Çetin bey Güneş’in mezuniyetinden sonra bulduğu bir kaç dükkana onları alıp gezdirdi. O da uzun süredir bu işin içinde olduğundan başlangıç için en iyisinin ne olacağı konusunda epeyce fikri vardı. Bu arada Tuna’nın hazırladığı logo ve diğer şeyler çoktan tamamlanmış, dükkanın tutulup, fotoğraflanmasını bekliyordu reklam için.
Nadire dükkanları gezdikçe daha çok gülümsemeye başladı. Güneş onun da bu dükkanın bir hayal olarak kalacağını düşündüğünü biliyordu. Kızcağız o kadar çok hayal kırıklığı yaşamıştı ki umutlarının yeniden yeşerip onun ruhuna baharı getirmesi için gerçekten çok şey olması gerekiyordu. Başlangıçta korka korka bakarken, sonradan “Şuraya şunu yaparız!” gibi heyecan dolu cümleler kurdukça, Tuna ve Güneş birbirlerine bakıp gülümsediler Güneş staj yapmış olmasına rağmen sektörde ve teoride tecrübeli olmadığı için seçimi Çetin beye bıraktı. Onun bu mütevazı tavrı da Çetin beyin çok hoşuna gitti. Kızlara dükkan parasının yarısını ödeyip ortak olacağını söyledi. İlk iki yıl onlardan hiç para istemiyordu, iki yıl sonra kazancın yüzde yirmisine ortak olmak istiyordu sadece.
Güneş ve Nadire için bundan güzel bir teklif olamazdı. Böylece dükkanın içine istediklerini yaptırmak, malzeme almak ve kenara ayırmak için daha çok paraları kalmış olacaktı.
“Yalnız ilk iki yıl pastalarımı almaya devam ederim ona göre!” dedi Çetin bey gülerek.
“Size ve ailenize ne yapsak azdır!” dedi Güneş mahcup bir şekilde Tuna’ya bakarak. Nadire’yi almaya gittikleri günden sonra bir daha hiç el ele tutuşmaları için ortam olmamıştı ama bu söz üzerine Tuna gelip babasına rağmen onun elini tutuverdi ve “Artık biz bir aileyiz öyle değil mi baba?” deyiverdi. Nadire elinde olmadan bir çığlık attı sevinçten. Çetin beyde oğlunun eline bakıp gülümseyerek başını salladı.
Dükkanın tutulduğu hafta Çetin bey hepsini bir kutlama yemeğine götürdü ve yemekte Nadire’den Güneş’i oğluna istedi. Nadire hiç o kadar şaşırdı ki bu sözlere bir süre cevap bile veremedi. Güneş ve Tuna’nın da bundan hiç haberi yoktu.
“Ne var yani iki kutlamayı bir arada yapıverelim istedik! Öyle değil mi?” diyerek karısına bakarak kahkaha attı Çetin bey.
“Baba ben yüzük almadım!” dedi Tuna’da şaşkın şaşkın.
Annesi hemen çantasından bir kutu çıkarıp, “Biz alıverdik şimdilik, siz sonra nikah için istediğinizi alırsınız!” deyince Nadire kendini tutamayıp ayağa kalktı ve bir elini havada savurarak “Verdim gitti!” diye bağırdı. Onun bu hali öyle komikti ki, uzun süre güldüler. Tuna annesinden aldığı yüzükleri kutusundan çıkardı ve birini Güneş’in parmağına birini de kendi parmağına taktı. Nadide elleri patlayana kadar alkışladı ikisini. Bu iki olay Nadire’nin üzerindeki kara bulutları iyice dağıtmış oldu ve olanları mümkün olduğunda unutarak yeni hayatlarına daha sıkı sarılmaya başladı.
