Yıldızlardan sakla beni – Bölüm 23

Ece yeni tanıştığı kayınvalidesi ve kayınpederinin de onlarla sırada durmaları gerektiğini diyecek oldu ama Suat daha o ağzını açarken, “Siz bekleyin! Biz yanınıza geliriz!” dedi babasına.

“Onları davet ettiğini bilmiyordum!” dedi Ece misafirleri öpmeye devam ederken, “Neden sırada yanımızda değiller!”

Suat yüzlerinde kocaman gülümseme ile gelenleri öğen Sami amca ve karısını işaret etti ona, hemen yanlarında duruyorlardı

“Burada, yanımızda durmayı hakkedenler doğru yerdeler zaten! Onlara siz gidin mi diyelim şimdi?”

Ece sevgiyle baktı bu iyi insanlara, “Hayır onlar benimkiler olur, seninkiler de seninkiler!” dedi gülerek ama kocasının gülmediğini görünce vazgeçti. Nasılsa öğrenecekti neler olduğunu.

Sıra Kutsi’ye gelince, “Yanlış bir şey mi yaptım?” diye fısıldadı Suat’a.

“Hayır dostum!” dedi Suat onun omzuna vurarak, “Yanlış bir şey yapmadın!”

Kutsi Suat’ın gerildiğini görünce pişman olmuştu ailesini bulup getirmesine. Aslında annesi açmıştı kapıyı, babası ile boşanmışlardı bir süre önce, Kutsi Suat’ın nikahta ikisini de görmek isteyeceğini söyleyince o da kocasına haber vermişti, tabi oğluna da.

Şaşırıp kalmışlardı hepsi birden, yıllardır haber alamamışlardı Suat’tan. Aslında aramamışlardı da. Ağabeyi kendi çocuğu olunca biraz düşünmüştü ona yaptıklarını. Ailesine bir şey söylememiş ama ablası ile konuşmuştu biraz. İki kardeş bir kez konuştuktan sonra bir girişimde bulunmadan kapatmışlardı konuyu. Ayıplarını hatırlamak istemiyorlardı ikisi de, sonuç olarak kardeşleri kendi hayatını kendisi mahvetmişti onlara göre.

Nikah daveti gelince yine ağabeyi demişti “Gitmeliyiz!” diye. En azından onunla evlenmeyi kabul eden bir kız ve buralara kadar gelip onları nikaha çağıran sevenleri vardı belli ki.

“Dersini almış!” demişti babası duygusuzca, aklı sıra o evden kovduğu için yola gelmişti Suat.

Neredeyse meraklarından gelmişlerdi Suat’ın ailesi. Kutsi ise Suat’ın bu mutlu gününde ailesini yanında görmek isteyeceğini düşünmüş, onlara yaptığı hatayı bu şekilde telafi etmeye çalışmıştı kendince. Suat’ın onları fark ettiğindeki yüz ifadesini görünce anlamıştı ona sormadan böyle bir şey yapmaması gerektiğini.

Takı ve öpüşme faslı sona erdikten sonra önceden planlandığı gibi herkes arabalarına dönmek üzere ayrıldı salondan. Kamyonet önde onlar arkada, çınar altına kadar konvoy yapacaklardı. Suat kamyonete gitmeden önce karısının elinden tutup götürdü ailesinin yanına.

“İyi görünüyorsun!” dedi annesi.

“İyiyim”

“İşin gücün var mı?” diye girdi babası araya alaycı bir ses tonuyla.

Suat’ın iyice gerildiğini fark eden Ece onun elini daha sıkı tutarak araya girdi “Bir eğlencemiz olacak, araçları takip ederseniz, orada konuşabiliriz!”

“Ben ayrılmak zorundayım!” dedi annesi, “Ben de!” diye ekledi babası da lafı peşine.

“Birlikte geldik!” dedi sanki çaresizmiş gibi ağabeyi. Tokalaştılar kardeşi ile ve Suat hiç bir şey söylemeden Ece’yi çekti elinden ve çıktılar salondan.

“Ben anlamıyorum?” dedi Ece şaşkınlıkla, “Bunca zaman sonra buraya kadar gelip, geri mi dönecekler?”

“Böylesi daha iyi merak etme!” dedi Suat ve kamyonete bindiler. Herkes arabalara binmiş onları bekliyordu.

Suat kendisi kullanıyordu kamyoneti, eliyle bekleyenlere işaret etti ve “Bu gün kimse canımı sıkamaz!” diyerek bastı gaza.

Konvoy, camlardan uçuşan fularlar, tüller, korna sesleri ile vardı çınara. Kazandan yükselen mis gibi koku sarmıştı ortalığı, herkes evinden masa sandalye getirmiş fırının önü herkesi ağırlayacak hale getirilmişti. Hasan ablasını gelinlikle gördüğü andan beridir gözlerini ondan alamıyordu. Onlar arabadan iner inmez hemen koşup geldi yanlarına. Onlar için hazırlanan masaya bir sandalye de onun için eklettirdi Suat. Davul zurna daha onlar konvoydaki arabaları park ederken başlamıştı çalmaya. Fırının iki yanından çınara doğru asılan ampul ve süslemeler tatlı tatlı sallanıyorlardı rüzgarla ve sanki çalan nağmelere eşlik ediyorlardı. Çınar bile bir başka yeşildi sanki bu gün, tatlı hışırtısı huzur dolduruyordu herkesin içine. Bütün kasabayı kucaklayıp, bağrında okşayan bir anne gibiydi şimdi.

