Yüzü olmayan melek – Bölüm 9

Efsun’un arkadaşları ve yetimhanedeki dostları da arayıp soruyorlardı neler yaptığını elbette. Onlardan kopup gelmemişti buralara. Hepsine Cenk’in ağabeyinin kaybı yüzünden sade bir nikah yapacaklarını ama sonra düğün olunca hepsine haber vereceğini söylüyordu mecburen. Salonu da gördükten sonra zaten insanların oraya sığmayacağını anlamıştı. Aslında sadece nikah için bir otele bile gerek yoktu ama düğün ertelenince, Efsun’a değersiz hissettirmek istemedikleri için nikahı da salonda yapma kararı almışlardı.

“Gelinlikli fotoğrafını yolla bize!” diyordu arkadaşları.

Yetimhane müdürü de arıyordu Efsun’u, öyle çocukları gönderdikten sonra ilgisi kesen biri değildi Gerçekten ona “baba” denmesini hakkeden bir insandı. Ayrıldıktan sonra öğrenmişti her yetimhanenin böyle şanslı olmadığını. Neyse ki o büyürken hiç değişmeden hep aynı müdüre denk gelmişti, sadece o değil herkesin sevdiği bir insandı o. Ona da anlatıyordu olanları, onun da hayırsevere anlattığını düşünüyordu. Aslında öyle bir şey dememişti ama nedense bir kaç konuşmada böyle bir hisse kapılmıştı Efsun. Onu düğününe çağırmak isterdi mesela, düğün olacağı zaman şansını deneyecekti yeniden. Bir nikah fotoğrafı yetimhaneye de gönderecekti tabi, hepsi onun gelin olduğunu görmek istiyorlardı. Mutlu olduğunu da tabi.

Gönderdiği çizimler yine çok beğenilmişti bu arada, doğum iznine ayrılacak olan kişi de beğeniyordu onun gönderdiklerini ve birlikte çalışmak için heyecanlanıyorum yazmıştı eposta ile. Efsun henüz bu konuda ne yaşayacağından emin olamadığı için teşekkür etmişti sadece. Dört gözle yapmayı beklediği öğretmenlik mesleği vardı bir de, daha okulları bile keşfedememişti ki başvurabilsin. Gül hanımla konuşmasını bekleyecekti Cenk’in. Ayrı evleri olsa evlendikten sonra istedikleri gibi yapabilirlerdi belki ama şimdi aynı yerde bu pek mümkün görünmüyordu. Herkesin aynı yerde yaşaması dışarıdan düşündüğü gibi romantik gelmemişti içine gelince. Yine de tüm bu duyguların kendi korkuları yüzünden olduğunu düşünüp aklının arkasına itmeye devam ediyordu. İnsan korktuğu şeyi neden yapmaya uğraşırdı ki?

Kevser’in attığı çizimleri de yeniden başlamıştı yapmaya, neyse ki henüz tamamlanmamış çizimlerdi onlar ya bitirip göndermek için hazırladıklarını atsa ne olacaktı? Yine düşünmemeye çalıştı bunları.

Cenk yanından ayrılmayınca günler daha hızlı ve iyi geçmeye başladı. Ara ara annesinin yanına gidince o da çizimlerine bakıyordu hemen. Gelinlik de nikah günü gelmeden beş gün önce geldi eve, hemen giydirip baktı kız kardeşler sağına soluna, gayet güzel olmuştu onlara göre. Efsun’da kötü olduğunu söyleyemezdi, o koca gelinliğin küçülüp onun bedenine göre olacak hale gelmesi bile mucizeyken bir de gerçekten güzel olmuştu. Elvan’ın gelinlikçisinin işi bildiği açıktı, sadece gösterişi fazlaydı Efsun için ama artık idare edeceklerdi onu da bir gece için. Gül hanım da geldi gelinliği görmeye, onun gelinliğin bu kadar küçülmesine şaşırdığını yüzünden görebiliyordu Efsun, kalan parçalarla bir gelin daha giydirilirdi mutlaka.

“Yakışmış!” dedi sadece gülümseyerek, yorumlarını kendine sakladı muhtemelen.

Öyle bir adet olmamasına karşılık Cenk’e göstermediler Efsun’un üzerindeyken. Bir gece önce eğlence değil ama kısa bir kına merasimi de yapacaklardı evde, onun içinde Efsun’u çarşıya götürüp işlemeli bir kaftan aldılar.

Sonunda nikah sabahı gelip çattı, Efsun bütün gece heyecanlanıp uyuyamayacağını sanırken yatar yatmaz derin bir uykuya dalmıştı. Öyle ki sabah Cenk’in telefonuna zor uyandı. Kahvaltıdan sonra o kızlarla kuaföre gidecek, Cenk’te arabayı süslemeye götürecek ve tıraş olacaktı. Kına gecesi evde eğlencesiz yapılığı için kısa sürmüştü. Efsun’un avuçlarına dua ederek altın para koymuştu müstakbel kayınvalidesi. Sonra sırayla herkes kendi ellerine yakmıştı. Türkü söylenmemiş Kur’an okunmuştu. Yine Efsun isterse asıl düğünden önce eğlenceli bir kına gecesi yapılacaktı.

