Onlar hastaneye vardıklarında Suden ilk şoku atlatmıştı. Berent’i kapıda görür görmez bağırmaya başladı.
“Beni koynundan alıyorlar senin ruhun duymuyor be adam! Nasıl bir erkeksin sen!”
Berent herkesin içinde beklemediği bu saldırıya cevap veremedi, “İyisin değil mi?” diye çıkabildi ağzından, çünkü yol boyunca kadının ona bir şey yapıp yapmamış olduğunu düşünüp endişelenmişti.
“Hepsi bu kızın yüzünden!” diye bağırmaya devam etti Suden parmağını Aslıhan’a sallayarak, “O hayatımıza girdiğinden beri düzenimiz, güvenliğimiz kalmadı! Bunların hepsinin sorumlusu o!”
Aslıhan başını önüne eğdi hemen, “Çok üzgünüm!” dedi ve odanın dışına çıktı.
Serhat bey de şaşırmıştı kızın bağırıp çağırmasına, “Şokta olduğu için, sakinleşecek merak etmeyin!” dedi diğerlerine.
“Pınar hanım iki bu kız! Gördüğünüz gibi gayet formunda!” dedi Süreyya hanım yüksek sesle ve Aslıhan’ın peşinden dışarı çıktı.
“Anneni duydum!” dedi Suden gözlerinden ateş fışkırarak, “Şu halimi gördün mü? Burada mağdur olan kim acaba?”
Serhat bey de kavganın büyüyeceğini anlayınca dışarı çıktı. İçeriden bir süre daha bağrışmalar devam ettikten sonra, içeri giren hemşireyi bahane eden Berent yüzü kıpkırmızı çıktı dışarı.
“Siz gidin, ben bekleyeyim, çıkaracaklarmış! Bari evine bırakayım, gelirim sonra!”
“Çok üzgünüm, gerçekten!” dedi Aslıhan, “Suden doğru söylüyor!”
“En azından Pınar hanımdan kurtuldunuz!” dedi Serhat bey
“İyi ama o kadını öldürenin Aslıhan’ın peşine düşmeyeceği ne malum! Biz benim eve geri dönelim bu iş çözülene kadar!”
“Haklısın!” dedi Serhat bey, “Eve gidip eşyalarınızı toplayalım, Berent kalsın, ben sizi bırakırım!”
“Senin bir suçun yok!” dedi Berent tam giderlerken Aslıhan’ı kolundan tutup, “Bu olanların hiç biri senin suçun değil!”
Başını salladı Aslıhan ve Süreyya hanımın koluna girip yürüdü.
Serhat bey onları eve götürdü. Aslıhan bu kez Süreyya hanımın evine dönme teklifine itiraz etmedi. Evde yatılı kalan kadını da alıp oraya gittiler. Diğer çalışanlar sadece evi kontrole arada bir uğrayacaklardı.
Tuna tüm sistemi yenilemesine rağmen olanlardan sonra hem arkadaşına hem de Aslıhan’a karşı çok mahcup olmuştu. Bu nedenle Süreyya teyzenin evine adamlarını gönderip, tam donanımlı bir güvenlik sistemi kurmalarını istedi. Bu sefer her detayı gelip kendi kontrol edecekti.
“Peki ama babam nerede?” diye inledi Aslıhan, Süreyya hanımla yalnız kalınca. Pınar teyzeyi kim öldürdü. Babamın peşinde olabilirler mi bu kötü insanlar.
“Pınar hanım onlarla iş birliği yapmıştı belki de! Bilemiyorum ki! Belki de baban bunların ne iş çevirdiğini anladığı için kaçmıştır!”
“İyi ama o zaman beni neden bıraktı!”
“Haklısın bunu yapmazdı bir şeyler döndüğünü bilse! Dur bakalım bu kadar çözüldü, elbet baban da ortaya çıkacak merak etme!”
Pınar hanımın vurulduğu evin önünde ki kamera sistemleri bir gün önce bozulduğu için onu vuranın kimliği tespit edilemedi. Suden’in anlattıklarından da bir yere varmak mümkün değildi. O bayılıp da depoda bulunana kadar zaten hiç bir şey görmemiş ve duymamıştı.
Pınar hanımın korkusuzca eve girmesinden hedefinin Aslıhan olduğu açıktı. Nörolojik problemleri de olduğu ortaya çıktıktan sonra zaten neyi niye yaptığını anlamaya çalışmak da çok mümkün görünmüyordu. Bu arada neye bulaşmışsa birileri gelip öldürüvermişti. Polis elinde başka kimse olmadığı için yeniden Ertuğrul beye gitti, şirket çalışanları ve avukatla da yeniden görüştü ama hiç birinin bu son olayla ilişkisi olduğuna dair bir kanıt yoktu.
Bu arada Pınar hanım evinde detaylı bir arama çalışması başlatılmıştı, daha önce de evi aramışlardı ama bir kanıta ulaşamamışlardı. Öldürülmesinden sonra daha detaylı bir çalışma başlamıştı. Son bir yılda sıklıkla yaptığı aramalar, görüştüğü insanlar, nerelere gittiği, alışverişleri, her şeyi didik didik ediliyordu.
