Güneş onun pastayı bırakıp, doldurduğu formun kaybolmasından, olayın Tuna’ya nasıl bağlandığına kadar geçen kısmı hayretle dinledi.
“Gerçekten çok şaşırdım tüm bunlara!”
“Videoda seni görünce ben de çok şaşırdım.” dedi Tuna gülerek. Onun yüzündeki tatlı şaşkınlık ifadesine bakıyordu hayranlıkla, “Babam bu tarifi öğrenmediklerine o kadar çok üzülmüştü ki, o peşine düşmese yarışmayı kazanma ihtimalinden haberin bile olmazdı. Düşünsene şu olanları bir!”
“Sen bir de benim o tekneye nasıl bindiğimin hikayesini duysan!” dedi Güneş boş bulunup.
“Nasıl bindin sahi?”
“Şey, uzun hikaye başka bir zaman anlatırım!” dedi Güneş yüksek sesle söylediğine pişman olmuştu ama Nadire hediyesinin ardından şu olanları duyunca kim bilir nasıl sevinecekti. İşte şimdi gerçek bir hediyeye dönüşmüştü o tekne gecesi. O tekneye binmese şimdi burada olmayacaktı belki de, onu bulamayacaklardı.
“Benim vaktim var!” dedi Tuna.
“Kurula gideceğiz demiştin!”
“Ah onlar hep orada sen merak etme, kurula da gerek yok babamı bulsak yeter! Haydi lütfen!”
Güneş mecburen bütün hikayeyi anlattı başından sonuna, bu sefer hayret etme sırası Tuna’ya gelmişti.
“Şimdi anlaşıldı o elbiseyi neden o kadar önemsediğin!”
“Sorma, Nadire’nin aklına uydum işte!”
“İyi ki uymuşsun!”
“Aslında düşününce, evet iyi ki uymuşum!” dedi Güneş’te gülerek.
“Haydi gidelim de babam sevinsin birazcık!”
Birlikte kalkıp yeniden arabaya bindiler, Tuna babasını arayıp, Güneş’i getirdiğini söyleyince Çetin bey de çok mutlu oldu.
Daha ikisi birden kapıdan girer girmez kollarını açıp Güneş’e doğru yürüdü “Ah güzel kızım, bir lezzetle beni nerelere götürdün bir bilsen!” diyerek iki eliyle minneti gösterir şekilde Güneş’in ellerini avuçlarına aldı.
“Anneannemin tarifi!” dedi Güneş mahcup bir şekilde.
“Onu soracağım zaten, gel otur bakalım şöyle. Anlat bu tarifin hikayesini bana!”
Güneş bildiği kadarıyla anneannesinin ailesini, nasıl geldiklerini, işlerinin zaten bu olduğunu ve bu tarifi de oralardan getirdiklerini anlattı.
“İşte bu!” dedi Çetin bey ellerini çırparak, “Aynı toprağın tarifi bu! Bizim büyüklerimiz de oralardan gelmişler! Desene hem tarifi hem, hemşerimizi bulmuş olduk!”
Güneş kibarca gülümsedi.
“Ben bu kurulun başındayım Güneş kızım. Senin bu tarifin benim zaafımın yanı sıra, herkesçe çok beğenildi. Tarifini senden alacak değilim merak etme! Ancak bu tarifle tutunmana destek olacağım!”
“Sahi mi?” dedi Güneş gözleri parlayarak, “Aslında en büyük hayalim kendi pasta dükkanımı açmak! Biraz param da olacak yakında!”
“Harika bu işi meslek edinmene de çok sevindim doğrusu. Pasta evi benim de aklımda bazı fikirler var. Madem hemşeriymişiz ailenle de tanışmak isterim, Tuna ayarlasın bir gün hep birlikte bir kahve içip konuşalım ne dersin?”
Güneş’in yüzü değişti birden, “Anneannemi yeni kaybettim efendim!” dedi hüzünle.
“Başın sağ olsun evladım, üzüldüm. Peki ya annen, baban?”
“Beni anneannem büyüttü!”
“Anlıyorum. O halde yalnız mı yaşıyorsun sen?”
“Evet, anneannemin evinde oturuyorum. Stajım da bitmek üzere, beklediğim az da olsa bir para var! Bir de arkadaşım var Nadire, o da benim gibi tek başına. İkimiz bir yer açıp işletmek istiyoruz!”
“Anladım!” dedi Çetin bey üzülmüştü duyduklarına, “Bu ödülü senin kazanmana şimdi bir kez daha sevindim. Elimden geleni yapacağım ikiniz için de!”
“Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum!”
“Pasta yaparak yahu!” dedi Çetin bey kocaman bir kahkaha atarak, “Ödemeyi meşhur tarifinden istediğimiz zaman yiyerek alırım ben!”
“Elbette, ne zaman isterseniz!” dedi Güneş gülümseyerek.
