Gamze çiftliği karış karış keşfetmeye başladığında annesinin de karnı belirginleşmişti. Bebeğin cinsiyeti tam da Selami beyin hayal ettiği gibi erkekti. Bunca zaman işe, güce, plana kendilerini bu kadar verdikten sonra ikinci çocuğa sahip olmak üzere oldukları Çiğdem hanıma inanılmaz gibi geliyordu. İlk hamileliğine nazaran kendini daha rahat hissediyordu şimdi. Gamze’nin doğumu ve ilk bebekliğinin ardından Neriman hanımın da desteği ile daha soğukkanlı olmayı başarmıştı. Çiftliğin işleri her sene bir öncekinden iyi gittiği için Selami bey koşturup duruyordu. Ahmet bey de ona yardım etmeye başladığı için Ahmet beyin işlerini yapacak iki eleman almışlardı. Elemanlar çiftlikte kalmıyor sabah gelip akşam gidiyorlardı. İki ailenin olması çiftlik için yeterliydi. Çiğdem hanım da, Selami bey de çiftliğin nüfusunu daha fazla artırma niyetinde değillerdi. Selami bey bir kaç doğal ürün satan yerle de anlaşmış, sadece kargo ile değil, geçen yıl aldıkları kamyonetle de oralara ürün taşıyordu. Neriman hanım bahçenin ürünlerinden doğal turşular ve reçeller yapmaya başlamıştı. Çiğdem hanım çocukları oyalarken o da o işlere dalıyordu. Bebek geldiğinde önceden planladıkları gibi Serap okula başlamış olacağından yine hareket serbestlikleri olacaktı.
“Canım ne olacak? Göz açıp kapayana kadar büyüyorlar, en çok bir iki sene zorlanırız!” diyerek Çiğdem hanıma cesaret veriyordu Neriman hanım.
Bu arada Suat beylerin cephesinde Melih, Vedat ile yollarını ayırmamıştı. Anne ve babasının bilgisi olmadan iki arkadaş mahallede birlikte dolaşıyorlar ama bu defa Suat beye şikayet gelmesin diye kimseye bulaşmıyorlardı. Vedat yeni kayıt olduğu okuldan da atılmıştı. Melih’in ise dersleri düzelmese de davranışlarında düzelme olduğu öğretmenleri tarafından ailesine söyleniyordu. Çocuğun toparlanması zaman alacaktı, diğer çocuk onun bütün düşüncelerini ele geçirmişti çünkü.
Melih öğretmenlerinin ve ailesinin söylediklerine katılmıyordu. Ona göre Vedat çok akıllı ve herkesten farklıydı. Kafası gerçekten çok değişik çalışıyordu. Melih aklına bile gelmeyecek şeyleri ondan duyuyordu. Büyükler ne derse desin o Vedat ile arkadaşlığını kesmeyecekti. Onun göz karalığı, cesareti ve çılgınca fikirleri kendilerini kahraman gibi hissetmelerine neden oluyordu.
Suat bey ve Merve hanım Çiğdem hanım ile Selami beyin çalışmalarını baştan çok saçma ve boş iş olarak görmüşlerdi. Bankacılık gibi bir sektör bırakılıp zerre kadar anlamadıkları bir hayata geçmeleri üstelik, gelirlerini de o hayattan sağlayacakları kazanca bağlamaları onlara göre aptallıktı. Aslında Merve hanım sadece kocasının söylediklerini onaylıyordu. Ona dokunmadıkları sürece ne yaptıkları çok umurunda değildi. Ancak çiftlikte işlerin Selami beyin planladığı gibi yükselen bir çizgide olduğunu duyunca Suat bey de, Merve hanım da konuya uzaktan da olsa ilgi göstermeye başladılar. Onların ilgilendiği çiftlikteki işler değil çiftliğin bu iş sayesinde kazandığı değerdi.
Nihayet bir sonbahar günü bebek gelmeye karar verince çiftlikte bir telaş başladı. Çiğdem hanımın sancıları aniden başlamış ya da Gamze ile uğraşmaktan o belirtileri anlayamamıştı. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur olduğu için kızı ile içeride oynuyorlardı. Merve hanım da evde kendi işlerini yapıyor, Serap oyuncakları ile oynuyordu. Ahmet bey ve Selami bey depolarda sayım peşindeydiler. Çiğdem hanımın camı açıp, “Geliyor galiba! Selami!” diye bağırması ile hepsi birden eve üşüştüler. Doğumun olacağı zaman aşağı yukarı belli olduğu için Çiğdem hanımın hastane çantası hazırdı. Selami bey hemen arabayı evin önüne getirdi. Gamze’yi Neriman hanım ve Ahmet beye bırakacaklardı ama Ahmet bey hastanede onlara faydası olur diye karısını da göndermek istedi.
“Ben çocuklara bakabilirim siz merak etmeyin, gidin haydi! Güzel haberler bekliyorum!”