Berent hastaneden sonra Suden’in tüm saldırganlığına göğüs gererek eve bırakmıştı. Kendini suçlu hissettiği için sesini çıkarmıyordu ama Suden ile bu işin artık yürümeyeceğine kesin kanaat getirmişti. Tüm bu olaylar yatıştıktan sonra ondan ayrılmaya karar verdi. Her şey sandığından daha kolay ve hızlı oldu çünkü Suden kaçırıldıktan iki gün sonra onun yalvarıp, peşine düşeceğini sanarak duygu sömürüsü dolu bir ayrılık mesajı gönderdi. Sözde canını, her şeyini emanet ettiği adam onu koruyamamıştı. Artık onun yanında kendini güvende hissedemezdi gibi bir sürü uzun cümleler yazarak artık ondan uzak durmasını istemişti.
Berent’den gelen “Haklısın!” mesajını okuyunca telefon elinde öylece kalakaldı. Bütün gece hırs oldu mesajlarına cevap vermeyen Berent sonunda onu engelledi.
Aslıhan iyice içine kapanmıştı, fazla bir şey yemiyor sürekli düşüncelere dalıyordu. Süreyya hanım kızın bu hallerine çok üzüldüğü için her gün Serhat beyi arayıp Tekin bey konusunda bir gelişme olup olmadığını soruyordu ama Pınar hanımının ölümünün üzerinden bir hafta geçmesine rağmen henüz bir haber yoktu. Pınar hanımı öldürenler hakkında da soruşturma sürüyordu ama bir yere varamıyordu.
Pınar hanımın doktoruyla yeniden konuşulup görüşme notları istendi, mahkeme kararı ile olduğu için doktor onun dosyasını polise teslim etmek zorunda kaldı. Görüşmelerde kadının Tekin beye olan hayranlığından sıklıkla söz ediliyordu. Doktorun aldığı notlara göre Pınar hanım adama tutku ile bağlıydı. Öyle bağlıydı ki, onu mutlu etmek için kızı için elinden geleni yapsa da, çoğu zaman ikisinin arasındaki bu güçlü bağdan rahatsız olduğunu dile getirmişti bir defa. Bunun masum bir kıskançlık olduğunu, Aslıhan’ı kendi kızı gibi sevdiğini söylemişti sonra.
Son görüşmelerden birinde bir arsadan bahsetmişti. Kendine emekli olduktan sonra yaşamak için aldığı bir arsaydı bu. Polis arsanın varlığından zaten haberdardı. Kadının emekliliğini garantiye almak için olduğunu düşündükleri pek çok mülkü ve arsası vardı. Bankada da yüklü miktarda parası ortaya çıkmıştı.
Bir kaç görüşme boyunca bu arsada hayal ettiği yaşamından uzun uzun bahsetmiş ve Tekin beyle hayatında orada devam etmek istediğini söylemişti. Doktor “Duygularınızı ona anlatmaya mı karar verdiniz?” diye sorunca da, “Belki!” deyip geçiştirmişti, “Öyle ya da böyle onunla orada birlikte olacağımıza inanıyorum!” diyerek konuyu kapatmıştı sonra.
Doktor tüm görüşmeler boyunca onun Tekin beye ya da kızına zarar verecek boyutta bir şeyler yaşadığını hiç düşünmemişti. Genel olarak sakin ve mülayim bir hali vardı Pınar hanımın, daha önce hiç saldırganlık belirtisi göstermemişti. Ancak tedaviyi bıraktıktan sonra neler olduğunu bilemiyordu. Hastalığın bu derece hızlı ilerleyerek bu aileye karşı duyduğu hırsı bu noktaya taşıması hakkında bir şey söylemek istemiyordu.
Kadın öldürüldüğü ve onu bunlara bir başkasının azmettirmiş olabileceği şüphesi de olduğu için polis onun dengesiz ruh haliyle başka işlere de bulaşmış olabileceğinden şüpheleniyordu.
“Pınar teyze babama aşıkmış mı olmuş?” dedi Aslıhan hayretle, “Bunu nasıl anlayamadım ki! Onca yıl hayatını niye bize adamış olsun öyle değil mi?”
“Doğru!” dedi Süreyya hanım, birazcık üzülmüştü o da kadının haline.
“Babamın bunun farkında olduğunu pek sanmıyorum. O bu anlamda pek duygusal bir adam değildi. Bana olan sevgisini de öyle yoğun göstermezdi ama ben davranışlarından ve yaptıklarından anlardım! Annemden sonra kimseyle evlenmedi!”
“E zorla güzellik olmaz Aslıhan’cığım, baban ona bir şeyler hissetse bunca yıl beklemezdi bence, söylemese de belli ederdi en azından! Acaba babana duygularını söyleyebildi mi?”
“Bilmiyorum!” dedi Aslıhan yine düşüncelere dalarak, “Artık kafam çok karışık! Babamı çok özledim!”
(devam edecek)