Nefesim ol! – Bölüm 3

Sevinçle sokaklarına girince, evlerinin önündeki ambulansı gördü. O an aklına gelen bin türlü fena şey, kalbine bir köz olup düştü sanki ve koşmaya başladı.

Seher hanım yakaladı onu ambulansa varmadan, “Kızım nerede kaldın?”

“Ne oldu Seher teyze?” dedi korkuyla.

“Anneni fena dövmüş bu sefer?”

“Ne? Neden?” diye ambulansa doğru koştu Nefes, elindeki ayakkabı torbasını bırakıvermişti oracıkta. Ambulansın kapısı kapanmadan yakaladı, annesinin cansız yatan bedeninin ne hale geldiğini o zaman gördü. Binmeye çalıştı ama izin vermediler, Selim ağabeyi yetişmişti arkasından, elini omuzuna atıp onu geri çekti.

“Yaşıyor değil mi? İyi olacak!” dedi Nefes sayıklar gibi. Cevap vermedi Selim.

Polis gelip Süha beyi götürmüştü çoktan. Ambulans geldiğinde zavallı Gülfinaz hanım son nefesini vermişti çoktan. Komşular bu sefer ki bağrışmalar çok olunca polisi aramışlardı ilkin, kimse cesaret edip çalamazdı kapılarını. Süha beyin ne bela olduğunu öğrenmişlerdi çoktan. Arkalarından ana kıza acır, kulaklarını tıkar otururlardı. Bu defa nasıl olmuşsa aramıştı polisi içlerinden biri. Selim işten gelirken görmüştü polisleri. Seher hanım da aşağıdaki manava gidip gelmek için ayrılmıştı kapıdan Gülfinaz hanımdan. Polis içeri sokmamıştı hiç birini. Derken ambulans gelmiş, zavallı Gülfinaz hanımı cansız çıkarmışlardı içeriden. Süha’yı da alıp gitmişlerdi. Mahalle siren sesleri çıkaran arabaların ardından derin sessizliğine bürünmüştü yine. Seher hanım Nefes’i alıp kendi evine götürmüş, Selim’de cenaze işlemleri için ambulansa binip gitmişti.

“Benim yüzümden değil mi?” diye ağlıyordu Nefes. Hayatının en güzel günü, hayatının en acı gününe dönmüştü birden.

“Sahilde görmüşler herhalde bizi. Öyle bağırıyormuş katil herif. Komşular söyledi!” dedi Seher hanım ağlayarak. O da şoka girmişti olanlar karşısında. Selim bir kaç saat sonra geri geldiğinde ikisinin de gözünde yaş kalmamıştı ağlamaktan.

“Yarın öğlen namazına ayarladım!” dedi Selim üzüntüyle, ikisini yalnız bırakmak için geçti odasına. Ertesi gün cenazeye gittiklerinde ayakta duracak hali yoktu Nefesin. Selim hem onu tutuyor, hem annesine sahip çıkmaya çalışıyordu. Seher hanım da suçluyordu kendisini, yapabileceği bir şey olmasa da o günün parçası olduğu için sebep sayıyordu bunu.

“Hep korktum! Hep korktum bir gün bunun olacağından!” diye ağlıyordu, “Elleri kırılasıca!”

Nefes eve giremediği için, Seher hanımlarda kalıyordu artık. Selim eve girip sağı solu toparlamıştı. Süha hapse girecekti zaten, artık geri dönemezdi Annesi de olmayınca Nefes tek başına kalmıştı.

“Bak kızım, biliyorum acın büyük! Ancak annen senin okuman için uğraştı bunca zaman. Git öğretmeninle konuş tercihlerini yap, senin okuman için elimden ne geliyorsa ben yapacağım!”

“Allah senden razı olsun Seher teyze, senden başka kimim kaldı benim!”

“Ah kızım ah! Bilmediğin öyle çok şey var ki senin! Şu günler geçsin onları da konuşacağız!”

Nefes bir kaç gün sonra gitti öğretmenine, kadıncağız olanları duymuştu öğrencilerinden.

“Kendini bırakma Nefes, sen güçlü bir kızsın. Annenle neyin hayalini kurduysanız, hepsini başaracaksın, inanıyorum ben sana!”

“İçim yanıyor öğretmenim. Annem yanımda olmadan hayat çok boş geliyor bana! Benim yüzümden acı içinde öldüğünü düşününce hele, içim parça parça oluyor, ne düşüneceğimi, ne yapacağımı şaşırıyorum. Seher teyzeyi de daha fazla üzmeyeyim diye gizlemeye çalışıyorum acımı ama bazen çok zor oluyor!”

