Kavanozdaki son kaşık sona erince, kontrole gelen kişi Gamze’nin koluna iğneyi tam saplayacakken kız inledi, “Dur yıkanmalıyım, lütfen beni kendi pisliğimin içinde bırakma!”
“Bunu halledeceğim dedim!”
“Nasıl?” demeye kalmadan iğne yeniden koluna girdi Gamze kendinden geçiverdi. Onu kaçıran ellerindeki ve ayaklarındaki bağcıkları kestikten sonra, banyo küvetine sürükledi. Kızın üzerindekileri çıkarıp, bir çöp poşetine doldurduktan sonra duşu açıp ısınıp ısınmadığına bile bakamdan kızın üzerine tuttu. Uzun süredir kullanılmayan şampuanı almış öbür eliyle de bulaşığa sıkar gibi kızın üzerine sıkıyordu. Onu temizlediğine ikna olduktan sonra çıkarıp yere serdiği bornozun üzerine yatırdı ve rastgele kuruladıktan sonra getirdiği temiz kıyafetleri giydirip içeri götürdü. Kızın yattığı yer battığı için bu defa altına bir naylon sermeyi akıl etmişti. Kokan kanepeyi çekip balkona çıkardı. Onu temizlemek ile uğraşmak istemiyordu. İçeriyi biraz havalandırdıktan sonra, Gamze’yi iyice bağlayıp bağlamadığını kontrol etti ve çıktı. Bu oyunu daha fazla sürdürmek istemiyordu aslında, düşündüğünden zor olduğu gibi istediği sonuçları da doğuracağa benzemiyordu. O yüzden planı ya geliştirmesi ya da bir son vermesi gerekiyordu artık.
Merve hanımın sözde dedektifinin ulaştığı bilgilere poliste nihayet ulaşmıştı. Böylece Merve hanımın metresi öğrendiğini saklamasına gerek kalmıyordu. Onu daha önce sözleri ile vuran kocasını şimdi metresi ile suçlayabilir, kızı metresi ile planlayarak ortadan kaldırdıklarını iddia edebilirdi. Bu durumda yakında sıra kendisine de gelebileceği için can güvenliğinden endişe ediyordu.
Suat bey olayların hiç beklemediği bu noktaya gelmesine hem sevinmiş hem üzülmüştü, karısından bu şekilde değil de, nafakasız ayrılmayı planlamıştı aslında ama mevcut koşullarda Gamze’yi ortadan kaldıran kişinin o olduğu ispatlanırsa zaten nafaka ödemesine gerek olmazdı.
“Dilediğin zaman eşyalarını toplayıp bu evden gidebilirsin, benimle evli kalmaya devam etmek zorunda değilsin!” dedi pişkin pişkin karısına.
Evden çıkıp giderse çiftlikten olacağını düşünen Merve hanım “Ben değil sen gideceksin bu evden gerekiyorsa!” dedi, “Ben sana yıllarca karılık yaptım ve bir erkek çocuk doğurdum. Karşılığında ihanet ve iftiraya uğradım. Hiç bir yere gitmiyorum!”
“O halde sen bilirsin davayı ben açarım bunları mahkemede konuşmak zorunda kalırız!”
“Nasıl istersen öyle olsun!” dedi Merve hanım ve evdeki gerginliğe bir yenisi daha eklenmiş oldu böylece.
Suat bey ve Merve hanımın boşanacakları ve Suat beyin bir metresinin olduğu haberi çalışanların arasına hemen yayıldı. Muzaffer bey bile bu metresten nasıl habersiz olduğunu anlayamıyordu. Yıllardır var olan bir metresten bile haberi olmadıysa adam bal gibi de yeğenini de kaçırmış olabilirdi.
Diğerleri tutmasa Ahmet bey neredeyse gidip Suat beyin yakasına yapışacaktı bu sözlerden sonra. O da Gamze bulunamazsa bu evden gitmeleri gerektiğini düşünmeye başlamıştı iyice, üstelik bu defa çiftliğe de dönme şansları olmayacaktı. Kendisi ve kızı için yeni bir hayat kurması gerekiyordu. En kötü ihtimalle onu baldızının yanına bırakıp, bir iş arar, sonra da düzen tutturunca kızı ile tekrar bir araya gelirlerdi. O çiftlikteki güzel yaşamdan buralara nasıl geldiklerini anlayamıyordu. Selim bey ve Çiğdem hanımın ona emanet ettikleri biricik kızlarına sahip çıkamamıştı. Kendi karısı da dahil hepsi ona çok kızgın olmalıydılar şimdi. Yine de kendine acımayı bırakıp kızını korumak zorundaydı. Serap, Gamze ortadan kaybolduğundan beri mahvolmuştu. Okula da gidemediği için rapor yazdırmak zorunda kalmışlardı. Üstelik bu yıl üniversite sınavına gireceği yıldı ama şimdi önemli olan kızının ve tabi Gamze’nin iyi olmasıydı. Üniversite kaçmıyordu. Eğer işler ters gider buradan ayrılırlarsa baldızının yanından daha sakin ve rahat hazırlanabilirdi. Karısını çok özlüyordu artık, böyle durumlarda ne yapılması gerektiğini en iyi o bilirdi. Herkesi sakinleştirip yeniden umut dolmalarını sağlardı. Tek başına bir sürü acıyla mücadele ettikten sonra şimdi bir de Gamze’nin kaybolması Ahmet beyin yaşlı kalbini çok yoruyordu. Hem de yüzüp yüzüp kuyruğuna yaklaşmışken.
