Sena göz yaşları içinde gelince hepsi Hasan beye veya İzel’e bir şey oldu sandılar ama o anlatınca öğrendiler ki Hasan bey asistanı ile evlenmeye karar vermişti.
“Daha annem öleli bir yıl oldu!” diye ağlıyordu Sena, “Babamın yaptığına inanamıyorum, o kadın babamın duygusal zayıflığından faydalanmış olmalı!”
“Baban da hayatına devam etmesi gerektiğini düşünmüştür” dedi Sibel hanım, aslında içten içe o da bozulmuş olsa da, Sena’ya bu konuda gaz vermemesi gerektiğini biliyordu.
“Ona ölmesi gerektiğini söyleyen olmadı ama en azından bizim de fikrimizi sorabilirdi öyle değil mi?”
“Sormadı mı?” dedi Tamer bey bu kez.
“Sordu dün akşam!”
“Sormuş işte!”
Sibel hanım kocasına ters ters baktı ama yine Sena’ya belli etmedi, “İstemediğini ona söyledin mi?” dedi onun yerine Sena’ya dönüp.
“Hayır, çünkü ablam engel oldu! Mutlu olmak onun hakkıymış! Kadın ondan yirmi yaş küçük!”
“İzel onay veriyor mu?”
“Evet ablam Gediz ablayı hep severdi zaten. Annem öldüğünde de bize destek oldu ama ben o zamanlar altında böyle bir amacın yattığını bilmiyordum. İzel yanıldığımı söylüyor yine. Niyeti kötü değilmiş, iki insanın arasında duygusal şeyler öylece kendiliğinden oluverirmiş.”
“Öyle değil mi?” dedi Sinan elinde olmadan.
“Bilmiyorum ben de babamın mutsuz olmasını istemiyorum tabi ama nedense Gediz ablayı anne olarak hiç düşünemiyorum!”
“Tatlım anneniz olmayacak zaten, yine Gediz ablanız olacak! Belki de ona bir şans vermelisin!” dedi Sibel hanım yine duygularını belli etmemeye çalışarak.
“İzel’de böyle söylüyor, sanırım tek kötü düşünceli olan benim!”
Sinan, Sena’nın hayatında yeni ortaya çıkan bu karmaşa sırasında evlilik teklif etmenin uygun olmayacağına karar verdiği için evlenme teklifi planlarını yeniden erteleyip en yakın arkadaşını teselliye uğraştı günlerce. Tamer bey karısının da kızdığını anladığı için mümkün olduğunca durum hakkında yorum yapmamaya çalışarak kendince durumu stabil bir şekilde atlattı. Sibel hanım Sena’nın sızlanmalarını duyunca ona hak veriyor, Hasan beye çok ama çok kızdığını belli ediyordu. Hiç değilse kadıncağızın seneyi devriyesi olur olmaz değil de biraz daha bekleyip söyleseydi diye kızıyordu kendi kendine.
Tamer bey bir keresinde “Sibel’ciğim adam on yıl sonra da evlenmeye kalksa kızlar aynı şeyi hissedeceklerdi” diyecek olunca Sibel hanım günlerce kocasına bozuk attı ama neyse ki sonunda tartışmadan normal davranmaya başladılar.
Sena’nın tüm itiraz ve sızlanmalarına rağmen İzel’in de desteği ile Hasan bey asistanı Gediz hanımla bir kaç ay içinde nikahlandı ve hep birlikte yaşamaya başladılar. Sena annesinin bütün fotoğraflarını ilk günden evin her yerine yerleştirdi. Özellikle akşam yemeklerinde İzel’in gözlerini devirip durmasına rağmen annesi ile ilgili hatıralarını anlattı durdu ama Gediz ablasından hiç bir zaman ters bir tepki almadığı gibi, kadıncağız annesinin ne kadar iyi ve özel bir kadın olduğunu söyleyip durarak, sanki onun kocasıyla evlenmemiş de en yakın arkadaşıymış gibi yas tuttuğunu gösterdi. Üstelik samimi olduğu da her halinden belli oluyordu. Sena bir süre sonra onunla uğraşmayı kesti bu yüzden. Bu süreçte Hasan bey de kızına ağzını açıp hiç bir şey söylemedi. İkisi de Sena’dan bu tepkileri bekliyor olmalıydılar. Sadece İzel durmadan onu uyardı ve bir an önce bu kışkırtmalarına son vermesini istedi. Annelerinin resimleri Sena’nın koyduğu yerlerden hiç kaldırılmadı. Gediz hanım onlardan rahatsız olmanın aksine çoğu zaman hüzünle dalıp gidiyordu bakarken.
