“Ne oldu, ne yapmış yine?” dedi Nurhayat hanım gergin bir sesle. Ne zaman biri arayıp ya da kapıya gelip oğlunu sorsa mutlaka altında Vedat’ın karıştırdığı bir iş çıkardı. Adamın yüzündeki gergin ifadeye bakılırsa iyi bir şey olmadığı açıktı.
“Bir şey değil!” dedi Serap, acaba oğlunuzu arayıp Gamze’yi görüp görmediğini sorabilir misiniz?”
“Tabi” dedi kadın ve taktığı mutfak önlüğünün cebinden telefonunu çıkarıp oğlunu aradı. Bir süre bekledi ama telefon açılmadı, “Bunu hep yapıyor!” dedi annesi sıkıntıyla.
“Bir haber alırsanız lütfen bize haber verin!” dedi Ahmet bey ve geldiği gibi hızla yürüdü hemen, Serap durup kadına kendi telefon numarasını verip, teşekkür etti.
“Gamze’de kim? Bir şey mi oldu?” dedi merakla.
“Gamze Suat beyin yeğeni, komşunuzun! Okuldan sonra eve dönmediği için biraz endişeyiz de!”
“Anlıyorum! Umarım gelir! Gençler böyledir!”
“Teşekkürler” diyerek döndü Serap ve yine babasına yetişmek için koşmaya başladı.
Nurhayat hanım arkalarından baktı bir süre, komşularının evinde kızlar olduğundan bile haberi olmamıştı daha önce.
“Kesin o velet oyalıyor kızı bir yerlerde!” dedi Ahmet bey sinirle.
“Baba bunu nasıl bilebiliriz?”
“Baksana evde yok, o da telefonu açmıyor. Gamze saf bir kız, ona kanmıştır, kim bilir neredeler?”
“Vedat’ın gideceği yerleri Melih bilir!” dedi Serap.
Ahmet bey hemen Suat beylerin evine yöneldi yine, Serap’ta peşinden. İçeri girip kızının söylediklerini Suat beye anlattı, Melih ararsa Vedat belki açardı telefonunu, ayrıca nerelerde olacağını da bilebilirdi. Suat bey çalışanlardan birine Melih’i çağırmalarını söyledi. Çocuğun isteksizce aşağı inmesi neredeyse on dakika sürdü.
Vedat’ı o gün hiç görmemişti, Gamze gelmediyse neden telefon ile aramıyorlardı ki.
“Sence o kadar aptal mıyız?” dedi Serap yine kendini tutamayıp.
Melih hiç aldırmadan telefonu çıkardı arka cebinden ve Vedat’ı aradı. Telefon yine açılmadı.
“Mesaj at!” dedi Ahmet bey, Melih bir şeyler yazdı gönderdi.
“Sen neden bu çocukla görüşmeye devam ediyorsun?” dedi Suat bey sinirli sinirli.
“Baba yeğenin kayıp senin derdin bu mu şimdi?” dedi Melih.
“Evet bu! O konuyla da ilgileniyorum. Sana bu serseri ile görüşmeni yasaklamıştık öyle değil mi?”
“Ben de zaten görüşmüyorum, şimdi beni çağırıp aramamı sen istedin!”
“O halde bu çocuk neden bizim evimize geliyordu?” dedi Suat bey yine sinirle.
“Ne bileyim ben? Gamze çağırıyormuş demek ki!” dedi Melih babasının sorgusundan kurtulmak istiyordu.
“Hayır o senin arkadaşın ve sürekli bu eve geliyor, evdeki herkes buna yemin edebilir!” diye araya girdi Serap.
Melih yüzüne alaycı bir ifade vererek Serap’ın taklidini yaptı, “Kuzenime sahip çıkamadınız hepiniz benim üzerime geliyorsunuz! Boşuna uğraşmayın!” dedi ve sonra merdivenleri çıkıp odasına geri döndü.
“Kaç saat oldu?” dedi Suat bey Ahmet beye dönüp
“Sanırım dört buçuk saat oldu efendim!”
“Tamam polisi arayalım”
“Ne polisi Allahaşkına, herkes başımıza toplanacak!” dedi Merve hanım, “Gelir şimdi sabırlı olun biraz!”
“Ne sabretmesi neredeyse beş saattir ne arıyor, ne de ulaşılabiliyor!” dedi Serap.
“Çocuğum sen arkadaki yerine gitsen iyi olacak!” dedi Merve hanım sinirli bir sesle.
Serap öfkeden titriyordu babası ile göz göze gelince, hırsla döndü ve kapıdan çıkıp gitti. Muzaffer bey arkada sigara içiyordu. Onu sinirinden ağlarken görünce ne olduğunu anlayamadı. Serap olan biteni bir çırpıda anlatıverdi.
“Hiç Gamze’nin yapacağı iş değil sahiden! Vedat’la mı diyorsunuz yani?”
“Hayır onu babam diyor! Vedat ile görüşmez Gamze!”
“Polisi arıyorlar değil mi? Çok zaman geçmiş”
“Evet şimdi arıyorlar sanırım, Merve hanım beni attı dışarı!”
