Yıldızlardan sakla beni – Bölüm 17

Sami bey ve Ece fırını kapatmışlar evlerine çekilmişlerdi. Ece sabah erken kalkıyor olmalarına rağmen bir türlü erken uyuyamıyordu Hasan yanında olmayınca. “Az kaldı” demişti avukat. Hemen eve gelemese bile en azından gidip onu görebilecekti yakında. Zavallının ne Suat ile ayrıldıklarından, ne de taşındıklarından haberi bile yoktu. Şaşıracaktı duyunca. Neden olduğunu soracaktı mutlaka ama Ece ona ne cevap vereceğini bilmiyordu henüz. Hasan ikna olmadan bir konuyu kapatmaz günlerce sorardı aynı soruları. Suat’ı o kadar özlemişti ki, göz yaşlarına boğulmadan ondan nasıl bahsedeceğini bilmiyordu. Hasan’ın davası sonuçlanınca bir açıklama isteyecekti avukattan. Sevdiği adamdan neden uzak durması gerektiğini bilmeye hakkı vardı. Başlangıçta onu tehdit ettiği için Kutsi’nin kötü biri olduğunu düşünmüştü Ece ama sonraları ve Sami amcadan dinledikleri ile anlamıştı öyle olmadığını. O zaman neydi sorun? Niye sevmiyordu onu?

Aşağıda park eden arabanın tekerlek seslerini duydu ama saat geç olduğu için perdeyi aralayıp bakmadı. Yoldan geçen birileri durmuştu mutlaka. Masa ve sandalyeleri akşam içeri almıyorlardı. Çınar tüm heybeti ile insanları etkilediği için bazen dükkanı kapattıktan sonra da birileri oturup laflıyorlardı ağacın altında.

“Neresi burası? Burada mı Ece?” dedi Suat merakla, kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Bir yandan da Kutsi ona bir şey yapmak için mi böyle bir yere getirmişti diye de düşünmeden edemiyor ve temkinli olmaya çalışıyordu. Kutsi eliyle fırının üst katında ışığı yanan pencereyi gösterdi.

“Orada yaşıyor artık, alttaki fırında da çalışıyor. Burası benim! “

Suat başka bir şey dinlemeden indi arabadan. Binanın yan tarafındaki merdivenleri fark edince dönüp Kutsi’ye baktı.

“Durma çık!” dedi Kutsi.

O kapıyı çalarken arabanın dönüp yola çıktığını gördü yeniden. Araba hareket ederken, kapı çalınca tedirgin oldu Ece. Saat geç olmuştu. Sami amca veya ailesinden kimse bu saatte gelmezdi.

“Ece aç! Benim Suat'” diye seslendi Suat.

Ece’nin gözleri kocaman oldu bir anda ama yanlış duyduğunu sandı kıpırdayamadı yerinden.

“Ece benim Suat!” diye seslendi kapının dışındaki yine.

Koşarak kapıya gitti ve kalbi çarparak açtı Ece kapıyı. Karşısında birden Suat’ı görünce neredeyse düşüp bayılacaktı.

“Ece!” diyerek onu belinden yakaladığı gibi havaya kaldırdı Suat. Kutsi oyun oynamamıştı, gerçekten Ece’ye getirmişti onu.

“Sen? Nasıl?” dedi Ece şaşkınlıkla bir yandan kollarını onun boynuna dolamış bir yandan ağlıyordu.

“Kutsi getirdi” dedi Suat , “Dur yüzüne bakayım biraz çok özledim” diyerek Ece’nin gözyaşları ile dolu yüzünü avuçlarının içine aldı ve alnından öptü sevgiyle.

“Seninle görüşmemi yasaklamıştı!” dedi Ece hayretle.

“Anlatacağım, hepsini anlatacağım!” dedi Suat. Kapıyı kapatıp içeri girdiler. İkisi de olan biten her şeyi anlattı birbirine.

“İnanamıyorum!” diyordu Ece.

“Ben de inanamıyorum, olsun Hasan’ı kurtardı ya zaten o yüzden aramıştık onu!”

“Ah hem sana hem kardeşime kavuşacağım” diyerek yeniden boynuna sarıldı Suat’ın Ece.

Kutsi ayrılırken, Sami beyi aramış, Ece’ye nişanlısını getirdiğini, bilgisi olduğunu, onu da isterse yanında çalıştırabileceğini söylemişti.

“Aynı evde mi kalacaklar?” demişti Sami bey duyar duymaz tepkiyle.

“Baba bırak kalsınlar, düğünlerini birlikte yapacağız o çınarın altında!” dedi Kusti.

“Oğlum hayırdır belalısı yok muydu bu kızın?”

“Benmişim Sami baba belalısı meğer! Yarın öğleden sonra geleceğim her şeyi konuşuruz.”

“Allah, Allah!” diyerek kapattı adamcağız telefonu. Nişanlısı da olsa oğlanın Ece’nin yanında olması hiç içine sinmedi ama Kutsi kalsınlar dediği için ses etmedi. Sabah fırına gitme saati gelene kadar içi içini yedi.

Fırına vardığından çınarın altında oturan iki kişi görünce yabancı olduklarını sandı önce, sonra ikisi birden onu görünce ayağa kalkınca anladı Ece ve nişanlısı olduğunu.

