Sena ile Sinan – Bölüm 1

Sena ve Sinan aileleri hiç tanışmadan anasınıfında aynı sınıfa denk düşmüşlerdi. Daha okulun ilk gününden itibaren birbirlerini hiç sevmedikleri için anne ve babaları da kısa zamanda tanışmak hatta kaynaşmak zorunda kalmıştı. İkisi de sınıfın geri kalanı ile hiç sorunsuz anlaşmalarına rağmen, birbirlerini gördükleri andan itibaren hiç sebepsiz bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdi. Anlaşmazlıkları sadece ağız dalaşı ile kalmıyor, Sinan, Sena’nın saçının kıpkısacık kesilmesine neden olacak şekilde buklelerine sakız yapıştırıyor, Sena’da bulduğu her fırsatta dişlerini Sinan’ın kollarına ve sırtına geçiriyordu. Öğretmenleri, anne ve babalarının bütün uğraşlarına rağmen anasınıfındaki iki yıllarını sürekli sorun çıkararak devam ettirdiler ve birinci sınıfa başladılar. Okulda anasınıfı sayısı tek olduğu için ne yazık ki yine aynı sınıfta okuyacaklardı. Anasınıfı öğretmenleri onlardan kurtulduğuna sevinirken, veliler ve sınıf öğretmenleri daha dönem başlamadan ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Sena ve Sinan birbirlerinden başka kimseye zarar vermek için uğraşmasalar bile sürekli olarak sınıfın düzenini bozdukları için hem eğitime, hem de düzene zarar veriyorlardı. İkisini de alacak başka sınıf olmadığından sınıf değiştirme şansları da yoktu. Paralı ve butik olan okul öğrencilerden birinden birini okuldan ayırma noktasına gelse bile, anne ve babaların konuşmaları ve sorunu çözeceklerine söz verip durmaları yüzünden erteliyorlardı. Gerçekten de her iki aile de çocuklarının düşmanlığı yüzünden dost olmuş iki çocuğu kaynaştırmak için plan üzerine plan yapıyorlar fakat hiç birisi işe yaramıyordu. Çocuklar daha birbirlerini gördükleri anda içlerine başka bir ruh girmiş gibi karakter değiştiriyorlardı. İkisinin de vücudunda birbirlerinin açtığı yaralar, kıyafetlerinde lekeler vardı. Aileler işbirliklerine rağmen olanlar sonucunda diğerinden şikayetçi de olamadıklarından çizikler, ezikler ile uğraşıp duruyorlardı sürekli. Elbette yaşlarına göre güçleri fazla olmadığı için ölümcül veya kalıcı zarar verecek şeyler yapmıyorlardı ama ikisinin aynı okulda büyümesi ve aralarındaki bu düşmanlığın sona ermemesi durumunda tehlike büyüyecekti.

Sonunda ikisini birden aynı psikoloğa götürmeye karar verdiler. Ancak ondan önce Sinan’ın ailesi yaklaşan doğum gününe Sena’yı da çağırarak onlara son bir şans daha vermek istediler. Sena onun doğum gününe kesinlikle gitmeyeceğini söyleyerek kendini yerden yere atınca babası bu doğum gününe katılıp normal insanlar gibi tamamlamazsa onu okuldan alacağını söyledi.

“Ben arkadaşlarımdan ayrılmam, o gitsin!” dedi Sena.

Aynı şey Sinan’ların evinde de yaşanıyordu. “O kızı benim doğum günüme, benim en özel günüme nasıl çağırırsınız! Gelmeyecek!”

Sinan’ın babası da Sena’ya diğer misafirlere davrandığı gibi davranamadığı takdirde Sinan’ı okuldan alacağını söyledi ama aldığı cevap Sena’nın babasına verdiği cevap ile aynı oldu.

“Ben arkadaşlarımdan ayrılmam, o gitsin!”

Doğum günü gelene kadar tehditlerle iki çocuğu da ikna ettiler. İkisi de diğerinden mümkün olduğunca uzak noktalarda durmayı ve hiç konuşmamayı planlayarak anne ve babalarının planına uymak zorunda kaldı. Sena hediye almama konusunda direttiği için anne ve babası onun yerine Sinan için bir hediye seçtiler ve doğum gününe gidildi. Anne ve babaların da katıldığı doğum günü mevsimin yaz olması nedeniyle bahçede kutlanacaktı. Sinan’ların müstakil evinin arka bahçesi balonlarla süslenmiş, pamuk şeker arabaları, palyaçolar, pasta ve şekerlemeler ile doldurulmuştu. Sena’nın ailesi çocukların kalabalığın içinde kaybolmalarına fırsat vermek için parti saatini biraz geciktirerek gittiler. Böylece çocuklar ortak oyunlara dalacakları için birbirlerinin farkına varmayacaklarını umuyorlardı. Sinan onların bahçeye girdiklerini hemen fark etti ve hemen arkasını döndü, Sena’da onu görmüş başını başka tarafa çevirmişti.

Sinan’ın ailesi misafirlerle ilgilenecekleri için iki çocuğu da takip etme görevi Sena’nın ailesine verilmişti. İki aile de partiyi tatsız bir olay olmadan tamamlamak istiyorlardı. İki çocukta günlerdir bu konuda sürekli tembihleniyorlardı.

