Pazar sabahı erkenden uyandılar. Yaren o kadar heyecanlıydı ki kafasının içinde günü dakikası dakikasına hesaplıyordu.
“Erken kalkıp kahvaltımızı erken edelim ki, güzel yeşilliğe çayımız, böreğimizle gittiğimizde karnımız tok olmasın!”
“Olsun kızım ne olacak çayı içer, böreği de gelince yeriz!”
“Ya anne öyle piknik olur mu?”
“Nasıl olur piknik?” diye güldü Zeliha.
“Götürdüklerimizi orada yiyip içince oluyor işte!”
İkisi birden gülmeye başladılar bu sefer, “Bundan sonra hep gülmeni istiyorum!” dedi Yaren içinden annesinin gülen yüzüne bakınca. Yüzüne yerleşen çizgiler derinleşiyordu gülerken. Derinleşiyordu ama onu daha da güzelleştiriyordu sanki. Yemenisinin sağından solundan fırlayan saçları da sallanıyordu. Saçlarını hep örerdi Zeliha, Yaren kısa kestir ne olacak örtüyorsun nasılsa dese de, kıyamıyordu belki de. Yaren’in bilmediği Haydar’ın sevmesiydi Zeliha’nın uzun saçlarını. Öyle değilmiş gibi görünse de saçları Haydar’ı yeniden görme umudunun bir parçasıydı içinde.
Erkenden kalkıp neşe ile kahvaltılarını yaptılar, evi toparlayıp birer kahve içtiler.
“Ne zaman çıkacağız?” dedi Zeliha da heyecana kapılmıştı kızı gibi. Hayatlarında ilk defa böyle bir şey yapacaklardı. İkisinin hayatında hep koşturma ve stres olmuştu bu zamana kadar. O pasajda çalışırken kızlar anlatırlardı her hafta sonu aileleri ile dere kenarlarına pikniklere gittiklerini. Yüzleri güneşten yanmış geldiklerinde anlardı Zeliha hafta sonu pikniği olduğunu. Nasıl top oynayıp, mangal yaptıklarını, aileleri ile nasıl güzel vakit geçirdiklerinden bahsederlerdi. Zavallı Zeliha’yı değil pikniğe parka götüren olmamıştı hayatı boyunca. Şimdi boyu kadar olan kızı annesi için yapıyordu işte bunları. Allah izin verir yarın bir gün arabada alabilirlerse o zaman o dere kenarlarına da giderlerdi.
“Saat üç buçuk gibi çıkalım!” dedi Yaren ciddi bir sesle.
“Niye o kadar bekliyoruz ki iki de gidelim çok oturalım!”
“Olur!” dedi Yaren saf saf, sanki Haydar gelmeden önce orada oturmak yasakmış gibi niye saati illa ona göre ayarlıyordu ki. Annesi ile otururlardı onlar önce, sonra Haydar gelince etrafı gezer onları baş başa bırakırdı Yaren.
“Geç mutfağa da böreği, keki yapalım o zaman, anca pişer!” dedi Zeliha neşeyle, ana kız kalkıp mutfağa gittiler yeniden. Bu defa ki yufkalar Haydar’ın değildi ama inşallah beraber yiyeceklerdi. Zeliha, Yaren’in, Yaren’de annesinin heyecanına bakıp mutlu oluyorlardı. Kapıdan çıkana kadar içini de çocukça bir neşe sarmıştı çoktan. Annesinin dizleri ağrıdığı için otobüsle gittiler parka kadar, sırt çantasına koydukları kilimi serip bir ağacın altına oturdular. Etraf koşturan çocuklar, neşeyle sohbet edip getirdiklerini yiyip içen insanlarla doluydu. Şehrin içine sıkışıp kalmış ağaçlıklı bir alandı burası. Bir kısmını çimen ekmişler, bir kısmını toprak üzerine tahta masalar koymuşlardı. Bir de yürüyüş yolu vardı. Kimi hızlı hızlı koşup, yürürken kimi de koşu yolunda olduğunu unutmuş sallana sallana yürüyüp, yanındaki ile sohbet ediyordu.
“Bak Yaren köpekleri gördün mü?” dedi Zeliha neşeyle. İki küçük beyaz köpek hoplaya zıplaya oynuyorlardı çimenlerin üzerinde. Hemen yakınlarında küçük bir oğlan çocuğuna kısa ipli uçurtmasını nasıl yukarıda tutacağını gösteriyordu babası.
“Çok güzelmiş ya burası!” dedi Yaren de derin bir nefes alarak, “Neden daha önce gelmedik ki?”
