Aşktan öte – Bölüm 14

Demet hanım oğluna son bir şans vermek istiyordu Ayça konusunda, bu yüzden eğer Ayça o adamla evlenme kararı alırsa bundan Timur’a bahsetmeye karar verdi. Belki sevdiği kadına bir daha ulaşamayacak olmak onu tetikler, yaptıklarının bir hata olduğunu kabul eder ve gidip af dilerdi. Ayça bu özrü kabul eder miydi emin değildi tabi, onun hâlâ Timur’u sevdiğini biliyordu en azından. Tabi bunun anlamı Gökçe’nin durumunu riske atmak gibi dursa da, belki Timur’u onu evlat edinmeleri konusunda ikna edebilirlerdi. Timur, Serdar konusunda hata yaptığını kabul ederse o zaman çocuğun durumunu daha mantıklı düşünebilir ve onun için üzülebilirdi de. Bunların hepsi birer varsayımdı sadece elbette ama çaresizlikten artık ne düşüneceğini o da şaşırmıştı. Belki de oğlu ve Ayça’nın artık birlikte olamayacaklarını, olmayı deneseler bile bir gün yine aynı noktalara sürüklenebileceklerini kabul etmesi gerekiyordu. Tek istediği ikisinin de sonradan pişmanlık duyacakları şeyler yapmamalıydı. Timur o Serdar ya da başkası ile evlenmeden, Ayça’da biriyle evlenip Timur’a tüm kapıları kapatmadan bir kez daha düşünmeli ve hatta konuşmalıydılar. Ayça henüz bir karar vermediği için Demet hanım da harekete geçmekte tereddüt ediyor bu kararının doğru olup olmayacağını sürekli kendine sorup duruyordu.

Demet hanım oğlu ve onun arasındakiler için kendi adına kafa yorarken Ayça’nın düşünceleri giderek şekilleniyordu. Eğer Timur’u kaybetme korkusu yüzünden Gökçe’ye sırtını döner ve sonra çocuk onu pişmanlığa sürükleyecek bir şey yaşarsa kendini asla affetmezdi. Demet hanımın söylediklerini haklı buluyordu. Gökçe yüzde yüz bu duruma sürüklenecek diye bir şey yoktu elbette ama yine de bir çocuğun hayatı böyle bir riske atılmamalı, hatta onun mutlu olması için tüm riskler baştan ortadan kaldırılmalıydı. Ayrıca Timur ile zaten birlikte değildiler ve onu istemeyen de Timur’du, üstelik tamamen kendi egosu ve önyargıları yüzünden. Konuşma hakkı bile vermeden onu infaz etmişti genç avukat. Onun masum olabileceği ihtimalini hiç değerlendirmeye dahil etmemişti. Kendi kendine güldü acı acı, insana duyulan aşk, adalete duyulan aşka galip geliyordu demek ki. Timur her zaman adil biri olduğunu iddia ederdi, adalete aşık olduğundan ve hayatta onu en çok kızdıran şeyin adaletsizlik olduğundan dem vururdu. Anlaşılan bu sadece kendine yapılan adaletsizliklerle ilgili bir durumdu. Bir çocuğun hayatı, böyle bir adam için riske edilebilir miydi?

“Hayır!” dedi kendi kendine, “Evet buraya kadar her şey güzel ama ya evlilik konusu?” diye sordu sonra kendi kendine.

Muhtemelen kağıt üzerinde evlendiklerinde Serdar şimdi Gökçe ile yaşadığı gibi davranmaya devam edecekti. Onlar Gökçe ile yaşayacaklar, o sadece hayatlarına misafir olacaktı.

“Misafir olmak” diye tekrarlarken ağlamaya başladı, belki de bu yüzden Gökçe’nin hayatına daimi olarak katılmıyor ve sadece misafir gibi girip çıkıyordu Serdar, onu sadece virüsten korumak değil aynı zamana ona alışmaktan da koruyordu. Bir gün hayatından çıkıp gittiğinde çocuk zaten ondan uzak yaşamaya alışık olacaktı. Bütün bunlar bir babanın tamamen yok olmasının açacağı yaraları sarabilir miydi? Hayır asla saramazdı, eğer Serdar sahiden bunu da düşünmüşse çok yanılmıştı. Anne ve babasını arada sırada olsa da görmek, hatta bir yerlerde onu bekliyor olmalarını bilmek bile bir çocuğun tutunabileceği bir hayaldi. Bunun hayali ile uzun süre sabırla yaşayabilirdi ama onların varlığını dahi bilmemek, hatta var olmadıklarını bilmek bambaşka bir şeydi. Terkedilmek gibiydi. İster sahiden terk etmiş olsunlar, ister hayatlarını kaybetmiş olsunlar, bir çocuk için yaratacağı acı çok farklı değildi ki, her durumda onu bırakıp gitmeleri söz konusuydu.

