Kutsi, Melda’dan bahsedince duygulanmış yatıp uyumuşlardı ikisi de, sabah Sami bey fırına girer girmez aradı Kutsi’yi.
“Biz geldik haydi siz de çıkın yola oyalanmayın. İnin kahvaltı edin önce!”
İki adam o saatte uyanmaya alışık olmadıkları için sersem gibi kalkıp indiler aşağı ve Sami bey uzun oturmalarına izin vermediği için çıktılar yola.
“Annemlere size yaptıklarımdan bahsetmedim” dedi Kutsi arabada.
“Gerek yok zaten” dedi Suat.
“Olur tanışırsanız haberin olsun, Ece’ye de söylersin.”
“Tamam”
Suat’ın hoşuna gitmişti bu sözler, sonunda Kutsi ile dost olabileceklerdi demek gerçekten.
Bir hafta sonra Kutsi’nin söylediği gibi Hasan’ın olay anında etki atında kalarak azmettirildiği ve sağlık merkezinde üç ay gözetim altında kaldıktan sonra doktor raporlarının sonucuna göre serbest bırakılabileceği, raporların olumsuz olması durumunda üç aylık bir periyodun daha geçmesi gerektiği açıklandı. Bu süreler içerisinde ailesi onu ziyaret edebilecekti.
Kutsi karar uygulanmaya konur konmaz gelip aldı Ece’yi. Sami bey, “Suat kalıp bana yardım etsin!” dediği için o gidememişti çok istemesine rağmen. Nasılsa üç ay sonra görüşecekleri için seslerini çıkarmadılar. Karısı Sami beye “Suat üzerinden damat provası mı yapıyorsun?” diyordu evde, kızıyordu Sami bey ama aslında öyle yapıyordu sahiden de. Kız babası olmak kolay değildi, Ece’de onun kızıydı. Bu damatlar kızları üzmesin diye birilerinden korkacaktı illa. Gevşemeyeceklerdi seviliyoruz diye.
“Kutsi olsa yapabilir miydin demişti büyük kızı Ayşe.”
“Niye yapmayacakmışım, kısa pantolonla oynadığı zamanları biliyorum ben o serserinin. Avukat oldu diye apoletli mi oldu başıma?”
Ayşe liseden sonra okumamıştı ama üniversite sınavına hazırlanıyordu yine. Pişman olmuştu okumadığına. Sami bey onları dükkana sokmayınca iyice ev kızı olmuştu. Küçük yerde çok zordu böylesi. Kısmetleri de çıkıyordu durmadan ama o okul okumaya karar verdiği için istemiyordu hiç birini. Allah’tan Sami bey bu konularda baskıcı bir baba değildi. Evleneceksiniz diye tutturmuyordu hiç birisine. Ayşe yeniden sınava gireceğim deyince de hoşuna gitmiş desteklemişti.
“Ne okuyacaksın?” diye sorduğunda Ece, “Hukuk” demişti utanarak. Ece o akşam hissetmişti Ayşe’nin Kutsi’yi beğendiğini. Kızın hukuk okumak istemesinin altında yatan gerçek de Kutsi’ye olan ilgisiydi zaten. Ancak Kutsi sert yapılı bir adamdı, babasının yanında kızların hiç birine de yan gözle bile bakmadığı için Ece ondan yana bir his olup olmadığını anlayamamıştı. İki arada bir derede Suat’ı tembihlemişti sen ağzını ara diye.
“Adam yıllarca bana kin tuttuktan sonra oturup duygularını mı anlatacak?” demişti Suat’ta şaşkın şaşkın.
Hasan ablasını görünce küçük bir çocuk gibi zıplayıp, hem ağlamaya, hem gülmeye başlamıştı aynı anda. Ece onun tıraş edilmiş kafası, süzülmüş yüzünü görünce içi ezildi ama en azından sonunda onu görebilmişti. İki kardeş başlarında bekleyen iki hasta bakıcı eşliğinde sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Hasan iri yapılı olduğu için iki hasta bakıcı veriyorlardı onu kontrole. Yarım saat izinleri olduğu için “Nasılsın?” diye sorup, ağlayıp, sarılmaktan fazla bir şey konuşamadılar.
Kutsi dışarıda beklemişti Ece Hasan ile konuşurken, aynı gün fırına dönemeyecekleri için de o gece alıp eve getirmişti Ece’yi. Daha önce hiç bir müvekkilini alıp eve getirmediği için şaşırmıştı anne babası. Kutsi Suat’a yaptıklarını karıştırmadan Ece’nin hikayesini kısaca anlatmıştı onlara, üzülmüşlerdi Hasan için, onlar da Kutsi gibi Melda’yı düşünmüşlerdi ellerinde olmadan. Ece’nin Suat ile evleneceğini duyunca iyice şaşırmışlardı.
“Dünya ne küçük böyle! Suat çok iyi bir çocuktu onca hatasına rağmen. Melda için gerçekten çok sabır gösterdi” dedi annesi gözleri dolarak, “Umarım çok mutlu olursunuz!”
