Kutsi ve ailesi arabada konuştular yeniden her şeyi, Kutsi bile yaptığına inanamıyordu. Sami amca nereden anlamıştı aralarında bir şey olduğunu, “Acaba Ece mi söyledi?” diyordu kendi kendine. Ayhan hanım Hasan’dan öyle etkilenmişti ki arada bir konuyu ona getirip Gürhan beyin de kafasını dağıtıyordu. Adamcağız da seviyordu Hasan’ı ama karısının onu Melda’nın yerine koymaya çalıştığını düşündüğü için endişelense mi, sevinse mi karar veremiyordu.
“Sami bey buraya taşının diyordu dün bize!” dedi oğluna bakarak, “Tabi dün biz senin Ayşe ile evleneceğini bilmediğimiz için düşünmediğimizi söyledik”
“Artık düşünelim değil mi?” dedi Ayhan hanım içli bir sesle, “Bu sesin Hasan’a da yakın oluruz” demek olduğunu anladılar baba oğul,
“Biz orada oturamayız, malum Ayşe’de okuyacak ama siz taşınabilirsiniz neden olmasın, sık sık geliriz hepinizi görmeye!” dedi Kutsi.
“Siz plan falan yaptınız mı? Nerede oturacaksınız, ne zaman evleneceksiniz?” dedi Gürhan bey her şey apar topar gelişmiş hiç bir şey düşünememişlerdi.
“Yoo!” dedi Kutsi gülüyordu artık, nihayet anlamıştı her şeyin yolunda gittiğini.
“Hele şu yüzükleri alalım” dedi Ayhan hanım.
Çok değil Suat ve Ece’nin evlilikleri yılına varmadan, hazırlıklar tamamlandı. Ayşe o günden sonra artık mecbur olduğunu düşündüğü için öyle bir derslere verdi ki kendini, annesi çeyiz için alışverişe çıkaramadı onu, mecbur diğer kızlarla birlikte çıktılar, bir kaç kez de Ece’yi götürdüler.
“Ya kazanamazsam ne olacak, Kutsi vazgeçerse ya!” diyordu dalga geçen kız kardeşlerine.
“Kızım öyle saçma şey mi olur? Bu adam seni avukat çıkacaksın diye istemedi ya?” diye kızıyordu annesi bu sözleri.
Neyse ki Ayşe elinden gelenin fazlasını yaptı, şansı da yaver gitti. İstediği üniversitenin istediği bölümünü kazandı. Sami bey öyle gururlandı ki kızıyla, “Kız çocukları okumalı!” diye dört bir yana anlatmaya başladı, Ayşe’nin azmini ve zaferini. Küçük yerde, küçük hayatları içine sıkışıp, aklını küçültmedi Ayşe, ailesi de daima onun arkasında durdu. Sami bey kontrolcü bir babaydı evet ama küçük yerde üç kız çocuğu büyütmek kolay değildi. Sevgisinden çok denetimini öne çıkaran sözler etse de, davranışları ile onları sevdiğini her zaman gösterdi. Saygı duydu, karısına ve kızlarına, onlara çok iyi birer model oldu, insanlığı ile. Ece’yi ekledi sonra kızlarına, hiç ayırt etmedi onu da, Hasan, Suat eklendi arkasından evlatlarına. Kutsi ve Sami beyin yüreklerinin büyüklüğü ile hepsi bir araya geldi sonunda.
