Kız doğdum – Bölüm 10

Yaren’in ağlaması ile uyandığında dört saat geçmişti, çocuk da, o da banyonun verdiği rahatlıkla derin bir uykuya dalmışlardı. Gözlerini açtığında içeriden mis gibi kokular geliyordu. Kızını kucaklayıp içeri geçti.

“Günaydın prensesler, dinlenebildiniz mi?” dedi Hayriye hanım gülerek, “Yüzünüz gözünüz açıldı iyice!”

“Dinlendik, Allah razı olsun!” dedi Zeliha.

“Bak eczaneyi aradım, çocuk için bu mamaları yolladılar, sütün yok anladığım kadarıyla, hazırla da ver içi kurumasın çocuğun!”

Zeliha hemen kutuyu alıp, Hayriye hanımın gösterdiği mutfağa geçti. Yaren’in sedire yaşlı kadının yanına bırakmıştı. Biraz sonra elinde mama kasesi ile geldi ve çay kaşığı ile üfleye üfleye yedirdi Yaren’e, sonra gazını çıkarıp, bezini değiştirdi. Hayriye hanım, bez de almıştı.

“Bunların parasını vereyim!” dedi Zeliha.

“Acele etme kızım bir ayak uydur hele! Gel otur anlat bakalım şu hikayeni! Dur önce biz de karnımızı doyuralım.!” diyerek ayağa kalktı, mutfaktan iki dolu tabak getirip masaya koydu.

“İndir o minderleri koy çocuğu da üzerine gel haydi!” dedi yeniden mutfağa dönerken, dilimlenmiş ekmek ve kaşıklarla geri geldi sonra, “Mis gibi tarhana çorbası yaptım, iç için ısınsın, akşam yemeğinden önce midene sıcak bir şey gitsin!”

Gerçekten çorba ilaç gibi gelmişti Zeliha’nın midesine, Hayriye hanım ısrar edince kalkıp bir tabak daha içti. Sonra çayın da suyunu koyup oturdular. Zeliha annesinin ölümünden başlayıp her şeyi tek tek anlattı Hayriye hanıma.

“E kızım ananın bahtı kızına derler ama seninki anneninkinden de beter olmuş. Bu yavrucağızın şansını düzeltmek için sen mücadele edip kendi şansını yaratacaksın demek ki! Bak o köyden kaçmayı akıl ederek başlamışsın aslında!”

“Siz olmasanız ne şansı Hayriye teyze!” dedi Zeliha iç geçirerek.

“Şu Haydar’ı arasaydın hiç aklına gelmedi değil herhalde!”

“Haydar daha beni ister mi, kucağımda bir de kızla, ailesi bu defa bacadan atar istemez beni!”

“Her şerde bir hayır var evladım! Ne diyeyim, insanoğlunun her biri başka tür! Yaşam seni buraya getirdi madem, bak ağrımla sızımla sabahın körü geldim seni buldum. Sen de buradan devam edeceksin demek ki hayatına. Bak ilk günden evime hareket can kattınız ikiniz. Bebek sevmeyeli çok zaman olmuştu. Ben de sana kendi hikayemi anlatırım sonra.”

Uyuyana kadar iki kadın sohbet ettiler o gün. Zeliha iyice kendini toparlamıştı ama gece olunca uyku ağır bastı yine. Onca gün sokaklarda dolaşıp, diken üzerinde uyuduktan sonra yatakta uyumak öyle bir tatlı gelmişti ki, kızını da koynuna alıp hemen uykuya daldı yine.

Ertesi sabah erkenden uyandı, Hayriye hanıma kahvaltı hazırlayıp, kadını rahat ettireyim istedi ama uyandığında çay bile çoktan demlenmişti bile.

“Rahmetli annem cazı gibi kalkıyorsun derdi sabahları. Şimdi yaşlılığı bahane ediyorum ama gençken de hiç uyuyamazdım ben!” dedi Hayriye hanım gülerek “Haydi kızı doyur da gel kahvaltı edelim madem kalktın.”

Birlikte kahvaltıyı edip, kahvelerini içerken, “Şu eleman lazımmış dediğin atölyeyi bulabilir misin? Git konuş orayla. Hâlâ eleman arıyolarsa başla hemen!”

“Yaren?”

“Kızım bakacağım ben çocuğa dedim ya sana! Duymadın mı? Merak etme iki çocuk büyüttüm ben!”

“Neredeler şimdi?”

Cevap vermedi Hayriye hanım, derin bir iç çekti. Zeliha da üstelemek istemedi onun canının sıkıldığını görünce. Kalktı çantasından bir kart çıkardı, “Burasıydı, sonra gelirsem diye verdi sahibi” diyerek gösterdi yaşlı kadına.

“İyi çok uzak değilmiş, tek otobüsle gidersin. Çantam da var bir otobüs kartı şimdilik onu alırsın. Bulduğun işi kaybetmeden git hemen, ben sana tarif edeyim nasıl gideceğini!”

