Nihayet Güneş’in doğum günü gelince, Nadire, Berfu hanımdan aldığı etkinlik biletini bir zarfa koyup. Kırmızı kurdele ile bağladı. Akşam işten çıkış koşa koşa eve gitti, yemek faslını atlattı ve hemen Güneş’lere geldi. Güneş o gün de staja gitmiş, gelince de harıl harıl siparişlere girişmişti. Nadire hemen kolları sıvayıp ona yardıma başladı. Bütün gün yorulduğu halde, akşam olunca hem sohbet ediyor, hem de arkadaşına mutlaka yardım ediyordu. Güneş onun dinlenmesini istese de, pastane açtıklarında işi biliyor olması gerektiğini söyleyerek geri durmuyordu. Siparişler tamamlanıp ikisi de kendilerine bir çay aldıktan sonra, yeleğinin cebine sokuşturduğu zarfı neşeyle çıkardı ve Güneş’e uzattı.
“İyi ki doğdun canım arkadaşım!”
“Nadire? Nedir bu?” dedi Güneş heyecanla. Ondan bir ses çıkmayınca doğum gününde dışarı çıkma fikrini unuttuğunu sanmıştı.
“Aç bakalım neymiş?” dedi Nadire bir çocuk gibi.
Güneş heyecanla kurdeleyi çözdü ve zarfı açtı. Bileti görünce şaşırıp hemen üzerini okudu, “Bu da ne böyle?”
“Dizilerden bir gece biletimiz?”
“Nasıl yani?”
“Berfu hanımın davetli olduğu partilerden biri işte! O şehir dışında olduğundan gidemiyor, biletlerini bize verdi.”
“Ama burada bütün gece bir teknede olunacağı yazıyor!”
“Evet ne heyecanlı değil mi?” diye el çırptı Nadire.
“İyi de bizim buna yetecek paramız yok ki?”
“Ne parası ya? Sana dedim ya ayarladım diye. Bu bir davetiye. Sordum Berfu hanıma, her şey bedava. Bineceğiz inene kadar yiyip içip eğleneceğiz zenginler gibi!”
“Senin davetiyen nerede peki?”
“Evde! Onu sana hediye edecek değilim herhalde.”
“Onun için mi diyorum ya!”
“Haydi şu kuru temizleme torbasını getir şimdi!”
“Hah nihayet alacak mısın? Başına bir iş gelecek diye strese girdi anneannem!”
“Hayır henüz almayacağım, içinden elbise seçeceğiz!”
“Yok artık!”
“Var artık! Elbiseler kuru temizlemeye gidecek diyorum sana! Bir gecelik ödünç alacağız. Berfu hanımın bedeni sana olur!”
“Hayır bak bu gece için tamam dedim ama bütün gece olduğunu bilmiyordum bu bir, bir başkasının elbisesini hayatta giymem bu da iki!” dedi Güneş kararlı bir sesle.
“Ya sen ne kadar hayal gücü dar bir kız oldun! Bir gece hayatımızın bir daha belki de hiç olmayacak bir fırsatını, peri masalı gibi yaşamak için her şeyi ayarlıyorum. Sen kalmış ilkeli davranmaca oynuyorsun!”
“Nadire bak bu elbiseler çok pahalıdır. Bir yerlerine bir şey olursa ödeyemeyiz!”
“Dikkatli giyeriz, lütfen söz verdin bana, her şeyi ayarladım. Günlerdir sürpriz bozulmasın diye zor susuyorum! Hayatlarımıza bak, hele benimkine, sence bu kadarını yaşamaya hakkımız yok mu?”
“Bunu yaşamasak ölmeyiz ki?”
“Ben ölürüm! Zaten ölmeden mezara girmiş gibi bir şey oldum. Bir de sen hayallerimin içine limon sıkma!” dedi Nadire ağlamaklı bir sesle.
İkisinin bağırıp durduğunu duyan Necmiye hanım yatağından çıkıp geldi mutfağa.
“Hayırdır kızım neyi pay edemiyorsunuz?”
“Hiç bir şeyi Necmiye teyze, ben evdekilere kızdım da biraz, sesimi kontrol edemedim sen kusuruma bakma!”
“Ah yavrum ah! İnşallah tez vakitte döner giderler geldikleri yere! Haydi Allah rahatlık versin!” diyerek ağır ağır yatağına döndü Necmiye hanım.
“Doğum günümü hatırlamadı bu gün!” dedi Güneş hüzünle, “Çok yaşlandı artık, onun yüzünü yere indirecek bir şey yapmak istemiyorum!”
“Aşk olsun Güneş ya! Duyan da pavyonda sahne ayarladım sanacak. Altı üstü bir gece evin dışında vakit geçireceksin. Bir teknede olacaksın. Ne olabilir ki?”
“Of Nadire of!”
