Çiftlik – Bölüm 4


Selami bey avukatı ile vasiyeti kesinleştirmeden önce Ahmet beyi yeniden çağırttı ve ondan yazdıkları için onay istedi. Kızının geri kalan hayatında Serap ile birlikte yanında olmasını istiyordu. Ahmet bey öyle darmadağın bir haldeydi ki, karısı öldükten sonra ne yapacağını o da bilemiyordu. Neriman hanımın ablası yeğeni ile birlikte onların yanına taşınması gerektiğini söylüyordu. O Serap’a bakabilirdi. Ahmet bey bunun Serap için iyi olabileceğini düşünse de artık aile olduklarına inandığı Selami beyin son isteğini geri çevirmeyi içine sindiremedi ve kabul etti. Serap ve Gamze kardeş gibi büyüyorlardı annesini kaybetmiş bu iki çocuğa birbirlerini de kaybettirmek acımasızlık olurdu. Ayrıca Ahmet bey kızını alıp Neriman hanımın ablası ile giderse Gamze hayatta neredeyse tek başına kalacaktı. Ahmet bey Selami beyin ağabeyi ile arasının iyi olmadığını biliyordu. Yine de çocuğun yurda gönderilmemesi için yapabileceği en iyi çözümün bu olduğuna karar vermişti. Ahmet bey ve kızı yanında olursa Gamze daha da güvende olacaktı.

“Tamam!” dedi Ahmet bey, “Gamze’yi asla bırakmayacağıma sana söz veriyorum. Benim için Serap neyse, Gamze’de daima öyle olacak! O çiftliğe yeniden sahip olana kadar yanına olacağım!”

Selami bey, Ahmet beyin sadakatini böyle ifade etmesi sonucu göz yaşlarını tutamadı.

“Teşekkür ederim kardeşim! Hayatınızı bu hale getirdiğim için beni affet!” diyebildi ancak. Zaten zorlukla konuşuyordu.

Böylece vasiyet hazırlandı ve yasallaştırıldı. Bir kopyası Selami bey henüz hayattayken Suat beye gönderildi.

Suat bey kardeşi ve ailesinin başına gelenleri ancak avukatın gönderdiği vasiyetin kopyası sayesinde haberdar olabilmişti. Vasiyetin önüne durumu açıklayan bir kağıt parçası iliştirilmişti.  Merve hanım kocasını elinde bir kağıt parçası ile donmuş kalmış görünce adamın kalp krizi geçirmek üzere olduğunu sanıp, “Suat neyin var?” diyerek telaşla yanına geldi.

“Bağırıp durma!” dedi Suat bey ters ters, “Selami’nin ailesi kaza geçirmiş.”

“Geçmiş olsun! Niye rengin bembeyaz peki senin?”

“Karısı ve karnındaki bebeği ölmüş, Selami’nin de durumu iyi değilmiş. Bir vasiyet yazmış.”

“Vasiyet mi?”

“Evet, kızı ve o büyüyene kadar çiftliği bize bırakıyormuş!”

“Kız mı? Kaç yaşında?”

“Henüz üç sanırım!”

“Ne? Küçücük çocukla biz ne yapacağız?”

“Yanında çalışan bir adamla onun küçük kızını da bize yolluyormuş. Adamın karısı da kaza da ölmüş!”

“Yok artık, burası kimsesizler yurdu mu?” dedi Merve hanım iyice artan şaşkınlığı ile “Ne yapacaksın peki?”

“Gidip kardeşimi göreceğim!” diyerek çalışma odasından hızla çıktı Suat bey ve dönüp karısına küçük bir çanta, şoförüne de arabayı hazırlamasını söyledi. Selami beylerin çiftliğine iki saat mesafede oturuyorlardı, önce hastaneye sonra da gidip çiftliğe bakacaktı. Daha önce gidip hiç ziyaret etmemişti.

Merve hanım iyice afallamış şekilde kocasına çamaşır, çorap, gömlek ve pantolon olan sade bir çanta hazırladı.

“Kaç gün kalacaksın?”

“Uzun değil!” dedi Suat bey.

“Ona gidip ne söyleyeceksin peki?”

“Adam ölüyormuş Merve! Ölüp başıma iş çıkarma diyecek halim yok herhalde. Durum tespiti yapacağım!”

İçeriden konuşmaları duyan Melih yanlarına geldi merakla, “Amcam ölüyor mu?”

“Sen karışma!” dedi babası bir hışımla ona da ve Merve hanımın elinden çantayı kaptığı gibi dışarıda bekleyen arabaya gitti. Babasının ardından bakan Melih, annesine baktı bir şeyler öğrenebilmek için.

“Kuzenin bizimle yaşayacak sanırım! Peşinde kuyrukları ile hem de!” dedi Merve hanım sıkıntıyla ve dönüp ağrıyan başını dindirecek bir ilaç almaya gitti.

“Kuzenim kaç yaşında?” diye koştu Melih onun peşinden.

“Üç diyor baban!”