Sena’ların partiye katılımlarından sonraki iki saat sorunsuz geçti. İki çocuk farklı arkadaş grupları ile oynadıkları için hiç yan yana gelmediler. Kızlar, kızlarla, erkekler ise erkeklerle oynamayı seçiyordu. Bu yaşlarda ve sonraki bir kaç sene bu böyle devam edecekti. Çocukların yaşlarından kaynaklanan bu davranış biçimleri iki ailenin de kurtarıcısı oldu. Sena ve Sinan birbirlerine bakmıyorlar veya ilgilenmiyorlar gibi görünseler de ikisi de sürekli birbirini gözetliyor ve kolluyorlardı.

Sena, bir kaç çalışanın evin diğer tarafına doğru telaşla geçtiklerini ve Sinan’ında çocuklardan uzaklaşıp onların peşine gittiğini gözünden kaçırmamıştı. Aradan bir süre geçmesine rağmen Sinan oradan geri gelmeyince o da kızların yanından ayrılıp yavaşça o tarafa doğru yürüdü. Anne ve babası onları takip edip sonunda birbirlerinden uzak durmaya başladıklarını anlayınca takibi bırakmış diğer ebeveynlerle sohbete dalmışlardı. Korkulan olmadığı için herkes rahattı artık. Çocuklar kalabalık oldukları ve palyaçolar ve şekerlemelerle meşgul olduklarından kiminle oynadıklarının bile farkında değildiler. Dolayısıyla önce Sinan’ın sonra da Sena’nın ortalıktan kaybolduğunu kimse fark etmedi.

Aslında Sena neden Sinan’ın kaybolduğu yere gittiğini kendisi de bilmiyordu. Ona bulaşmamak için çok fazla söz vermişti, amacı ona sataşmak değildi ama nedense onun neden gidip gelmediğine dair sonsuz bir merak sarmıştı içini. İnsan kendi doğum gününde neden ortadan kaybolurdu ki. Buradaki herkes onun için gelmiş, her şey onun için hazırlanmıştı. Hatta o kadar iyi hazırlanmıştı ki Sena kıskançlık hissetmişti biraz.

Ağır adımlarla erkek çocuklarının da yanından fark edilmeden geçti ve evin öbür yanına dolandı. Burada bir köpek kulübesi vardı. Onların bir köpeği olduğunu bilmiyordu. Çalışanların ikisi yere çömelmişler kuyruğunu gördüğü köpeğe bir şeyler yapıyor gibiydiler. Sinan ise gözlerini kocaman açmış hiç kıpırdamadan olanları seyrediyordu. Sena sessizce onun yanına kadar geldi. O da olanları görünce şoka girmiş gibi Sinan’ın yanında dikilip kaldı. Evin köpeği doğum yapıyordu ve üçüncü yavru annesinden ayrılmak üzereydi. İkisi de daha önce böyle bir şey görmedikleri için anne köpeğin içinden çıkan yapış yapı yavruları ilgiyle izliyorlardı

“Aman Allah’ım bunlar ne kadar küçük!” dedi Sena kendini tutamayıp.

“Korkutucu değil mi? Biz de mi böyle doğduk acaba?” dedi Sinan’da.

“Bilmiyorum ama benden başka kardeşim olmadığına göre en azından annem bunu bir kez yaşamış olmalı.”

“Evet sanırım beni ki de!”

Çalışanlar bir yanan köpeğin rahat bir doğum yapmasına yardım etmeye çalışırken bir yandan çocukların söylediklerine gülüyorlardı.

“Bu yavrulara nasıl bakacaksınız?” dedi Sena hayret içinde, “Baksana çok pis ve küçükler, o kırmızı şeyler kan mı?”

“Kusmak istiyorum!”

“Merak etmeyin böyle kalmayacaklar” dedi çalışanlardan birisi.

Anne köpek tam beş yavru dünyaya getirdi. Onca zaman boyunca Sena ve Sinan’ın partide olmadığını kimse fark etmemişti. Çalışanlar onların aralarındaki husumeti bilmedikleri için yavruları temizleyip biraz emmelerine izin verdikten sonra onların kucaklarına verdiler.

İki çocuk sanki daha önce yaşanılanlar hiç olmamış gibi, heyecan içinde her şeyi izleyip, sonra aynı heyecan ve coşkuyla yavruları tutmaya çalıştılar.

“Bunlar çok güzel!” dedi Sena küçük bir bebekle konuşur gibi ses çıkararak.

“Haydi hepsine birer isim bulalım!”

“Tamam!”

Yarım saat belki de tanıştıkları günden beri ilk kez hiç düşmanca sözler ve davranışlar sergilemeden yavruların hepsine isim taktılar.

“Keşke bunlardan biri benim olsa!” dedi Sena.

Çalışan, “Henüz annelerinden ayrılamazlar ama bir süre sonra belki birini sana verebilirler öyle değil mi Sinan?”

“Evet verebiliriz bence de, biz de yeterince yavru var!”

(devam edecek)

Sena ile Sinan – Bölüm 1’ için 4 yanıt

Şiir Gözlüm için bir cevap yazın Cevabı iptal et