“Of Güneş of! Bana söz verdin. Bir daha konuşmam!”
“Tamam ya tamam! Haydi aç şu torbayı o zaman.”
Birlikte ikisine de birer elbise seçtiler. Nadire sevinçten havalara uçacaktı neredeyse.
“Ben Fikriye ablanın dükkanın camlarını siliyorum her hafta, o da bana saç için söz veriyor. Sen stajdan çıkar çıkmaz git orada saçını yaptır. Ben konuşurum Fikriye ablayla.”
“Ya sen?”
“Ben işten çıkınca önce bir eve giderim. Her işlerini görürüm. Fikriye ablaya sana geliyormuş gibi gelirken giderim. Onlar da soru sormasın ağızları gevşektir diye elbiseyi de gelir teknede giyerim tamam mı?”
“Ben tek başıma mı gideyim yani?”
“Geleceğim işte bende! Yemezler seni teknede bir on dakika beklesen!”
“Bunu yapmak istediğinden emin misin Nadire?” dedi Güneş son bir çabayla ama Nadire’nin kesin kararlı olduğunu görünce bir şey demedi. İki gün sonra gidip yarışma jürisine pastasını teslim edecekti. Şimdi aklını ona vermesi gerekiyordu. Sonra Nadire ile yine konuşurlardı bu konuyu.
Nadire onu ikna ettiğine kanaat getirince hemen eve gitti. İkisi de o kadar yorgunlardı ki, başlarını yastığa koyar koymaz uykuya daldılar.
Güneş ertesi gün gelip, yarışma için yapacağı pastanın malzemelerini hazırladı. O gece Gülten hanım biraz kötü hissettiği için Nadire gelemedi sadece telefona konuştular kısacık. Güneş staja gitmeden erkenden pastayı pişirecek, sonra gidip teslim edecek, oradan da hemen pastacı dükkanına geçecekti. Her şeyi hazırladıktan sonra hemen saatini kurup yattı ama heyecandan uyuyamadı. Sabah zar zor yataktan kalkıp pastayı pişirdi, soğumasını bekleyip, paketledi ve aceleyle evden çıkıp yarışmanın yapıldığı binaya gitti. Orada doldurması için bir form verdiler. Formu dolduran pastalarını masanın üzerine bırakıp, formu da pastanın altına bırakacaktı. Jüri daha sonra hepsini tek tek değerlendirecek, değerlendirmeleri formlara yazacaktı.
Hızlı hızlı formu doldurdu. Ondan başka iki kişi daha gelmişti erkenden, onlarla selamlaşıp, formu ve pastasını masaya bırakıp hemen staj yerine doğru yola çıktı. Ancak pastalar masaya sığmayınca sonradan gelenler pastaları kaydırıp durdukça Güneş’in pastasının formu da paketin altından kurtulup yere uçtu. Giren çıkanın ayağına yapıştıktan sonra, çöp sanıldığı için atıldı. Yarışma sonuçları iki gün sonra açıklanacaktı. Güneş tarifinden çok umutlu olduğu için birincilik olmasa bile dikkat çekeceğini umuyordu. Staj yaptığı yerdeki herkeste onun başaracağına inandığını söyledi, Güneş heyecanla sonuçları beklemeye başladı.
Ancak iki gün geçmiş olmasına rağmen yarışmadan hiç bir haber gelmedi.
“Sıkma canını ilkinde başarı elde edememiş olman çok normal, iki yarışma daha var onlara katılırsın!” dedi Feridun bey. O iki yarışmada da sonuç alamazsa bir yıl beklemesi gerekiyordu. Yarışmanın ödülü olan para da çok olmasa da Güneş’in çok işine yarardı. Hiç ses gelmeyince çok üzüldü o yüzden. Diğer yarışmaların tarihini alıp, onlara daha farklı bir tarif hazırlamaya karar verdi.
Nadire haklıydı belki de, onlar hayatın hep şansız tarafında denk geliyorlardı. Kendilerine bir gün olsun her şeyi olan insanlar gibi davranmalarında ne sakınca olabilirdi ki? O teknede ki insanların ne yediklerini, nelerden hoşlandıklarını anlaması için de bir fırsat olabilirdi ayrıca bu gece. Necmiye hanıma Nadire’ler de kalacağını söylerdi. Zaten kadıncağız akşam sekiz oldu mu uyumaya başlıyordu. Onun ne giyip, çıktığını fark etmezdi bile. üzerindekilerle dolmuşa, otobüse binip ortalarda gözükmek istemediği için hızlıca caddeye çıkıp bir taksiye binerdi. Tabi üzerine geniş hırkasını alıp, başına bir eşarp sararak kendini saklaması gerekiyordu caddeye kadar. Zaten karanlık olacağından kimse onu tanımazdı.
(devam edecek)