Çetin beyle daha sonra görüşmek üzere vedalaştıktan sonra Tuna onu Feridun beyin dükkanına geri götürdü. Aslında eve de gidebilirdi Güneş ama ayıp olur diye onu aldığı yere bırakmasını daha uygun buldu. Yol boyunca Çetin beye ve Tuna’ya teşekkür edip durmuştu. O kadar heyecanlıydı ki konuşurken ellerini kollarını sallayıp duruyordu.
“Nadire düşüp bayılacak bu habere, yıllardır bunun hayali ile yaşıyoruz biz!” dedi arabadan inerken.
“Dur!” dedi Tuna da heyecanla, “Yine telefon numaranı vermeden kaçıp gitme!
“Ah evet çok özür dilerim” diyerek numarasını kaydettirdi Tuna’ya hemen.
“Babamdan haber gelir gelmez arayacağım! Sizi dinlerken ben bile heyecanlandım. Pastanenin reklamları da benden!”
“Harika!” dedi Güneş neredeyse çocuk gibi zıplayacaktı olduğu yerde.
“İsim düşününüz mü?”
“Hayır aslında!”
“‘Güneşli günler’ olsun!”
Yine gülümsedi Güneş, hoşuna gitmişti bu isim, Tuna hareket edince mutlulukla el salladı ona ve içeri girdi. Pasta evi kapanmak üzereydi ama Feridun bey hikayenin tamamını dinlemek istediği için başından sonuna ona her şeyi anlattı.
“Ah gençler! Bana söyleseydin o tekneye binmene asla izin vermezdim! Hele senden hiç beklemezdim!” dedi Feridun bey ilk olarak baba gibi, “Amma şu olanlara bakınca, başına bir şey gelmediğine göre de e iyi ki binmişsin be kızım!” dedi gülerek.
“Ben de öyle çok hakkınız var ki!” dedi Güneş gözleri dolarak.
O sert usta Feridun beyin de gözleri doldu sarılıverdi kızlarından biri gibi kendini tutamayıp.
“İyi bir usta ol! Beni utandırma!” dedi sonra sert sert, “Hem daha staj bitmedi! Gevşemek yok! Staj defterine iyi şeyler yazmam sonra!”
Güneş neşeyle yürüdü eve. Anneannesini kaybettikten sonra ilk kez bu kadar mutluluk hissediyordu içinde. Keşke Necmiye hanım da görseydi bu olanları. Kesin gurur duyardı torunu ile zaten her zaman duyardı. Gerçi o tekneye gittiğini duysa Feridun bey gibi kızardı o da muhtemelen ama neyse ki iyi şeylere sebep olmuştu Nadire’nin hediyesi. O biletin çalıştığı evde çöpe gitmeyip ona kadar gelmesiyle başlamıştı her şey. Bir hikaye yazacak olsa bunca tesadüfü arka arkaya dizemezdi herhalde. Bakalım Nadire nasıl tepki verecekti şimdi. Artık o evde oturmak için direnmesine gerek kalmamıştı. Hemen taşınabilirdi Güneş’in yanına, yakında çok işleri olacaktı zaten. Hiç değilse geceleri sabaha kadar plan yapıp, hayaller kurarlardı böylece. Eve girer girmez diline sevdiği şarkılar dolandı, neşe içinde işlerini yaparak Nadire’yi beklemeye başladı.
Nadire olanları dinledikçe çığlık atıyordu.
“Biliyordum! Biliyordum!” diyor heyecandan yerinde oturamıyor, dermansız da olsa biraz zıplayıp yeniden yerine oturuyordu dinlerken.
“Bunlar hep senin sayende!” dedi Güneş sevgiyle, “Sen hep benim bir yer açmamı bekledin ve istedin ama bak her şeye de sen sebep oldun! Bu bizim kaderimiz!”
İki arkadaş sımsıkı sarıldılar birbirlerine, ikisinin de gözleri doldu, Necmiye hanım ve Gülten hanımı hatırladılar, hem ağladılar hem güldüler o gece.
“Artık şu yanıma taşınma olayını da düşünsen iyi olur!”
“Evi satışa çıkarmaya karar verdim!” dedi Nadire.
“Ah süper fikir! Bunu neden daha önce düşünemedik ki! Böylece sen bana taşınırsın, onlar da gitmek zorunda kalırlar! Bayıldım!”
“Biraz daha bunlarla yaşarsam öleceğim zaten, beynim durdu resmen. Geçen gün yengem televizyonda bir dizi izlerken gördüm de aklıma geldi. Yani oradakiler yapıyordu böyle!”
“Evet bundan iyisi olamaz! Hemen nasıl yapılıyorsa yapalım!”
“Soracağım gittiğim eve yarın, kadının kocası anlıyor bu işlerden. Bunların da hemen haberi olsun istemiyorum çünkü!”
“Doğru gererler seni!” dedi Güneş. Metehan cin gibiydi her konuda onunla baş edemezlerdi.
(devam edecek)