Zeliha yemek yapmak için gittiği gün söz verdiği için Yaren’i yeniden yanında götürdü. Neyse ki onun da okulu haftaya açıldığı için Zeliha ısrar edemeyeceğini biliyordu. Diğerleri bu kez oyuna dalarken Doğukan yine Yaren ile ilgilendi.
“Biliyor musun Zeliha abla, Yaren çok akıllı bir kız!” dedi Zeliha işini bitirip kızı ile çıkarken.
“Sağol, Doğukan!”
“Benim de kız kardeşim var, Yaren gelince onu hatırlıyorum.”
“Özledin galiba evini şimdiden?” dedi Zeliha gülümseyerek.
“Sen mutfakta yemek yaparken annemi düşündüm sahiden, Yaren’le oynarken de kız kardeşim geldi aklıma” dedi Doğukan mahcup bir şekilde.
“Haydi afiyetle yiyin o zaman!” dedi Zeliha kızının elini tuttu ayrıldı evden.
“Ben de bilgisayar okuyacağım” dedi Yaren.
“İnşallah güzel kızım!” dedi Zeliha.
Bu gençler gibi üniversiteye kadar okuduğunu görmeyi çok isterdi kızını. Kendi gibi olacak diye ödü kopuyordu şimdiden.
Yaren’in de okulu açılınca bir kaç hafta annesi ile gidemediği için çok üzüldü önceleri, sonra kendi derslerine odaklandı. Ağabeyleri gibi başarılı olabilmek için önce iyi bir öğrenci olması gerekiyordu. Hayriye teyze de çocuk annesiyle oğlanların olduğu eve gidemiyor diye sevinmişti. Çocuktu Yaren, öbürleri de çocuktu, cahildiler Allah korusun!
Bir kaç ay sonra Hayriye teyze evde kimse yokken düştü. Yaren okuldan gelip Hayriye teyzeyi yerde görünce bağırarak sokağa fırlamış, komşular gelip, hemen ambulans çağırmışlardı.
“Tansiyonu yükselmiş!” demişti doktor.
Zeliha ile aynı anda eve döndüler. Zeliha başlarına geleni duyunca telaşlandı, “İlaçlarını içmiyor musun Hayriye teyze yoksa?”
“İçmez olur muyum kızım! İçiyorum ama dünyaya kazık çakmaya gelmedik, elbet göçüp gideceğiz bir vesileyle!””
“Allah korusun!” dedi Zeliha.
Neyse ki Hayriye teyzenin durumu kötüye gitmeden düzeldi. Zeliha’nın endişeleri de böylece dağıldı. Diğer yanda taze üniversitelilerin sınavları başlayınca, ders çalışma gerekçesi ile temizlik günü cumartesiye almak istediler. En çok Yaren sevindi bu işe çünkü böylelikle yeniden bilgisayar oynama fırsatı olacaktı. Zeliha çocuklardan izin alıp, Yaren’i yine yanında götürdü. Artık dersleri başlayan çocuklar kendi öğrendiklerinden de Yaren’e anlatmaya başladılar. Yaren başlarda pek bir şey anlamadan ilgiyle dinliyordu ama bir kaç ay sonra fark ettiler ki sahiden öğreniyor. Zeliha da Hayriye teyze gibi konudan hiç anlamadığı için gençler Yaren’in ne kadar hızlı öğrendiğini söyledikçe gurur duyuyordu sadece. Daha sadece ilkokul ikiye gidiyordu.
Yaren ortaokula başladığında Hayriye teyzenin sağlığı iyice bozulmaya başlamıştı. Zeliha onu evde tek başına fazla bırakmak istemiyordu ama işleri de bırakma şansı yoktu. Yaren büyüdükçe eğitim masrafları da artıyordu. Kendisi de artık fazla zamanı kalmadığını anlayan Hayriye hanım bir akşam ikisini de karşısına alıp konuşmaya başladı.
“Bakın bana bir şey olursa, siz bu evin kirasını karşılayamazsınız. Amcanın maaşını da size vermezler”
“Allah korusun Hayriye teyze!” dedi Zeliha gözleri dolarak, “Allah seni başımızdan eksik etmesin!”
“Kızım daha yaşarsam zaten size ancak yük okurum. Hem çalışıp hem bana bakamazsın sen. Allah her şeyin hayırlısını verir. Giderken gözüm arkada kalsın istemiyorum ben de. Bir ahbabım var eskilerden. Siz hiç tanımadınız onu çünkü, belden aşağısı felç oldu önce evinden çıkamaz oldu. Ben arada bir uğrardım eskiden ama şimdi ancak telefonlaşabiliyoruz. Onun da yanında çalışan kadın ülkesine dönüyormuş. Güvenilir birini bulmak çok zor. Ben de seni önerdim Zeliha!”
