Yaren ikinci sınava daha bir özgüvenle girdi.
“Başaracağım!” dedi kendinden emin bir şekilde annesini okulun önünde bırakıp içeri girerken.
“Allahın izniyle!” diye mırıldandı Zeliha.
Haydar’ı gördükleri o günden beri hiç bahsetmemişlerdi ikisi de. Aslında Yaren annesi bahsetsin diye beklemişti ama Zeliha konuya hiç değinmediği gibi sanki içine kapanmıştı biraz.
Elinde değildi, yanıyordu geçen yıllara, şehre ilk geldiğinde karşısına çıkıverseydi Haydar, Yaren daha küçükken bir şey değişir miydi acaba? Hayriye teyze çıkmıştı ama en hayırlısı o olduğu için mutlaka. Zaten geldiğinde görse Haydar onu tanır mıydı ki? Aklı neredeyse başından gitmiş gibiydi. Ölümün kıyısına kadar gelmişken onun gözü Haydar görür müydü, orası da meçhuldü zaten. Kızının arkasından dua etti uzun uzun. Yaren’in sınavdan sonra Haydar’ın yufkacısına uğrayıp tanışmalarını sürdürmeyi düşündüğünü bilmiyordu tabi. Yaren sınavdan önce annesinin de kendisinin de kafasını karıştırmak istememiş, bir yandan da annesinin Haydar’ı yeniden görme fikrini kafasında oturtmasını istemişti. Söylememişti ama liseye başladığı sene o da birine aşık olmuştu. Mustafa’ydı çocuğun adı. Tabi annesinin ki gibi karşılıklı değildi Yaren’in aşkı. Yine de rüyalarına kadar girmişti Mustafa. Sonra yan sınıftan bir kızla çıkmaya başladıklarını duyunca canı yanmış, kızmıştı Mustafa’ya. Oysa haberi bile olmayan çocuğun ne suçu vardı ki. Onun suçu yoktu ama annesi ile Haydar’ı ayıranların kesin suçu büyüktü. Birbirini seven iki insanı ayırmak ikisinin de mutluluğuna mani olmak dünyanın en büyük suçu olmalıydı belki de. Mutsuz olacaklarını bile bile onları başka yollara sürüklemek bunun vebalini taşımak cesaret işi olmalıydı. Tabi annesi Haydar ile evlense Yaren doğar mıydı? Doğsa mutlu bir aile olurlar mıydı orayı da Allah’tan başkası bilemezdi ama en azından hayatlarında olmadıkları bir mutluluğa sahip olurlardı bir süre, belki de bir ömür. Sonuçta mutluluğun süresine göre verilmezdi ki böyle kararlar. Hele ki şimdiki zaman gibi mutluluğun neredeyse bir efsaneye dönüştüğü günlerde olabilecek en ufak bir mutluluğun önüne geçmek tam bir zalimlikti. İkisinin de ailesinin yapamadığını yapıp, Haydar ile annesini bir araya getirmek istiyordu yeniden. İkisinin de birbirinin içinde kaldığı gün gibi aşikârdı o kısacık görüşmelerinden. Olurdu, olmazdı, orası değildi Yaren’in düşündüğü önemli olan bu şansı birilerinin onlara yeniden vermesiydi. Annesinin kızından, çevreden çekineceğini biliyordu Yaren. Artık kendini güzel bulmadığını, Haydar’ın artık onu bu haliyle istemeyeceği gibi bir çok kaygısı da vardı. Belki haklıydı da o yüzden gidip Haydar önce kendi tartmak istiyordu. Eğer annesiyle ikinci bir şansa hazır ve hak eder olduğunu düşünürse onları karşı karşıya getirecek sonrasına karışmayacaktı. Sınavdan sonra ağabeyleri de gelecekti söz verdikleri gibi. Bu sınavı inandığı şekilde sonuçlandırabilirse hayatının en güzel yazını yaşayacağına inanarak girdi okuldan içeri. Yürekleri stresle çarpan yüzlerde çocuğun içinden, içi sımsıcacık hayallerle dolu olarak cevapladı tüm soruları. Yine girdiği gibi kendinden emin bir şekilde çıktı sınıftan ve hemen annesinin yanına gitti. Zeliha içi titreyerek bekliyordu yavrusunu. Bu defa onun yürüyüşünden bile anladı her şeyin yolunda olduğunu. Dudakları kıvrıldı farkında olmadan gülümsedi kızına. Yaren’de ona gülümsedi. İkisinin birden hayata güvenle gülümsedikleri nadir anlardan biriydi bu an ve sonrasında güzellikleri de peşinden sürükleyecekti.
“Çok şükür!” dedi Zeliha ona sarılarak, “Ne zamana söyleyecekler sonuçları?”
“Daha var bir ay kadar!”
“Oh dinlen şimdi bolca, sınıf arkadaşlarınla buluşacaktınız onlarla gez dolaş kafan rahatlasın!”
