Çiğdem hanım ile Selami bey çalıştıkları bankada tanışmışlar, tanışıklıklarının ardından iki yıl sonra da evlenmişlerdi. Öyle yoğun bir iş tempoları vardı ki aynı şubede çalışmıyor olsalar neredeyse birbirlerini görecek vakitleri bile olmayacaktı. İkisi de normal mesai saatleri sonrasında ancak eve gelebiliyor, yorgun argın duş alıp, mutfağa girip, sonra da televizyonun karşısında bayılıp kalıyorlardı. Belirli dönemlerde daha da yoğunlaşan işleri yüzünden, ne sosyal hayatları ne de birbirlerine ayıracak özel vakitleri kalmıştı. Çiğdem hanım zaten tek çocuktu, anne ve babasından başka ailesinden kimse ile görüşmüyordu. Akraba ilişkileri ona her zaman yorucu ve mecburi geldiği için herkes onun huyunu öğrenmiş evine gelip giden olmuyordu. Selami beyin ise evli bir ağabeyi vardı. Çocukluktan beri ikisi hiç anlaşamadıkları için evlendikten sonra eşleri ile birlikte bir bağ kurmayı denememişlerdi bile. Selami bey içten, hayata bağlı, neşeli bir adamken, Suat bey asık suratlı, maddiyata önem veren ve gülmeyi dahi ciddiyetsizlik sayan bir adamdı. Karısı Merve hanım da Suat bey kadar anlaşılması zor biriydi. Bu nedenle Çiğdem hanım da onunla sıkı bağlar kurmamıştı, kendi akrabalarından bile uzak durduğu için Selami bey de zaten onu bir bağ kurmaya zorlamıyordu. Bir tek Suat bey ve Merve hanımın bir oğulları olduğundan evlerine gitmişlerdi.
Çiğdem hanım ve Selami beyin evlilikleri sekizinci yılına gelmiş olmasına rağmen henüz bir çocukları yoktu. Olmadığından değildi, bu yoğun hayatın içinde, kariyerleri bütün zamanlarını ve eforlarını ele geçirmişken bir bebeğe bakabileceklerini sanmıyorlardı. Aslında bunca çalışmanın tek nedeni gelecekte olacak bebeklerine iyi bir yaşam sağlamak içindi. Bir süre sonra iyi bir yaşam sağlamak için uğraşıp durdukları bebeklerine sahip olmadıkları sürece bu yaptıklarının bir anlamı olmadığını sonucuna vardılar. Bu işe devam ettikleri sürece de kendilerinin bile harcamaya vakitleri olmayan paraları çalıştıkları bankanın hesabında birikip duracak ve onlarında çocuk sahibi olma yaşları iyice gelip geçiverecekti.
Evliliklerinden de bu şekilde verim alamadıkları için ikisi de mutsuzdu. Birbirlerini hâlâ ilk gün ki gibi seviyor olsalar da, yaşanamayan duygular, umutsuzluk ve strese dönüşüp onlara zarar veriyordu. Paraları ve aşkları vardı ancak huzurları ve bir bebekleri yoktu
Sonunda Selami bey bir gün televizyon izlerken gördüğü bir çiftlik hayatından etkilenip, karısına her şeyi bırakıp bir çiftlik satın almayı önerdi. Emeklilikleri için kurdukları bir hayaldi bu aslında ama mevcut hayatları onlara maddi anlamda olsa da manevi olarak sağlıklı bir emeklilik sunamayacağı için bu hayali ertelemenin bir anlamı yoktu. Çiğdem hanım başta biraz tereddüt etti. Çocukları ve emeklilikleri için biriktirdikleri paralarını bir çiftliğe mi bağlayacaklardı. Selami bey zaten bir çocuğu büyütmek için bir çiftlikten daha güzel bir yer olamayacağı konusunda onu ikna etti. Ayrıca emekliliklerinde alacakları çiftliği şimdiden yaşamak için alacaklardı. Bir kaç ay her akşam olurdu, olmazdı diye sohbet ederlerken aslında ikisi de çoktan heyecanlanmaya başlamışlardı. Bankacı oldukları için detaylı düşünmeye alışan çift uzunca bir süre de verdikleri paraya değecek ve hayallerini karşılayacak bir çiftlik aramayla oyalandı. Böylece Selami beyin fikri ortaya atışından neredeyse bir buçuk yıl sonra ancak bir çiftlik satın alabildiler.
