Ben olamam – Bölüm 21

Gülten hanım gece gündüz ağlıyordu oğlunun kendini düşürdüğü hale. Harika bir karısı, harika bir işi vardı, tam baba olmaya karar verdiği sırada zaafları yüzünden her şey mahvolmuştu. Şimdi o eski özgüvenli Yusuf’tan eser kalmamıştı. Esra’ların çiftliğine taşınmak için Arzu ile oturdukları evini kapatıyordu. Ağzını bıçak açmıyor, hiç gülmüyordu. Arzu’nun avukatı servetinin büyük bir kısmını almıştı elinden. Gülten hanım oğluyla çiftliğe gitmeyi kabul etmemişti. Evlendikten sonra da gideceğini hiç sanmıyordu. Esra gibi bir kız ile ne kendinin ne de Yusuf’un anlaşabileceğini hiç sanmıyordu zaten ama Yusuf kendini bu işin içine sokmuştu bir kere. Çiftlikte Esra’ya göre küçük kendi aralarında bir nişan yapıldı. Nişana sadece Esra ve ailesinin çevresinden beş yüz kişi katılmıştı. Gülten hanım hastalandığını bahane ederek nişana da gitmedi. Yusuf’un tek bir davetlisi olmayan nişan Esra’nın çağırdığı gazetecilerin önünde bir televizyon şovu gibi sürüp gitmişti.

Servinaz hanım Arzu’nun yanında beş gün kaldıktan sonra geri döndü. Onun yaşamı ile ilgili endişeleri bu beş günün içine silinip gitmişti. Henüz başında olduğu kariyeri için İstanbul’a geri dönmesi gerektiğini düşünüyordu ama artık parası da olduğuna göre bir süre daha bunu yapmadan yaşayabilirdi belki. Aytekin’in bulduğu markaların Arzu’nun işlerini beğenmesi üzerine, yenileri de gelmeye başladı. Artık bir amatör olarak değil bir profesyonel gibi çalışmanın zamanı gelmişti Arzu’ya göre. Ancak bu Servinaz hanımın düşündüğü gibi İstanbul’da değil yine burada kağıt üzerinde kurulmuş bir şirketle devam edecekti. Aytekin şirketin kuruluş işlemlerini onun için halletti hemen, Arzu yine internet üzerinden aldığı kurslarla, bir Instagram hesabı ile bir internet sitesi hazırladı. Artık yeniden iş dünyasının içine giriş yapmıştı üstelik bir şirket çalışanı olarak değil tamamen kendi markasıyla. Amacı bu işi çok büyütüp çok paralar kazanmak, eskiden olduğu gibi işin ve paranın esiri olmak değildi. Sadece kendini ifade edebildiği keyif aldığı bir iş yaparken hayatını idame ettirecek maddi gücü korumak istiyordu. Servinaz hanımın yardımıyla Yusuf’tan gelen paranın bir kısmı ile İstanbul’dan bir daire almış ve kiraya vermişti. Bu daire aynı zamanda İstanbul’a dönmek isterse diye onu bekleyecekti. Bunun olacağını pek sanmıyordu şimdilik ona sabit bir kazanç sağlaması yeterliydi. Kalan parası ile de bir kaç yatırım yapıp, kendi başına kuruduğu hayatın düzeni hiç değişmeden yaşamaya devam etti.

Necip onu bunaltmamak için arada bir arayarak ya da mesajla nasıl olduğunu soruyordu. Arzu şirketi kurduktan sonra o da bir çok işi ona yönlendirdi. Artık sabah kalkıyor hava güzelse balkonda değilse içeride kahvaltısını yapıp öğlene kadar işleri ile ilgileniyor, sonra evin ihtiyaçlarını halledip, Esfun’a uğruyor sonra yeniden eve dönüp işine devam ediyordu.

Sedef Arzu’nun evine bir kez gelip, sonra “Şekerim ben ev daha iyi sen gel bundan sonra!” demişti. Arzu’nun canına minnetti böylesi. Böylece Sedef çağırdığında hiç değilse bir kaçına bahane bulma ihtimali oluyordu. Sürekli Sefaköy’e gelip gitmenin zorluğu ve zaman aldığından bahsedip, görüşmelerini ayda bir ile sınırlıyordu böylece.

Arzu’nun boşanmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra Servinaz hanım da şirketten istifa etti. Esra onun Arzu ile yakın olduğunu bildiğinden sürekli huzurunu kaçıracak şeyler yapıyordu. Servinaz hanım Arzu üzülmesin diye her şeyi ona anlatmıyordu ama kız şirkette yayılan dedikodularının kaynağı olarak babasına Servinaz hanımı gösteriyordu. Kendine edindiği bir kaç dalkavuk arkadaşını da ikna ediyor onlar da Servinaz hanım Arzu’nun arkadaşı olduğu için kıskançlıktan onların mutluluğunu bozmaya çalıştığı dedikosunu yayıyorlardı. Servinaz hanım başta önemsememişti bu olanları, bir sekreter parçasının ürettiği dedikoduya değil yıllardır orada çalışıp kendini ispatlamış bir çalışana inanacaklarını düşünmüştü. Ne yazık ki pek düşündüğü gibi olmamış, insanlar hem dedikoduyu hem gücü sevdiklerinden Esra’dan yana tavır almışlar ve Servinaz hanımı yaşlı, kıskanç, dedikoducu bir kadın durumuna düşürmüşlerdi. Tabi onu da kullanan Arzu’ydu. Esra’yı mutsuz etmek, Yusuf’u geri almak için yapıyordu tüm bunları.

