Yaren üniversiteyi burslu okumak ve aynı zamanda çalışıp annesine destek olmak için elde etmeyi umduğu bu şansa sımsıkı tutunmuş, bir süredir sınava girmeme kararı yüzünden çözmeyi bıraktığı testlere yeniden asılmıştı. Onun diğer arkadaşları gibi dershaneye gitme şansı yoktu. Zeliha kızını geçindirme derdine düştüğü için çevreden duyduğu, üç harfli sınav adları, dershane sözlerini dikkate alacak durumda değildi. Yaren’de annesi üzülmesin diye bütün arkadaşlarının dershane ve özel hocalardan ders aldıklarından bahsetmiyordu. Ancak diğerlerinde olmayan başka bir şeye sahipti o, üç harika ağabeye. İnsanın ağabeylik veya ablalık yapması için aynı karında yatması gerekmiyordu demek ki. Annesinin ağabeylerini dinledikten sonra Doğukan ve diğerlerinin bu korumacı ve destekleyici tutumları içinin ısınmasına neden oluyordu Yaren’in. Testlerde çözemediği konular olduğunda da onlara gönderiyordu. Hepsinin diğerlerinden daha iyi olduğu bir kaç ders vardı. Ellerinden geldiğince Yaren’in sorularını yanıtsız bırakmıyorlardı. Yaren hepsine teker teker teşekkür ediyor, onları utandırmayıp, onlar gibi başarılı olacağına sözler veriyordu bir yandan.
“Zeliha abla ailemizin yanından kopup geldiğimiz, bir yandan özgürlük heyecan verici olsa da, bir aile ile yaşamanın verdiği o güven duygusunu verdi bize Yaren.” diye yazmıştı Mert ağabeyi bir keresinde, “Annen olmasa, o güzelim anne yemekleri olmasa bizim zihnimiz çalışır mıydı? Bak onun yemekleri ile sen de bize benzedin”
Doğukan’da Zeliha ablasının onların nazı ile nasıl oynadığını, çocukların canı ne çekerse onu pişirmek için uğraştığını. İnternetten bulup eline tutuşturdukları tariflerle nasıl uğraşıp durduğunu, bütün ütülerini, çamaşırlarını, bir gündelikçinin üzerine vazife olmayan her işlerini canla başla yaptığını anlatıyordu Yaren teşekkür ettikçe.
Her insan iyilikten, iyilik dilinden anlamazdı ama bu delikanlılar rahmetli Hayriye teyzenin söylediği gibi helal süt emmiş denilen insanlardandı. Hayriye teyzenin o zamanlar neden onlarla yalnız kalmasını istemediğini ve tedirgin olduğunu daha yeni yeni anlıyordu. O zamanlar ondan dinlediği tembihlere ir anlam veremiyor, hatta sürekli söylediği için de biraz bozuluyordu. Şimdi duyduklarından, gördüklerinden aslında ne kadar şanslı olduğunu anlıyordu o da. Toplumun belirli kesiminin düştüğü hatalar, kalanını zan altında bırakıyordu daima. İnsanlar bir kez tedirgin olup, güven kaybettiler mi yeniden oluşması çok zordu. İyi insanlar içinde kötü düşünmeye başlıyorlardı ellerinde olmadan. Birinin yüzüne bakınca kafasının üzerinde iyilik yüzdesini gösteren bir tabela yoktu ki bilesiniz. Ya başınıza bir iş getirene, ya da onunla uzun ve çıkara dayalı zaman geçirdiğinizde anlıyordunuz çoğunu. Yaren’de annesi gibi fazla samimi olmuyordu bu yüzden insanlarla. Tek sohbet arkadaşı annesiydi şimdi, eskiden de Hayriye teyze ile annesinin sohbetlerini dinlerdi.
Zaten lise son sınıf dersleri ve mücadelesi uzun sohbetlere de çok fırsat tanımıyordu. Bazen kitabı defteri elinde uyuduğu için annesi gelip alıyordu, üzerini örtüp rahat yatmasını sağlamaya çalışıyordu. Biyoloji dersinde ergenlikle ile ilgili bir sürü şey öğrenmişlerdi. Kitapta yazanlara göre, ergenlik döneminde kız erkek fark etmeden insanlar farklı seviyelerde duygusal değişimler ve sorunlar yaşıyorlardı. Her biri herkeste olacak diye bir şey olmasa da ortaya çıkması en çok görülenler şöyleydi.
KORKU; Ergenler için özellikle bilinmeyen şeyler korkunun doğmasına temel nedendir. Ergenin ilgilendiği faaliyetlerin sonucunu kestirememesi de korkuya neden olabilir.
ENDİŞE; Gerçek nedenden çok, hayali nedenlerden oluşan korku tipleridir. Korkulan durumun zihinsel düzeyde prova edilerek yinelenmesi, endişenin en büyük karakteristiğidir.
Cinsel olgunlukla birlikte, endişelerin de farklılık gösterdiği dikkatimizi çeker. Orta ve lise öğrencileri özellikle çeşitli okul sorunları hakkında endişe duyarlar. Dış görünüş ve arkadaşları arasında popüler olmama, endişe yaratan diğer konulardır.
