Güneşli günler – Bölüm 10

Nadire arsadan yeni haber gelmesiyle biraz düzelir gibi olmuştu. Hiç değilse yeniden hayal kuruyorlardı biraz biraz. Öyle tam istedikleri gibi olmasa da bir yerden başlamalarına yetecek gibi duruyordu şimdilik.

“Gördün mü Allah bir kapıyı kapar, bir kapıyı açar!” dedi Güneş arkadaşı biraz umut sahibi olsun diye.

“İnanır mısın sanki biri üzerime kırk kilitli bir kapı kapamış da ben de altında eziliyormuşum gibi hissediyorum artık!” dedi Nadire, söylerken bile nefesi kesilmişti stresten.

“Geçecek inşallah bu günler, bir de inat etmesen de yanıma gelsen, her şey daha iyi olacak belki!”

“Şu pastaneyi açma aşamasına gelelim sana söz veriyorum yanına geleceğim!” dedi Nadire ilk defa. Güneş en azından buna sevinmişti.

Bu arada pastasını bırakıp döndüğü ilk yarışmada yarışma sponsorları da jürinin ardından pastaların tadına bakmışlardı. Güneş’in pastasının formu olmadığı için yarışmaya bile alınmamıştı ama iş yeme kısmına gelince elbette onu ayırmamışlardı. Hatta o kadar beğenmişlerdi ki formun bulunup da yarışmaya dahil edilmesi için uğraştılar ama maalesef pastanın kime ait olduğu anlaşılamadı.

“Bu pastayı annem yapardı” diyordu Çetin bey, “Madem yarışamadı eve götüreyim de Suzan’da baksın tadına o da hatırlayacak”. Böylece Güneş’in pastası diğer pastalardan ayrı olarak en büyük sponsor Çetin beyin evine kadar gitmişti. Karısı Suzan’da diyetine rağmen kocasının ısrarını kıramayıp pastanın tadına bakmış gerçekten de kayınvalidesinin yaptığı o güzel lezzetle birebir olduğunu onaylamıştı. Kadıncağız ani bir kalp krizi geçirip gidince, yaptığı güzelim pastaların tariflerini de bir yere not etmek kısmet olmamıştı. Çocukları seviyor diye sürekli yaptığından, gelinlerin tarifi alıp da denemeye ihtiyaçları yoktu. Kadıncağız ölüverince tarif de onunla birlikte kaybolup gitmişti. Kendi işinden ayrı pasta sevdası yüzünden bu yarışmalara da sponsor olup özel tariflerin peşine düşen Çetin bey, Suzan hanım da onaylayınca bu tarifin peşine düşmeye karar verdi. Akşam oğlu gelince pastayı ona da tattırdılar.

“E yarışma alanında kamera yok mu?” dedi oğlu sakin bir sesle, “Bakın oradan bulun kim getirdiyse!”

“Hay aklınla bin yaşa!” dedi Çetin bey ve ertesi gün yarışma günü pastaların olduğu kaydı bulmalarını istedi hemen. Rahmetli annesinin tarifini yeniden bulduğu için hem duygulanmış, hem de heyecanlanmıştı. Zavallı Güneş ise pastasının beğenilmediğini sandığı için haber gelmediği halde dönüp ne oldu benim pastam diye sormamıştı. Oysa sorsa belki de ona kolayca ulaşacaklardı. Kamera kayıtları duruyor olmasına rağmen, pastayı bırakıp giden kızı kimse hatırlamıyordu. İşin ilginç tarafı kayda göre kız formunu doldurup pastasının altına koymuştu giderken. Kağıt daha sonra pastanın altından kayıp düşmüştü. Durum böyle olunca bu pastanın sahibine haksızlık yapıldığına karar verdiler. Formu olanlar içinden birinci seçilip duyurusu yapıldığından bu pastanı sahibi için farklı bir ödül düşünmeye karar verdiler. Tabi önce pastanın sahibini bulmak gerekiyordu. Kameradaki görüntü kız hakkında hiç bir bilgi vermiyordu. Form da düştüğü için o günün çöpleri ile atılıp gitmişti.

“Yani bulamadınız!” dedi Suzan hanım üzüntüyle, kocasının annesinin tarifine ulaştığını düşünerek ne kadar heyecanlandığını o da görmüştü. Yarışmanın üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen kızdan eser yoktu. Çetin bey dışında konunun üzerine bu kadar giden de kimse yoktu. Yarışma sona ermiş, ödüller dağıtılmıştı. Kazanan tariflerin kullanılması için de tarif sahipleri ile görüşmeler bile tamamlanmıştı. Kimse geri dönüp kayıp pastacı kızı aramak istemiyordu artık.

“Görüntüyü sosyal medyaya koyalım, nasılsa bir tanıyan çıkar!” diye söze karıştı yine oğlu.

Çetin bey sosyal medya konusunda pek bilgili olmadığından emin olamadı. Yarışma kurulu kızın bulunması durumunda verilecek ödülü belirlemiş ve kurul kararlarına yazdırmıştı. Bu yüzden onu aramaya sosyal medyadan devam etmek sorun olmazdı.