Servinaz hanım Arzu’yu da onu da tanıyanların bu yalanlara inanıyor olmalarına neredeyse şok geçirmişti. Bu kadar güvenilmez bir ortamda direnip, sinir bozmanın bir alemi olmadığına karar verip sonunda istifasını verdi. Paraya ihtiyacı yoktu. O akıllı bir kadındı, çok harcıyor gibi görünse de yıllardır parasını iyi değerlendirmişti. Apar topar İstanbul’daki evini de kapatıp, deniz kenarında bir yer satın aldı. Aslında Arzu’ya yakın olmak isterdi ama o küçük yerde kendini onun gibi oyalamayacağını biliyordu.

Arzu onun bu ani kararının altında bir şeyler olduğundan şüphelense de, artık çok yorulduğuna ve o da gittikten sonra şirkete gitmek için kendine bir amaç bulamadığına ikna etti. Dinlenecek ve hayatın tadını çıkaracaktı bundan sonra. Evini yerleştirir yerleştirmez Arzu’yu yanına çağırdı. Arzu için harika bir değişiklik olmuştu bu, henüz deniz sezonu olmadığı için kumsala fazla gidemediler ama sakinliğin, yeşilliğin ve denizi seyretmenin tadını çıkardılar beraber. Daha bir yıl önce İstanbul’da aynı şirkette çalışıp, öğle tatillerini birlikte geçirirken şimdi Yusuf’un zaafları yüzünden ikisinin de hayatı bambaşka bir yere gelmişti.

Arzu, Servinaz hanımın ev aldığı yeri o kadar beğendi ki, evine döndükten sonra epeyce düşündü ve Aytekin ile konuşup, yatırım olarak değerlendirdiği parasıyla oradan bir ev de kendisi almaya karar verdi. Mevcut durumda geçinmesini engelleyecek bir durumu yoktu kendi kazandığı para ile hayatını rahat rahat döndürüyor hatta kenara para bile ayırabiliyordu.

Buna en çok sevinen Servinaz hanım olmuştu. Arzu oraya temelli gelmeyi henüz düşünmüyordu ama evi de kiraya vermeyecek kendisi için döşeyecekti. Sonuçta gayrimenkul her zaman yatırımdı ve bu sahil beldesinde evler giderek değer kazanıyordu. İşleri de devam ettiği için evi hemen toparlayıp döşeyemedi. sezonun ortasına geldiklerinde ev ancak oturulabilecek eşyalara sahipti. Servinaz hanım kendi bahçesi için tuttuğu bahçıvanı Arzu’nun bahçesine de gönderdiği için bahçe Arzu daha gelmeden şenlenmişti.

Bebek ile bir yerlere gidemeyen Efsun iyice bunalmıştı Melek artık yürüyordu ve annesini daha fazla yormaya başlamıştı. Aytekin’de masraflar arttığı için işlere daha çok zaman ayırmak zorundaydı. Ev biter bitmez, Efsun ve Melek’i de alıp yeni evine götürdü.

Efsun o kadar mutlu olmuştu ki, Arzu’ya durmadan teşekkür ediyordu. Arzu işlerini zaten bilgisayarından yaptığı için fiziki olarak nerede olduğunun çok önemi yoktu. Böylece Aytekin’de iki üç hafta da bir yanlarına gelip onlarla bir kaç gün kaldı ve yazı Servinaz hanım, Efsun, Arzu ve Melek birlikte geçirdiler. Aslında Efsun bir süre kaldıktan sonra geri dönmek istedi, Arzu’yu yeni evinde biraz yalnız bırakmak istiyordu ama Arzu buna kesinlikle izin vermedi. Hayatındaki az ve öz insanın kıymetini daha iyi anlıyordu artık. Ayrıca Melek ile oyalanmak onun da çok hoşuna gidiyordu. Çocuğun yirmiye yakın amigurumi oyuncağı vardı artık. Elinde her bebekle gelişinde Efsun gülmeye başlıyordu.

“Başka çocuğu olan arkadaşım olana kadar bana maruz kalacaksınız!” diyordu Arzu’da gülerek. Her seferinde farklı bir model görüp hoşuna gidince ona başlıyordu. Aslında örmek ona iyi geliyordu. İşi de tasarım olduğu için örgüsünü eline aldığında elleri örgü örerken, zihni marka işine odaklanıyordu. Yaratıcılığı, konsantrasyonu artıyor ve daha temiz düşünüyor kafası karışmıyordu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s