Dansöz – Bölüm 16

Tam bir şeyler için bağıracaktı ki aşağıdan gelen sesleri duyunca durdu. Sündüz olanlardan sonra daha fazla konunun içine girmemek için Hüseyin’e olanları anlatmış, adresi vermişti. Hüseyin kızın en yakın arkadaşının evinde olduğunu öğrenince iyice şoka girmiş. Hem kızı almaya hem de hesap sormaya kapılarına dayanmıştı. Evde kesilmek bilmeyen bağırtı ve çağırtıya Sedat bey de aşağı inmiş ama ancak Hüseyin’in gelişine denk gelebilmişti.

“Nerede o hain?” diye bağırıyordu kapının ağzında Hüseyin.

“Hüseyin oğlum ne bağırıp duruyorsun? Hain kim? ” diyordu İrfan bey adamcağızın olaylardan haberi olmadığı için oğlunun en yakın arkadaşının eve gelip ne diye bağırdığını anlayamıyordu.

Fatih, Kerime’nin kapısını yumruklamayı bırakıp, koşarak indi aşağı eve iner inmez Hüseyin’in yakasına yapıştığı gibi çıkarttı bahçeye.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun, ne hakla evime gelip böyle bağırırsın?”

“Asıl sen ne hakla benim evleneceğim kadını eve kapatırsın?”

Ev halkı kapının ağzında iki arkadaşın bağırışlarını izliyordu hayretle. Kerime ise üst kattaki camdan görüp, duyabiliyordu onları.

“Ne evlenmesi be! Sen zaten evlisin! Dön git evine Hüseyin, o kız sana yar olmaz!”

“Niye olmuyormuş, sen onun nesi oluyorsun da bunları söylüyorsun? Arkadaş, arkadaşa bunu yapar mı? Ben aylardır o kızın ateşiyle yanıyorum be! Bıktım hepinizden, alacağım, o benim!”

“Alamazsın!”

“Alırım!”

“Kimsin oğlum sen?”

İki arkadaş tam yumruklaşmaya başlayacaklardı ki, Sedat bey de evin bahçıvanı da koşarak yanlarına geldi ama ikisinin de umurumda değildi bu saatten sonra olanlar. Hüseyin öfkeden çılgına dönmüştü kızın Fatih ile olduğunu öğrenince, Fatih zaten kendini kaybettiğini düşündüğü Hüseyin’in evine böyle gelmesine delirmişti.

“Su! Bu herifin kapatması olmayı mı seçiyorsun, seni karım yapacağım, çık gel neredeysen?” diye bağırmaya başladı Hüseyin, bir yandan Fatih’in yakalarına yapışmış onu sarsıyordu.

“Kerime lan onun adı! Daha adını bilmiyorsun kızın!” dedi Fatih hırlayarak.

Hüseyin durdu bir an için, “Adının ne önemi var oğlum, ben senin gibi faydalanmayacağım ondan!”

Evdekiler duyduklarına inanamıyorlardı, Gülistan ile Sevim hanım ellerini ağızlarına götürmüş, her sözde “A!” deyip duruyorlardı. Hepsi şoka girmiş tiyatro izler gibi kavgaya bakıyordu. Bu arada Hüseyin ve Fatih o kadar bağırıyorlardı ki, yan evlerden de çıkanlar olmaya başlamıştı.

“Ben o kıza elimi bile sürmedim! Lafını bil de konuş!” dedi Fatih öfkeyle.

“Yüz herifle de yatsa alacağım ben onu nikahıma ver kızı!”

“Hayır, onu asla benden alamazsın!”

“Neden alamıyormuşum oğlum kızı zorla alıkoyuyorsun, madem kapatman değil, madem koynuna girmeyecektin ne demeye aldın geldin bu eve? Size ne söyledi Sedat amca bu hıyar? Evleneceğim ben o kızla! Dalga geçmiyorum!”

“Oğlum sen zaten evli değil misin?” dedi Sedat bey, olanları anlamaya çalışıyor bir yandan da oğlu ile Hüseyin’in ellerini birbirlerinin yakalarından çekmeye çalışıyordu. Hüseyin’in babası ile konuşmasının yarattığı boşluktan faydalanan Fatih yumruğu indirdi onun yüzüne, birden yüksek bir “A!” sesi yükseldi yine izleyenlerden, Hüseyin ne olduğunu anlamadan yediği yumruğum hırsıyla okkalı bir tokat savurdu Fatih’e ama Fatih eğilince denk gelmedin. Yumruklaşma uğruna en azından birbirlerine sıkı sıkı yapışmayı bırakında, birini Sedat bey, birini bahçıvan arkadan kucaklayarak geri çekmeye çalıştılar.

“Ben evleneceğim lan kızla? Haydi ne yapacaksın şimdi?” dedi Fatih birden bire.

“Ne?” dedi Hüseyin silkelenerek kurtuldu, Sedat beyin kollarından.

“Duydun işte ben evleneceğim, o yüzden kız burada!” dedi Fatih yine bozmayarak, aslında aklından bile geçmeyen bir şeyi pat diye söyleyivermişti öyle. Tek amacı Hüseyin’i durdurup, kızdan uzak tutmaktı.

“Yalan söyleme!”