Elbette ikisi de hayatları boyunca, ne çiftlik işleri yapmış ne de çiftlikte yaşamın nasıl olacağına dair bir fikir sahibi olmuşlardı. Bu nedenle satın aldıkları çiftlikte neler yapabileceklerini öğrenmek için kurslara yazıldılar ve çiftçi belgesi almak için girişimlerde bulundular. Satın aldıkları çiftlik öyle büyük bir yer olmasa da kendi hayvanları ve kendileri için ekecekleri tarım ürünleri için yeterliydi. Onlardan önceki sahibi de aynı hayallerle burayı satın almış, sonra uygun bir zamanda gelip yerleşmek için çiftliği bekleterek oyalanmış ve sadece hafta sonu piknik yapmaya gelebilmiş. Sonunda bu yaşamın ona göre olmadığına karar kılıp şehirde yaşama düşüncesi ile çiftliğini satışa çıkarmıştı. Yani çiftlik uzun süredir çiftlik olarak varlığını sürdüremiyor, sadece boş bir şekilde bekliyordu. İçindeki yaşam alanlarının ve hayvanların barınacakları yerlerin bakıma ihtiyacı vardı. Çiğdem hanım ve Selami bey kendilerini geliştirme çabası içine girdiklerinde bu işlerin yapılması için çiftliğe bir aileyi işe aldılar. Ahmet bey daha önce bir çiftlikte çalışmıştı, karısı Neriman hanım da çok becerikli bir hanımdı. Ev işlerinde de Çiğdem hanıma yardım edecekti. Serap adında iki yaşında bir kızları vardı. Çiftlikle onların yaşayabilmelerine uygun binalardan birine yerleşeceklerdi. Bu binalar zaten çiftlik çalışanları için yapılmıştı. Şimdilik Ahmet beyin kontrol ve bilgisi ile bakım işleri yapılacak sonra oturup ekilecekler, alınacak hayvanlara karar vereceklerdi.
Çiğdem hanım ve Selami bey şehirdeki evlerini boşaltıp buradaki eve yerleşmişlerdi. Yerleşmeden önce evin bakımını yaptırmışlardı elbette. Sabahın erken saatinde trafiğe girmek, gürültü ve akşama kadar elektronik cihazlar ve paranın yakınında çalıştıktan sonra ilk hafta çiftlik onlara tuhaf geldi, ilk aşamada çiftlik ile ilgili işleri olmadığından da kendilerini biraz boşlukta hissettiler sonra buldukları kurslar ve Ahmet bey ve ailesinin gelmesi ile bu hayatın onları heyecanlandırdığını keşfedip daha bir sahiplendiler. Her şeyin planlanıp, hayata geçirilmesi neredeyse sekiz ay sürdü. Sekizinci ayın sonunda artık gerçekten bir çiftlik hayatları vardı. Ahmet beyden hayvanlara ve ekinlere nasıl bakacakları konusunda büyük destek alıyorlardı. Ahmet bey köyde büyümüştü. Sonrasında da böyle bir çiftlikte çalıştığı için neyin nasıl yapılacağını, bütçelendirileceğini biliyordu. Selami bey ona güvenmişti. Çiğdem hanım da Neriman hanımla iyi anlaşıyordu. Serap’ta bu arada üç yaşına basmıştı. Çiğdem hanım Neriman hanımın kızı ile ilgilenmesini izliyor, kendi çocukları olduğunda neler yapacaklarını planlıyordu. Çiftliğin oturması için bir yıl daha çocuk yapmama kararı aldılar. Onlar da her şeye alışıp, çiftlik tam olarak yoluna girdikten sonra bir bebek sahibi olacaklardı. Ahmet bey ile Neriman hanım onların her şeyi planlayarak yaşama arzularını anlamakta zorluk çekseler de elbette ancak kendi aralarında konuşuyorlardı. Her ikisi de hayatı sıkı sıkı planlayıp kontrol etmeye çalışıyor, akışa kendilerini bırakamıyorlardı. Çalıştıkları sektör ve elbette karakterleri onları bu konuda iyice katılaştırmıştı. Ancak çiftlikte işler onların bekledikleri gibi yürümüyordu, yürümezdi de, bir anda ilaçlama yapmaları gerekiyor, hayvanlar hastalanıyor, planlar erteleniyor ya da şekil değiştirmek zorunda kalıyordu. Karı koca hemen oturup kendilerince bir kriz planı çıkarıyor sonra hayatın yine bu plana göre akmasını bekliyorlardı. Neyse ki başladıkları iş yarım bırakıp, çabucak vazgeçen insanlar değillerdi. Ahmet bey bir kaç yıl sonra onların da buradaki akışa ayak uyduracaklarına inanıyordu. Bir çiftliği banka gibi yönetemeyeceklerini elbet sonunda anlayacaklardı.
(devam edecek)
Uzun soluklu bir hikaye olacak gibi, yüreğinize ve kaleminize sağlık…😊
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler ❤
BeğenBeğen
Her zamanki gibi bir solukta okuyacağım bir hikaye olacak. Kaleminize sağlık…💞
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler Alev hanım 🌷
BeğenLiked by 1 kişi