Hasan bey de huzurlu ve mutlu görünüyordu, Sena İzel’in haklı olabileceğini kabul etmeye başlasa da yine de içindeki isyana bir son veremediği için Sinan’a söylenmeye devam ediyordu. Sena’nın babasının evlenme kararından şikayetlerinin sona ermesi neredeyse bir buçuk yılı buldu. Bu arada ikisi de okullarından başarılı ile mezun oldular. Hasan bey kızına bir veteriner kliniği açmaya karar verdi. Sinan’da bu kliniğe ortak olmak istiyordu.
“Ama sen veteriner değilsin ki zaten kendine muayenehane açabilirsin ileride!” diye itiraz edecek oldu Sena ama Sinan “Önemli değil ben seninle ortak bir şey yapmak istiyorum, ortak olacağım kendi işim bitince de gelip sana yardım edeceğim!” diyerek onu ikna etti.
Böylece Tamer bey ve Hasan bey kliniği ortaklaşa açtılar. Sinan’ın hastane tecrübesini artırmadan kendine muayenehane açması zaten mümkün değildi ki zaten uzmanlık sınavlarına çalışıyordu. Bu arada İzel erkek arkadaşından ayrılmış Gediz hanımın kuzeni ile görüşmeye başlamıştı. Hatta Soner ile birbirlerinden o kadar etkilenmişlerdi ki, bu görüşmeleri fazla uzatmadan nişanlanmaya karar verdiler.
Sinan tam Sena babasının evliliğinin şokunu atlatabildi diye düşünürken bu defa da İzel’in nişan telaşesi başladı. Gelinin kardeşi olarak üzerine düşen her şeyi tam yapmak hem de çok iyi görünmek istiyordu Sena. Böylece bir iki ayda nişan telaşesi ile sürdü gitti ve İzel ile Soner harika bir törenle nişanlandılar. İzel nişanlandığında Gediz hanım ile Hasan bey evleneli neredeyse üç yıl olmuştu. Nişanın ardından Soner kendi ailesinin yanına dönmek istemediği için ki ailesi başka bir şehirde yaşıyordu, Sena’lar da kalmaya başlamıştı. Tabi buna en çok sevinen İzel olmuştu, Sena ablasının nişanlısının onlarda kalmasını pek uygun bulmuyordu eniştesi de olsa evde bir yabancının varlığına alışamıyordu. Zaten Gediz ablasına alışması yeterince zaman almıştı. Yani Sinan bu defa da Sena’nın Soner’in onlarda kalması ile ilgili şikayetlerini dinliyordu. Aslında Hasan beyin buna nasıl izin verdiğine Sibel hanım da çok şaşırıyordu ama Tamer bey ve onun bilmediği Hasan beyin bir süredir kafasının sürekli dolu olduğu ve neredeyse hiç gülmediğiydi. Her zamankinden daha çok çalışıyor, kızlarıyla gittiği kısa seyahatlere bile katılamıyordu. Kendi yerine karısını, Soner’i gönderiyor, Soner gelince, Sena’da hemen Sinan’ı çağırdığı için hep birlikte bir kaç gün gezip geliyorlardı. Sinan’ın canına minnetti zaten bu geziler. Elbette Soner ve İzel aynı odada uyurlarken onlar Sena ile başka odalarda uyuyorlardı ama evlenme teklifini yapıp her şeyi resmileştirdikten sonra onlar da Soner ile İzel gibi aynı odada uyuyabilirlerdi. Sena’nın annesi öldüğünde uyumuşlardı zaten ama o zaman Sinan dostu olarak yanlarında kalmış, Sena da ağlarken onun kollarında sızıp kalmıştı odasında. İkisi birden sabaha kadar öylece uyumuşlardı.
Yine birlikte bir kısa seyahatten gelmelerinin ardından Sena babasını hiç iyi bulmadıklarını anlattı bu defa Sinan’a.
“Bir hastalığı var da bize mi söylemiyor diye endişe ediyorum!” dedi Sena.
“Neden onunla konuşmuyorsun?”
“Konuşacağım ama ev o kadar kalabalık ki bir türlü onu yalnız yakalayamıyorum. Eskiden baba kız ne güzel sohbetler ederdik ikimiz. Şimdi ne zaman onunla baş başa kalmayı planlasam yanımıza biri geliyor. Ben de ablam da olsa onlar varken konuşmak istemiyorum. Eminim ki babamın bir derdi varsa sadece bana anlatır.”
“O zaman belki de onu bir akşam yemeğine dışarı çıkarmalısın” dedi Sinan.
“Denedim ama ne yazık ki çok işi olduğunu ve daha sonra gidebileceğimizi söyleyerek beni geri çevirdi. Biraz daha bekleyip yeniden soracağım”
“Babamla konuşayım istersen, o da Hasan amca ile konuşusun!” dedi Sinan son olarak ama Sena bunu da kabul etmedi. Babasının Tamer amcasına bu kadar derin sırları vereceğini sanmıyordu. Her neyi varsa mutlaka o öğrenecekti.
(devam edecek)