“İstersen gelsin Kerime kendisi söylesin!”

“Doğru mu?” dedi Hüseyin dönüp Sedat beye, nedense Fatih’in evlenme ile ilgili sözleri onu durdurmuştu.

Sedat bey hiç bir şey bilmese de bunun işe yaradığını görünce başını salladı mecburen onaylamak için. Gülistan neye uğradığını şaşırmış, bir adım öne, bir adım geriye atıyordu olduğu yerde. Ne yapacağını şaşırmıştı bir anda.

“Sedat amca o kız bir dansöz söyledi mi size?” dedi Hüseyin çırpınır gibi, “Gazinoda çalışıyor!”

“Oğlum sen evliyken dansözü eş yapacağım diye gelmişsin buraya kavgaya, ne diyeyim istiyorsun!” dedi Sedat bey sıkkın bir sesle. Fatih’in öyle söylemesine de kızmıştı biraz ama laf ağızdan çıkmıştı artık.

“Mukaddes hanım! Çağırın Kerime’yi gelsin!” diye seslendi arkasına Fatih dönmeden. Gözleri Hüseyin’in üzerindeydi.

“Bana haber yolladı o!”

“Mecburdu çünkü! Çaresiz kalmıştı!” dedi Fatih, “Beni tanıyınca senden vazgeçti!”

“Ne yani sana aşık mı oldu?” dedi Hüseyin hırsla bir adım attı Fatih’e doğru.

“Kendi söylesin!” dedi Fatih.

Mukaddes hanım yaşına rağmen çevik adımlarla çıktı yukarı, Kerime aşağıdakiler fark etmese de pencereden her şeyi görüp duyduğu için kapıyı açmış aşağı inmeye hazırlanıyordu.

“Dansöz müsün sen?” dedi kadın durumun vahametini anlamamış gibi laf peşindeydi.

Kerime bir şey söylemeden indi merdivenleri ve Sevim hanım ile Gülistan’ın tiksinen bakışlarına aldırmadan gitti Hüseyin ile Fatih’in yanlarına.

“Ona, bana aşık olduğunu ve evleneceğimizi söyle!” dedi Fatih kıza bağırarak.

Kerime başını yerden kaldırmadan onayladı bu sözleri. Onun yüzünden bu insanların başlarına gelenlere, kendi başına gelenlere hiç inanamıyordu.

“Ne zaman oldu bu?” dedi Hüseyin.

“Bu seni ilgilendirmez, şimdi müstakbel karımın peşini bırak ve ailene dön!” dedi Fatih sert sert.

“Eğer bu Lale’den ayrılmayayım diye oynanmış bir oyunsa geri gelir kızı alırım!” dedi Hüseyin’de sert sert.

“Oğlum yeter haydi git!” dedi Sedat bey, tansiyonu yükselmişti iyice, “Neyin ortasına düşürdüğünüz bizi böyle, rezil olduk herkese!”

Hüseyin Sedat amcasını kıramayacağı için yumruklarını sıkıp döndü arkasını ve bahçe kapısını çarpıp çıktı evden.

“Bu rezilliği bize açıklayacak mısın?” dedi Sevim hanımın gür sesi daha Hüseyin bahçeden çıkar çıkmaz.

“Hala bir de seninle uğraşamam şimdi!” dedi Fatih ve Kerime’yi kolundan tutup içeri sürüklemeye başladı.

“Halan haklı!” dedi Sedat bey bu kez, olaylar öyle bir noktaya gelmişti ki artık hepsinin her şeyi bilmeye hakkı olduğunu düşünüyordu.

“Hani bu kızın kardeşi hasta, zor durumda diye getirmiştin?” diye devam etti Sedat bey. Fatih bir yandan havaya kaldıracakmış gibi Kerime’nin koltuk altından tutuyor, bir yandan iyice sarpa saran olayları nasıl anlatacağını bulmaya çalışıyordu. Hüseyin artık kendini belli ettiğine göre her şeyi anlatabilirdi.

“İçeri girelim her şeyi anlatacağım!” dedi babasına.

“Bir dansözle mi evleneceksin?” dedi Gülistan Kerime’ye iğrenir gibi bakıyordu.

Fatih cevap vermedi, “Önce Kerime ile konuşmam gerek, siz salonda beni bekleyin!” diyerek kızı hiç bırakmadan içeri soktu ve onun odasına çıkana kadar bir şey söylemedi.

“Şimdi beni iyi dinle, başıma açtığın işleri gördün değil mi? Sana Sündüz ya da Hüseyin ile asla bağlantı kurma demiştim!”

“İnan ben aramadım onları, Sündüz kendisi geldi!” diyerek yatağın üzerindeki telefonu uzattı ona Kerime.

Fatih telefonu elinden kaptı, cebine koydu, “Artık bu sende durmasa daha iyi zaten! Ben söyleyene kadar bu odadan çıkmayacaksın, evden hiç kimseyle konuşmayacaksın anladın mı?”

“Anladım!”

Fatih öfkeyle döndü geriye, kapıyı Kerime’nin üzerine kapatıp, kilitledi ve aşağı indi. Muradiye hanımın adını bu işe karıştırmadan çözmeliydi meseleyi.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s