarını düşünseler de konu Dündar beyin kardeşi Halim beyle ilgili olup ailenin geri kalanı ile ilgisi olmadığından arayan soran da olmayınca bu ihtimalden vazgeçtiler. Çocuğun cesedine tüm aramalara rağmen ulaşamayıp, çocukla ilgili herhangi bir bilgi ve dönüşe de bir yıl boyunca ulaşamadıkları için dosyayı kapattılar. Çocuğun çok küçük olduğundan oradaki vahşi hayvanlarca sürüklenip uzaklaştırılmış olabileceğini söylediler sadece. Dündar bey yeğeni hakkında söylenilen bu korkunç yorumu aylarca atamadı zihninden.

Halim bey tıpkı oğlu gibi baba işleri olan tekstil ile uğraşmak yerine sonradan edindiği bir kaç arkadaşı ile ithalat-ihracat ile ilgili işlere girmişti. Aile işlerine katılmadığına kızan ağabeyine bu işlerden bahsetmeyi pek sevmiyordu. Ailenin başına gelen trajediden sonra Dündar bey kardeşinin tekin olmayan adamlarla iş birliği yaptığını anladı ama iş işten çoktan geçmişti. Polis Halim beyin ortaklarının da peşlerine düştü ama maalesef onlar da pusulara yenik düştüler. Ortakların hepsi birden ortadan kaldırılınca bunun bir hesaplaşma olduğu anlaşıldı ancak şahit veya kamera kaydı olmadığı için ne yazık ki kimse suçlanamadan dosya zaman aşımına uğradı. Görünüşe göre şirket kayıtları ve benzeri her şey temizdi. Ortaklar belli ki şirket işlerinden başka bir işe daha bulaşmış ve onun kurbanı olmuşlardı. Aileden geriye kimse kalmadığı için şirket payı Dündar beye geçti. Dündar bey yeğeninin ortaya çıkacağını düşündüğü için bu payı koruma kararı aldı, zaten paraya ihtiyaçları yoktu. Tüm diğer ailelerden kalan mirasçılar da şirketin devam etmesi kararını alınca kendi en güvendiği adamlardan birini oraya yerleştirdi. Dündar bey hayatta iken yeğeni ortaya çıkmazsa oğullarına kalacaktı hepsi, ancak olur da kız bulunursa miras ona iade edilecekti.

İpin ucunun dönüp dolaşıp da Dündar beye çıkmış olmasına Sedat bey kadar kimse şaşıramazdı. Bunca yıldır tanıdığı arkadaşının kardeşi ve ailesinin bir kazaya kurban gittiklerini biliyordu ama aile saldırı kısmının bilinmesini istemediği için ondan haberi yoktu. Kayıp yeğenden de elbette. Sedat bey Gülistan’a Mehmet’ten bahsettiğinde Dündar beyi henüz öğrenmiş ve onunla kimseye bahsetmedikleri özel bir görüşme ayarlamıştı. Kerime’nin onun yeğeni olup olmadığının anlaşılması için DNA testi gerekiyordu. Kızın hikayesini duyduktan sonra Dündar bey onun bir sahtekar olabileceğine kanaat getirdiği için kendisine ait bilginin saklı kalmasını istemiş, arkasından Sedat bey randevu alıp ona bildiklerini anlatınca neye uğradığını o da şaşırmıştı. Sedat bey de Kerime’nin üzülmesini ve boş hayallere kapılmasını istemiyordu. Bu iki olayın benzerliği sadece bir tesadüf ise Kerime boş yere umutlanmış olacaktı. Bir yanda Ebru olduğu sanılan ceset, diğer tarafta Kerime için DNA testi gündemdeydi. Sedat bey için Kerime’nin saç teline ulaşmak zor olmadığı için emekli emniyetçi arkadaşının desteği ile saç teli Dündar beylerle uyuşuyor mu diye bakılması için teste gönderildi.

İşin aslı şu ki, Sedat bey Mehmet hakkındaki bilgileri de bu görüşmede öğrenmişti. Gülistan’ı Fatih’ten uzaklaştırmak için de bir anda kullanıvermişti. Mehmet’ten yeğeni için çalışacağı şirkette bir iş ayarlamasını babası aracılığı ile rica edebilirdi, edecekti de. Onları bir yemekte de bir araya getirecekti, ancak sonrasında olacaklar gençlerin kısmetine kalmıştı artık. Yalan söylememişti yani. Fırsat yaratmıştı. Mehmet yıllardır yurt dışında olduğundan onu neredeyse hiç görmemiş ve tanımıyordu. Gülistan kolay bir kız değildi, akıllı olursa bu delikanlı ile aralarında bir şeyler olurdu belki. Sonuç olarak Sedat bey yeğenine kızdığı noktalar olsa da kötülüğünü isteyecek değildi.

Odasında yalnız kaldıkça, son zamanlarda Kerime ile hareketlenen ve bir polisiye dizinin içinde gibi hissettiren hayatını karısının hayaline anlatıyordu. O yanında olsa kim bilir daha neleri başarırlardı ama kendi başına yine de işlerin altından iyi çıktığını düşünüyordu. Kerime’nin ailesi Dündar beyler çıkarsa işte o zaman tam bir mucize gerçekleşmiş olacak, kızın ve kardeşinin hayatı tamamen kurtulacaktı. Tabi Dündar beye Oğuz’dan bahsetmişti Sedat bey, çocuğu kızdan ayırmayacağını da söylemişti bahsederken. Kerime’nin öz ve zengin ailesini bile bulsa Oğuz’a değişeceğini hiç sanmıyordu. Dündar bey “Hele bir test sonucu gelsin” demişti sadece.

Yeni başlayacak eğitim döneminde okuluna devam edebilmesi için Kerime’nin başvurusu tamamlandı. Oğuz’un başvurusu biraz daha toparlandıktan sonra yapılacaktı. Kerime onun bunu isteyeceğini düşünse de doktoru şimdi başarısız olursa bunun onun moralini bozacağını düşündüğü için beklemenin daha uygun olacağını söylüyordu.

Oğuz ortaokulu bitirmiş liseden bırakmak zorunda kalmıştı.

“O kayıt olana kadar sen de okulunu bitirirsin, liseye beraber başlarsınız!” demişti Fatih, “Yakında liseli olacaksın!”

“Hayatım boyu hep okula giden çocukları seyrettim uzaktan. Ebru’nun da onlar gibi okuyup, bize bakacağını, kardeşimi kurtaracağını sandım. Bu umuda sarılarak çalıştım o pis işlerde. Oysa bak her şeyi baştan yapmak zorundayız şimdi. Siz olmasanız başa bile dönemezdik. Onca yıl, çekilen onca şey boşunaymış!”

“Öyle düşünme şimdi hayatta bile olmayabilirdiniz!” dedi Fatih ona sarılacak gibi elini uzatıp sonra geri çekildi.

“Sen olmasan olmazdık evet!” dedi Kerime gözlerine hüzün yerleşti yeniden. O böyle hüzünlendiğinde Fatih o güzel gülümsemesi geri gelsin diye elinden geleni yapmak istiyordu. O gülünce dünya güzelleşiyordu. Hisleri ona Hüseyin’i hatırlattığı için korkuyordu bazen ama o Hüseyin gibi onu kandırmıyordu, kandırmayacaktı da.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s