Selami bey çok teşekkür etti ve Neriman hanımın da bindiği arabayı hemen çalıştırıp çiftlikten çıktı. Çiftlik yerleşim yerinin merkezinde olmadığı için doğumun yapılacağı hastaneye ulaşmak on beş yirmi dakika sürecekti. Çiğdem hanım bir yandan sancıları ile boğuşurken bir yandan da doktorunu arayıp yola çıktıklarını haber verdi. Hepsi sanki ilk bebekmiş gibi heyecanlıydılar. Çiğdem hanımın bu defaki sancıları Gamze gelirken olduğundan daha fazla olduğundan Selami bey biraz endişelenmiş, Neriman hanıma sürekli “İyiler değil mi?” diye soruyordu.
“İyiler Selami bey siz gözünüzü yoldan ayırmayın!” diyerek hem adamı hem de Çiğdem hanımı sakin tutmaya çalışıyordu Neriman hanım.
Çiğdem hanımın diğerlerinden daha şiddetli gelen sancısı yüzünden attığı çığlık, refleks olarak Selami beyin dönüp arkaya bakmasına ve ardından da direksiyon hakimiyetini kaybedip, arabayı yolun karşısına geçirmesine neden oldu. Bir kaç dakika sonra dumanlar yükselmiş ve dağılmış arabanın içinde neredeyse canlı hiç bir beden kalmamıştı.
Yoldan geçen arabalar hemen durup kazazedelere yardım etmeye çalıştılar ve ambulans aradılar. Onlara çarpan kamyonetin şoföründe hemen hemen bir şey yoktu. Adamcağız birden bire önüne fırlayıp kendine doğru gelen aracı görünce direksiyonu kırmaya çalışmış ama zaman yeterli olmayınca kamyonetin burnu karşıdan gelen aracın üzerine çıkıvermişti. Etraftan koşanlar kamyonetin şoförünü aracından indirmeye geldiklerinde adam tir tir titriyor ve konuşamıyordu. Ezilen aracı kamyonetin altından çıkarmak için başka araçlar da geldi, ne yazık ki aracın içinden çıkarılan biri hamile iki kadın hayatlarını kaybetmişlerdi. Erkek yolcu şuurdu yerinde olmasa da nefes alıyordu. Kamyonet dikkatlice aracın üzerinden alındıktan sonra şoför mahalindeki erkek ambulansla hemen hastaneye yetiştirildi.
Selami bey bir hafta bilinci yerinde olmadan yattıktan sonra nihayet kendine geldi. İki bacağı birden kırılmış, kaburgaları ezilip organlarına zarar vermişti. İç kanama geçirdiği için ameliyata alınmış ancak doktorlar yine de yaşaması için fazla umut bağlamıyorlardı.
Ahmet bey karısını da kaybettiği kazanın şokunu yaşıyordu. Neyse ki Neriman hanımın ablası olayı duyar duymaz kocası ile birlikte hemen çiftliğe gelmişti. Kazadan bir gün sonra Neriman hanım ile karnındaki bebeği ile Çiğdem hanımın cenazeleri toprağa verildi. Serap olan bitenden iyi kötü bir şeyler anlıyor olsa da, Gamze hiç bir şeyin farkında değildi. Ahmet bey, Selami bey gözlerini açtıktan sonra Gamze’yi hastaneye onun yanına getirdi. Zavallı adam dağılmış görünüyordu. Karısının ablası olmasa çocuklarla tek başına ilgilenmesi, hatta kendi başına ayakta kalması bile mümkün değildi.
Selami bey de olanları kendine geldikten sonra öğrenmişti. Neriman hanım ve karısının, dahası çocuklarının ölümünden kendini sorumlu tutuyor ve bu kazadan sağ kurtulanın o olmaması gerektiğini söylüyordu. Kendi durumunun da umutlu olmadığının farkındaydı, sakinleştiriciler ve telkinler sayesinde bir kaç gün sonra daha sakin ve akılcı düşünmeye başladı. O da gittikten sonra kızı ortada kalacaktı. Çiftlik zaten artık kendi başına işleyemezdi. Çiğdem hanımın babası kızının başına gelenleri duyar duymaz bir kalp krizi geçirmişti. Annesinin zaten iyi olmayan sağlık durumu da iyice bozulmuştu. Kızını emanet edecek hayattaki yegane kişi ağabeyi Suat’tan başkası değildi. Çiftliğin avukatını hastaneye çağırdı ve bir vasiyet hazırlattı.
Vasiyete göre kızının bakımı ve büyütülmesi karşılığı çiftliğin yönetimini ağabeyine bırakıyordu. Gamze on sekiz yaşına geldiğinde çiftliği yönetecek veya hayata tek başına adım atacak yaşta olmayacağı için çiftliğin yönetimini ancak yirmi üç yaşına gelip üniversiteyi bitirince alabilecekti. Üniversiteyi bitirmediği takdirde çiftliğin yönetimi amcasının ailesine kalacaktı. Suat bey kızını üniversite bitene kadar okutmaz veya üniversite bitmeden evlendirmeye kalkarsa bu durumda tüm hakları kaybedecekti. Gamze amcasının yanında büyüyecek, Ahmet bey ve Serap kendileri istemediği sürece, amcasının villasında kalacaklar ve kesinlikle Gamze’nin yanından ayrılmayacaklardı. Serap’ın eğitim masrafları da çiftliğin parasından karşılanacaktı. Son olarak da Çiftlik işletilmeye devam ettiği sürece Ahmet bey sorumlu olacaktı.
(devam edecek)