Serdar her gün çocuğu görmeye geliyordu, kimi zaman işleri o tarafta olduğu zamanlar gündüzleri de uğruyordu. Gökçe uyumadan önce mutlaka eve geliyor, onunla sohbet ediyor. Uyuyana kadar bekleyip, evden ayrılıyordu. Ayça taşınalı bir ay olmuştu ve bu bir ay içinde hiç karşılaşmamış olsalar da telefonla haberleşmişlerdi. Serdar evle ilgili bir sıkıntısı veya ihtiyacı olup olmadığını sormak için aramıştı bir kaç kez. Gökçe hafta sonları Ayça’ya çıkmak istediği için onun aracılığı ile de haberdar olmuşlardı.
“Gökçe seni çok sevmiş, umarım rahatsız oluyorsundur. İşin olduğunda Seval hanıma söyle o Gökçe’yi ikna eder!” diyordu Serdar.
Ayça artık hayatında Timur’da olmadığı için hafta sonları zaten evde oluyordu. Gökçe’nin varlığından çok mutluydu, hem çocuğu gerçekten seviyor, hem de onunla vakit geçirirken bütün sıkıntısını unutuyordu. Hatta Seval hanım bir kez izin almıştı Gökçe Ayça’da geçirmişti bütün gününü. Kadıncağız bir süredir ertelediği diş tedavisine nihayet başlayabilmişti böylece. Serdar pazar günlerini oğluyla geçiriyor Seval hanıma da izin veriyordu ama bazı işlerin ne yazık ki pazar dışında halledilmesi gerekiyordu.
Serdar, Ayça’nın çocukla ilgilenmesinden çok mutluydu. Gökçe’nin sadece Seval hanım ile vakit geçirmesini istemiyordu. Hastalıklar konusunda biraz titiz olduğu için çocuğu herhangi bir kreşe de vermek istemiyordu. Eninde sonunda okula başlayacaktı elbette ama şimdilik evde olması çok daha iyi hissettiriyordu.
Ayça onun bu titizliğini Seval hanımdan duymuştu. Gökçe’nin diğer çocuklarla daha çok vakit geçirmesi için neden bir kreşe gitmediğini sormuştu kadına. O da Serdar’ın hassasiyetinden bahsetmişti. Çocukla aynı evde yaşamayışı, hastalık konusunda hassasiyeti, bunca zaman kimse ile evlenmemiş olması, taşınmadan önce evi dezenfekte etmekteki ısrarı Serdar’ın obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (titizlik takıntısı) olabileceğini düşündürmüştü ona ama Demet hanımla konuşunca diğer hiç bir davranışının buna uymadığına karar vermişlerdi.
“Anlattığın her şey onun iyi bir adam olduğuna işaret ediyor ama umarım sonradan canını sıkacak bir özelliği ile karşılaşmasın!” demişti Demet hanım bir kez.
“Neden böyle söylediniz? O sadece ev sahibim?”
“Emin misin?”
“Evet elbette eminim” dedi Ayça şaşkın şaşkın, Demet hanımın Timur’u sevmekten vazgeçmiş olduğunu düşünmesine üzülmüştü, “Ben Timur’u seviyorum”
“Bak kızım benim oğlum diye onu sevdiğini söylemek zorunda değilsin. İkiniz de benim için ayrı ayrı kıymetlisiniz ve ben ikinizin de mutlu olmasını istiyorum. Bu birlikte ya da ayrı ayrı olabilir!”
“Hayır gerçekten, Serdar çok iyi biri ama onunla aramızda hiç bir şey yok inanın!” dedi Ayça endişeli bir sesle.
“Olacaksa da bunu engelleme diye söylüyorum!” dedi Demet hanım sonra da uzanıp onun elini tuttu.
Ayça doğru söylüyordu. Serdar çok iyi bir insandı, ona çok iyilik yapmıştı ama ne o, ne de Serdar birbirlerine karşı bir şey hissetmiyorlardı. Gökçe ile aralarındaki bağ giderek güçleniyordu ama bu sadece çocukla ilgili bir durumdu. Timur’a kızgınlığının yerini çoktan özlem almıştı ama olanlardan sonra onun geri gelmesi gerekiyordu. Ona güvenmeyi öğrenmesi için bunun olması şarttı. Güvenmeyi öğrenmediği sürece zaten birbirlerini üzeceklerdi ve ayrı kalıp üzülmeleri, dejenere olmalarından çok daha iyiydi Ayça’ya göre.
Öte yandan Timur kendini iyice işlerine vermiş, aldığı her davayı kazanarak adını iyice duyurmaya başlamıştı. Herkes bu genç ve hırslı avukat ile çalışmak istiyordu. Onun aldığı davaya kendini neredeyse adadığı kulaktan kulağa yayılıyordu. Bu şekilde biraz daha devam edip sonra kendi bürosunu açmayı hedefliyordu şimdi. Çok yoğun çalıştıkları için artık annesi ile de fazla vakit geçiremiyorlardı. Demet hanım ona Ayça’dan bahsetmekten vazgeçmişti. Onun Ayça ile görüştüğünü bildiğinden emindi ve onun soru sormasını bekliyordu. Timur o kadar inatçıydı ki kız hakkında tek kelime bile etmiyordu maalesef. Oysa o da özlemişti nişanlısını, özlemişti ama onları yakaladığı an aklına gelince hemen duygularını kontrol altına alıyordu.
