Yüzü olmayan melek – Bölüm 14

“Bunları bana anlattığınız için çok teşekkür ederim” dedi Efsun ağlamaya başlamıştı artık, “Oğlunuz için de çok üzüldüm!”

“Üzülme kızım, yaşasa kendine de bize de, size de, başkalarına da çok zarar verecekti. Ana baba olarak biz bir şeyleri eksik yaptık muhakkak! Allah onu da bizi de affetsin. Sen de yetimhanede annesiz büyüdün bizim yüzümüzden!”

Kaya bey de ağlamaya başlamıştı, “Yıllarca çok vicdan azabı çektim ama yapacak daha iyi bir şeyim yoktu inan bana!”

“Siz benim hayatımı kurtardınız, sizin sayenizde bu günlere geldim ben. Siz benim yüzü olmayan meleğimdiniz her zaman! Hâlâ da öylesiniz!”

“Sen çok iyi bir çocuksun, yolun inşallah açık olur!” dedi ve şiddetli bir öksürük krizine tutuldu Kaya bey kesilmeyince Efsun çıkıp koridora hemşireyi çağırdı. Onu dışarı çıkardılar.

Zavallı adamcağızın durumu gerçekten hiç iyi değildi, Efsun’un da ne konuşacak, ne düşünecek hali kalmıştı. Hemşireler onu dışarı çıkardıktan sonra bir süre durdu olduğu erde, hafifçe sallanıp, yığılıverdi sonra.

Gözlerini açtığında etrafı perdeli bir yerde yatıyordu. Elindeki damar yolundan çıkan hortum tepesinde asılı duran serum torbasına gidiyordu. Hastanede olduğunu hatırladı. En son Kaya beyin odasında olduğunu ve onun söylediklerini de hatırladı.

Annesinin böyle bir hikayesi olabileceğini hiç düşünmemişti, meleğinin de böyle bir mecburiyet içinde olacağını da. Annesi Erdoğan’a kanıp bu ailenin yanına gelmese nasıl bir hayatları olabileceğini düşünmeye çalıştı ama aklına hiç iyi bir şey gelmedi. Cenk’i düşündü sonra, kalbi sıkıştı hemen. Son iki gündür yaşadıkları ve duydukları tüm dengelerini alt üst etmişti. Seruma baktı tekrar daha var gibi gözüküyordu. Kapıda kendini kötü hissettiğini hatırlıyordu. Serum çıkarılınca Kaya beyin yanına gidecekti yeniden, ona teşekkür etmek istiyordu bir kez daha. Annesi oğlunu öldürmesine rağmen yine de sahip çıkmıştı ikisine de.

“Zavallı adam!” diye mırıldandı, “Zavallı annem!”

En azından annesinin kim olduğunu öğrenecekti, hiç bilmemekten daha iyiydi bu. Yine gözlerinden yaşlar aktı ve sedyeye düşmeye başladı. Elleriyle sildi hemen.

“Artık ağlamayacağım! Yeter!” dedi kendi kendine.

O sırada perde açıldı ve avukatın yüzü gördündü.

“İyi fikir!” dedi adam, “Daha iyi misiniz?”

“Evet iyiyim, Kaya bey nasıl?”

“Sizi buradan ben çıkaracağım, yarım saatte serumun biteceğini söyledi hemşireler!”

“Yetimhaneye bırakırsanız çok sevinirim!” dedi Efsun, “Ama önce Kaya beyi yeniden görmek istiyorum!”

“Birazdan görüşürüz” diyerek perdeyi çekip kayboldu avukat.

Derin bir iç geçirdi Efsun, artık geri geldiğine göre Cenk hayatına hiç girmemiş gibi devam edebilirdi. Yayınevinde çalışabilirdi, eğitim dönemi başvurularını kaçırmıştı muhtemelen ama özel ders vermeye başlayabilirdi belki yaşayacak bir yerler bulduğunda. Asıl büyük mesele de buydu zaten. Evleneceğini sandığı için yetimhaneden sonraki hayat için bir planı hiç olmamıştı. Belki Kaya beyle konuşsa ona geçici bir yer bulabilirdi. Hem onunla da ilgilenirdi, adamcağız tek başına kalmıştı hayatta. Efsun’da ona borcunu ödemiş olurdu böylece.

Perde yeniden açıldı ve hemşire içeri girdi gülümseyerek. “Merhaba!” dedikten sonra serumu kontrol etti ve dikkatlice damar yolundaki iğneyi çıkardı.

“Hemen kalkmayın bir de tansiyonunuza bakalım!” diyerek tansiyon aletini koluna sarıp, yavaşça oturmasına yardım etti.

“Evet her şey yoluna girmiş! Sizi gönderebiliriz!” dedi yine gülümseyerek ve kapalı perdeleri açtı. Avukat hemen perdenin arkasında duruyordu.

“Adım Sami!” dedi yavaşça, “Buyurun buradan çıkalım önce!”

“Kaya beye uğrayacağız değil mi?” dedi adamın arkasından ama o kadar hızlı yürüyordu ki sesini duyuramadı. Hastanenin acil kapısından dışarı çıktılar. Arabanın yanına geldiklerinde ancak yetişmişti Efsun adama.

