Sami bey sabah müdürü aramış ve Kaya beyin vefat ettiği haberini vermişti, cenaze o gün öğlen namazından sonra kalkacaktı.
“Başın sağ olsun kızım, çok üzüldüm gerçekten. En azından tanışıp konuşabilmişsiniz!” dedi müdür üzüntüyle. Gerçekten o bile inanamıyordu zavallı Efsun’un üst üste başına gelenlere, “Avukat bayıldığını söyledi ama iyisin herhalde şimdi, kurum doktoruna haber verelim mi bir muayene etsin seni!”
“Hayır teşekkür ederim iyiyim ben, sarsıldım herhalde, olaylar, hava değişim, yol hepsi üst üste gelince!”
“Bu gün cenazeye katılacağım bende, sen dinlen şimdi, giderken haber veririm ben sana!”
“Tamam teşekkür ederim” diyerek odaya döndü Efsun yeniden, öğlene çok bir zaman kalmamıştı. Cenazede giyebilmek için temiz kıyafet almaya karar verdi çıkıp, bu üstündekilerle gitmek olmazdı. Hemen toparlandı yeniden ve yakındaki mağazalardan birine gitti, mecburen yine Kaya beyin kartı ile alacaktı bunları da, avukata söylerdi hemen. Uçak biletini de söylemeye fırsatı olmamıştı daha, geri ödeyecekti hepsini. Koyu renk olmasına özen göstererek basit ve uzun bir elbise ve yedek çamaşır aldı kendine. Eşofmanla gitmek saygısızlık olurdu. Geri dönüp giyindi ve üzerinden çıkanları çamaşırhaneye bıraktı. Müdürden haber geldiğine aşağıda hazır bekliyordu. Adamcağız çalışanlardan siyah bir eşarp bulmuş onun için yanına almıştı. Cenaze oldukça kalabalıktı. Kaya beyi sevenlerin çok olduğu açıktı. Rahmetli eşinin ailesinden de gelenler olmuştu.
Efsun içinde birikenlerle birlikte o kadar çok ağladı ki cenaze boyunca, müdür ve Sami bey düşmemesi için onu tutmak zorunda kaldılar. Hayatındaki her şey için ağladı Kaya beyin bedeni toprağa indirilirken. Üzerine atılan topraklara bakamadı. Meleğinin bir yüzü vardı artık ama bir bedeni kalmamıştı ne yazık ki. Gerçekten melek olup gitmişti. Sami beyin söylediklerinden anlaşıldığı kadarı ile ölmeden önce her şeyi planlamış tek tek not aldırmıştı. Cenazenin toprağa verilmesinin ardından Kaya beyin evine gidildi, Kur’an okundu ve yaptırılan pide ve ayranlar dağıtıldı. Akşam olurken evdeki kalabalık ancak dağılmıştı. Yetimhane müdürü işleri olduğu için cenaze alanından yetimhaneye dönmek zorunda kalmıştı. Gelenlerle Efsun ve Sami bey ilgilendiler. Efsun bir zamanlar annesinin de bulunduğu evi incelerken iyice hüzünlendi. Adamcağız oğlu da bu evde vefat etmiş olmasına rağmen taşınmamıştı. Arkadaki depoyu yıktırmıştı sadece. Bir daha arka bahçesinde bir şey yaşansın istememişti belki de. Deponun yerine meyve ağaçları dikilmişti. Sami bey anlatmıştı bunları da elbette.
Herkes gittikten sonra Sami beyin getirdiği yardımcılar ortalığı toparladılar ve en son onlar da ayrıldılar evden. Sami bey hepsinin ödemesini yapıp, gelen börek ve tatlıların kalmaması için bir kısmını verdi onlara, kalanını yetimhaneye götürecekti.
“Bu ev ne olacak?” dedi Efsun üzüntüyle, zavallı adamcağızın geriye kalanıydı burası, tüm güzel günleri ve acıları yaşadığı ev.
“Sizin olacak” dedi avukat sakince.
“Anlamadım?”
“Kaya bey evi size bıraktı. Ancak bu haliyle değil, yarın nakliye şirketi gelip evdeki eşyaları önceden belirlenen yerlere dağıtacak. Daha sonra yine Kaya beyin ayarladığı tadilat ekipleri gelip evin bakımını yapacak ve son olarak da yine Kaya beyin ayarladığı mobilyalar yerleştirilecek.”
“Yo bunu kabul edemem, ben aileden bile değilim!” dedi Efsun büyük bir şaşkınlıkla.
“Kaya beyin vasiyeti var. Aslında bunları daha sonra konuşuruz bu gün çok hırpalandınız ve yoruldunuz diye düşünmüştüm ama dilerseniz vasiyetteki tüm maddeleri anlatabilirim size şimdi.”
“Başka da mı var?”