Sedef elbette nikahın olmayacağını öğrenmiş ve yaptığına çok memnun olmuştu. Kendince Demet hanımı teselli etmek için bir kaç kez ona uğramış ama yengesinin hâlâ Ayça’dan yana konuştuğunu duyunca yine sinirlenmiş ve ayağını kesmişti. O günden beridir ne Timur’u ne de yengesini arayıp sormuyordu. Bir süredir zaten uzak durduğu için onlar da bunun eksikliğini pek hissetmediler doğrusu. Sedef’in küçük dünyası ve eline geçen ilk fırsatı kötüye kullanması sonucunda hayatlarının akışı değişmişti ama bu kimsenin işine yaramamıştı.
Gökçe, Ayça ile daha çok vakit geçirmek, Serdar’da çocukla ilgilendiği için ona teşekkür etmek istediği için bir pazar kahvaltısına davet etmişlerdi. Ayça baştan biraz çekingen davransa da Gökçe için kabul etmişti. O gün Seval hanım evde olmadığı için bir yanlış anlaşılmaya neden olmak istemiyordu yine. Serdar onun çekincesini anladığı için Seval hanımda en azından o sabahta onlarla olmasını rica etmişti. Ayça geldiğinde onunda evde olduğunu görünce derin bir oh çekti. Serdar’ın bu ince düşünceli davranışı gerçekten günden daha çok keyif almasını sağlamıştı. Kahvaltıdan sonra hep birlikte dışarı çıkmışlar, bütün günü eğlenerek geçirmişlerdi. Seval hanım da Ayça’yı seviyordu, onun Gökçe ile ne kadar yürekten ilgilendiğini fark etmişti. Bir keresin de o da Ayça’ya evlenmeyi düşünüp, düşünmediğini sordu, çocukları da bu kadar sevdiğine göre, evlenip kendi çocuğunu büyütmeliydi geç olmadan. Ayça’nın gözleri dolunca kadıncağız hata yaptığını düşünüp özür diledi hemen.
“Önemli değil, aslında evliliğe çok yaklaşmıştım bir süre önce ama bazı tatsız olaylar olunca..” dedi ve sustu.
Seval hanım da başka bir şey sormadı bir daha. Arada sırada kendi hayatı ile ilgili bir şeyler anlatıyordu sadece. Gökçe’ye bakarken ona arkadaşlık edecek birinin olması onun da hoşuna gidiyordu.
Bir akşam da Ayça onları yemeğe çağırdı kendi evine. Böylece aralarında güzel bir bağ kuruldu hepsinin. Pazar günleri arada sırada yine birlikte vakit geçirmeye başladılar. Hatta Demet hanım bile onlara alıştı bir süre sonra. Gökçe’yi görmek için cumartesi günleri Ayça’ya uğruyordu. Hâlâ Serdar ve Ayça arasına itiraf edilmemiş bir bağ olduğunu düşünüyordu ama adamın ona açılmak için neyi beklediğinden emin olamıyordu. Ayça o binaya taşınalı nereyse bir yıl olmuştu artık. Muhtemelen kız hâlâ Timur’u sevdiğini söylüyordu ona. Demet hanım son zamanlarda Timur kendine bir büro arayışına da girdiği için oğlunu da göremez olmuştu işin aslı. Onun da Ayça’yı sevmekten vazgeçmediğini düşünüyordu ama ikisi de kendilerince gurur yaptıkları için konuşmayı denemiyorlardı bile.
Serdar’da garip bir şekilde durgun görünüyordu son zamanlarda. Demet hanım bile onun neşesinin eksildiğini hissetmişti çok az görmesine rağmen. Seval hanım ve Serdar’da Ayça sayesinde bir parça işaret dili konuşabiliyorlardı artık. Hatta Gökçe bile öğrenmişti, Ayça olmadan Demet hanım ile oyun oynayabiliyorlardı ikisi. Bu sessiz oyun arkadaşlığı Gökçe’ye farklı bir macera gibi geliyordu. Bazen onun işitme engeli olduğunu unuttuğu için kadıncağızın arkasına dolanıp bir şeyler söylüyor, duyuramayınca bağırmaya başlıyor, yine tepki alamayınca önüne dolanıp, gözlerini kocaman açarak ona derdini anlatmaya çalışıyordu. Demet hanım çok iyi olmasa da yıllar içinde dudak okumayı da öğrenmişti ama Gökçe’yi takip etmek biraz zor oluyordu.
(devam edecek)
Gidişat çok tatlı….
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler ❤
BeğenBeğen