Kahveyi içip, mutfağı topladıktan sonra kızın bezini değiştirip, temiz kıyafetlerini giyip yola çıktı Zeliha. Kadın tertemiz giyinmiş, yanında bebek olmadan görünce gülümsedi, “Geldin demek!”

Hemen boş makinayı gösterdi ona, “Başla hemen, kızlar sana göstersin!” dedi.

Zeliha neredeyse sevinçten havalara uçacaktı, aklı Yaren’deydi ama Hayriye hanımın ona bakabileceğine inandırdı kendini. Daha bir kaç gün önce perişan halde iş için neredeyse ağlayacağı bir yerde makinanın başına geçmişti şimdi.

Akşam beş olana kadar çalıştı, işi dinledi, öğrendi orada. Sonra aynı otobüse binip buldu Hayriye hanımın evini. Kayboluyordu aslında ama son anda hatırladı nereden döndüğünü.

Geldiğinde Yaren sedirin üzerinde yatıyor keyfi yerinde gözüküyordu. İçerisi yine mis gibi yemek kokmuştu.

“Haber veremedim kusura bakmayın ama hemen başlattılar işe!” dedi kapıdan girer girmez.

“Tahmin ettim kızım, daha ne isteyeceksin. Hayırlı olsun! Bizi kızımla oturduk akşama kadar değil mi topak kızım!” diye eğilip ayaklarını öptü Yaren’in, “Elini yüzü yıka da sofrayı kur sana zahmet!”

Zeliha hemen koştu üzerini değişip temizlendikten sonra, mutfağa geçti.

Yemeklerini yiyip, çaylarını içerken Zeliha’nın yeni işinden bahsettiler.

“Anlattığın kadar güvenilir bir yere benziyor, kendini sevdirirsen burada gelişirsin!”

“İnşallah!” dedi Zeliha. İyice yüzü gülüyordu artık.

Ertesi sabah daha da erken kalkıp, kahvaltıyı hazır etti. Kızını da doyurup, bezledi. Dün gelirken bir şeyler almayı akıl edememişti ama bu gün önünden geçtiği markete uğrayıp bir şeyler alacaktı. Köyden getirdiği parasının bir kısmını yanına alıp, Hayriye hanım kalkınca onunla kahvaltısını etti ve işine gitmek için çıktı yola.

Daha ikinci günden pasajdaki işine gidiyor gibi hissetmişti. Haydar yoktu tabi bu sefer gittiği yerde ama bunu bile yeniden yaşamayı o kadar özlemişti ki. Üstelik eve geldiğinde sarhoş babası ile kavgacı ağabeylerini ağırlamak zorunda da değildi. Karşısına bir iyilik meleği gibi çıkıp hayatını kurtaran Hayriye hanımın nurlu yüzünü görüyor, kızının kokusunu içine çekiyor, sıcak bir yuvaya giriyordu. Belki de hayatında ilk defa böyle hissediyordu. İki günde bu hisse kavuşmak inşallah aldatıcı veya geçici bir duygu seli değil diye geçiriyordu içinden. Öyle alışmıştı ki kaderin tokadını yemeye, iyiye gidenlerin içinde bile bir kulp arıyordu aklı elinde olmadan.

Bir ay sonra içindeki korkulardan eser kalmamıştı. Hayriye hanım çok gönülden ve iyi bakıyordu kızına. Yaşlı olmasına rağmen ilk karşılaştıkları kadar da düşkün değildi. Zindeydi. Komşulardan birinden eski bir puset bulmuştu. Hava güzel olunca Yaren ile çıkıp kısa gezintiler yapıyorlardı. Yan binanın görevlisi ile arası iyi olduğu için puseti çıkarıp indirmesine yardım ediyordu. Memleketten akrabam demişti Zeliha için çevreye. “Kocası ölünde buraya bana can yoldaşı olmaya geldi” diye açıkladı durumu. Komşuları iyi de olsa meraklılardı. Bir bebekle gencecik bir kız ortaya çıkınca soru soruyorlardı.

Merakına iyice yenik düşenler oturmaya geliyorlardı zaten. Gelirken de elleri boş gelmiyor, Yaren’e bir şeyler örüp getiriyorlardı.

İlk maaşı umduğu gibi olmasa da yine de kendini çok iyi hissetmesine neden oldu Zeliha’nın. Eve dönerken Hayriye hanıma güzel bir elbise aldı. Bir kutu da tatlı kurabiye. Yaşlı kadının en sevdiği şey tatlıydı. Dokunduğu için fazla yiyemiyor ama vaz da geçemiyordu. En uygunu kurabiye gelmişti bu yüzden. Evdeki davul fırında börek iyi pişiyordu ama hamur işinde pek istedikleri sonucu vermiyordu.

“Benimle yaşıt neredeyse ihtiyar davul ne yapsın?” diye gülüyordu Hayriye hanım. Tatlıya dadanırsa diye yenilememişti.

Zeliha’nın ilk maaşını alıp, eli kolu dolu geldiğini görünce göz yaşlarını tutamadı.

(devam edecek)

Kız doğdum – Bölüm 10’ için 5 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s