Arzu öfke ve şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Servinaz hanım onu sakinleştirmeye boşuna uğraştı.
“Yusuf gelmeden arayıp bir şey söyleme!” dedi telefonu kapatırken.
“Yok söylemem!” dedi Arzu, yüzünü görmek istiyorum konuşurken.
Ertesi gün şirketi arayıp bir gün daha izin alacağını haber verdi. Bütün gece uykusuzluktan gözlerinin altı morarmıştı. Aynanın karşına geçip yüzündeki yorgunluğu kapatacak bir makyaj yaptı. Gülten hanımla konuşmaya karar vermişti aniden. Ona gelen e-postalardan bahsedecekti. Kadıncağız yıllardır onu her konuda korumuş, kollamış, gerçek annesi gibi davranmıştı. Oğlunu da Arzu’dan çok tanıdığı ortadaydı. Önce onunla konuşup olanları anlatacaktı. Yusuf akşama geliyordu zaten. Annesi ona açıp bir şeyler söylese bile bu olan hiç bir şeyi değiştirmezdi. Sadece Servinaz hanım ısrarla “Acele etme, sakince düşün!” deyip durduğu için bu kararı almıştı.
Gülten hanımı aradı ve kahvaltıya gelmek istediğini söyledi. Kadıncağız gelinin yeni gelip bir günde izin alıp kendine ayırma kararından çok hoşlandı.
“Tabi gel Arzu’cuğum, ben de bu gün arayacaktım seni neler oldu, ne yaptın diye” dedi.
Arzu giderken bir fırına uğrayıp, kahvaltıda yiyecekleri bir şeyler aldı. Kriz geçirdiğini belli etmek istemiyordu. Soğukkanlı olacak önce Gülten hanımın tepkisini ölçecekti. Kapıya gelip zile bastığında, “Neden buradayım?” dedi kendi kendine bir anlığına ama artık çok geçti, Gülten hanım gülümseyerek açtı kapıyı.
“Gel güzel kızım gel!”
“Merhaba Gülten anne, evde tek başıma duracağıma sizinle kahvaltı edeyim istedim.”
“Ah ne kadar iyi yapmışsın, keşke her gün gelsen!”
Arzu gelene kadar kadıncağız verandaya bir kahvaltı sofrası kurmuştu bile. Tahminen erken uyandığı için erkenden kahvaltısını yapmıştı o ama yine de Arzu ile yeniden yemek öğle yemeği gibi olacaktı.
“Anlatsana neymiş bu miras işi?”
“Önemli bir şey değil!” dedi bu konuda bilgi vermek istemiyordu bu aşamada, “Eski püskü bir ev işte, babamı seven bir teyzesi olduğu için onu da bana bırakmak istemiş, evi görmedim bile!”
“Ah onca yolu bunun için mi gitmişsin?” dedi Gülten hanım şaşkınlıkla.
“Benim için de bir değişiklik oldu, biraz kafam karışık çünkü!”
“Hayırdır kızım? Ne oldu?”
“Gülten anne sizinle çok özel bir konu konuşmaya geldim ben”
“Nedir?” dedi Gülten hanım merakla.
“Yusuf’un beni aldattığını düşündünüz mü hiç?”
“Adatmak mı?” dedi yaşlı kadın gergin bir sesle, “Bu da nereden çıktı şimdi?”
“Açıkçası Yusuf’a bahsetmedim ama bir kaçtır Yusuf’un beni aldattığına dair e-postalar alıyorum! Elbette inanmak istemiyorum ama bilirsiniz, sinek küçüktür, mide bulandırır. Sizden başka da güvendiğim bir büyüğüm yok. Bana her zaman kızınız gibi davrandınız.”
Gülten hanımım yüzü hayretle şekilden şekile giriyordu. Ağzını bir şey diyecekmiş gibi açıyor ama sonra kapatıp, Arzu’yu dinlemeye devam ediyordu.
“İçimdeki şüphe beni çok mutsuz ediyor Gülten anne? Sizinle konuşmak istedim bu yüzden!”
“Kızım nereden çıktı bu aldatma meselesi, sizi çekemeyenlerin işidir bu kesin! Yusuf öyle bir şey asla yapmaz!”
“Ben de baştan böyle düşündüm ama bir fotoğraf geldi, görüntüdeki kişi Yusuf’a çok benziyor!”
“Ay Arzu yapma Allah aşkına! Bilgisayar devrindeyiz kim bilir kimin resmidir o! “
“Yusuf’un sekreterliğinin stajyeri de var fotoğrafta!”
“Kim çekmiş?” dedi Gülten hanım ne diyeceğini bilemez şekilde tam o sırada telefonu çaldı. Arzu ekranda “Yusuf” ismini gördü ama Gülten hanım hemen telefonu alıp kalktı masadan Arzu’nun görmediğini sanarak, “Pardon bunu açmam gerek!” dedi ve Arzu’yu orada bırakıp içeri geçti.
Arzu sessizce kalkıp peşinden gitti salona doğru ve saklanıp dinledi konuşmayı.