Sonunda polisten yeni bir haber daha geldi, otopark kamerasına yakalanan araç, şehir dışında bir yerde aynı gün yeniden görüntülenmişti. Bu defa bir benzinliğin kamerasına yakalanmıştı ama hareket halinde olduğundan plakası yine okunmuyordu. Gamze ön koltukta şoförün yanında oturuyordu. Arabanın içindekiler bir sıkıntı yaşıyor gibi gözükmüyordu. Bir kaç saat sonra araba yine benzinlik kamerasına yakalanıyor ancak bu sefer içinde şoförden başkası bulunmuyordu. Şoförün başında koyu renk bir kasket olduğu tespit edilmişti. Yüzü teşhis edilemiyordu.
En azından şehir içinde olmadıkları ortaya çıkmıştı böylece, polis belirlenen güzergah üzerinde yeni bir araştırma başlattı. Yol üzerinde ağaçlık alanlar ve pek çok yerleşim yeri bulunuyordu. Araç iki üç saat içinde geri döndüğüne göre Gamze’yi çok uzak bir yere götürmüş olamazdı.
Suat beyin bir metresi olduğunun ortaya çıkması üzerine Merve hanım tuttuğu adamı yeniden arayarak araştırmasına devam etmesini istedi. Bilinmeyen numaradan Gamze’ye dair bir iz bulabilecekleri bir konum bilgisi gelmişti. Konum Suat beyin sevgilisi ile hafta sonu kaçamakları yaptığı ve şehire çok uzak olmayan hafta sonu evini gösteriyordu. Elbette Merve hanım evin uzun süredir kullanılmadığını sanıyordu. Bu yüzden metres konusu ile ilgili bir şey aklına gelmedi.
“Hemen oraya git!” dedi Merve hanım.
“Polise haber vermek gerekir mi?” dedi dedektif, orada başına bir iş gelmesini istemiyordu.
“Polise haber vermen için ortada bir kanıt olması gerek, git bak bakalım ne izi varmış?”
“Tamam!” dedi adam çaresizce ve ruhsatlı silahını cebine koyup, gönderilen konuma doğru yola çıktı. Ev iki katlı bakımsız bir bahçenin içindeydi. Uzun süredir buraya kimsenin uğramadığı belli oluyordu. Ancak garajın önüne parkeden araç lastik izlerini görünce dedektif önce onların resimlerini çekti. Aslında korkak bir adam olsa da bazen kendini Amerikan filmlerindeki dedektifler gibi hissediyordu.
Evin etrafını dolanıp, içeride kimsenin olup olmadığını anlamaya çalıştı. Görünüşe göre ev boştu. İçi rahatladı. Yine de risk almamak için ön tarafa dolanıp zile bastı ama içeriden herhangi bir hareket duyulmadı. Başını öne eğince yerde paspasın yanında duran anahtarı gördü. Birisi alenen içeri girilsin istiyordu belli ki. Eğilip anahtarı aldı ama yeniden gerildi. Silahını kontrol edip, anahtarı kapıya soktu ve içeri girdi. İçeri girer girmez tam kapının önünde büyük siyah bir çöp poşeti duruyordu. Poşetten yayılan koku tüm evi sarmıştı.
Kızı kaçıranın onu doğrayıp parçalarını bu torbaya koymuş olabileceğini düşünerek ürperdi. Eğer Suat beyler çıkarken çöpü burada unutmadılarsa bu torba pek hayra alamet değildi. Burnunu kapatarak torbanın burularak kapatılmış ağız kısmını açtı ve içine baktı. Neyse ki içindeki korktuğu şey değildi. Bir kaç kirli kıyafetten başka bir şey yoktu. Korkusu geçince bunun bahsedilen iz olduğunu anladı. Bunlar bir kıza ait kıyafetlerdi.
Hemen dışarı çıkıp Merve hanımı aradı ve olanları anlattı.
“Nasıl yani öylece ortada duruyorlar mıydı?” dedi kadın.
“Evet aynen öyle?”
“Peki evi aradın mı? Kız belki oradadır?”
“Yo hayır aslında aklıma gelmedi.”
“Git ve evi ara sonra beni yeniden ara!” dedi Merve hanım sinirli sinirli. Adamın bu kadar geri zekâlı olduğuna inanamıyordu. Bunca izi iyi bulabilmişti bu kafayla!
(devam edecek)
Heyecan dorukta ben hala kaçıranı tahmin edemedim. Ama üç şüpheli de ben de var.😁 Evin oğlu, Suat beyin metresi en son da mümkün görünmese de kıskançlık sebebiyle Berfu’nun ağabeyi olabilir.☺️ Selam ve sevgilerle arayı kısa tutmanızı diliyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
❤
BeğenLiked by 1 kişi