Dansöz – Bölüm 15

Fatih, yukarıda ne kadar kalacağı belli olmayan Kerime’ye bir kaç kitap getirmişti oyalansın diye. Gülistan yeniden yukarı çıktığında Kerime biraz daha toparlanmış kitap okuyordu. Bir gün önce Oğuz’dan bir video daha gelmişti. Fatih videoları ona göndermiyor sadece kapı aralığında kendi telefonundan izletiyordu. Bir kaç günde bile Oğuz’un nasıl toparlanıp canlandığı görünce mutlu olmuştu Kerime ve ağlamayı bırakmıştı artık. Bunların başlarına gelen bir felaket değil bir nimet olarak düşünmeleri gerektiğine karar vermişti. Gazinoya da gitmiyordu artık. Dört duvar içinde de olsa Oğuz’un da güvende olduğunu bilerek dinleniyordu. Yıllardır bu kadar yalnız ve sakin geçmemişti günleri.

“Ne okuyorsun?” dedi Gülistan kapıyı tıklatıp içeri girmişti doğrudan.

Kerime onu görünce yatağa uzattığı ayaklarını toparladı hemen. Fatih, Hüseyin ile olanları ailesine anlatmadığını söylemişti ona. İnsanların onu merak ettiklerini ve bu evde ne aradığını çözmeye çalıştıklarını anlayacak kadar kendine gelmişti o da. Diğerleri ile mümkün olduğunca az konuşması konusunda tembihliydi Fatih’ten. O yüzden Mukaddes hanım veya Gülistan yukarı gelince hata yapmaktan korkup tedirgin oluyordu iyice.

Gülistan, Kerime’ye yakın olmaya çalışadursun, Sündüz hanım Kerime’ye hiç bir yoldan ulaşamayınca bir şeyler olduğunu anlamış, huylanmıştı iyice. Hüseyin’e tam istediğin oluyor derken, kızın ortadan kaybolması planlarını bozmak üzere olduğundan bir an önce nerede olduğunu bulması gerekiyordu. Kızın ev adresini kendisinden başka bir de Fatih’e verdiği için aklına hemen kızın onunla gitmiş olabileceği geldi. Fatih’e adresi verdiği sırada Hüseyin ile yakınlıklarını bilmiyordu elbette. Fatih doğrudan kendisi değil başkaları aracılığı ile Sündüz’den adresi alabilmişti. Bu arada ev çalışanlarının da çenesi durmayıp, eve bir kızın geldiğini konuşmaları, Sündüz’ün Fatih’in peşine düşmesi ile kulağına ulaştı. Birazcık para ile bu tip evlerde çalışan çoğu kızın ağzından kolayca laf koparılabiliyordu. Onun Kerime’nin izini bulması bir kaç hafta sürdüğünden, Hüseyin’i de bu süre boyunca oyalamak zorunda kaldı.

Hüseyin, kızla evlenebileceğini duyduğundan annesinin kapısından ayrılmıyor, karısından nikahı almak için bin türlü vaatlerde bulunup yalvarıyordu. Muradiye hanım oğlunun yaptıklarına karşı o kadar şoka girmiş ve şaşırmıştı ki, nasıl olup bir kadın uğruna bu hale geldiğine aklı kesmiyor, kızın oğluna büyü yaptırdığını sanıyordu.

Fatih durumu kontrol altına aldığını, Hüseyin’in kıza ulaşamayacağını söylemişti ama Hüseyin’in arzularını kendisinden başkasının kontrol altına alması mümkün değildi. Madem kız ulaşılmaz olmuştu, bu oğlan ne demeye hâlâ aynı şeyin peşindeydi. Bir türlü neler olduğunu anlayamayan kadın durmadan Fatih’i arıyor, “Oğlum emin misin?” diye soruyordu.

Fatih kızı evinde tuttuğunu söylemek istemediği için emin olduğunu söylemekle yetiniyor, Hüseyin’in bu akıl almaz tavırlarına o da kızıyor ve şaşırıyordu ama yapabileceği bu kadarıydı. Arkadaşı elbet zamanla umudu kesip kızı unutacaktı. Sadece bu Fatih’in tahmininden uzun süreceğe benziyordu. O zamana kadar Kerime’yi kendi evlerinde tutmak ne kadar kolay olacaktı emin değildi. Gülistan ve halasının tavırlarındaki hoşnutsuzluğu anlamıştı. Babası şimdilik bir şey demese de zaman geçtikte o da bir şeyler söylemeye başlayacaktı. Bu süreyi en kolay şekilde atlatabilmek için yöntemler düşünürken, Sündüz’ün de onun izini bulduğu aklına bile gelmiyordu elbette.

Sündüz çalışanların ağızlarından aldığı laflar ile aradığı kızın o evde olduğuna ikna olamadığı için Hüseyin’e bir şey söylemek istemiyordu. Kız eğer bu adamın peşine geldiyse, neden arayıp Hüseyin ile evlenmek istediğini söylemişti anlamıyordu. Kerime onu engellediği için de arama ya da mesaj yoluyla ona ulaşma imkanı yoktu. Yine çalışanları ayarlayıp, Kerime ile yüz yüze konuşmaya karar verince, Mukaddes hanımın yardımcısı Nermin’e epeyce para verdi. Kız Kerime’ye evin arka bahçesine çıkmasını söyleyecek, Sündüz’ü de ev sahiplerine göstermeden arka kapıdan sokacaktı bahçeye. Biri görürse de Sündüz kızı ele vermeden Kerime’nin arkadaşı olduğu ve onu görmeye geldiğini söyleyecekti.