“İşe yarar mı dersin?” dedi yine de şüpheyle.

“İnsanlar böyle şeyleri çok seviyorlar. Mutlaka onu tanıyan biri çıkacaktır baba! Sen merak etme!”

“Peki ne yazacaksın kaydın açıklamasına!”

“Tarifin sahibini aradığımızı yazacağım Bu onun için de reklam olur hem!”

“Yine de kurulla görüşmeden buna olur diyemem. Yarışmanın adı geçeceği için onların onayı gerekecek. Konuşayım bakayım!”

Çetin beyin tüm kurulu bir araya getirip konuyu yeniden gündeme getirmesi on günü buldu ve onların onayını alınca kaydın ilgili kısmının oğlunun epostasına gönderilmesi için gerekli kişilerle görüştü.

Tuna’nın kendi reklam ajansı vardı dolayısıyla sosyal medyanın hep sıkı takipçisi hem de kullanıcısıydı. Babasının dahil olduğu kuruldan video gelince görüntünün netliğine bakmak için hemen açtı. Kız eğer yeterince iyi gözükmüyorsa belki müdahale gerekebilir diye düşünmüştü. Kaydı açıp, kızı görünce önce benzettiğini sandı ama sonra bunun teknede tanıştığı kız olduğunu hemen anladı.

“Doğru ya kız söyledi pasta yaptığını zaten! İşte seni buldum yine!” dedi gülümseyerek. Çok kısa konuşmuşlardı ama sohbet gerçekten hoşuna gitmişti onunda. Teknedeki herkesten farklı bir kızdı o.

“Neydi senin adın?” dedi kendi kendine, “Güneş! Evet harika!

Hemen babasına telefon açıp aylar önce teknede bu kızla tanıştığını anlattı.

“Benzetmiş olamayasın!” dedi babası.

“Hayır eminim, zaten söylemişti pastacılık yaptığını adı Güneş!”

“Telefonunu almış mıydın?”

“Hayır onu akıl etmedim ne yazık ki? Biraz düşüneyim belki ilansız onu bulacak bir şeyler hatırlarım. Olmazsa yayınlarım tamam mı?” dedi Çetin beye.

“Tamam oğlum, bul da nasıl bulursan bul!” dedi babası.

Tuna gülümseyerek bir kaç kez izledi videoyu. Yarışma tekneden önce olduğuna göre tanıştıklarında pastayı bırakmış olmalıydı. Keşke daha önce bu kaydı görse o zaman teknede onu görür görmez tanır ve yarışmaya dahil olmasını sağlardı. Staj yaptığı yerin adını söylediğini hatırladı ama emin olamadığı için hatırladığı kelimelere benzer yerleri internetten aramaya başladı. Üç tane yer buldu. Üçünün adı da birbirine benziyordu. Macera olsun diye hepsine gidip kendisi bakmaya karar verdi. Güneş’i de şaşırtmak istiyordu. Pastası için aylardır onu aradıklarını duyunca muhtemelen çok şaşıracaktı ve o tatlı kızın yüzündeki ilk ifadeyi görmek istiyordu gerçekten. Onu karşısında görünce konunun pasta olduğunu tahmin bile edemeyecekti zaten.

İlk yere uğramak için hemen toparlanıp çıktı ofisten. En uzak olandan başlamaya karar vermişti. Ne yazık ki ilk yerde Güneş’i bulamadı. Orada stajyer bile çalıştırmıyorlardı zaten. Ofise dönmesi gerektiği için diğer iki yeri başka bir güne bıraktı. Babasına olanlar hakkında bilgi verdi, Çetin bey güldü oğlunun bu işi bir oyuna çevirmesine.

“Hiç bir kızı boş geçmezsin, nasıl olmuş da bunu atlamışsın?” dedi hatta.

“Bu kızla öyle bir tanışma olmadı ki, tesadüf gelişti her şey, kısa sürdü, ikimizde yorgunduk ve uykumuz vardı. Eve bırakayım dedim kabul etmedi. Telefon almayı düşünemediğimi sonra fark ettim ama çok mütevazı kız gerçekten görünce anlayacaksın!”

“Seni böyle konuşturduğuna göre öyledir mutlaka! Haydi senden haber bekliyorum, işlerim var şimdi!” diyerek kapattı Çetin bey telefonu.

Aslında gerçekten de Güneş’le sohbet hoşuna gitmesine rağmen daha çok tekneden kaçmak için işbirliği yaptıklarından düşünememişti sonra görüşebileceklerini. Alışık olmadığı kadar doğal bir kızdı Güneş, elbisesinde leke olup olmadığını telaşla kontrol edişi geldi aklına gülümsedi. Bu kadar iyi pastacı olduğunu bilse zaten peşini bırakmazdı. O da babası gibi düşkündü pastalara. Babaannesinin pastalarına yetişmişti. Gerçekten yediği pasta babaannesinin pastasının aynısıydı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s