Ben olamam – Bölüm 10

Servinaz hanım, Yusuf’un annesinin rahatsızlandığını duyunca geçmiş olsuna gitmek zorunda kaldı hastaneye. Hem şirketten hem de Arzu sayesinde oldukça geçmişleri ve muhabbetleri vardı. Oraya gidince yeniden soru yağmuruna tutulacağını biliyordu ama mecburdu. O şirkette çalışmaya devam edecekti. Arzu her şeyi bırakıp gitmişti ama o kalıyordu.

Gülten hanım Servinaz hanımı görünce oğluna çıkması için kaş göz etti hemen. Tam da istediği fırsat ayaklarına gelmişti. Hasta yatağında yaşlı bir annenin isteklerini kolay kolay kimse geri çeviremezdi. Olduğundan daha bitkin bir pozisyona geçti hemen.

“Ah Servinaz hanımcığım!” diyerek ona doğru elini uzattı, “Başımıza neler geldi böyle?”

Servinaz hanım da aptal bir kadın değildi, Gülten hanımın değiştirdiği pozu gözünden kaçmamıştı ama yine mecburen gidip uzatılan eli tuttu ve ağlamaklı bir ifade takındı yüzüne.

“Ah sormayın Gülten hanımcığım, kırk yıl düşünsem aklıma gelmez!”

“Tam da bebek yapmaya karar vermişlerdi biliyor musunuz? Torun göreceğim diye seviniyordum. Gözlerim kapamadan çocuklar ailelerini büyütecekler ben de dünya gözüyle görecektim. Bakın düştüm bile yataklara! Umutlarım kırıldı.”

“Çok haklısınız Gülten hanımcığım ama biliyorsunuz böyle işler kısmet işidir. Vardır bunda da bir hayır öyle değil mi?”

“Tabi, tabi! Yusuf çok üzgün çok. Bir şey de olmamış aslında, tuzak kurmuşlar oğluma. Kız da işveli, delişmen bir şeymiş. Yusuf, ‘Dur! Yapma!’ diyesiye çekmişler fotoğrafları”

“Ha bulunmuş mu kimin çektiği?” dedi Servinaz hanım bilmiş bilmiş.

“Hayır ama oğlum ne yaşadığını biliyor Servinaz hanımcığım. Bunun için yuva yıkılmaz. Herkesin gözü bu çocuklardaydı biliyorsunuz?”

“Ya! Nazar, kesin nazar!”

“Nazar ya! Ne olur Arzu kızıma ulaşabiliyorsanız, yerini biliyorsanız, söyleyin geri gelsin ya da söyleyin Yusuf’um alıp gelsin gelinimi! Bakın yataklara düştüm!”

“Ah Gülten hanımcığım, sizi de Yusuf’u da ne kadar severim bilirsiniz. Arzu’da benim kızım gibidir. İnanın ben de sizin kadar torun göreceğim diye seviniyordum. Ancak Arzu inatçı bir kızdır. Sizleri sevdiğimi bildiğinden de bana hiç güvenmiyor ne yazık ki. Bana geldi evet önce yalvardım durmadı bir duş alıp çıkıp gitti. Arkasından baka kaldım inanın.”

“Hay Allah! Sizden başka da kimsesi yok bu kızın! Nereye gitmiş olabilir? Başına bir iş gelir Servinaz hanım tek başına alışık değil Arzu, bakın mesuliyet almayınız rica ederim!”

“Estağfurullah Gülten hanımcığım siz de biliyorum da söylemiyorum gibi demeyin Allah aşkınıza! Zaten üzgünüm! Ben de şuracığa düşmeyim şimdi!”

“Yok canım, öyle demek istemedim tabi, ben de çaresizlikten ne dediğimi biliyor muyum? Sizi arar, sorarsa demek istedim.”

“Tabi ki, hiç şüpheniz dahi olmasın! Ben gideyim de dinlenin!” dedi Servinaz hanım ve bıraktı Gülten hanımın elini, kapıdan çıktığında Yusuf kapının ağzındaydı, muhtemelen duymaya çalışmıştı konuşulanları.

“Çok geçmiş olsun!” dedi yürüdü koridora doğru.

“Servinaz hanım!” diye seslendi Yusuf, “Ne olur karımı geri almama yardım edin!”

“Elbette!” dedi Servinaz hanım başını bile tam çevirmeden yürüdü gitti.

“Ah Arzu ya! Kızım seni Allah kurtarmış bu pozcuların elinden!” diye mırıldandı asansöre binerken.

Arzu otobüsten iner inmez misafirhaneye gidip valizlerini bırakmış, oradan da hemen Aytekin beyin ofisine geçmişti.

“Hoş geldiniz!” dedi Aytekin bey, “Tatsız şeyler olmuş üzüldüm!”

“Evet her şey kısmet kadar!” dedi Arzu gergin bir şekilde, “Nezihe teyzemizin içine doğmuş olacak ki, beni kurtaracak böyle bir çare düşünmüş”

“Rahmetli çok temiz kalpli insandı, buyurun, bir simit aldırayım size, bir de çay? Kahvaltı etmediniz değil mi?”