“Hayriye teyze ben seni bırakmam!”
“Kızım beni bırakmayacaksın şimdi, ben sağ olduğum sürece arada sırada gideceksin ki birbirinize alışın. Kızı bir kadın daha bulmuş zaten ama bu yabancılar gidip geri gelmiyorlar işte. Bana bir şey olunca, sen bu evi kapatacaksın, Yaren’i de alıp oraya gideceksin tamam mı?”
Zeliha itiraz edecek oldu yine ama Hayriye hanım kızınca üzgün bir şekilde kabul etti. Konuşmaları dinleyen Yaren’de çok üzülmüştü. Odalarına gidince “Hayriye teyze ölecek mi?” diye sordu korkuyla.
“Herkes bir gün ölür tatlım. İnsanlar da hayvanlar da.”
“Bunu biliyorum ama sanki yapacak bir şeyler olmalı gibi düşünüyorum elimde olmadan!”
“Güzel yürekli kızım benim.” diyerek sarılıp öptü Yareni annesi. İkisi birbirlerine sarılıp uyudular.
Hayriye teyze beş ay sonra hayata gözlerini yumduğunda, ikisi ağlayarak evi toparladılar ve Hayriye teyzenin isteği üzerine ihtiyacı olanlara verilmek üzere belediye ekiplerine teslim ettiler. Zeliha haftanın iki günü Suna hanıma gitmeye başladığı için, kızını da alıp onun yanına yerleşti. Her şey istedikleri gibi akmıştı bir süre ama şimdi Hayriye teyzenin gidişi ile Zeliha kolu kanadı kırılmış gibi hissediyordu. Suna hanım fazla konuşan biri değildi. Cumartesi günleri kızı yanına geldiği için Zeliha yine çocukların evine gidiyordu. Giderken Yaren’i götürmeye de devam ediyordu. Artık hem temizlik, hem yemeği o güne almışlardı. Çocuklar okulları uzadığı için bir yıl daha kalacaklardı. Zaten askere gitmek istemedikleri için okulun uzamasının işlerine geldiğini söylüyorlardı. Hepsi artık Yaren’i kardeşleri gibi görmeye başlamışlardı. Mert’e babası yeni bir bilgisayar alınca, ailesinden izin alıp kendininkini Yaren’e hediye etti. Yaren sabaha kadar uyuyamadı heyecandan. Artık bir bilgisayarı vardı. Annesi Suna hanım ile ilgilenirken o da derslerini bitirip hemen bilgisayarında ağabeylerinden öğrendiklerini geliştirmeye çalışıyordu. Henüz küçük bir ortaokul öğrencisi ama temel düzeyde yazılım yapmayı biliyordu. Zeliha onun ne yaptığını anlamasa da gözlerindeki ışıktan yaptığı şeyi ne kadar sevdiği ve istediğini anlayabiliyordu.
Çocuklar diplomalarını aldıktan sonra artık ablaları gibi sevdikleri Zeliha ve kardeşleri gibi sevdikleri Yaren ile vedalaştılar ve eşyalarından bazılarını onlara bırakmak istediklerini söylediler. Zeliha bunu kabul edemeyeceğini kendi evleri bile olmadığını söylese de çocuklar ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı. Suna hanımın onlara verdiği odanın bir kenarına onlardan kalan eşyaları koydular. Bir gün kendi evleri olduğundan hepsini kullanacaklardı. Doğukan Yaren’e bir mail adresi ve telefon numarası bırakmıştı.
“Sakın yazılım işini bırakma çok işine yarayacak sonradan!” diye tembihlemişti sıkı sıkı, “Ne zaman istersen de beni ara veya yaz sorun değil! Gidiyor olabiliriz ama ağabeyin olarak kalmaya devam edeceğiz tamam mı?”
Yaren’de elinden geldiğince devam ediyor ve yapamadığı yerlerde ağabeyine mesaj atıyordu. O da hiç bekletmeden yanıtlıyordu. Doğukan bir işe başlamış sonra da işe başladığı şirket aracılığı ile yurt dışına gitmişti. Diğerlerinin de işleri oldukça iyiydi. Yaren onlardan haber aldıkça annesine anlatıyor, Zeliha’da onların başarısı ile gurur duyup kendi kızı içinde aynını diliyordu.
Haydar’a aşık olduğu ve pasaja mutlulukla gittiği o yıllardan buralara gelişini düşünüyordu. Doğukanlar ile yaşıttı ancak o yıllarda. Cahildi, bir ailesi olsa da sahipsizdi. O yüzden bu çocukların böyle güzel aileleri ve güzel bir hayatları olması onu mutlu ediyordu. Çocuklar Yaren’in olası güzel geleceği için harika modeller olmuşlardı, hem kızı hem kendi için.
(devam edecek)