“Ne yapıyorsunuz burada?” dedi elinde olmadan ters ters.

“Sami amca bu Suat, benim nişanım, Suat bu da Sami amca, benim koruyucum!” dedi Ece gülerek.

“Kutsi aradı söyledi kim olduğunu” dedi Sami bey kırgın bir sesle.

“Biz gece evde duramadık buraya indik Suat gelince” dedi Ece, artık Sami beyin mimiklerinden ne düşündüğünü anlayacak kadar tanıyordu onu. “Senin iznin olmadan eve nişanlımı alamam gece değil mi?” dedi gülerek sonra.

Sami beyin dudağının kenarı kıvrılıverdi hemen, “Kutsi şey edince ben şey etmedim çok, bu günde kalacak mı delikanlı? Kutsi fırında çalışır belki dedi.” diyerek baştan aşağı süzdü Suat’ı.

Ece Suat’a baktı sevinçle, bunu konuşmamışlardı ama bu çok iyi bir fikirdi geri dönmelerini gerektiren bir durum yoktu ki, burası çok güzeldi. İnsanlar çok iyiydi.

“Ne dersin?” dedi sevinçle.

“Olur neden olmasın bana göre bir iş de varsa?” dedi Suat’ta buraya Ece olmadan hiç bir şey yapmama kararı ile gelmişti, madem Ece burada çalışıyordu o da kalırdı tabi.

“Bu evde kalamazsın ama?” dedi Sami bey kesin bir dille, “Şeye kadar”

“Nikaha” diye tamamladı Ece.

Suat ikisinin arasındaki bu baba kız hallerini şaşkınlık ve sevgiyle izliyordu. Kutsi “O emin ellerde” derken ne demek istediğini anlamıştı Sami beyi görür görmez.

“Ben nerede olsa kalırım, hiç sorun değil!” dedi Suat, “Yeter ki Ece’ye yakın olayım”

“Sen bizim ahırda kalırsın” dedi Sami bey yine sert sert. Oğlan kendi bahçesinde kalırsa, gece gizlice kızın yanına gelemez diye düşünmüştü. Evde kızları olmasa eve alırdı ama o da olmazdı şimdi.

“Tamam teşekkür ederim, ahırınızın bakımını da yaparım” dedi Suat.

“Gün dönüyor haydi çene yapmayı bırakın işimiz çok!” diyerek dükkanın kilidini açtı Sami bey besmele ile ve hepsi birlikte içeri girdiler. Ece hızlı hızlı ona günlük rutinlerini anlattı hemen Sami beyin ilk gün geldiğinde ona yaptığı gibi. Suat elinden geleni yaptı o gün. Ece’nin yanında olduğuna inanamıyordu. İkisi de birbirlerinden ayıramıyorlardı gözlerini. Sami bey ikisine bakıp bıyık altından gülüyordu ama onlara yüz vermiyordu. Kutsi gelip her şeyi doğru dürüst anlatınca anlayacaktı durumu. Ona da kızacaktı oğlanı gecenin bir vakti kızın evine getirdiği için. Bir şeyler saçmalamıştı ama anlamamıştı Sami bey ne dediğini.

Öğleden sonra söz verdiği gibi geldi Kutsi. Sami bey bu saatlerde dükkanı Ece’ye bırakıp gidiyordu bir süredir ama hem Suat geldiği için hem de Kutsi geleceğim dediği için gitmemişti bu gün. Bir ara eve gidip karısı merak etmesin diye anlatmıştı durumu. Kızlarda heyecanlanmıştı Ece’nin nişanlısı geldiğini duyunca. Ece onca zamandır hiç bahsetmemişti ondan ama ara ara gözlerinin dolması, dalıp gitmelerinden anlamışlardı onlar bir sevdiği olduğunu da soramamışlardı bir türlü.

Ece olanları Suat’tan dinledikten sonra nasıl davranacağını bilememişti Kutsi’yi görünce. Kutsi Sami amcayı da alıp dışarı ağacın altına oturttu hepsini ve adamcağızın da anlaması için ikisinin yanında kısaca özetledi durumu.

“Ah be oğlum! Kendini boş yere mi yedin bitirdin bunca zaman, bu zavallıları da ayırmışsın!” dedi Sami bey bir baba gibi. Şimdi anlamıştı neden gecenin bir vakti oğlanı getirdiğini, “Yine de sabah getirseydin” dedi duramayıp. Kutsi güldü elinde olmadan. Ece’de güldü. Suat arkasından Sami bey de güldü.

“Neyse!” dedi Sami bey hemen ciddileşip, “Gerçekler ortaya çıkmış neyse ki, dönmüşün hatandan!”

“Beni affedebilecek misiniz?” dedi Kutsi dönüp Ece ve Suat’a.

“Sen Hasan’ı kurtardın” dedi Suat elini onun omzuna vurarak, “Ne suçun olsa affederiz, öyle değil mi?” dedi Ece’ye dönüp.

Başını salladı Ece, gerçekten yaşadığı hayattan çok daha iyisini sunmuştu ona burada Kutsi, kardeşini kurtarmıştı. Hikayesi duygulandırmıştı onu. Onun Hasan’ı koruması gibiydi yaptığı aslında.

“Keşke anlatsaydın bana!” dedi Ece.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s