“Evet sınav sonuçları açıklanmadan önce buluşup vakit geçireceğiz bir kaç defa”
Böylece ikisinin üzerinden de kocaman bir yük kalkmış oldu. Yaren ağabeylerine de sınavının iyi geçtiğini yazınca hepsi umutla sonucu beklemeye başladılar. Çocukların gelişi sınav sonuçlarının açıklanmasından sonrayı bulacak gibiydi zaten. Geldiklerinden hep birlikte kutlarız diye anlaştılar. Yaren arkadaşları ile sahiden buluşmaya gidecekti ama annesine söylediği gibi bir kaç kez değil, bir kez. Haydar’ın yufkacısına uğrayabilmek için öyle söylemişti.
Sınavdan bir kaç gün sonra Zeliha işe gittikten sonra hazırlanıp çıktı evden. Haydar yakında oturduğunu söylemiş olsa da bir otobüs mesafesi vardı araları. Heyecanla otobüse binip onunla ne konuşacağını planlamaya başladı. Yakındaki durakta inip biraz yürüdükten sonra yufkacıyı gördü. İçeride bir iki kişi vardı. Taze hamurun kokusu dışarı kadar taşmıştı. Ağır adımlarla dükkanın kapısının önüne kadar geldi. Haydar yufkaları paketlerken başını kaldırıp Yaren’i gördü. Onu hemen tanıdığı bakışlarından belliydi. Müşteriler gidince gülümseyerek içeri davet etti, “Hoş geldin kızım!”
“Hoş bulduk!” dedi Yaren mahcup bir edayla, aslında düşünüp durmuş olsa da buraya kadar gelip tam olarak ne söyleyeceğini o da bilmiyordu hâlâ.
“Annen iyi mi?” diye sordu Haydar.
“İyi çok şükür!”
“Sen nasılsın?”
“Ben de iyiyim”
Haydar’da hem şaşırmış, hem mutlu olmuştu ama ne söyleyeceğini bilemiyordu, “Yufka mı alacaktın?” dedi sessizliği bozmak için.
“Şey evet alayım” dedi Yaren de.
“Bir kilo mu vereyim?”
“Olur!”
“Okuyor musun sen?”
“Üniversite sınavına girdim yeni”
“Sahi mi ne güzel! Ne olmak istiyorsun!”
“Yazılım yapacağım ben, meslek lisesini bitirdim”
“Aferin akıllı bir kızsın belli ki! Annen de çok akıllıydı senin yaşında. Tekstil atölyesinde çalışırdı.”
“Evet ama artık temizlik işlerine gidiyor, atölye işlerinde maaş vermiyorlar fazla.”
“Şey, ne zamandır annenle ikinizsiniz?”
“Ben doğduğumdan beri denebilir.”
“Sahi mi üzüldüm” dedi Haydar, “Annen evleneceğini söylediğinde mutlu olacağını düşünmüştüm ben”
“Annem sizin aileniz yüzünden evlenmiş babamla!” dedi Yaren kendini tutamayıp.
Haydar başını kaldırıp ona baktı şaşkın şaşkın. Tam o sırada içeri müşteri girince konuşmaya devam edemeyip beklediler.
Müşteri çıkınca, “Annen sahiden her şeyi anlattı mı sana?” dedi Haydar merakla.
“Evet anlattı. Sizin anneniz hastaneye yatmış, ağabeyiniz anneme hakaret edip istemediğinizi söylemiş. O da dedemin bulduğu adamla evlenmeyi kabul etmiş ama adam ne yazık ki beş para etmezin tekiymiş.”
“Baban mı demek istiyorsun!”
“Baba demezdim ben ona!”
“Sanırım bana kızgınsın yaşadıkların yüzünden!”
“Kime kızgın olmam gerektiğini bilmiyorum ama annem çok kötü şeyler yaşadı bunca yıl, size olmasa da ailenize kızgın olabilirim, evet!”
Haydar hüzünle baktı Yaren’in öfkeli yüzüne.
“Çok özür dilerim ben sanırım ileri gittim, aslında amacım gelip sizi azarlamak değildi!” dedi Yaren, birden kendini kontrol edememişti.
“Merak ettiğin buysa anneni hiç unutmadım, onunla olmama izin vermedikleri için uzun süre çok acı çektim. Annem hastalanınca isyan edemedim babama, ölürse benden olurdu o zaman. Sonraları dayanamadım önce yanlarından ayrıldım, sonra da aile işimizden. Anneni çok aradım. Oturdukları eve bile gittim ama evi kapatıp gitmişlerdi. Eğer onu bulmuş olsaydım bir çare bulurduk belki.”
“Annem de sizi hiç unutmamış ama şimdi bunca şeyden sonra artık her şey için geç olduğunu düşünüyor!”
“Geç mi? Keşke beni istediğini bilsem sahiden?”
“Ne yapardınız o zaman?”
“Kendimi affettirmek için ne isterse onu yapardım kızım inan bana!”
(devam edecek)
Umarım bir aksilik yaşanmaz. 😉
BeğenLiked by 1 kişi
❤
BeğenLiked by 1 kişi