Her şeyin hazırlanıp dükkanın açılması neredeyse üç ayı buldu. Hepsi canla başla çalışıp, harika bir iş çıkardılar. Çetin bey açılışa tüm etkili isimleri davet etmişti. Daha açılış gününden pek çok anlaşma için ön görüşme sağladılar. Nikah için işlerin biraz oturmasını bekleyeceklerdi. Çok değil en fazla altı ay sürer diyordu Çetin bey. O arada da Güneş ve Tuna’nın oturacakları ev, eşyaları ve gelinlik hazırlıkları yapılacaktı. Dükkanın açılışı ile iki telaşı aynı zamana denk getirmek istemediler.
Tuna ve Güneş’in adresi belli olunca, Nadire ile kaldıkları, Necmiye hanımdan kalan gecekonduyu da satışa çıkarıp, üzerine biraz da para ekleyerek Nadire için yakınlarında bir oda bir salon bir ev aldılar. Nadire’nin ilk defa kendine ait bir evi oluyordu. O kadar mutlu olmuştu ki, gündüz dükkanda, gece neredeyse sabaha kadar da yeni evini temizleme ve yerleştirme ile uğraşıyordu. Güneş ve Tuna’da fırsat buldukça kendi işleri için çıkmak zorunda kalıyorlar. Çetin bey Nadire yalnız kalmasın diye o zamanlarda dükkana geliyordu. Şimdilik iki kişi almışlardı yanlarına çalıştırmak için. Onları da Güneş’in ustası Feridun bey göndermişti. İki kızın sıfırdan geldikleri noktayla gurur duyuyor, başarılarını duydukça göğsü kabararak Güneş beni öğrencimdir diye anlatıyordu.
Güneşli günler nihayet ikisinin hayatına da girmişti. Açılıştan altı ay sonra planladıkları gibi Güneş ve Tuna sade bir nikahla evlendiler. Çetin bey bu kadar sadelik taraftarı olmadığından kendi evlerinin bahçesinde ikisine bir kır düğünü planladı. Kız tarafından Feridun bey, çalışanları ve Nadire’den başka kimse yoktu. Aslında gerek de yoktu zaten. Tuna’nın anne ve babası Nadire’yi de onu da kızları gibi kabullenmişlerdi. Çetin beyin desteği ve kızların azimli çalışmaları sonucunda pasta evi kısa zamanda tutuldu. Hatta iki yıl sonra bir şube bile açtılar. Şubenin başına Nadire ve kocası geçti.
Evet Güneş’ten bir yıl sonra Nadire’de evlendi. Ruhundaki yaraları saracak, kendisi gibi saf ve iyi yürekli bir adamla tanıştı. Güneş Derman’ı görür görmez, onun ikinci bir Nadire olduğunu hemen anlamıştı.
“Derman ismi de tam duruma uygun sanki!” diye kıkırdamışlardı Tuna ile.
Nadire ve Derman’ın nikah şahidi oldular Güneş ve Tuna. Güneşli Günler 1 ve Güneşli Günler 2 başarı ile yıllarca devam etti.
Hüseyin bey ve dayıdan bir daha hiç ses çıkmadı. Hüseyin bey avukatların tahmin ettiği gibi bir yıl sonra salıverildi. Dayının da hapis süresi beş yıldan fazla sürmedi. Tuna hepsini takip etmeye devam etti ama kızlar üzülmesin diye onlara bir şey söylemedi. Derman gerçekten Nadire’ye derman olmuştu zaten. Eski defterleri açıp yeniden üzülmeye ve üzmeye hiç gerek yoktu.
Onlar erdiler muratlarına biz çıkalım kerevetine derken, her bir kızımız ve oğlumuzun iyi insanlarla karşılaşmalarını ve iyi şansa sahip olmalarını diliyoruz.
SON
Çok güzel di kaleminize sağlık hep bi an güneşin annesi ortaya çıkacak hissine kapıldım
BeğenLiked by 1 kişi
Keyifle okudum bitti. kaleminize sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Harika bir yazı daha inanın okurken içim kıpır kıpır oldu bu yazılarınızla çok güzel yerlere gidip resmen yaşatıyorsunuz umarım hayatta size hep gülsün başarılarınız git gide çoğalsın sevgiyle kalın
Gülden
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız 🌼
BeğenBeğen