“Bu el Yusuf’un olmamalı Servinaz abla! Birileri aklımla oynamak istiyor sanırım!”
“Yok kızım değildir Yusuf!” dedi Servinaz hanım ama onca sözün ardından fotoğraf gelince onun da içine bir kurt düştü, “Şöyle düşün bu kadar fotoğrafı çeken gerçekse tamamını da çeker yollar değil mi? Ne demeye böyle insanı şüphede bırakan bir fotoğraf atıyor anlamadım. Düşmanınız yok desem herkes sizi kıskanıyor!”
“Kıskanabilirler bir şey demiyorum ama bu resmen kötülük!”
“Evet, elbette kötülük ama insanlar böyle maalesef! Benim yoksa onunda olmasın diye çukura çekme uğraşındalar birbirlerini. Kimsenin bu çukurdan kurtulmasını istemiyorlar, kendileri çıkamıyorlarsa. Kötüler, hem de çok!”
“Sence bundan Yusuf’a bahsetmeli miyim?”
“Hayır! Sakın! Delirdin mi?”
Arzu, fotoğraftaki elin kocasına ait olmadığını telkin etti kendine odasına dönünce. Tam o sırada harika güller geldi masasına, “Akşam yemeğe çıkalım mı karıcığım, seninle konuşmak istediğim bir şey var!”
Arzu beyaz gülleri çok severdi. Yusuf düğünlerinde sırf bu yüzden her yeri beyaz güllerle donatmıştı. Yatak odalarını bile. Kalbi heyecanla çarptı yine, kocasına gerçekten ilk gün gibi aşıktı hâlâ, bu delice oyunu her kim oynuyorsa onun çukuruna düşmeyecekti. Telefonunu eline alıp “Harika olur! Güller gibi!” yazdı.
Yusuf’tan bir kalp emojisi geldi az sonra. Arzu gülümseyerek açtı bilgisayarını işlerine verdi kendini. Akşam Yusuf bizzat gelip aldı karısını odasından. Gelip yanağından öptü hemen, aslında dudaklarından öpecekti ama bunun iş yeri için uygun olmadığını defalarca vurgulayan Arzu, başını çevirince, öpücük yanağına denk geldi.
“Sen benim karımsın, ben de buranın patronuyum. Kime ne?” diyordu gülerek Yusuf.
“Toplum adabı diye bir şey var bay cazibe!” diye cevap verdi Arzu gülerek. Birlikte asansöre bindiler. Yusuf hemen yapıştı karısının dudaklarına. Neyse ki asansörlerde kamera yoktu.
Yine Arzu’nun en sevdiği restorana gittiler. Evlenme teklifini aldığı yerdiği burası. Tabi yine beyaz güllerle gelmişti teklif.
“Bana ne söyleyeceğini merak etmeye başladım!” dedi göz kırparak, “Yoksa yeniden mi evlenme teklif edeceksin?”
“Ah sen iste her gün evlenme teklif edip, nikah tazelerim seninle!” dedi Yusuf masalarına yürürlerken.
Yiyeceklerini sipariş ettikten sonra Yusuf uzanıp su kadehini tutan elini tuttu karısının. Sevgiyle gülümsedi Arzu.
“Bu gülüşe ömrümü veririm biliyor musun?”
“Biliyorum!”
“Baksana Arzu buraya neden geldik biliyor musun?”
“Hayır ama meraktan öleceğim!”
“Artık çocuklarımız olsun istiyorum. Tabi eğer sen de istiyorsan. Ben senin yoğun bir tempon olduğunu biliyorum ama sana yardımcı olmak için elimden geleni yaparım. Annem de yardım eder, istersen eve bir yardımcı daha alırız!”
Arzu gözlerini kocaman açmış bakıyordu kocasına uzun süredir o da aynı şeyleri düşünüyordu.
“Ah aptal kafam!” dedi içinden “Bu adam mı beni aldatıyor, baksana çocuk istiyor benden!”
“Acele mi ediyorum?” dedi Yusuf karısı cevap vermeyince.
“Acele mi? Hayır bence harika bir zamanlama!” dedi Arzu yine gülümseyerek.
“Ah! Harika olacak! Evin içinde senin gibi gülümseyen, senin gibi konuşan harika çocuklar dolaşsın istiyorum!”
“Sadece bana benzemesin ama ben de senin gibi güzel ve kapkara bakan çocuklar istiyorum!”
Karı koca çocuklarıyla ilgili bir çok hayal kurdular o gece ve sarmaş dolaş döndüler evlerine. Arzu çocuk olmadan önce ikisinin de tam bir sağlık kontrolünden geçmesini istiyordu. Çok önemli bir sorumluluk almak üzerelerdi ve onların geleceği için her şeyi doğru düşünmek zorundaydılar.
“Tamam!” demişti Yusuf hemen, ikisinin düşünceleri her zaman birbirini tutar ve tamamlardı.