Ayşe’nin sınav sonucu belli olmadan Kutsi’nin ısrarı ile nikah tarihi sınavdan sonraki bir güne alındı ve daha sonuçlar açıklanmadan evlendiler. Kutsi onun hukuk kazanamazsa sevgisinin eksileceğini sandığını hissetmişti. Ah be Kutsi, senin hassasiyetlerin taşımadı mı bu hikayeyi nereden nereye zaten? Elbette yine Çınar’ın altında bir eğlence ile yapıldı düğünleri. Ece ve Suat hazırladılar bu kez her şeyi. Sami bey evlenen kendi kızı olunca heyecandan ne yapacağını bilemedi. Bu insanların böyle bir araya gelişleri, düğünleri sayesinde kasabaya da can gelmişti. Fırın’a gelen giden eksik olmuyordu artık, sohbete, eğlenceye, yemeye, bu güzel insanları görmeye eş, dost sık sık geliyordu. Ece ve Suat yeni çeşitler eklemişlerdi listeye Sami beyi ikna edip. Sami bey sabahları erkenden gelmekten vazgeçmese bile öğlen olmadan akşamın ekmeğini alıp dönüyordu eve. Onlar da düğünden önce karısı ile istedikleri kaplıcalara gitmişlerdi sık sık. Onlar yokken Ayşe ve Ece’ye emanet edilmişti kızlar. Sami amcalar gider gitmez iş durumuna göre Kutsi’de geliyordu tabi nikahları oluncaya dek. İşin garibi Ayhan hanım ile Gürhan bey Ayşe ve Kutsi evlenmeden önce yerleştiler kasabaya. Sami beye yakın bahçeli bir ev aldılar. Her akşam iki aile çınarın altında çaya buluşmaya başladılar havalar güzelken. Çayın yanına çekirdek eklendi zaman içinde, tüm sohbetlere şahit oldu o koca çınar.
Ayşe ve Kutsi’nin nikahında Ece iki aylık hamileydi. Ayşe okulu bitirene kadar çocuk düşünmedikleri için Ayşe ve Kutsi’nin ilk çocukları Berk doğduğunda, Ece ve Suat’ın kızları Melek beş yaşına gelmişti. Çocukların doğumu ile çınarın altı bu defa kreş ve oyun alanına döndü çünkü Ayşe doğurduktan sonra okul bittiği için annesi onu hemen yanına aldı. Bebek en az altı aylık olana kadar çalışmayacaktı. Sami beyler, Ayhan hanımlar her gün çınarın altında çocuk sevip, büyüttüler bir süre. Çınar’ın masa kurulmayan kısmına araba lastiğinden bir salıncak kuruldu çocuklara, getirilen bir parça deniz kumu, kasabanın diğer miniklerini de oraya topladı.
Tatlı Hasan, bu oyun alanının en sevilen oyun ağabeyi oldu her zaman, hem Berk, hem de Melek için ondan iyi bakıcı ağabey olamazdı. Ayşe ve Kutsi ortak avukatlık bürosu açtıkları için yoğun dönemlerde Berk dedelerinin yanına geldi kasabaya.
Aileyle yeni tanışanlar, kim kimin kardeşi, kim kimin anne ve babası pek ayırt edemeseler de bu sevgi dolu aileye gıpta ettiler her zaman. Kader hepsinin yollarını karanlık ve aydınlık günlerde kesiştirerek sonunda kaybettikleri her şeye yeniden kavuştukları bu rüya kasabada bir araya getirdi. Yeni nesillerine miras olarak bu sıcacık bağları ve aile sevgisini bıraktılar geriye.
Biz de diliyoruz ki Allah öncelikle yavrularımıza ve torunlarımıza iyi yazılar yazsın her zaman, iyilerle karşılaştırsın, karşılaşalım. İnsanın, şansın iyisi denk gelsin hepimize, bolluk, bereket eksik olmasın yüreklerimizden, evlerimizden, keselerimizden. Mutlu başlangıçlarla mutlu sonlara erelim daima.
Böylece bu hikayemizde de mutlu sona daha ulaştık beraber, yarından itibaren, bir başka hikayede, başka kahramanlarla yolculuğumuz yeniden başlayacak. Bakalım hayal gücü bizi bu kez bizi nereden, nereye ulaştıracak. Yüreklerinize yeniden konuk olmanın heyecanı ile yarın görüşmek üzere.
Kalın sağlıcakla
SON