“Geliriz bundan sonra niye üzülüyorsun?” dedi Zeliha etrafı hayran hayran seyrederek, “Doldur bir çay haydi içelim!” dedi kızına.
Yaren hemen kilimin üzerine bıraktığı torbadan termos ile bardakları çıkardı. Kırılmasınlar diye hepsini kurulama bezlerine sarmışlardı tek tek. Dumanı tüten bardağı uzattı annesine. Zeliha hâlâ köpekleri izliyordu. Plastik çok renkli bir top yuvarlandı geldi önlerine. Yaren hemen kalkıp topu yakaladı, oynayanlara doğru fırlattı.
“Sen de gel arkadaşlarınla buraya, vallahi herkes çocuk olmuş gibi”
“Yeniden çocuk olmak ister miydin?” diye sordu Yaren.
“Bilmem, ister miydim?” dedi Zeliha hüzünlü bir sesle çevresine bakmaya devam ederken, “Her şey aynı olacaksa istemezdin herhalde, ne yapayım? Ama bak şu çocukları gördün mü? Onlar gibi mutlu ailelerin çocukları olmayı isterdim elbet!”
Yaren’in gözleri doldu ama annesinin neşesini kaçırmamak için kastı kendini, gözyaşlarına hakim oldu. Hemen gidip sokuldu Zeliha’nın yanına onunla köpekleri ve oynayan çocukları izlemeye başladı.
Haydar’da o gün erkenden uyanmış duş almış, tıraş olmuştu. Biraz parfüm sıkım sonra çok oldu diye düşünüp birazını silmeye çalışmıştı. Kahvaltı niyetine bir şeyler atıştırmış, vakit geçsin diye biraz televizyon izlemişti. Aslında bütün gece Zeliha ile karşılaşmalarını ne konuşacaklarını hayal etmişti ama onu görünce takılıp kalmamak için gidene kadar aklından çıkarmaya karar verdi. Sonunda o da evde fazla oyalanamadığı için ağır ağır yürüyerek vaktinden önce parka gitti. Yaren ve annesi birbirlerine sokulmuş otururlarken o da parka yeni varmıştı. Daha parkın kapısından girer girmez gördü onları ve kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Saatine baktı daha buluşmaya bir saat vardı. Bir saat vardı ama zaten Zeliha bilmiyordu ki geleceğini, madem onlar da gelmişti beklemeye ne gerek vardı ki diye yürümeye başladı. Aslında bir çiçek alıp gelmek istemişti ama sonra Zeliha’nın bunu çok aptalca bulacağını düşünüp vazgeçti. O da kendini çirkinleşmiş ve yaşlanmış buluyordu artık. Saçlarında pek beyaz yoktu ama arkalardan açılmaya başlamıştı. Öndeki saçlarını uzatıp açık olan yerin üzerine doğru tarayıp kapatıyordu. Zaten çalışırken de bone kullandıklarından kimse görmüyordu ama şimdi Zeliha’nın ondan etkilenmesini istiyordu. Tıpkı o gençlik yıllarında gibi hissediyordu yeniden. Pasajdan çıkınca gizlice buluştukları zamanda çok heyecanlanır, onun yanından hiç ayrılmak istemezdi. Zeliha ise hep tedirgin bir serçe gibi sağına soluna bakar, kalbi küt küt atardı. Şimdi kızının yanında çimenlerin üzerinde gülümseyerek bakıyordu ileriye doğru. Haydar kendi geleceklerini baktığını düşündü böyle güler yüzle. Gelip yanlarında dikiliyor olmasına rağmen ikisi de onu fark etmemişti. Zeliha’nın çayı bitip gözü termosa kayınca fark etti gölgesini. Başını kaldırıp onu görünce gözlerindeki aydınlığı gördü Haydar, gülümsediğini de görünce içi rahatladı.
“Merhaba, Ne tesadüf değil mi yine?” dedi rol yaptığını belli etmemeye çalışarak.
Yaren’de onun dörtte geleceğini sandığı için sahiden şaşırmıştı.
“Merhaba” dedi Zeliha, hemen uzattığı ayaklarını toparlayıp, yemenisini düzeltti.
“Ne güzel yapmışsınız anne kız, ben de evde sıkıldım bir dolaşayım istedim”
“Ne güzel yapmışsınız” dedi Yaren’de, “Buyurun bir çay için bizimle!”
“Zeliha için bir sorun olmazsa!” dedi Haydar mahcup bir delikanlı edasıyla.
Zeliha elinde olmadan yine sağı solu kontrol etti, “Olur tabi!” dedi sonra.
(devam edecek)
Çok keyifle okuyorum. 3-4 biriktirince çok daha keyifli oluyor. 🌸
BeğenLiked by 1 kişi