Sena ile Sinan – Bölüm 3

Sinan hastaneye vardığında Sena’nın kontrolleri tamamlanmak üzereydi. Sena’nın annesi babası ve ablası doktorun onlara bilgi vermesini bekliyorlardı. Sinan onlarla merhabalaştıktan sonra hastane görevlisi olduğu için hemen Sena’nın olduğu odaya girdi.

“Gaz büyük ihtimalle endişelenmene gerek yok!” dedi Sena gülümseyerek.

Onu kontrol eden doktor da başıyla onayladı gülümseyerek. Birazcık da olsa içi rahatlayan Sinan yine de tetkikler kesin sonuçlanana kadar “Oh” diyemedi.

“Gazmış gördün mü endişelenecek bir şey yok demiştim!” dedi Sena eve dönerlerken.

“Ben seni beni hastaneye götürüyorlar diye arasam, sen endişelenmez misin?”

“Ben arayıp da çocuğu korkutma demiştim” dedi Sena’nın ablası İzel araya girerek. Sena onu duymaza gelip Sinan ile konuşmaya devam etti. İzel’de her zaman olduğu gibi onlarla ilgilenmeyi kesip camdan dışarı bakmaya başladı. Arabada herkes susmuş ikisinin konuşmasın dinliyorlardı.

“Endişelenirim tabi ama sen de kendinde ne olduğunu az çok bilirsin giderken ve aynı benim yaptığım açıklamaları yaparsın. Öyle değil mi?”

“Ben doktorum bir kaç fikrim olur elbette!”

“Ben de veterinerim!”

“Yani?”

“Yani benim de sağlık tecrübem var ayrıca kendimi senden iyi tanıyorum!”

“Tamam, tamam iyisin ya önemli olan bu, şimdi git bu ilaçları iç ve güzelce dinlen lütfen!”

“Tamam doktorcuğum, merak etme!”

Sinan eve döndükten sonra annesine telefonda verdiği haberi detaylı bir şekilde anlattı, “O iyileşmeden bir teklif yapmak anlamsız artık, en iyisi biraz daha bekleyeyim!”

Sibel hanım gülümsedi, oğlundan sıklıkla duyduğu bir cümleydi bu zaten. Sena’nın annesini arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra Sena’nın daya iyi olduğunu öğrenip oğluna iletti. Sinan devam edem iki üç gün boyunca Sena’yı günde en az dört kez arayarak iyi olup olmadığını sordu. Dersleri ağır olduğu için her gün yüz yüze görüşmeleri mümkün olmuyordu.

Aradan bir hafta geçip de Sena iyice toparlandıktan sonra Sinan evlenme teklifini etmek içi yine planlar yapmaya başladı. Öyle olsun istiyordu ki Sena hayatı boyu unutamayacak kadar etkilensin ve yıllar boyu onu anı hatırlayıp, gülümsesinler.

Yine annesine ve babasına neler yapmayı planladığını tek tek anlatmaya başladı. Sibel hanımla, Tamer bey de her zaman yaptıkları gibi gülümseyerek oğullarını dinlediler. Yıllardır hiç eksilmeyen bir heyecanla Sinan’ın evlenme teklifi planlarını ve evlilik hayallerini dinliyorlardı. Sinan okul günü olmasını istemediği için hafta sonunu bekleyecekti Sena’yı bir kez daha davet etmek için. Ancak yine beklediği gibi gelişmedi olaylar. Cuma günü Sena ile ertesi akşam için konuşmayı planlarken daha kahvaltıda babasına gelen telefon hepsini yasa boğdu. Sena’nın annesi gece uykusunda vefat etmişti. Sadece başının ağrıdığını söyleyerek her zaman ki saattin de yatağa giren kadıncağız ne yazık ki sabahı göremeden hakkın rahmetine kavuşmuştu.

Tamer bey ve ailesi hemen Sena’ların evine geçtiler. Sena ve ablası sürekli ağlıyor, babaları Hasan bey ise ne yapacağını bilemeden gezinip duruyordu. Karısını sabah ambulansla hastaneye bırakmışlar ve eve yeni dönmüşleri.

“Cenaze işleri için ben gider konuşurum, siz evde kalın!” dedi Tamer bey ve Sinan Sena ile kalmak istemesine rağmen onu da alıp çıktı evden. Sibel hanım iki kıza birden sarılıp onları teselli etmeye çalıştı beklerken. Hasan bey ise haber vermesi gerekenleri arıyordu sırayla. Cenaze o gün ikindi namazında kaldırıldı. Sena mahvolmuş gözüküyordu. Sinan’da onunla birlikte öyle bir şoka girmişti ki ne diyeceğini, onu nasıl teselli edeceğini bir türlü bulamıyordu. Sena’nın annesi onun teyzesi gibi olmuştu yıllar içinde, hem kendi için, hem de Sena için acı çekmek çok zordu. İzel’in erkek arkadaşı da gelmişti yanlarına. Onlar da evlenme planları yapıyorlardı. Hasan bey sürekli yanlarında oldukları için Sibel hanıma ve Tamer beye teşekkür edip duruyordu.

