Yüzü olmayan melek – Bölüm 17

Sami bey onun ikna olur gibi yapıp sonra yeniden yüzünün karışmasına karşılık konuşmaya devam ediyordu.

“Bu olanları siz mi planladınız?” dedi yüzüne dikkatli dikkatli bakarak.

“Hayır elbette!” diye yanıtladı Efsun, ani soru karşısında afallamıştı.

“O sizin bilginiz ve isteğiniz dışında bunların hepsine karar verdi, çünkü siz bunları istediniz, dualarınızın kabul olması için o aracı oldu. Hepsi bu kadar! Şükredin ve kabul edin lütfen!”

“Kaya beyden bunları zorla mı aldınız veya çaldınız?”

“Hayır!”

Efsun bu güzel açıklamaya gülümsedi elinde olmadan, kendini sandalyede babasından nasihat dinleyen küçük bir kız çocuğu gibi hissetmişti.

“Haklı mıyım?” dedi Sami bey seri konuşmasına devam ederken.

“Çok haklınız!”

“Tamam o halde, tapunun ve banka hesaplarının size devredilmesi ile ilgili hukuki işlemleri ben gerçekleştireceğim. Bunlar için bazı belgeler ve vergiler gerekecek onları hallederim.”

“Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum!”

“Gelelim annenizin mezarı konusuna, onu ziyaret etmek istersiniz diye düşündü Kaya bey. Annenizin memleketindeki mezarlığın parsel numarası size verdiğim dosyada yazıyor. Mezara sürekli bakım yapılması için bir firma ile anlaşıldı ve beş yıllık parası nakit ödendi. Ondan sonrası sizin kararınıza kalacak.”

“Aslında sanırım oraya hemen gideceğim!” dedi Efsun

“O halde siz Isparta seyahatinizi ayarlarken ki bunun için size nakit para vereceğim, Kaya bey işlemler hallolana kadar zorlanmamanız için bana ayrıca nakit para da vermişti. Siz geri döndüğünüzde bende diğer işlemleri halletmiş olurum. Bana vekalet verebilmeniz için şu kağıtları imzalamanız gerek. Lütfen imzalamadan önce okuyun. Her belge sadece ilgili işlem için hazırlandı. Onun dışında sizin adınıza satış ve benzeri şeyler yapma yetkim yok!”

“Size güveniyorum” dedi Efsun ve okumadan imzaladı kağıtları. Sami bey bürosundaki kasadan çıkardığı zarf içindeki bir tomar parayı ona verdi.

“Ha bu arada kredi kartınızı kullanmaya devam edebilirsiniz şimdilik. Hesap sizin üzerinize geçtiğinde banka kartı değiştirecektir ama o zamana zaten dönmüş olursunuz.”

“Tamam” dedi Efsun, bu masaya otururken olduğundan daha güçlü hissediyordu şimdi kendini. Bunda paranın değil daha çok Sami beyin söz ve tavırlarının etkisi vardı. İşini büyük bir ciddiyetle ve hızla yapıyordu. O kadar hızlı ve anlaşılır konuşuyordu ki, onca şeyi kısacık zamanda nasıl konuşup karara vardıklarına Efsun bile hayret ediyordu iki gündür.

Sami bey onu yetimhaneye bırakmayı teklif etse de, biraz kendi başına kalıp hava almak için kabul etmedi. Parayı çantasına koyup teşekkür etti ve bürodan ayrıldı.

“Evet gidip annemi ziyaret edeceğim! Bu her şeyden uzaklaşıp, kafamı toplamaya da yardımcı olacaktır!” dedi kendi kendine ve hemen bir otobüs acentesine uğrayıp bilet altı ertesi gün için. Bir sırt çantası ve bir kaç giysi daha aldıktan sonra yetimhaneye geri döndü.

Annesinin pasif kalma beklentisine karşılık Cenk bir türlü sakinleşemiyordu. Öyle gergin ve üzgündü ki çevresindekilerin, annesi dahil kalplerini kırmaya başlamıştı.

“Biraz olgun olmalısın!” dedi Gül hanım, “Senin sorumlulukların var artık! Ergen bir çocuk gibi davranmayı bırak!”

“Hayalini kurduğum hayatı geri istemek ergen davranışı mı yani?” dedi Cenk ters ters, “Gidip onu bulacağım anne!”

