Dansöz – Bölüm 11

Tüm bunların ortaya çıkması bir kaç gün sürdü. Bu süreçte Kerime iyice toparlandı ve Oğuz’da kendine geldi. Fatih dikkat çekmemek için sürekli yanlarında durmasa da hastaneden fazla ayrılmadan uzaktan takip etti. Ev tamamen yanmamış olsa da oturulacak durumda değildi. Polis aramasından da geçtiği için şimdilik içine dönmek imkansızdı. Kerime gidecek yeri olmadığından toparlamış da olsa Oğuz’un başında duruyordu. Fatih yine dayamayıp kıza yiyecek ve giyecek bir şeyler getirdi.

Kerime fiziksel olarak ayağa kalksa bile ruhu darmadağındı. Ebru’nun yaptıklarından sonra yaşayacak bir yerleri de kalmamıştı. Gazinodan kazandığı ile hayatlarını yeniden kurmak çok zor olduğu gibi kendinde bu gücü de hissetmiyordu artık. Oğuz bu şartlar altında asla iyileşemeyecek, Kerime onun günden güne gençliğinin elinden gidişini izleyecekti. Dansözlüğü de uzun süre devam ettiremezdi. Oğuz’u hastane yatağında izlerken kararını verdi Sündüz hanımı arayıp, Hüseyin bey ile evlenmeyi kabul edecekti. Buradan çıkınca kardeşi ile sokaklarda kalmayı göze alamazdı artık. Fatih kim olduğunu belli etmeden bekleyedursun, Kerime kararını değiştirmeden Sündüz hanımı arayıp evlenmeyi kabul edeceğini söyledi, artık kalacak bir yerleri de olmadığından çok fazla da bekleyemeyeceğini ekledi. Tek şartı kardeşine çok iyi bakılması ve gerekli tedavinin yaptırılmasıydı. Sündüz hanım hiç beklemediği bu yanıtı aldığı gibi Hüseyin’e koştu.

Karısı ile oğlu annesinin evine sığınan Hüseyin, Su’yun da izini kaybetmiş iyice gerilmişti. Muradiye hanım oğluna söylemediğini bırakmıyordu. Sündüz hanımı da iş yerinde görünce iyice tepesi attı.

“Ne işin var senin burada?”

“A? Böyle mi olduk şimdi? Gazinodan ayağını kesmişsin ne yapayım?”

“Kız ortadan kayboldu! Bir sürü derdim var, buralarda gözükmeni istemediğimi sana söyledim Telefon etseydin!”

“Öyle bir bomba ile geldim ki telefonda söylenmezdi!”

“Neymiş?” dedi Hüseyin sıkıntıyla, Sündüz gibi bir kadınla ortalıkta gözüktüğü annesinin kullağına giderse işler iyice sarpa sarardı.

“Kız beni aradı, evlenme teklifini kabul ediyormuş!”

“Ne? Su mu?” dedi Hüseyin heyecanla, birden her şeyi unutmuş şaşkına dönmüştü.

“Gördün mü? Telefonda söylenecek haber değil demiştim sana?”

“Neredeymiş, memleketine gittiğini söylediler!”

“Başına bir işler gelmiş, evi yanmış, hasta kardeşi ile de sokakta kalmışlar, eline düşmüş yani!” dedi Sündüz hanım şuh kahkahası ile, “Artık düğün hediyesi beni de görürsün!”

“Nerede söyle?”

“Önce benim payımı hallet ben kızı sana getireceğim. Hemen nikah istiyor, kardeşinin de bakımı da yapılacak!”

“Tamam! Ne isterse yapacağım!”

“Ne yaptın nikah işini?”

“Halledeceğim! İmam nikahı yaparım önce, zaten hemen resmi nikah olmuyor!”

“İyi hallet, payımı hazırla beni ara!” dedi kadın ve salına salına çıkıp gitti ofisten.

Hüseyin’in eli ayağı titriyordu sevinçten, iyi de şimdi annesi ve karısını nasıl ikna edecekti nikahı düşürmeye. Kızı imam nikahına ikna ederse, Lale’den boşanmadan da olurdu aslında ama eninde sonunda resmi nikah isteyeceği kesindi. Ya bir yıl beklerim derse ne olacaktı?

Su’yu kaybetme düşüncesi ile aklı başından uçtuğu için karısı ile annesi olmadan konuşmanın yollarını aramaya başladı ve kızcağıza onu çok özlediğini ve yalnız konuşmak istediğini anlatan bir mesaj yolladı. Kocasını kaybetmek istemen Lale Hüseyin’in mesajında tembihlediği gibi Muradiye hanıma hiç bahsetmedi ve oğlu ile dolaşma bahanesi ile çıkıp kocası ile buluştu. Sanıyordu ki Hüseyin her şey için özür dileyecek ve yeniden evliliklerini sürdürecekler.