“Hayır etmedim, çok iyi olur!”

“Evin anahtarını emlakçıya bırakmıştım, kiracı adaylarına göstersin diye. Dün sizinle konuştuktan sona ilanı kaldırttım. Gidip anahtarı alacağız ve doğrudan eve girebileceksiniz. Tabi eşyası yok!”

“Teşekkür ederim. Eşya işini halledene kadar misafirhane de kalmak istiyorum.”

“Tamam bunun sorun olacağını sanmam!” diyerek kapıdan çıkıp görevliye iki çay ve bir simit istediklerini söyledi Aytekin bey ve geri geldi içeri.

“Burası küçük bir yer gördünüz, tam istediğiniz şeyler olmayabilir malumunuz!”

“Ah sorun değil inanın! Zaten çok eşya istemiyorum, temel şeyler!”

“Tamam, bir beyaz eşyacı, iyi kötü bir de ev ihtiyaçlarını karşılayabileceğiniz bir mağazamız var çarşının arkasındaki sokakta. Perde, yatak, koltuk hepsi var. Mutfak malzemeleri için de bir iki yerimiz var. Seçenek az olunca, çabucak hallolur!”

“İnternete ihtiyacım olacak!”

“Ah evet bir de o var, tamam bu gün onun başvurusunu da yaparız!”

“İşiniz bu olmadığı halde sizi yoruyorum Aytekin bey, lütfen tüm bu desteklerinizi ücretlendirin benim için. Para konusunda sıkıntı olmadığını siz benden daha iyi biliyorsunuz!”

“Hiç olur mu? Zorda kalmış bir insanın bu halinden faydalanmak bizim ne kültürümüzde, ne ahlakımızda var! Rahat olun! Göreceksiniz ki bu küçük yerde hayat, sade ve basit. Ev dediğiniz bir günde alınır yerleşir.”

“Harika, hayatı zorlaştırmak istemiyorum ben de zaten daha fazla!”

“Buradan temin edemediğiniz şeyleri kargo ile internetten veya her gün iki kez kalkan dolmuşlarla Seraköy’den alabilirsiniz. Seraköy’ün adına bakmayın köy değil, buradan daha gelişmiş bir belde. Dolmuşla yarım saat sürüyor. Orada daha büyük bir çarşı var, farklı şeyler isterseniz oradan da getirirler ama nakliye alırlar tabi büyük eşyalara!”

“Tamam teşekkür ederim!” dedi Arzu, o sırada gelen sıcak simitle çayı büyük bir iştahla yedi.

“Birazdan bir randevum gelecek, isterseniz şöyle yapalım. Çarşıyı biliyorsunuz, siz oraya gidip bakın biraz, ben de işimi bitirince geleyim eve geçelim! Yorgunum derseniz de yandaki oda da bekleyebilirsiniz!”

“Ah çıkayım! Oturmak bana pek yaramıyor bu ara, kafamı meşgul etmeye ihtiyacım var!” dedi Arzu minnetle.

Aytekin beyi ofisinde bırakıp çıktı dışarı. Hava biraz daha ısınmış, kuş cıvıltıları artmıştı. Geçen defa burada yaşama planı olmadığı için etrafa hiç alıcı gözüyle bakmadığı için bu defa çarşıya doğru yürürken, evleri, balkonları, bahçeleri daha dikkatli inceledi. Buraya gelme kararında onu en çok sevindiren şey, kimsenin burada olduğunu bilmemesiydi. Servinaz hanım hariç.

Aklına gelince telefonunu çıkartıp onu aradı hemen, “Abla günaydın!”

“Arzu’cuğum canım nasılsın!” dedi Servinaz hanım fısıldayarak, “Ofisteyim dur terasa çıkarayım da millet seninle konuştuğumu anlamasın, vallahi akbaba gibi olmuş herrkes!”

“Tamam!”

“Canım nasılsın? Vardın mı, konuştun mu avukatla!”

“Geldim abla eve bakacağız bu gün, eşya işini falan halledeyim. Boşanma için konuşacağım daha fırsat olmadı”

“Gülten hanım fenalaşmış, hastanede şimdi ama merak etme bir şeyi yok, poz yapıp senin hakkında bilgi almaya çalıştı benden. Yusuf’ta sürekli ağlıyor!”

Arzu gerildi bir şey diyemedi.

“Tamam boş ver bunları, neye ihtiyacın olursa söyle ben sana buradan yollarım. Hiç sıkıntı yok tamam mı? Biraz kafanı toparla gelip seni görürüm de! Ben den yana sıkıntın olmasın ağzımdan tek kelime çıkmıyor!”

“Sağol abla valla bir sen kaldın biliyorsun?”

“Geçecek bunlar hayatım! Ay dur birileri geldi, kapıyorum şimdi! Habersiz bırakma, öptüm!”

Arzu derin bir iç geçirip yürümeye devam etti. Kayınvalidesi onun yüzünden yatağa düşmemişti herhalde.

(devam edecek)

Ben olamam – Bölüm 10” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s