“Geri gelmeyeceğini bildiğin için hırsa kapılıyorsun. Bırak ikinci kadın olmasın sevdiğin kadın!”

“Bunu sonra düşüneceğim!”

“Ne demekmiş o, yengen ile yapılan nikahı bozamazsın, haber yolladık geri gelecek bu hafta kız!”

Cenk çekip gitti cevap vermeden, gidip Efsun’u yetimhaneden sorabileceğini biliyordu. Başka kalacak yeri olmadığı için muhtemelen oraya gitmişti. Geri gelmeyecek bile olsa onunla konuşmak zorundaydı. Efsun’un kalan eşyalarını toplattırdı. Kendine de bir çanta hazırladı ve annesine haber bile vermeden arabasına atlayıp evi terk etti.

“Geri gelecek!” dedi Gül hanım ona haberi getiren kızına, “Mecbur gelecek! Cenk bu ailenin oğlu!”

Efsun yetimhane müdürüne bilgi verdikten sonra eşyalarını aldığı sırt çantasına doldurdu. Annesi Eğridir ilçesine bağlı bir köye gömülmüştü. Sami beyin söylediğine göre köy göl kenarında ve harika manzarası olan bir yerdi. Hayatında hiç görmediği ve aslında anne tarafından memleketi olan bu yeri görme isteği onu heyecanlandırmıştı aslında. Korkuları olmadan hayatına yön verebilirdi artık. Gitmeden önce telefoncuya uğrayarak kendine yeni bir hat aldı. Yeni numarasını yetimhaneye ve Sami beye bildirdikten sonra eski hattını çıkarıp attı. Gerekli numaraları bir kağıda not etmişti. Hayatında her şey yeniden düzenleniyordu ve bu gerçekten iyi hissettiriyordu artık.

Otobüs yolculuğu tahmin ettiğinden daha uzun sürdü. Yol boyunca telefonundan gideceği yer hakkındaki bilgileri okudu. Nedense daha gitmeden içi ısınmıştı buraya. Kaya beyin ona bir ev bıraktığını biliyordu ama Sami bey ile konuşup belki burada yaşamayı seçebilirdi. Burada öğretmenlik yapar, çizimlerini buradan yollardı, tabi kendine yeni malzemeler alması gerekiyordu ama artık bunu yapacak parası vardı.

“Neyse, önce bir gidip bakayım, sonra karar vereyim!” dedi kendi kendine, eğer karar verirse hemen Sami bey ile konuşacak, hiç değilse Kaya beyin evine yeni mobilyaların alınmasını engelleyecekti. Orada oturmayacaksa evi yeni eşyalarla dayayıp döşemeye bir gerek yoktu nasılsa. Telefonu elinden bırakıp merakla dışarıyı seyretmeye başladı. Otobüs ilerledikçe, bitki örtüsü, insan profilleri, şehirlerin yapısı da değişiyordu. Yol yorgunluğundan içi geçtiği sırada vardıkları anonsu ile uyandı. Sırt çantası zaten yanında olduğundan hemen inip etrafı inceledi. Önce mezarlığa mı gitse, kendine kalacak bir yer mi ayarlasa emin değildi ama havanın kararmasına daha olduğuna göre önce mezara gitmeyi daha çok istediğine karar verdi. Hemen oradakilerden birine mezarlığa nasıl gideceğini sordu, oradan dolmuş kalktığını öğrenince de gidip bindi. Dolmuş on beş dakika sonra hareket etmişti. Bu arada çok acıktığı için otogarın büfesinden aldığı simidi yemişti ayranla. Seyahat etmenin ona bu kadar iyi geldiğini fark edince iyice mutlu oldu. Her şeyi geride bırakacaktı artık.

Annesinden kalan dosya çantasındaydı. Onu annesinin yanında bir kez daha inceleyecekti. Sohbet edecekti, ağlayacaktı belki. İçinden o an ne gelirse. Bu onun hiç hatırlamadığı annesi ile ilk buluşmasıydı. İşin kötü yanı dosyada annesinin bir tane bile fotoğrafı çıkmamıştı. Onun neye benzediğini hiç bir zaman bilemeyeceği için yüzü olmayan melek olarak kalmaya devam edecekti.

Yüzü olmayan melek – Bölüm 17’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s