“Ah Servinaz abla!” diyordu Arzu ertesi gün sırdaşı ile konuşurken, “Çocuk yapalım dedi bana dün akşam! Ben de bu adamdan şüphe duyuyorum inanabiliyor musun? Bu oyunu oynayan her kimse onu bulmalıyım!”
“Sizi tanıyan biri olduğu açık!” dedi Servinaz hanım, “Burada fotoğraf çektiğine göre de burada çalışıyor!”
“Doğru, başka türlü nasıl bu koridorlara girebilir. Peki ama Yusuf değilse kim o fotoğraftakiler.”
“Belki de birden çok kişilerdir bilmiyorum. Belki sadece bir kurgudur. Yusuf’un saatine benzer bir saat takıp böyle bir pisliğe girişmişlerdir. Gerçek olsa yarım bir fotoğraf gelmezdi herhalde değil mi?”
“Hay aklınla bin yaşa!”
Arzu’nun yeniden içi rahatlamıştı ama bunu yapanın kim olduğunu da bilmek istiyordu. Ofisteki kadınlarla elinde olmadan özel hayatları hakkında konuşmaya başladı. Kimi evliydi, kimi aşık, kimi çocuklardan dertliydi. Bu kadınların hiç biri o fotoğraftaki kadın da olamazdı, o fotoğrafı çeken kadında. Olsa hissederdi. Bir kadının hislerine güvenmesi gerektiğini biliyordu. Şirkette mekan tasarımı birbirine benzediği için her bölümden olabilirdi bu kişi ama Arzu’nun ya da Yusuf’un yakınlarında çalışan biri olma ihtimali yüksekti. Kendi ofisinden kimseden şüphelenmeyince kocasının çalıştığı ofisteki kadınları mercek altına almaya karar verdi. O güne değin hep Yusuf onun ofisine gelirdi. Bir kaç kere de o gitse ne olacaktı ki? Hatta bunu bugüne kadar neden yapmadığını kendi kendine sordu şaşkınlıkla. Hep kocası ona sürprizler yapıyordu, o ise bunları mutlulukla karşılamakla yetiniyordu sadece.
“Evet iyi fikir!” dedi Servinaz hanım, “Ben de merak ediyorum doğrusu! Ancak kocana bir şey belli etmemeye çalış lütfen.”
“Tamam!” dedi Arzu göz kırparak, “O iş bende!”
Servinaz hanımın Yusuf’un zekası ve dikkatini kastettiğini biliyordu. Onu kandırmak gerçekten çok zordu. Bu güne kadar böyle bir ihtiyacı olmamıştı ama Yusuf’un onu tanıdığı kadar, o da Yusuf’u tanıyordu.
Ertesi gün öğle tatilinden önce haber vermeden kocasının ofisine gitti, ancak sekreter kız onun bir toplantı için diğer patronlarla bir kaç saat önce ayrıldığını söyledi. Ancak akşam üzeri döneceklerdi.
“Ah hiç sorun değil!” dedi Arzu ve kızla derin bir sohbete daldı hayat konusunda. Zaten konuşmayı seven kız, kocasıyla ilgili bir sürü şey anlatıverdi bir anda.
“Ah tatlım, yuvayı dişi kuş yapar, sen bu keskin zekanla onu adam edeceksin eminim!” dedi gülerek ve ofisteki diğer kadınları süzerek oradan ayrıldı. Sekreterin masum olduğu kesindi.
İnsan Kaynakları Müdürlüğü gibi Muhasebe Müdürlüğü’de çalışanların pek çok bilgisine ulaşma yetkisine sahipti. Diğerlerine çaktırmadan kocasına yakın çalışan kadınların bir listesini çıkardı ve medeni durumlarını kontrol etti.
“Hayır da neden bunu yapanın bir kadın olduğunu düşündün? Erkek olamaz mı?”
“Bilmem olur mu? Genelde kadınlar yapar böyle şeyleri?”
“Kocanı kıskanan bir iş arkadaşı olabilir pekâlâ! Hatta o el onun bile olabilir!”
“Ay Servinaz abla herkesi tek tek sorguya mı çekeyim?”
“Bilmiyorum şekerim ama ben aklıma geleni söyleyeyim istedim. Ayrıca neden bekâr kadınlardan şüpheleniyorsun. Benimkini ayartan evli biriydi unuttun mu?”
“Of! Bilmiyorum! Bu işler hiç bana göre değil! Zaten bence kocam böyle bir şey yapıyor olamaz. İki gün sonra hastane randevumuz var, genel sağlık taramamızı yaptıracağız bebek için!”
“Hayat böyle bir şey işte!” dedi Servinaz hanım, “Sinek küçüktür, mide bulandırır! Bu mesajı her kim atıyorsa aslında istediğini başardı, içine kurt düşürdü senin! Neden çekip vurmuyor da, süründürüyor bilmiyorum!”
(devam edecek)