Oysa Hüseyin eğer nikahını vermeye ikna olursa, ona ayrı ev açacağını, en çok onlarla kalacağını, haftanın en çok üç günü yeni kadına gideceğine dair sözler vermeye başladı. Ondan çocuk da yapmayacaktı. Zaten anlaşamazlarsa hemen boşanır Lale ile yeniden nikahlanırlardı. Lale’yi de oğlunu da çok seviyordu ama bu kız bir hastalık gibi yapışmıştı yakasına, bu zor dönemi ancak ona kavuşarak atlatabilirdi. Eninde sonunda bitecek zehirli bir hastalıktı bu, çaresine bakmazsa öldürecekti Hüseyin’i.

“Keşke!” dedi Lale öfke ile masadan kalkarken, onlardan uzakta oyun parkında oynayan oğlunu göz yaşları içinde alıp kayınvalidesinin yanına döndü. O kadar aşağılanmış hissediyordu ki, bu defa gerçekten ondan boşanmayı düşündü.

Muradiye hanım gelinin halini görünce anladı Hüseyin ile bir ilgisi olduğunu, kız her şeyi anlatınca da, öfkeden deliye döndü.

“Ne demek boşanacaksın, zaten onu istiyor! Kesinlikle olmaz!” diye evde dört döndükten sonra Fatih’i aradı yeniden.

“Dansöz kabul etmiş bizim salağın teklifini, oğlum neredesin sen? Hani çözecektin, Lale’de boşanacağım diye tutturdu. Gözünü seveyim ne yaparsan yap hallet şu meseleyi. Kızı bul konuşalım olmazsa, ben de geleyim!”

Fatih kız hastanede gözünün önündeyken nasıl böyle bir şey olduğuna anlam verememişti. Gazinoya gitmiyordu, Hüseyin ile görüşmüyordu. Fatih’in kim olduğunu anlamış olması imkansızdı. Yaşadıklarından dolayı ona acırken onun yuva yıkmaya devam ettiğini öğrenince iyice sinirlendi. Gidip şimdi konuşsa bunun bir işe yaramayacağı ortadaydı. Artık onayı da aldığına göre Hüseyin ne yapar eder kızı eve sokardı. Kerime’yi ikna edebilmek için çok iyi bir plan yapması gerekiyordu. Sonunda onu en zayıf yerinden vurmaya karar verdi “Oğuz!”

Önce kızı oğlanın başından biraz uzaklaştırması gerekiyordu. Kerime gidecek yeri olmadığı için sürekli hastanedeydi.

“Günlerdir burada yaşıyorsun, biraz dinlenmen gerekmiyor mu?” dedi hastaneye gittiğinde, Kerime onun iyi yürekli bir kurtarıcı gibi gördüğü için artık yadırgamıyordu.

“Hayır iyiyim böyle” diye yanıtladı kız yorgun bir sesle, aslında çok bitkin ve gücü tükenmiş hissediyordu. Dinlenecek olsa bile nereye gideceğini de bilmiyordu ki? Sündüz hanıma durumu anlatınca, geçici bir çözüm bulup onlara yardımcı olacağını sanmıştı ama henüz geri dönüş yapmamıştı kadın. Kendini kötü hissettireceği için de bir daha aramak istemiyordu. Onca zaman ret ettikten sonra bu kadar hevesli görünürse hayatları daha da zorlaşabilirdi. Kerime’ye göre zoraki bir evlilik olacaktı bu ama Oğuz için ne gerekiyorsa yapacaktı. Ebru’un geri dönüp onlara yeniden zarar vermeye çalışacağından da korkuyordu. Polise her şeyi anlatmıştı, her yerde onu arıyorlardı. Başlarına tüm gelenlerden sonra Fatih’ten başka kimse kalmamıştı yanlarında. Onları hastaneye getiren komşularından hiç biri de uğramamıştı bir daha. Zaten ondan sonra karar vermişti evlenme teklifini kabul etmeye, artık insanların onu aşağılayıp hor gördüğü dansözlüğe devam etmek istemiyordu. Sakin bir hayata ihtiyacı vardı. İnsanlardan uzak, sakin bir yaşam istiyordu sadece ve tabi en önemlisi kardeşinin yeniden sağlıklı bir genç olmasıydı amacı. Sündüz hanımın söylediğine göre Hüseyin bey çok varlıklıydı. Karısı ölmüş oğluyla kalmıştı. O çocuğa da bakardı tıpkı Oğuz’a baktığı gibi. Oğuz’da çok severdi çocukları. Hüseyin bey de iyi bir insan çıkarsa ki tek umudu öyle olmasıydı, o zaman başka bir şey istemezdi zaten. Sündüz hanıma tek şartının resmi nikah olduğunu söylemişti Oğuz’dan sonra, kendilerini garantiye almalarının başka yolu çünkü. Kerime sokaklarda pis bir dünyanın içinde büyümüştü neredeyse, erkeklerden gelecek pisliklere alışıktı, kendi başına gelmese bile bu piyasadaki kadınlara neler olduğunu biliyordu. O yüzden mutlaka resmi nikah olması gerekiyordu. Adamın karısı da öldüğüne göre bir engeli olamazdı bu konuda.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s