Kutsi mahcup bir şekilde geldi yanlarına, “Gittiler mi?” dedi etrafına bakınarak.

“Gittiler!” dedi Ece.

“Keyfimizi bozmayalım, sonra ikinize de anlatacağım ama evlendiğim gün değil!”

“Tamam!” dedi Kutsi, Sami amcalar geldiler o sırada, “Sen bizim masaya geliyorsun!” dedi Sami amca Kutsi’ye annenleri de al getir haydi.

“Tamam Sami amca!” diyerek annesi ile babasını bulmaya gitti Kutsi kalabalıkta. Nikahta karşılaşınca çok mutlu olmuştu eski dostlar. Sami amca sahiden düğün sahibiydi bu gün. Herkes de öyle davranıyordu ona. Hem kız tarafı, hem erkek tarafıydılar üstelik.

Herkes pişen yemeğin kokusundan açlık hissetmeye başlamıştı. Suat ve Sami amca bir gün önceden herkese yetecek kadar pide pişirmişlerdi beraber. Hasan’da elinden geldiğince yardım etmişti onlara. Henüz işi kavrayamamıştı elbette ama zamanla halledeceğini biliyordu Suat. Yaşadıkları onu iyice sarsmış, eskisinden de ürkek ve çekingen olmuştu zavallı çocuk. Ece’yi yormak istemediklerinden onu kızlarla Sami amcalara göndermişlerdi. Zaten akşam kına yapacakları için günü orada geçirmişti Ece.

“Buralar çok güzelmiş!” dedi Kutsi’nin babası Gürhan bey, Sami beye.

“Size de bir yer bulalım buralardan, bize de yakın olursunuz. Kutsi’de seviyor buraları zaten!”

“Evet!” dedi Kutsi neşeyle anne ve babası da buraya taşınırlarsa hem kendileri rahat ederler, hem de Kutsi onları görmek için sık sık gelirdi. Elinde olmadan Ayşe’ye baktı göz ucuyla.

“İnşallah!” dedi Kutsi’nin annesi buruk bir gülümseme ile, kızlarının kaybından sonra onun anıları olan evden çıkmayı pek düşünmemişti ama Gürhan bey artık hayatlarına farklı bir yön verip, böyle havası, suyu temiz, sakin bir yerde anılardan uzak yaşamaları gerektiğini düşünüyordu. Melda’yı her zaman gidip ziyaret edebilirlerdi yine. Hasan ile de kısacık sohbet etmişlerdi ilçedeyken biraz da ondan içleri burulmuştu Melda’yı hatırlayıp.

“Siz karar verirseniz söyleyin yeter!” dedi Sami bey fazla ısrarcı olmamak için. Davul zurna halay türkülerine geçince gençler Ece ve Suat’ı da alıp büyük bir halka kurdular ortada, Kutsi ve Ayşe’de katıldılar onlara, ikisi yan yana durup ilk kez el ele tutuşmuş oldular halayda.

“Maşallah evlatlarınız pırlanta gibi!” dedi Kutsi’nin annesi onları seyrederken.

“Sizin ki de maşallah!” diye geldi cevap.

Halay sürerken yemekler dağıtılmaya da başlamıştı. Hasan halay çekmediği için yemeklerin dağıtımına yardım ediyordu. Kısa sürede herkesi sevmiş, herkes de onu sevmişti kasabada. Olanca güler yüzüyle dolaşıyordu masaların arasında.

Sonunda herkesin yemeğini yemesi için müziğe ara verilince Suat Kutsi, Hasan ve Ayşe’yi de kendi masalarına çağırdı. Herkesten ayrı tecrit altında gibi oturmak tuhaf gelmişti ikisine de, gidip Sami amcaların masasına oturmakta olmazdı. O yüzden en güzeli kardeş saydıklarını kendi masalarına almak diye düşündüler.

Bütün gece herkes içinden geldiği gibi eğlendi güldü çınar altında. Sonunda yorgunluk çökünce de yavaş yavaş evlerine çekildiler. Kutsi’nin ailesi Sami amcalarda kalacaktı. İlk geceleri olacağından Hasan’da o gece ablasının yanında değil Kutsi ile ahırda yatacaktı. Kutsi, Sami amca rahatsız olmasın diye kendisi söylemişti ahırda kalabileceklerini. Zaten Suat aylardır kalıyordu orada, ahır yaşanacak duruma gelmişti çoktan. Kutsi’nin anne ve babası Hasan’a fazladan ilgi ve sevgi gösterdikleri için Hasan’da onlarla aynı evde olmaktan mutlu olmuştu. Hatta eğlence bitip evde uyumadan önce birer soğuk ayran içeceklerinde gidip tam yanlarına oturdu. Çocuğun başına gelenleri de bildikleri için ekstra üzülmüşlerdi yaşadıklarına. Kutsi’de kızlar yorulmasın diye ahıra geçip, Hasan için de yer ayarlaması yapıyordu.

Tam dönüp, Hasan’ı alacaktı ki evden ahırın kapısında Sami amca ile karşılaştı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s