“Erkek mi peki?”

“Hayır bir kız!”

Melih’in yüzü asıldı, odasına gidip Vedat’a yazdı olanları.

“Bundan sana ne ki?” dedi Vedat, “Aptal küçük bir kız işte!”

“Haklısın!” diyerek omuz silkeledi Melih ve ertesi gün okul sonrası nerede buluşacaklarını konuşmaya başladılar.

Suat bey hastaneye vardığında Selim beyin durumu iyice kötüleşmişti. Ağabeyini karşısında görünce gülümsemeye çalıştı. Bu vasiyetin ve bilginin ona ulaştığını gösteriyordu.

“Geldin demek!” dedi zorlukla.

“Biz bir aileyiz!” dedi Suat bey ciddiyetle. Kardeşini görene kadar durumunun bu kadar kötü olabileceğini tahmin etmemişti. Suat bey yatağın yanındaki koltuğa oturup kardeşini izlemeye başladı. Başından çıkardığı fötr şapkasını elinde çevirip duruyordu.

“Vasiyeti okudun mu?” dedi Selami bey.

“Okudum!”

“Bunu yapabilecek tek kişi sensin Suat, kızımın senden başka akrabası yok!”

“Tamam!”

“Ahmet bey birazdan gelecek, onun da acısı çok büyük. Kızım onlara çok alışık. Aile gibiydik biz. Serap’da yanında olursa size alışması daha kolay olacaktır.”

“Çiftlik açık mı?”

“Açık evet, Ahmet bey seni götürecek oraya da, her şeyi o biliyor”

Hemşire içeri girip Suat beyin artık çıkması gerektiğini söyleyince, Suat bey kardeşine son bir kez baktı ve başını sallayarak dışarı çıktı. Kapının hemen ağzında duran yorgun ve sakallı adam onu görünce durdu.

“Sen Ahmet misin?” dedi Suat bey.

“Evet!”

“Benim adım Suat, Selami’nin ağabeyiyim. Beni çiftliğe götüreceğini söyledi.”

“Hoş geldiniz! Önce izin verirseniz Selami beyi bir göreyim!” diye hamle yaptı Ahmet bey.

“Hemşire dışarı çıkarttı şimdi onu göremezsin. Gidelim!” dedi Suat bey buyurucu bir sesle.

Ahmet bey hüzünle kapıya baktı, ikiletmedi bu sözü. Selami bey ile Suat beyin neden anlaşamadıklarını daha ilk görüşte anlamak mümkündü. Suat, Selami beyin aksine, yukarıdan bakan, sert bir adamdı . Gamze için bu adamla yaşamak zorundaydılar. Sessizce önden yürüdü ve çiftliğin kamyonetinin yanına geldiğinde durdu.

“Ben kendi arabamla gelirim!” dedi Suat bey kamyoneti görünce. Böylece Ahmet bey önde, Suat beyin aracı arkada çiftliğe gittiler. Çocuklar Neriman hanımın ablası ile içerideydiler. Ahmet beyin eniştesi de hayvanları yemliyordu. Büyük bir acı yaşansa da çiftlikte işler devam ediyor, çalışanlar her gün düzenli olarak geliyordu.

Suat bey yeğenini ve evi görmek için bir istek göstermeden çiftliği dolaşmak istediğini söyledi.

“Düşündüğümden büyük bir toprak burası!” dedi ilk defa keyifli çıkan sesiyle.

“Selami bey ve Çiğdem hanım burayı baştan yaptılar. Birlikte yaptık. Burası bizim yuvamızdı!” dedi Ahmet bey hüzünle.

“Artık değil!” dedi Suat bey, “Benimle geleceğinizi biliyorsunuz herhalde! Yani şeyden sonra!”

“Evet biliyoruz!” dedi Ahmet bey, Selami beyin ölümünden sonra onunla gideceklerdi.

“O zamana kadar çiftlikte yürüyen işleri ne yapacağımıza karar vermemiz gerek. Anladığım kadarıyla burada biri durmazsa bu işlerin yürümesi mümkün değil. Kardeşim ve senden başka işi bilen yok öyle mi?”

“Evet öyle!”

“O halde çiftliği durduracağız, hayvanları satalım onlarla kimse ilgilenemez. Varsa son siparişleri tamamlayıp, tüm üretimler durdurun!”

“Peki bunca emek ne olacak?”

“Hiç!”

“Nasıl hiç!”

“Burası değerli bir toprak parçası, çiftlik olmaktan farklı şekilde de değerlendirilebilir!”

“Ama Selami bey burayı kızına bırakıyor!”

“Ben sana başkasına bırakıyor mu dedim?”

“Hayır!”

“O halde üzerine vazife olmayan işlere karışma! Siz benimle gelirseniz burada yürüyen işleri bırakabileceğin biri var mı?”

“Hayır yok!”

“Gördün mü? Aklın bile ermiyor, Gamze büyüyene kadar çiftliği kim işletecek kuzum? Benim işim gücüm var!”

(devam  edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s