Alelacele yapılan kahvaltıdan sonra ailenin tüm kızları arabalara doluşup kuaföre gittiler, gelinlik arkadan çalışanlardan biriyle gelecekti Efsun bu sürece müdahale edemeyeceğini çoktan anladığı için ne isterlerse yapıyordu Gelenlerin arasında Cenk’in kadın kuzenleri de olduğundan herkesi tanımıyordu bile zaten, sadece ona bakıp gülümseyen herkese gülümsüyor, konuşanlarla da kim olduğunu bilmeden konuşuyordu. Makyajlar saçlar burada yapılacaktı.

Her şey hazır olduğunda Efsun’un yüzünde hiç alışık olmadığı bir makyaj vardı, saçları iyice kabartılarak topuz yapılmıştı. Mümkün olduğunca aynaya bakmamaya çalıştı. Cenk süslettiği arabası ve kuzenleri ile kuaförün önüne geldiğinde kalabalık bir güruh halinde hepsi arabalara doluştu. Efsun’un yüz ifadesinden halinden hiç hoşnut olmadığını anlamıştı ama herkesin içinde bir şey soramadığı için sadece elini tuttu. Efsun’da zoraki gülümsedi canını sıkmasın diye.

Otele vardıklarında Gül hanım ve çalışanlardan bir kısmı onları bekliyordu. Salondaki son kontroller yapılmıştı. Salonun bir duvarına gösterişli bir nikah masası kurulmuş, beyaz parlak kumaşlı iki büyük koltuk yerleştirilmiş ve arkasına beyaz balon ve çiçeklerden güzel bir taç hazırlanmıştı.

Nikah sonrası eğlence olmasa da bu salonda yemek yeneceği için iki sıra uzun masa kurulmuş, her sandalyeye tüllerle süsleme yapılmıştı. Işıldayan yemek takımları göz alıyordu. Cenk ve Efsun’a salonu gösterdikten sonra ikisini gelin odası denilen bir odaya aldılar. Karşıdaki büyük salona da sürekli insanlar geliyordu. Öğrendiklerine göre orada da bir kına gecesi olacaktı.

“Çok gürültü olmayacak değil mi?” dedi Gül hanım canı sıkılarak. Bu akşam müzik olmaması konusunda kesin tavır koymuştu çünkü, evladını kaybetti eğlence yapıyor denilsin istemiyordu. Bu nikahtı, hayırlı bir işti ama eğlence başka bir boyuttu.

Oradaki eğlence başladıktan sonra salonların kapılarının kapatılacağını söylediler. Kardeşler, yeğenler ve kuzenlerden başka gelecek olmadığı için nikah memurunun gelmesinin beklemeye başladılar.

“Beğenmedin değil mi?” dedi Cenk üzüntü ile

“Yo!” dedi Efsun, “Sanırım heyecanlıyım biraz, biraz da yalnız hissediyorum belki!”

“Canımsın!” dedi Cenk elini sımsıkı tutarak, “İnan ben de böyle hayal etmemiştim ama sonrası güzel olacak inan bana!”

Gülümsedi Efsun kendi nikah günlerinde de surat asacak hali yoktu, Cenk’e de haksızlık olurdu bu, elinden geleni yapıyordu o da ama ailesi ile ancak bu kadarı mümkündü.

“Tamam sen merak etme, ben gayet iyiyim!” dedi içten bir gülümseme ile bu kez.

“Tamam, sevindim!” dedi Cenk. O da gergin görünüyordu. İnsanların en mutlu günümüz dediği günler aslında böyle geçiyordu demek. Aslında insanlar en mutlu günümüz demiyordu da, diğerleri en mutlu gün diye anlatıyordu.

Cenk memurun gelip gelmediğini kontrol etmek için odadan çıkınca Efsun’da yanında olan telefonu ile oynamaya başladı. O sırada yetimhane müdüründen gelen mesajı görünce kalbi neredeyse yerinden çıkacak gibi olmuştu. Hayırsever nihayet onunla tanışmak istiyordu. Nikahtan sonra onları bekliyorlardı karı koca tanışmak için. Neredeyse sevinçten havalara zıplayacaktı, bunu bir an önce Cenk’e söylemek için deli oluyordu. Yerinde duramadığı için odadan çıktı ve Cenk’i aramaya başladı. Herkes salonda olmalı diye düşünürken, Cenk ve annesini lobide otururlarken gördü. Onlar arkaları dönük olduğundan Efsun’u görmemişlerdi. Salonun kapıları da karşı salondaki kına başladığı için kapatılmıştı. Tam yanlarına vardığı sırada Cenk ve Gül hanım ayağa kalkıp otelin kapısından giren adamı karşılamaya yürüdüler. Cenk o sırada gördü Efsun’u.

“Nikah memuru geldi haydi odaya dön!” dedi aceleyle. Efsun mecburen geri dönüp odaya beklemeye başladı.

Biraz sonra Cenk geldi ve daha ona söylemeye fırsat bulamadan arkasındaki otel görevlisi ikisini kaldırıp salona nasıl gireceklerini anlatmaya başladı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s