Ece duygusal bir gece geçirdi o gece Kutsi’nin ailesiyle, ertesi sabah erkenden dönüp geldiler Sami amcaların yanına. Ece heyecanla anlattı Hasan ile geçen yarım saatini, Kutsi’nin işleri olduğu için bu defa kalmadan döndü geri. Üç ay boyunca her hafta gelip Ece’yi aldı ve götürdü kardeşine Kutsi. Ece’nin itirazlarına rağmen de her gelişinde ailesi konuk etti onu.
“İnşallah Kutsimiz de evlenir bir gün, biz de nikah görürüz yakında” diyordu ailesi. Kutsi hiç cevap vermiyor, gülümsemiyordu bile bu sözlere. Hasan’ın çıkmasına on beş gün kala dönerlerken dayanamadı sordu Ece ona yolda.
“Sence de artık hayatında birinin olmasının zamanı gelmemiş mi?”
“Siz ikiniz beni paketlemeye mi karar verdiniz? ” dedi Kutsi gülerek, “Geçenler de Suat’ta benzer bir şey söyledi.”
“Neden olmasın?” dedi Ece hemen.
“Aklında biri de mi var yoksa? Bak ben hiç hoşlanmam öyle tanışma buluşmaları, eşli çıkmalar falan!”
“Gerek yok zaten bunlara, tanıdığın biri”
“Tanıdığım biri mi?”
“Evet, tanıdığın ama farkında olmadığın biri”
Kutsi arabayı sürerken yan gözle dönüp baktı Ece’ye “Kimden bahsediyorsun? Ortak tanıdığımız kim var ki?”
“Ayşe!”
“Sami amcanın kızı mı?”
“Evet!”
“Yok canım!” dedi ağzını bir yana eğerek ama Ece bu söyleyişten bundan önce hiç düşünmediyse de bundan sonra düşüneceği hissini aldı.
“Hukuk okumak istiyor Ayşe, bu sene yeniden girecek sınava!”
“İyi karar!”
“Evet senden etkilenmiş sanırım!”
Kutsi yine yan gözle baktı ama cevap vermedi bu defa.
“Sami amca da ne kadar sevinir kim bilir düşünsene? Sen oğlu gibi seviyor!”
“Allah Allah! Ne biliyorsun Ayşe’nin benden hoşlanacağını sen?”
“Hoşlanıyor!”
“Hoşlanıyor mu?”
“Tabi hoşlanıyor, babasının yanında belli edemiyor zavallı.”
Kutsi yine cevap vermedi. Yarım saat hiç konuşmadılar sonra ve geldiler fırının önüne.
“Kutsi ve sizi bu gece de ben misafir edeyim Sami amca!” dedi Ece fırına ikisi girince.
“Ben kalmayacağım!” dedi Kutsi şaşkın şaşkın.
“Kalacak değil mi Sami amca, seni kırmaz!”
“Ne işin var sanki?” dedi Sami amca alaycı bir sesle Kutsi’ye dönüp, “Haklı kız, gelip gelip gidiyorsun, kal ne olacak sabah gidersin!”
“Evet sabah gidersin!” dedi Suat gülerek, “Gece kalırsın benimle yine! Yoksa hoşuna gitmedi mi?”
Kutsi güldü elinde olmadan, “Sizinle başa çıkmak zor! Kalayım!” dedi sonra.
“Sami amca sen haydi git evdekilere söyle, Ayşe’de gelip bana yardım etse olur mu bir de, bu kadar kalabalık misafir hiç ağırlamadım biliyorsun. Suat dükkanı idare eder!”
“Olur gelsin tabi Ayşe!” dedi Sami bey telefonu elini alıp.
“Yok sen git söyle!” dedi Ece, “Dinlen işte akşam bize geleceksiniz!”
“Ne yapacağız halay mı çekeceğiz senin evinde?” dedi Sami bey gülerek.
“Çekeriz belki, belli mi olur Sami amca?”
Adam “La-havle” çekerek çıkardı önlüğünü “Haydi Kutsi gel biz gidelim evde oturalım bari!”
“Olmaz! Kutsi Suat’a yardım edecek!” dedi Ece bu sefer, “Ben şimdi onlara sipariş vereceğim, Suat tek başına yetişemez, Kutsi alışveriş yapsın, evde bir şey yok!”
“Kızım bakkal şurası! Neyse! Ne haliniz varsa görün !” diyerek homurdana homurdana gitti Sami bey.
“Ne yapıyorsun?” dedi Kutsi o gider gitmez. Suat’ta bir şeyler döndüğünü anlamıştı, merak ediyordu olanları.
“Ayşe ile Kutsi’ye biraz zaman geçirtelim istedim” dedi Ece kıkırdayarak
“O! Neler duyuyorum” diyen Suat’a önce kızgın sonra şaşkın sonra da gülen bir yüzle cevap verdi Kutsi.
“Bu kızdan çekeceğin var?” dedi sonra parmağını sallayarak.
(devam edecek)