Cenazeden sonraki gün de pazar olduğu için onları yalnız bırakmadılar. Tamer zaten gece orada kalmıştı. Devam eden bir hafta boyunca Sena okula gitmedi ve babası ile ablasının yanında evde kaldı. Hasan bey de kızlarını hemen yalnız bırakmak istemiyordu.

“Neyse ki çocuklar büyüdü!” diyordu Sibel hanım evde kocasına. O kadar üzülmüştü ki arkadaşına her an kendi başlarına da benzer bir şey gelirse Sinan’ın başına neler gelir diye düşünmeye başlamıştı hemen. Sena’nın iyi kötü ablası vardı yanından ama Sinan tek başına kalacaktı.

“Sinan da artık yetişkin oldu evlenmeyi planlıyor farkında değil misin? Kendi ailesini kurmaya hazırlanan bir genç, ayaklarının üzerinde durmaya başlamış demektir.”

“Daha mezun olmadı bile?”

“Tamam ama az kaldı öyle değil mi? O kendi kanatları ile uçabilir bize de bir şey olmayacak zaten!” diyerek sarıldı karısına Tamer bey, “Aklına güzel şeyler getir!”

“Böyle bir zamanda mı? Görmedin mi zavallı kızların halini?”

“Sibel biz de annelerimizi kaybettik! Haydi ama eninde sonunda bu yaşanacak. Dediğin gibi neyse ki çocuklar büyük!”

“Tamam haklısın!” dedi Sibel hanım göz yaşlarını silerek. Sinirleri boşalmıştı sadece.

Sena sürekli ağlıyordu on güç geçmesine rağmen, İzel’in gözleri hep kıpkırmızıydı ama o yine de daha metanetli duruyordu. Annesi gidince onun rolünü üstlenmek zorunda hissetmişti muhtemelen. Babasını ve kız kardeşini ayakta tutmaya çalışıyor, kendini bırakıp onlara teselli veriyordu sürekli.

Sinan sınav dönemleri de olsa dersleri biter bitmez Sena’nın yanına gidip aylarca onu hiç yalnız bırakmadı. Sena’nın neredeyse eski haline dönmesi ise tam altı ay sürdü. O da neredeyse. En azından artık gülüyordu eskiden olduğu gibi. Aralarında en çabuk Hasan bey toparlanmıştı aslında. Hafta sonları kızları ile geçiriyor, mümkün olduğunca onları alıp dışarı çıkarıyordu.

Sinan en azından onun böyle güçlü çıkmasına sevinmişti. Kız çocuklarının güçlü bir babaya her zaman ihtiyaçları vardı. O da kendi kızları olduğunda Hasan bey gibi güçlü bir baba olacaktı. Tabi Allah korusun Sena’ya bir şey olmasını asla aklından geçirmiyordu. Bir kız babasının güçlü olması için karısının ölmesi gerekmiyordu zaten.

Sena’nın ailesinin yaşadığı bu şok yüzünden Sinan’ın evlenme planları yine ertelenmişti. Sinan son sınıfa geçerken, Sena’da yas süreci yüzünden veremediği dersleri için bir yıl daha mezun olamayacaktı.

“Birlikte mezun oluruz daha iyi değil mi?” diyordu Sinan ona, yine de derslerin yarısını vermişti Sena o zor sürece rağmen, gerçekten çok akıllı bir kızdı. Onu seçtiği için her zaman mutlu olup, gurur duyuyordu Sinan. Harika bir anne olacaktı mutlaka, bütün aileyi de çekip çevirecekti muhtemelen. Tabi oğulları da olabilirdi, kızları olacak diye bir kural yoktu. Belki bir kızları bir oğulları olurdu. Belki kızları olursa annesinin adını vermek isterdi Sena, hiç itiraz etmeyecekti öyle olmasına, onu mutlu eden her şeye çabucak ikna olmaya hazırdı.

Sena’nın annesinin vefatının üzerinden bir yıl geçtikten sonra Sinan artık evlenme teklif edebileceğine kanaat getirdi yine. Ölüm yıl dönümü göz yaşları içinde geçtikten sonra bir kaç ay daha bekledi. Acılar tazelenmişti ne de olsa. Tam yeniden anne ve babasına ona nasıl evlenme teklif edeceği ile ilgili planlarını anlatırken bu kez Sena’ların hayatında başka büyük bir değişiklik meydana geldi.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s