“Karın burada! Birileri mesaj atıp ilişkini haber vermiş ona, bir de fotoğraf varmış!” dedi fısıldayarak. Arzu inanamıyordu bu duyduklarına, annesi de biliyordu demek!
“Nereden bileyim kim atmış? Bana soruyor kız! Sana yüz kere bitir şu ilişkiyi gül gibi karın var yazık edeceksin dedim!”
Arzu’nun iyice eli ayağı titremeye başlayınca, daha fazla dinleyemeyeceğini anladı ve sessizce geri döndü çantasını alıp kapıdan çıkıp gitti.
Gülten hanım yüzüne bir gülümseme yerleştirip geri döndüğünde Arzu çoktan uzaklaşmıştı oradan. Hiç vakit kaybetmeden doğruca eve gitti, valizlerini çıkarıp özel eşyalarının hepsini hızla içine doldurdu. Servinaz hanım sabahtan beri dört kez aramıştı ama telefonu sessize alan Arzu geri dönmemişti. Yatağın üzerine attığı telefona gözü takılınca Yusuf’un adını gördü bu defa. Telefonu ters çevirdi ve ağlayarak eşyalarını toplamayı sürdürdü. Takılarını sevdiği giysilerini, evraklarını hepsini topladı ve aşağı inip arabaya yükledi. Son kez yukarı çıkıp evi dolandı unuttuğu bir kaç şeyi daha aldı. Aklında dolanan tek şey bu evden bir an önce çıkıp gitmesi gerektiğiydi, sonrasına dair hiç bir fikri yoktu. Sinirden eli ayağı titriyordu. Arabaya binip, Servinaz hanımı aradı. Birinin şimdi ne yapması gerektiğini söylemesine ihtiyacı vardı.
“Bana git!” dedi Servinaz hanım, “Apartman görevlisinde anahtarım var. Ben şimdi ararım onu. “
“Abla kimseye söyleme tamam mı? Özellikle Yusuf’a!”
“Söyler miyim aşk olsun! O kayınvaliden olacak kadına da aşk olsun! Çete gibi ana oğul çalışıyormuş bunlar!”
Arzu yeniden ağlamaya başlayınca uzatmadı Servinaz hanım, “Bir saat bir işim var, toplantı, o bitsin çıkar gelirim ben de, zaten içimde bir sıkıntı ile uyandım bu sabah! Git uzan sen de! Kurup kuruşturma, açsan bir şeyler ye!”
Arzu Servinaz hanımın oturduğu siteye gitti, apartman görevlisi ona kapıyı açtı. Valizleri çıkarmadı, çünkü sadece ne yapacağına karar vermek için buraya gelmişti. Servinaz hanım ev işlerini sevmediği için bir oda bir salon bir stüdyo dairede oturuyordu. Arzu için zaten yeri yoktu kadının. Yusuf arayıp duruyordu. Saatine baktı, birazdan uçağa bineceklerdi.
Gülten hanımın söyledikleri aklına gelince yeniden ağlamaya başladı, gerçekten nasıl bir oyunun içine düşmüştü Arzu. Kim bilir ne zamandır sürüyordu ki Gülten hanım oğlunu uyarmıştı. Belki bu ilk de değildi tabi. Hangi erkek karısını nasıl aldattığını gidip annesi ile paylaşırdı ki? Bir de “Yusuf asla yapmaz!” diye gözünün içine baka baka yalan söylemişti. Yıllarca ne kadar güvenmişti Arzu onlara, nasıl sarılmıştı ailem diye. Kırk kat el Servinaz hanım bile bu ikisinden daha güvenilirdi, en azından şimdiye dek!
Servinaz hanım söylediği gibi bir saat sonra geldi, “Öyle yıkılmak yok!” dedi daha kapıdan girer girmez, “Daha şimdiden kendine acımaya başlarsan! Sonu gelmez, yıkılır gidersin!”
Sonra gidip sarıldı Arzu’ya, “Ah nazar ettiler, yediler gözleriyle! Yediler ikinizi yemin ederim!”
“Ben şimdi ne yapacağım Servinaz abla!” diyerek kadının göğsüne bıraktı Arzu kendini, sabah yüzündeki morlukları kapatmak için yaptığı makyaj yüzünün her yanına bulaşmıştı. Servinaz hanım onun bir süre daha ağlamasına izin verdikten sonra “Haydi kalk! Tamam bitti. Yusuf için bu gözyaşı çok bile! Hemen banyoya git! Sıcak bir duş al, bende sıcak bir sütlü kahve yapayım ikimize. Şöyle sakince bir konuşalım! Haydi bakıp durma yüzüme!”
Arzu kalktı yerinden, “Çamaşırlarım yok!” dedi burnunu çekerek.
“Yatak odasında bir torba var yeni aldım hepsini bak seç beğen içinden giy birini!”
Arzu gidip yatağın üzerindeki torbayı açtı robot gibi, bedenine bile bakmadan bir set çamaşırı alıp girdi banyoya.
(devam edecek)