Gözyaşlarını silip eline telefonunu aldı ve Demet hanıma bir mesaj yazdı.

“Yarın onunla konuşacağım ve ona teklifini kabul ettiğimi söyleyeceğim!”

Demet hanım uyumasına yakın mesajı okuduğunda donup kalmıştı, işte şimdi gerçekten oğlu ve Ayça arasındaki son bağ kopuyordu. Mutsuz olacaklarsa zaten bir arada olmalarını istemiyordu ama bu yine de yüreğinin acımasına engel olmuyordu.

“Emin misin?” yazdı sadece.

“Bir çocuğun hayatı, sevgisi, aşktan öte bir şey! Eminim!” yazdı Ayça.

Evet, bir çocuğun sevgisi her şeyden öte bir şeydi ve Demet hanımın yüreği kendi oğlu için acıyordu şimdi. Kararlı bir şekilde telefonu bıraktı ve oğlunun odasına yöneldi. Her nasıl olmuşsa son bir kaç akşamdır Timur eve geç gelmiyordu, az konuşuyor, odasına çekiliyordu. Eve gelmesi, çalışmadığı anlamına gelmiyordu çünkü. Odasına kapanıp dosyaları odanın dört bir yanına dağıtıyor ve neredeyse sabaha kadar üzerlerinde çalışıyordu.

Demet hanım kapıyı çaldı, cevabı duyamadığı için bir süre bekledi. Bu aralarındaki bir anlaşmaydı. O kapıyı çalıyor, Timur ona kapıyı açıyordu. Böylece zamansız bir şekilde odaya dalmasını engellemiş oluyorlardı. Biraz sonra Timur kapıdan başını uzattı.

“Ne oldu anne? Hasta mısın?”

“Hayır sana bir şey söyleyeceğim!”

Timur odanın kapısını açtı ve annesini içeri davet etti. Her yere dosyalar ve kağıtlar koymuştu, duvarda yapışık küçük not parçalarının üzerinde bir sürü şey yazıyordu.

“Girmeyeceğim” diye yanıtladı Demet hanım, “İşini bölmek istemiyorum, sadece bilmek isteyeceğini sandığım bir haber vereceğim”

“Sahi mi neymiş?” dedi Timur merakla.

“Ayça evleniyor!” diye yanıtladı oyalanmadan Demet hanım, daha bunu söyler söylemez Timur’un yüzünden geçen karanlığı ve korkuyu gördü. Sonra başka bir şey söylemeden kendi odasına yürüdü. Timur odanın kapısında şaşkın ve gergin bir şekilde annesinin arkasından bakakalmıştı.

Demet hanım odasına girince yatağın üzerine oturdu ve yanaklarından akan yaşları sildi. Az önce oğluna kendince son bir şans vermiş ve onun canını bilerek acıtmıştı. Şimdi bunu yaptığı için kendi canı yanıyordu.

Timur kapıyı kapattığında yeniden dosyalara dönemedi. Onları o eski kafede gördüğü gün olduğu gibi bir acı hissetmişti içinde annesinin anlattıklarından sonra. Demek evleniyordu. Neredeyse iki yıl olmuştu onu görmeyeli. Unutmuş muydu? Hayır unutamamıştı ama affedememişti de, yine de bir şekilde hep geri gelmesini beklemişti. Pişmanlık duyup özür dilemesini. Şimdi ise evleniyordu. O adamla mı evleniyordu acaba? Hırsla odadan çıkıp annesinin odasına daldı. Demet hanım geceliğini giymiş, kafasını dağıtmak için eline bir kitap almıştı. Timur’u odada görünce onun içindeki alevi körüklediğini anladı, tek dileği bu alevin onu yakmak yerine kurtarmasıydı.

“Kiminle evleniyor?” diye sordu Timur annesinin yatağının başına dikilip, sonra annesinin cevap vermesine fırsat vermeden “O adamla mı?” diye sordu.

Demet hanım başını sallamakla yetindi.

“Ve sen benim onun masum olduğuna inanmanı istedin bunca zaman öyle mi? Şimdi ne düşünüyorsun?”

Demet hanım onun el kol hareketlerindeki hırsı görebiliyordu. Bunu söylerken onun böyle bir sonuca varabileceğini hiç düşünmemişti doğrusu.

“Düşündüğün gibi değil'” dedi şaşkınlıkla.

“Sahi mi? Yine mi?” dedi Timur ve öfkeyle odada çıkıp gitti.

Demet hanım ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu artık. Ona hiç söylememeli miydi? Ancak eninde sonunda duyacaktı zaten. O sadece iş işten geçmeden duysun istemişti ama belli ki iş işten çoktan geçmişti zaten.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s