ÖFKE; Ergenlik döneminde öfkeye neden olan uyarımlar genellikle sosyal kaynaklıdır. Ergeni öfkelendiren konular şunlardır:
- Alay edildiğinde, gülünç düşürüldüğünde
- Tenkit edildiğinde, azarlandığında
- Haksız yere cezalandırıldığında
- İnsanlar ona hükmetmeye başladığında
- İşleri ters gittiğinde
- Özel eşyaları, kardeşleri ya da ana babası tarafından habersizce alındığında gençler öfkelenir.
Bazı bilgileri aklında tutmakta zorlanırsa onları annesine anlatıyor ve ikisi onlar üzerine yapabiliyorlarsa biraz sohbet ediyorlardı. Bu sohbetler Zeliha’nın da hoşuna gidiyordu.
Ergenlik konusuna çalışırken, “Anne sen de bunlar var mıydı?” diye sordu Yeren.
Zeliha kızının anlattıklarını dinledikten sonra gülümsedi, “Biliyor musun hatırlamıyorum!”
“Hatırlamıyor musun?” dedi Yaren şaşkınlıkla.
“O kadar endişe ve kaygım vardı ki yaşadıklarımdan kaynaklanan, annemi kaybetmiştim. Ailemle mutlu değildim. Senin söylediğine göre daha ne olduğunu anlayamadığım ergen yaşımda bir adama satıldım. Bütün bunların içinde kendimi dinleyip acaba ben ne hissediyorum diye kendime soracak vaktim bile olmadı. Şimdiki çocuklar belki bu yüzden daha şanslılar. Bak okulda size kendinize soracağınız soruları, kendinizi anlamak için yolları gösteriyorlar. Sen hissediyor musun peki?”
“Bazılarını hissediyorum evet ama yine de onların beni mutsuz etmesine izin vermemeye çalışıyorum.”
“Aferin benim akıllı kızıma!” dedi Zeliha sevgiyle.
“Ama bunları hisseden bir çoğunluk olduğunu bile bile, tam da bu dönemde çocukların geleceklerini belirleyecek ve büyük bir kesim için hayat memat meseli olan bir sınava girmeleri sence mantıklı mı?”
“Bu da mı kitabın konusu?” dedi Zeliha gülerek.
“Hayır bu benim ergen isyanım sanırım”
“Değil herhalde, yani bütün bunları hissediyorsa çocuklar, değil elbette. Hissettiklerinin farkında değillerse bizim çocukluğumuzdaki gibi o da kötü, başarısız olmalarının nedenini kendilerine bile açıklayamazlar o zaman. Farkında olurlarsa da bunu kullanırlar mı bilemiyorum, bunlar ben aşıyor sanırım. Ağabeylerinle konuşursun sonra.”
“Kendini en ciddiye aldığın yaşta, ergen diye sıfatlanıp, ciddiye alınmadığının vurgulanması pek sevimli olmuyor aslında” demişti Doğukan. Ergenlik yetişkinlerin gözünde desteklenmesi gereken bir dönemden çok kontrol edilmemiz gerektiklerini düşündükleri bir dönem sanırım. Şimdiye geriye bakıp düşündüğümde haksız bulmuyorum onları ama belki de bize bunun kontrol altında tutma dönemi olduğunu bu kadar hissettirmeden davransalar farklı olabilir. Ancak sınavların hep de o döneme gelmesi konusuna sana katılıyorum. Bunu kesinlikle yeniden değerlendirmeliler!”
Ağabeyleri ve annesinin sohbetleri, destekleri ile nihayet gireceği ilk sınav günü gelip çattı Yaren’in. Zeliha kızından bile heyecanlıydı ama ona belli etmemeye çalışıyordu. Yaren onun sürekli soru sorması ve her şey yolunda gibi davranmaya çalıma çabasını görebiliyordu. O da çok heyecanlıydı. Eğer istediği bölümü kazanamazsa ağabeylerinin onun için ön başvuruyu yaptığı burs imkanını kullanamayacaktı. Bunların hepsi önündeki sınavlara bağlıydı. Sınavda kontrol edemediği bir heyecan ya da panik yaşarsa koca bir senesi boşa gidecekti. Bunu düşünmek bile üzerinde büyük bir baskı yaratıyor, zihnindeki her şey silinip gitmiş gibi hissediyordu. Daha önce de okul sınavına girmişti meslek lisesinde okumak için ama bu sınav başkaydı. Hayatının bundan sonrasını belirleyecek, deyim yerindeyse kaderini tayin edecekti. Elbette bir yıl daha şansı olacaktı başaramazsa ama daha yüksek sayıda rakip, bir kez yaşanmış hayal kırıklığı ve tabi annesine bir yıl daha destek olmamak olacaktı bunun sonunda.
Zeliha pazar günleri çalışmadığı için onunla gelecekti. Bir gece önce ikisi uzun uzun sohbet etmişlerdi. Yaren her gece annesinin kızarmış dizlerine ve kurumuş ellerine kremler sürüyordu. Her seferinde de çok başarılı olup onu rahat ettireceğine söz vererek yapıyordu bunu. İşte bu sınav o sözleri tutmak için aşması gereken ilk barajdı.
(devam edecek)
soluksuz okuyor yarını iple çekiyorum teşekkürlr
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler ❤
BeğenBeğen