Aslıhan, duydukları yüzünden şoka girmişti. Telefonu kapattıktan sonra bir süre kıpırdayamadı. Babası nasıl ortadan kaybolabilirdi? Ona haber bile vermeden nasıl her şeyi bırakıp kaçardı, tüm bunların kötü bir rüya olmasını umuyordu ama dakikalar geçtikçe Pınar hanımın söylediklerinin içinde yarattığı endişe ve panik daha da gerçek oluyordu. Uçak biletinin gününe kadar bir kaç kez daha Pınar hanımı aradı ama kadın artık yurt dışı aramalara gücü yetmediğini gelince detaylı olarak konuşacaklarına dair bir mesaj atınca çaresiz kaldı. Onun cep telefonu da şirket tarafından ödendiğine göre, Aslıhan’ın da mümkün olduğunca az görüşme yapması iyi olacaktı. Dört yıldır birlikte olduğu arkadaşlarından ayrılırken de oldukça hüzünlü anlar yaşadıklarından kimse onun ekstra bir şok dalgası yaşadığını fark etmedi. Şu an gerçekliğini kendine bile itiraf etmediği bu durumu kimse ile paylaşacak durumda değildi zaten, sadece herkesin ağladığından daha fazla ağlayarak kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Bu insanların çoğu ailelerinin yanına dönecek, mezuniyet kutlamaları yapıp, çabalarının karşılığı olan işlere girip, iyi bir hayata adım atacaklardı. Aslıhan içinde daha bir kaç ay öncesine kadar bunlar gündemdeyken, şimdi bir babası, bir evi, bir şirketleri bile olmayan bir yaşamın içine gidiyordu. Geriye kalan sadece Pınar hanımdı ve iyi ki o vardı. Birlikte mutlaka babasını bulacaklar ve bu işin içinden çıkmak için bir çözüm üreteceklerdi. Her şey nasıl olup böyle birden bire mahvolmuş olabilirdi. Babası mutlaka henüz keşfedemedikleri bir yedek plana sahipti ve yakında ortaya çıkıp, “İşte döndüm ve her şey halloldu!” diyecekti. Hatta belki havaalanında onun gülümseyen yüzünü görüp, her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğunu konuşup güleceklerdi.
Uçaktan inip heyecanla onu kimin karşılayacağına bakınırken, gördüğü kadının Pınar hanım olduğunu anlamakta bile zorluk çekti. Her zaman bakımlı, şık giyimli görmeye alıştığı kadının saçları boyasız, ve rastgele toplanmıştı. Üzerinde sade gri bir eşofman vardı. Yüzü öyle solgundu ki bir parça makyajı varsa bile anlamak imkansızdı.
“Pınar teyze sana ne oldu böyle!” dedi Aslıhan elinde olmadan.
Pınar hanım henüz hayatın gerçekleri ile yüzleşmeye hazır bile olmayan kızın yüzüne bakıp derin bir iç çekti, gülümseyemedi bile.
“Haydi çabuk olmamız lazım, seni alabilmek için bir arkadaşımın aracını ödünç aldım. Zamanında geri vermek zorundayız!” diyerek hızlı bir sarılışın ardından yürümeye başladı.
Aslıhan valizini çekerek onun peşine takıldı.. Durumun telefonda duyduklarından bile daha kötü olduğunu mu anlamalıydı tüm bunlardan.
“Babamdan haber var mı?” diye seslendi adımlarını hızlandırmaya çalışarak.
“Hayır!” dedi Pınar hanım dönmeden. Otopark parası ödememek için arabayı parkı yasak bir yere bırakmıştı, neyse ki onlar dönene kadar kimse arabayı fark etmemiş diye sevinerek Aslıhan’ın valizini bagaja atıp, hemen hareket etti.
“Nereye gidiyoruz?” diye sordu Aslıhan çünkü telefonda artık ne onların ne de Pınar hanımın bir evleri olmadığını öğrenmişti.
“Önce otele gidip seni bırakacağım, sonra da gidip arabayı teslim edeceğim. Döndüğümde konuşuruz her şeyi detaylarıyla!”
“Tamam!” dedi Aslıhan ve yol boyunca başka bir şey sormadı.
Pınar hanımın otel diye bahsettiği yere geldiklerinde gözlerinde inanamıyordu. Pis dar bir sokakta, girişi karanlık, döküntü bir binanın önünde durmuşlardı.
“Otel burası mı?” dedi endişeyle.
“Ne yazık ki param ancak buraya yetiyor tatlım! Haydi seni yukarı çıkaralım, sonra hemen geri gelmem lazım, arabanın başına burada bir iş gelebilir çünkü!”