“Kaya bey?” dedi yine.

“Efsun hanım çok üzgünüm ama Kaya beyi artık göremeyeceğiz!”

“Neden çok mu ağırlaştı durumu?” dedi Efsun endişeyle.

“Hayır!” dedi Sami bey başını iki yana sallayınca Efsun onun artık yaşamadığını anladı.

“Daha yeni bulmuştum ama?” dedi çaresizce.

“Kaya bey sizi görüp her şeyi kendi anlatmayı çok istiyordu. Zamanlama gerçekten çok iyi oldu. Yıllardır sizi takip etti, evleneceğinizi söylemişti ama eşiniz gelemedi herhalde.”

“Evlenmedim!” dedi Efsun kapıyı açıp arabaya bindi. Sami beyde bindi o binince. Bir şey sormadı.

“Yorgun olduğunuzu biliyorum ama Kaya beyin benden yapmamı istediklerini bir an önce yapmak istiyorum. Cenaze işlemleri ile de ilgileneceğim. Ben size annenize ait dosyayı takdim edeyim bu gün. Siz onu inceleyin. Ben cenaze işleri ile ilgileneyim. Cenazeden sonra ise konuşalım olur mu?”

“Olur!” dedi Efsun çok üzülmüştü Kaya beyin ölümüne.

“Kalacak yeriniz var mı bu iki gün için?”

“Evet var, yetimhanede kaldım dün gece!”

“Tamam dosya bagajda zaten, sizi oraya bırakayım sonra haberleşiriz olur mu?”

“Olur”

Sami bey dosyayı verip, Efsun’u yetimhanenin kapısında bıraktı. Hava kararmak üzereydi artık. Bir şeye tam ulaşıyor gibiyken elinden kayıp gidiyordu sürekli. Evliliği, Kaya bey.

“Bu kadarı da çok fazla değil mi artık?” dedi gökyüzüne bakarak. Tam tutunacak bir dal, koruyucusunu bulmuşken on dakika içinde uçup gitmişti ellerinden. Başını kaldırıp yetimhaneye baktı. Artık ne bu yuvası ne koruyucusu vardı. Bir iki gün en çok kalabilirdi burada da, herkes onu çok seviyordu ama hepsi çalışandı ve kurallara uymak zorundaydılar. Efsun yüzünden başları ağrısın istemiyordu. Hemen içeri girmek istemediği için biraz yürümeye karar verdi. İçeri girip Kaya beyin daha görür görmez öldüğünü ve anlattıklarını söylemek istemiyordu şimdilik. İlerideki çocuk parkına doğru yürüdü. Hava kararmaya başladığı için kimse yoktu, sadece parkın yanından koşarak evlerine giden insanlar vardı. Ayaklarını yerdeki çakıllara sürterek çıkan sesi dinledi bir süre. Beyni sanki düşünmeyi reddediyordu. Karanlıkta kaybolana kadar ağaçlara baktı durdu. Evlerin arabaların sokakların ışıkları yanınca kalktı oturduğu yerden. Hava da serinlemişti biraz. Yetimhaneye döndü. Aslan bey gülümseyerek açtı kapıyı, adamcağızın olanlardan haberi yoktu elbette, o sadece güvenlikten sorumluydu. Çocukların hayat hikayelerini değil yüzlerini tanıyordu.

Kimseye görünmeden ona verilen odaya gitti. Müdürün merak ettiğini biliyordu ama çıkmış olmalıydı zaten. Yarın sabah anlatırdı olanları ama şimdi konuşmayı kesinlikle istemiyordu. Üzerindekilerle kıvrıldı yan dönüp ve derin bir uykuya daldı.

Kan ter içinde uyandığı tuhaf rüyalar gördü bütün gece. Ayılmaya çalışıyor ama bedeni sanki onu yakalayıp yeniden uykuya çekiyordu. Gün aydınlandığında gözlerini açmaya çalışsa da yapamadı. Bir başka kabusun içine sürüklendi yine. Sonra nihayet ayıldığında saat on olmuştu. Kahvaltı çoktan bitmiş olmalıydı aşağıda. Kalktı üzerine giyeceği başka bir şeyi olmadığı için çıkarıp duşa girdi ve onları havalanmaları için camın önüne koydu. Çıkınca mecburen yeniden giyindi. Bu kıyafet konusunu halletmesi gerekiyordu bu gün, bütün eşyaları Cenk’lerin evinde kalmıştı. Üzerindekilerin temizlenmesi gerekiyordu acilen. Temiz vücuda kirli giysileri giymek en hoşlanmadığı şeydi. Bir süre bu düşünceyi kafasından atana kadar kaşındı durdu o yüzden. Yemekhaneye indiğinde temizlik yapılıyordu. Yemekhane görevlisi onun gelmediğini görünce tabağını ayırmıştı. Burada herkes anne ve baba gibiydi sahiden. İş olarak değil de gönüllü yapıyor gibiydiler. En azından bu şanstı Efsun için. Bir şekilde iyi insanlar çıkıyordu karşısına, Cenk ve ailesini saymazsak. Onlar aklına gelince gerildi yine. Çalışanların işini aksatmamak için hızlıca bitirdi tabağını ve müdürün yanına gidip, olanları anlattı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s