“Kına yakıyordur!” dedi Muzaffer bey dişlerinin arasından. Tüm çalışanlar onun Gamze’yi evde istemediğini biliyor ve gıcık oluyorlardı Merve hanıma. Eskiden de sevmiyorlardı zaten ama Gamze, Ahmet bey ve Serap’ı tanıdıktan sonra onlara karşı tavırlarından iyice rahatsız oluyorlardı. Kendi çocuklarını bile yetiştirememişlerdi bu insanlar. Gösteriş ve paradan başka bir bildikleri yoktu.
Yarım saat içinde iki polis memuru geldi. Gamze’yi en son ne zaman gördüklerini, ne kadardır ortalıkta olmadığını, telefon numarasını, okulunu, arkadaşlarının adını sordular. Bir de fotoğrafını istedikten sonra evden ayrıldılar. Polisler gittikten sonra Ahmet bey Serap’ın yanına geldi. Muzaffer bey ile ikisi arkada hâlâ konuşuyorlardı. Onu görür görmez, “Bir haber var mı?” dedi Muzaffer bey.
“Yok maalesef! Polis geldi bilgiler aldı gitti. Bekleyeceğiz bundan sonrası için. Tam altı saattir yok çocuk. Hava karardı artık!” dedi Ahmet bey ağlamaklı bir sesle.
“Telefonu artık çalmıyor” dedi Serap.
“Şarjı bitmiştir belki!”
“Belki!” dedi Serap ağlamaya başlamıştı o da, babası ve Muzaffer beyi dışarıda bırakarak odalarına döndü.
“Allah’ım ne olur onu da bizden alma! Lütfen Allah’ım bunca yıl sabrettikten sonra üçümüzün birden sağlıkla evimize dönmesine izin ver! Gamze sağ salim çıkıp gelsin yalvarıyorum!” diyerek hem dua etti hem ağladı.
Bir kaç saat sonra Ahmet bey odaya geldiğinde Gamze’den henüz bir haber yoktu. Vedat eve gelmiş, polisler onun da ifadesini almışlardı. Bir haftadır onu hiç görmemişti. Nurhayat hanım Serap’ı arayıp olanları anlatmış, Vedat’ın çok endişelendiğinden ve üzüldüğünden bahsetmişti.
“Ne demeye üzülüyormuş o! Bu çocukta bir iş var, numara yapıyor!” dedi Ahmet bey sinirle.
“Baba sakin ol! Gamze onun iyi biri olduğunu söylemişti!”
“Gamze safın teki! Kesin başına bir iş geldi çocuğun!”
Baba, kız sabaha kadar uyuyamadılar, Suat beylerin evinde ışıklar çoktan sönmüştü. Ahmet bey ertesi gün erkenden kalkıp karakola gitti. Karakol okula da ulaşmıştı. Hafta sonu olmasına rağmen müdür ve Gamze’nin öğretmenleri okula gelip, polislere ifade verdiler. Sonra güvenlik görevlileri ile de görüşüldü. Güvenlik görevlilerinden biri önceki haftalarda bir gencin gelip Gamze’yi sorduğunu, bir kez de kapıdan aldığını anlattı. Adamın anlattığı gencin tarifi Vedat’a benzediği için pazar günü polis Vedat ile yeniden görüştü. Çocuk oldukça korkmuş ve üzülmüştü, güvenlik görevlisinin anlattıklarını doğruladı. Kimsenin haberi olmadan Gamze’yi böyle takip etmiş olması onun hakkındaki şüpheleri iyice arttırıyordu ama o yemin ediyordu Gamze’yi bir haftadır hiç görmediğine. Son bir haftadır hangi saatte nerede olduğuna dair tek tek polise bilgi vermek zorunda kaldı. Henüz bir delil olmadığı için onu tutuklamıyorlardı ama Gamze’nin peşinde gizlice dolaşması ve hakkında hep şikayetler olan bir genç olması onu zor durumda bırakıyordu.
Serap gidip onunla konuşmak istemiş ama babası izin vermemişti.
“Eğer Gamze’ye bir şey yaptıysa o çocuğu kendi ellerimle parçalarım!” diyordu sadece.
Serap, konunun Vedat ile bir ilgisi olduğunu sanmıyordu ama elbette o da Vedat’ın tekin olmadığının farkındaydı.
“Neden Suat beyden hiç şüphelenmiyorsun?” dedi babasına pat diye.
“Ne Suat beyden mi?” dedi Ahmet bey şaşkın şaşkın.
“Evet tabi, düşünsene Gamze’nin ortadan kaybolması en çok kimin işine yarardı sence?”
“Yo hayır! Buna cesaret edemez!”
“Nereden biliyorsun? Vedat olduğundan nasıl emin olabiliyorsan bence Suat amcanın Vedat’tan daha çok nedeni var Gamze’yi kaçırmak için!”
Ahmet bey donup kalmıştı bir anda, “O Gamze’nin amcası!” dedi kendi kendine “Ama çiftliği istiyor!”
“Evet! Bingo! Ayrıca karısı da Gamze’yi evde istemiyor öyle değil mi?”
(devam edecek)