Öğretmeni sıkıca sarıldı Nefes’e “Seni çok iyi anlıyorum. Ben de annemi erken yaşta kaybettim. Çok hastalandı bir gün, bir ayın içinde de uçup gitti ellerimizden. Benim kardeşlerim vardı yanımda, senin de Seher teyzen var, ben varım. Zor günler bunlar ama geçecek Allah’ın izniyle. Artık annenin anısı için daha da çok sarıl derslerine. O hep seni izliyor olacak, gurur duymaya devam edecek merak etme!”

Sonra birlikte öğrencilere tercih desteği veren bir yere gittiler. Burada çalışanlar öğretmeninin arkadaşlarıydı. Sıra bekletmeden hemen aldılar Nefes’i bir odaya ve okumak istediği bölümleri ve okulları tek tek konuştular. Annesi ölmeden önce şehir dışında okuyup kendini kurtarmasını istiyorlardı Seher hanımla birlikte ama artık Süha bey de olmadığına göre buradan ayrılmak istemiyordu Nefes. Bundan sonrasını tek başına karşılamaya hazır değildi şimdi. En azından Seher teyzesi ve Selim ağabeyinden güç alıyordu bir haftadır. Dişçilik bölümlerini yazdı şehirdeki üniversitelerin, öğretmeni de destekledi.

“Okul zor ama sen halledersin! Geleceğin de çok parlak olur inanıyorum!”

Seher teyzesi ile Selim ağabeyi de çok sevindiler seçimine, “Sen bizim gurur kaynağımızsın kızım! Anneciğin de seninle gurur duyardı” diyerek ağlaştılar yine birlikte.

“Babam olacak o adamı ömrüm boyu affetmeyeceğim, annemin en mutlu olacağı zamanlarını çaldı elinden, hepimizden çaldı!” dedi Nefes öfkeyle.

“Baban değil o katil senin!” dedi Seher hanım.

Nefes şaşkınlıkla baktı onun yüzüne, “Babam değil mi? Kim o zaman?”

“Ah kızım bu çok uzun hikaye, yıllarda annene yalvardım sana anlatsın diye ama ‘Babası olmadığını şimdi öğrenirse isyan eder büyüsün öyle!’ dedi hep!”

“Anlamıyorum böyle bir adama neden katlandık o zaman? Anlat lütfen Seher teyze artık her şeyi bilmek istiyorum!”

“Bak kızım annenin çocukluğu bir çiftlikte geçmiş, çiftlik dediysem öyle filmlerdeki gibi lüks evlerin, zenginlerin oturduğu bir çiftlik düşünme. Köylüye göre durumları iyiymiş elbette ama köy yerinin zenginliği ne olursa işte. Toprakları hayvanları varmış. Annenin dayısı da bu çiftlikte onlarla oturuyormuş. Anneannenin annesi babası ölünce, daha genç olan dayını ayrı bırakmak istememiş, deden de kabul etmiş, o da gelip hem çiftliğe yardım edip, hem annenlerle yaşamış”

“Bir dayım mı var yani benim?” dedi hayretle Nefes.

“Senin bütün ailen var kızım, var da sana da annene de bir faydaları olmadı. Olmaz olsun öyle insanlar diyeceğim şimdi, günaha gireceğim!”

“Anlat Seher teyze lütfen, annemin benden yıllarca sakladığı bu hikayeyi artık duymak istiyorum. Sadece şunu söyle bana, yaşıyor mu bu insanlar?”

“Yaşamaz olsunlar!” dedi Seher hanım yine elinde olmadan, toparlandı sonra, “Annen kimin kapısına gidip durdu yıllarca da geri çevrildi sanıyorsun kızım?”

“Yani o gittiğimiz villadakiler benim?”

“Ya senin anneannen olacak kadınla, dedendi onlar. Hem de öz be öz! Çiftliği satıp şehre geldiler sonra. Annen çok aşındırdı kapılarını seni kurtarmak için ama her defasında kapılardan kovdular zavallıyı.”

“Zavallı annem!” diye ağlamaya başladı Nefes yine, “Anlat Seher teyze?”

“Bu dayın olacak adam bir kıza aşık oluyor sonra, aşık olduğu kızın ailesinin de bir çiftliği var. Çiftlik deyince köyün zengini anla sen işte! İki aile de birbirini denk bulunca kabul ediyorlar, dayınla bu kızı nişanlıyorlar. İki aile görüşmeye başlayınca, kızın ailesinden bir adam da anneni beğeniyor. Annenin dayısına meseleyi açmak uygun olmayacağından, ailesine açmadan önce gelip annenle konuşmak istiyor. Bir gün bir fırsatını bulup çiftliğe geliyor ve anneni yalnız yakalayıp niyetini açıklıyor. Gülfinaz’da adamdan etkileniyor. Çok yakışıklı, akıllı bir adam, ismi de Mehmet mi ne öyle bir şey unuttum şimdi. “

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s