Kerime evde çalışan kızlardan birinin gelip, bahçede onu birinin beklediğini söylemesine oldukça şaşırdı.

“Benim için geldiğine emin misiniz?” dedi şaşkınlıkla, “Kimse burada olduğumu bilmiyor ki?”

“Su diyor gerçi ama sizinle konuşmak istiyormuş” diye cevap verince Nermin, Kerime iyice şaşırdı. Gazino adıyla onu burada kim bulmuş olabilirdi yine. Aşağı inince, daha önce olduğu gibi gelenin yine Sündüz hanım olduğunu gördü.

“Beni nasıl bulabildiniz?” dedi endişeyle, Fatih’e onunla bir bağlantı kurmayacağına söz vermişti, Oğuz ancak o zaman iyi bakılacaktı.

“Deli gibi sana ulaşmaya çalışıyorum, evlenmek istediğini söyleyip ortadan kayboldun.” dedi Sündüz gergin bir sesle

“Evlenmeyeceğim” dedi Kerime, “Bir daha buraya gelmeyin lütfen!”

“Evlenmeyeceksen ne diye beni yolladın Hüseyin’e?”

“Siz neden bana karısının öldüğünü söylediniz?” dedi Kerime’de öfkeyle.

Sündüz afalladı kızın bunu duymuş olmasına ama bozuntuya vermedi, “Karısı hayatta mıymış?” dedi şaşırmış gibi.

“Evet öyleymiş!”

“Neden adamın birine kaçmak yerine bunu duyduğunu söylemedin?” dedi Sündüz elini beline koyup üste çıkmak ister gibi ama Kerime onu göndermekten başka bir şey düşünmediği için alttan almadı.

“Siz kim oluyorsunuz ki? Ben kimseye kaçmıyorum. Gidin buradan?”

Bahçede iki kadının bağrıştığını duran İrfan bey üst kadın camından eğilince Sündüz hemen gülümseyerek el salladı adama ve “Sonra görüşürüz o zaman!” diyerek arka kapıdan çıktı geldiği gibi. Kerime İrfan beyin bu olanları görmesine iyice üzüldü ve panikledi. Olanları hemen Fatih’e anlatmak zorundaydı. Bilmediği Gülistan ve annesinin de salonun penceresinden ikisinin bağrıştığını duymuş olmalarıydı.

“Ay bu kızın Fatih’in kapatması olduğunu demiştim ben sana anne!” diyordu o sırada Gülistan içeride.

“Sündüz nasıl gelir benim evime?” dedi Fatih öfkeyle Kerime’nin söylediklerini duyunca, “Sen çağırdın değil mi?”

“Hayır ben çağırmadım, yemin ederim. Bahçeye gelip benimle görüşmek istemiş”

“Kim almış onu içeri?”

“Ben, ben bilmiyorum!” dedi Kerime korkuyla kapıya gelen kızın da başını belaya sokmak istemiyordu.

Fatih Kerime ile konuşurken, halasının aradığını görüyordu bir yandan da, kızın anlattıklarına bakılırsa, halasının da niye aradığını anlamak zor değildi.

“Geliyorum!” diyerek Kerime’nin yüzüne kapattı telefonu.

Kerime bahçede ne yapacağını bilemez bir şekilde kaldı önce, sonra eve girdi yukarı çıkmak için ama bu defa da Gülistan ile Sevim hanımın öfke dolu bakışları ile karşılaştı. Bir şey söylemeden çıktı koşarak yukarı ve odasının kapısının da kilitledi arkadan. Şimdi neler olacağını tahmin bile edemiyordu ama Oğuz’un başına bir şey gelmesinden ya da onu bir daha görememekten ölesiye korkuyordu.

Yirmi dakika geçmeden aşağıdan Fatih’in yükselen sesi duyuldu.

“Size o kadını bahçeye kim aldı diyorum?”

Evde çalışanları karşısına dizmiş salonda hesap soruyordu. Kimsenin sesi çıkmayınca da öfkeden deliye dönmüştü. Sevim hanım kızın bu eve bir kapatma olarak mı geldiğini sormuştu daha girer girmez. Aile evlerine dansçı dediği böyle ahlaksız bir kızı nasıl getirebilirdi?

“O kız derhal gidecek bu evden?” diye bağırsa da, Fatih ona cevap vermeden Mukkades hanıma seslenip herkesi salona toplamasını isteyince, kadının konuşması yarım kalmıştı. Şimdi Gülistan ile bir köşede oturmuş Fatih’in çalışanları azarlamasını dinliyorlardı.

“Eğer içinizden biri kadını kimin bahçeye aldığını söylemezse bu akşam hepiniz eşyalarınızı toplayıp ayrılın bu evden!” dedi Fatih ve dönüp merdivenlere yürüdü. Şimdi sıra Kerime’deydi. Odanın kapısını tıklama gereği duymadan açmak için abandı ama kapı kilitliydi.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s