“Evet”
“Yok lütfen, bakın ben bu adamın oğlunu öldüren kadının kızıyım biliyorsunuz. Bunların hiç birini kabul edemem. Bu güne kadar yaptıkları zaten o kadar çok ki. Ben uçak bileti ve bu elbiseyi aldım bir de mecbur kaldığım için ama ödeyeceğim hepsini”
“Kime ödeyeceksiniz?” dedi avukat gülerek.
“Ben! Ben bilmiyorum. Ailesinden birine belki. Bunların asıl sahibine!”
“Bunların sahibi sizsiniz Efsun hanım, eşyaların değil tabi onu söylemiştim. Geçmişin acılarına şahit hiç bir şeyin bu evde kalmasını istemedi Kaya bey. Siz dosyayı inceleyebildiniz mi?”
“Hayır ben dün ona bakamadım. Yani biraz daha toparlanınca bakmak istiyorum, geri vermem gerekiyor mu?”
“Hayır, o sizin! Ne zaman isterseniz bakabilirsiniz. Mutfakta kalan kutuları arabaya yüklememe yardım ederseniz, onları da yetimhanedekilere götürebiliriz. Yarın bir kaç işim var öğlene kadar sonra sizi alırım, kalan maddeleri konuşuruz olur mu?”
Efsun bir şey diyemeden acı ve minnetle etrafına baktı. Gül hanımı düşündü elinde olmadan, Kaya beyin yaptıkları ile onun yaptıkları arasında dağlar kadar fark vardı. Sadece Efsun’a değil, Cenk’e, o acılı yengeye ve belki çocuklarına bile zarar vermişti aslında. Yengesi ile tanışmaya hiç fırsatı olmamıştı, muhtemelen Efsun nikah olayına kanana kadar saklamışlardı onu ve çocukları, o nasıl kabul edebilmişti acaba kayınbiraderi ile nikahlanmayı. Ona sorulmuş muydu ya da Efsun gibi mecbur mu bırakılmıştı bir şekilde. İki çocuklu bir kadın kendisi ve kocasının ailesinin arasında yaptığı bir anlaşmanın kurbanı mı olmuştu acaba? Yetimhane müdürü böyle şeylerin olduğunu bildiğini söylemişti Efsun anlatınca. Sadece onların başına gelmemişti yani, töreydi bu, kimin başının altından çıktığı belirsiz, Efsun’a göre uğursuz bir töre. Kimseye mutluluk getirmiş olamazdı bu haliyle. İnsanları mutsuz eden bir şey nasıl toplum tarafından kabul görüp uygulanabilirdi bunca sene. İnsanlar kendi elleriyle hayat mahvetmeyi nasıl gelenekleştirebilir ve kendilerini haklı sayabilirlerdi ki? Kimse neden itiraz etmemişti bu güne kadar, ölenin fikri neydi acaba, ardından kardeşinin koynuna sokulan karısı için ne düşünürdü sorulsa? İnsan karısını miras bırakabiliyor muydu ailesine? Ya geride bir erkek kardeş yoksa ne oluyordu peki? Peki ya Cenk, yeğenlerinin yüzüne nasıl bakacaktı. Amcayken baba olacak, ağabeyinin kokladığı güle nasıl karısı gözüyle bakacaktı. İnsan yengesine kötü gözle bakabiliyor olsa, ağabeyin sağlığında da bakardı. Ağabey yaşarken alçaklık, ölünce kahramanlık mı oluyordu karısına el koymak. Aileye gelin gelen herkesin karısı olabiliyor muydu gerekince? Nasıl töreydi bu? Ya kız kardeşlerden biri ölse onun kocası kalan kız kardeşle evleniyor muydu?
“Parası da, töresi de batsın böyle ailelerin!” diye homurdandı kendi kendine.
Avukat anlamadı neyse ki ne söylediğini. Kutular bitince evi kilitleyip çıktılar. Aslan bey yardım etti kutuların mutfağa taşınmasına. Efsun yorgun argın gitti odasına. Aslında dün dosyaya defalarca eli gitmiş ama kaldıramayacağını düşündüğü için ertelemişti. Kendini çok güçsüz hissediyordu, onun için annesi ile buluşmak gibi olacaktı bu dosya, böyle aklının başında olmadığı bir zamanda olsun istemiyordu nedense. O yüzden yine bakamadı.
Kaya beyin evi ona bıraktığına inanamıyordu. Onu koruyup kollamayı hiç bırakmamaya karar vermişti demek. Üstelik tüm evi baştan aşağı yenileyerek, her şeyi düşünerek ölmüştü. Keşke daha fazla zaman geçirebilseler, keşke hasta ve yalnız olduğunda yanında olabilseydi Efsun. Yine ağlamaya başladı elinde olmadan. Gözlerinin altında kızarıklıklar oluşmaya başlamıştı her gün ağlamaktan.
Cenk’ten defalarca mesaj ve arama gelmişti bu arada, otel çalışanları ile konuşunca Efsun’un annesi ile konuştuklarını duyduğunu anlamıştı Cenk.
(devam edecek)