Hızlıca karanlık kapıdan girip, dar merdivenleri çıkarak, yine karanlık bir koridora girdiler. Pınar hanım cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı ve anahtarı da ona vererek, “Ben gelene kadar sakın çıkma tamam mı?” diye tembihleyerek hızla ayrıldı.
Aslıhan hiç alışık olmadığı bu acayip yerden öyle rahatsız oldu ki, kadın gider gitmez arkasından kapıyı kilitledi. Odanın cam kenarında bir çek yat vardı, üzerine bir kaç kıyafet atılmıştı. Duvar tarafında tek kişilik bir yatak vardı. Kapısı kırık gardırobun içinden Pınar hanımın valizi görünüyordu. Tam sığmadığı için bir köşesi havada duruyordu.
Banyo olarak düzenlemiş daracık yere açılan kapı körüklüydü. İçeride sararmış bir klozet, çalıştığı bile şüpheli bir duş, yırtık dış perdesi ve küçücük bir el yıkama lavabosu ile üzerinde sırları dökülmüş bir ayna vardı.
Ne yapacağını bilemediği için camın önündeki çekyatın üzerine oturup aşağı seyretmeye başladı. Oda az önce geldikleri sokağa bakıyordu. Sokakta kimse yoktu. Karşıdaki eski binalarla öyle yakındılar ki, birileri cama çıkıp karşılıklı ellerini uzatsalar birbirlerini tutabilecekleri kesindi. Cebinden telefonunu çıkardı, acaba daha ne kadar bunu kullanabilecekti.
Yaklaşık bir saat sonra Pınar hanım geri geldi ve odaya girer girmez ona sıkıca sarıldı.
“Ah canım benim, seni böyle karşıladığım için ne olur kusuruma bakma ama inan sinirlerim çok bozuk ve ne yapacağımı bilemiyorum!”
“Pınar teyze her şeye rağmen yine de yanıma sen varsın, lütfen böyle düşünme. Ne olur bana olanları baştan anlat!”
Pınar hanım oturdu ve nereden başlayacağını bilemez bir halde düşündükten sonra anlatmaya başladı. “Sana bir ihaleden bahsetmiştim, şirketin işleri kötülemeye başlamıştı, baban bu son ihaleyi alırsak yeniden doğrulabileceğimizi düşünüyordu. Ona defalarca, yani öncesinde küçülmeye gitmemiz gerektiğini söylemiştim ama beni dinlemedi. Bu ihale için de oldukça masraflı ve uzun bir hazırlık süreci yapmamız gerekiyordu. Şirketin kaynakları bunun için yeterli değildi. Ancak baban ihaleyi aldıktan sonra hepsini telafi edeceğimizi düşünüyordu bu yüzden bir kaç bankaya kredi başvurunda bulundu. Şirketin görünen bir kötüye gidişi olmadığı için de bu kredileri aldı.”
“Babam her zaman seni dinlerdi Pınar teyze, sen işleri ondan da iyi biliyorsun. Neden bu defa böyle yaptığına bir anlam veremiyorum!”
“İnan ben de öyle ama inat etti işte, kredilerin tamamın bu iş için harcadı, tüm şirket aylarca sadece bu işe kanalize olduk ve normal işlerimizi de bir kenara bıraktık. Ancak sonuç hiç de babanın düşündüğü gibi olmadı. İhaleyi ve mevcut durumumuzu da kaybettik! Sonrası çorap söküğü gibi geldi, kredileri ödeyemedik, faizleri ile borç baş edilmez bir hale geldi.”
“İnanamıyorum!”
“Baban ihaleden başka bir şeyle ilgilenmek istemediği için hemen bütün yetkiler bana devretmişti, her şeyi yapabileceğim vekaletlerim vardı. Elbette kararları o alıyor ben sadece hayata geçiriyordum. Bir gece telefonuma iki ses kaydı birden bıraktı. Biri senin, biri de benim için. Sonra da ortadan kayboldu! Tüm alacaklılar benim peşime düştü, insan içine çıkamaz hale geldim. Borç alabileceğimiz her yeri aradım ama tüm kapılar yüzüme kapandı. Yıllardır ailenize adadığım hayatım, kariyerim, tüm imajım yerle bir oldu!” diyerek ağlamaya başladı Pınar hanım.
Aslıhan o kadar üzülmüştü ki, kadıncağıza sarılmaktan başka elinden bir şey gelmedi. Pınar hanım bir süre daha ağladıktan sonra, “Günlerdir ağlıyorum inan, hiç faydası olmuyor!” diyerek doğruldu ve telefonunu alıp, “Mesajı atayım sen kendin dinle!” diyerek babasının bıraktığı son mesajı Aslıhan’ın telefonuna gönderdi.
(devam edecek)