Aşktan öte – Bölüm 9

Gökçe göz ucuyla Ayça’ya baktıktan sonra Serdar’ın kucağından inmeden ona bütün gün olanları anlattı, Seval hanım Ayça’yı doğrudan masaya aldı. Serdar oğlu ile kanepeye geçti.

“Onu sonuna kadar dinlemeden, yemek yemeyecektir. Siz aç beklemeyin!”

“Hayır, lütfen bekleyebilirim!” dedi Ayça nazikçe ve baba oğulun sohbetlerini izledi gülümseyerek. Timur’un da hep böyle bir baba olmasını hayal etmişti ama bu öfkeli haliyle gerçekten iyi bir baba bile olamayabilirdi belki de.

Gökçe’nin anlatacakları bittikten sonra Serdar onu kucağından indirdi ve elinden tutarak masaya getirdi.

“Şimdi bizim yemek yememiz gerek, sen yedin mi yemeğini?”

“Evet yedim.” diyerek babasının hemen yanındaki sandalyeye yerleşti küçük oğlan ve gözlerini dikip Ayça’yı seyretmeye başladı.

“Bizimle mi yaşayacaksın?” dedi sonra birden bire.

“Hayır, o misafirimiz” diye yanıtladı Serdar onu, “Buraya misafir gelmesine pek alışık olmadığı için soruyor!” dedi sonra gülümseyerek.

“Ama komşunuz olacak yakında!” dedi sonra gülümseyerek oğluna döndü

“Komşumuz mu? Benimle oynamaya mı gelecek, Fatih gibi!”

“Fatih binadan arkadaşı, annesi bazen onu getirip bırakıyor!” dedi Seval hanım.

“Eğer istersen hafta sonları seninle oynamaya gelebilirim. Hatta sen de gelebilirsin!” dedi Ayça gülümseyerek. Gökçe gerçekten çok sevimli bir çocuktu. Onun gerçek annesi ve babası ile büyüyemiyor olduğuna üzülmüştü ilk duyduğuna ama Serdar’ı ne kadar sevdiğini görünce içi erimişti. Bir çocuğun sevgisi ne kadar değerli bir şeydi. Kendi anne veya babası nasıl bırakabilmişlerdi onu.

“Seval teyzem olmadan gelemem ama onu da çağırırsan gelirim” dedi Gökçe

“Elbette onu da çağırırım”

“Bu gün gelebilir miyiz?”

“Hayır, Ayça henüz komşunuz olmadı, yakında olacak, o zaman sana haber vereceğim tamam mı?”

“Tamam!” dedi Gökçe ve yine ani bir hareketle sandalyeden indi ve yerdeki arabalarının başına oturup onlarla oynamaya başladı.

“Harika bir çocuk!” dedi Ayça, yemeklerini yemişler, Seval hanım onlara çay ikram etmişti.

“Öyle!” dedi Serdar hüzünle yerde oynayan küçük çocuğa bakıyordu. Ayça da çayını içerken Gökçe’yi izledi ve sonra izin istedi.

“Ben seni bırakayım!” dedi Serdar “Zaten eve geçeceğim, Gökçe’de uyuyacak değil mi oğlum?”

“Evet baba!” dedi çocuk oyunundan başını kaldırmadan.

Seval hanıma teşekkür edip çıktılar evden. Çocuğun babasının başka evde yaşamasını nasıl böyle karşıladığını sormak istiyordu ama sustu. Başından beri böyle biliyorsa aile hayatının farklı olduğunu düşünmek için de bir sebebi yoktu tabi. Daha çok küçüktü.

“Evi tarif etmen gerek” dedi Serdar arabaya bindiklerinde Ayça sessiz kalınca.

“Çok özür dilerim, tabi” diyerek evin yerini söyledi Ayça sessizce yol alıp, ayrıldılar.

Eve gelir gelmez Demet hanıma mesaj yazarak olanları anlattı yine. Ertesi gün zaten buluşacaklardı ama bir ev bulduğuna sevineceğini düşündüğü için hemen paylaşmak istedi. Demet hanımın içi yine o adamın adını duyunca cız etti ama oğlunun da bunu hakkettiğini biliyordu artık. Ayça’nın yanlış bir şey yapmayacağına inanıyordu ayrıca o, oğlu gibi değildi. Gökçe’den bahsetme kısmını ertesi güne bırakmıştı Ayça. Mesajda sadece ev bulduğundan bahsetti.

Demet hanım da adamın neden oğlu ile aynı evde oturmadığını anlayamamıştı, “Sonradan sıkıntılı biri çıkmaz değil mi?” diye sordu endişeyle.

“Hayır sanmıyorum, hayatımı kurtardı.”

“Evet biliyorum ama insanlar tuhaf olabiliyorlar biliyorsun, bir kez daha üzülecek bir şey yaşamanı istemiyorum”

“Siz annem gibisiniz biliyorsunuz, şu anda bu kira ile bulabileceğim en güzel ev orası, bir gün sizi davet edeceğim”

“Tamam, Timur’a bahsedeyim mi bu değişiklikten”

“Hayır, anlayabileceğini sanmıyorum”

“Haklısın, bu şimdilik aramızda kalsın, onun düşünmesi gerekirdi, taşınmak gerektiğini biliyordu.”

“Evet öyle!” dedi Ayça acı bir sesle, Demet hanım onun oğlunu ne kadar sevdiğini ve ne kadar kırıldığını görüyordu ama hak veriyordu. Bu yüzden aralarına daha fazla girmemeye karar vermişti. Görünüşe göre Timur biraz daha oyalanırsa Ayça’yı geri kazanmakta geç kalacaktı. Kızın sevgisi bakalım bu bekleyişi nereye kadar götürebilecekti.

On beş gün içinde Serdar evi boşalttı, bir firma çağırıp her yeri iyice dezenfekte ettirdi. Ayça da ayarladığı bir kamyonet ile evde kalan bir kaç parça eşya ile kutuladıklarını hızlıca yeni evine geçirdi. Seval hanım ilk gün yorgun olacağı için ona bir tepsi yemek yapıp getirmişti. Tabi Gökçe’de onunla birlikte çıkmıştı yukarıya. Böylece yeni evin ilk misafirleri onlar olmuştu. Çocuk aşağı inmek istemediğinden, Seval hanım yerleşmek için yardım teklif etti ve üçü bütün gün sohbet ederek eşyaları açıp yerleştirdiler.

Seval hanım da gerçekten çok tatlı bir hanımdı. Günü birlikte geçirince onun Gökçe’yi nasıl sevip kolladığını görmüştü. Çocukta öyle uysaldı ki, kadıncağız ne derse yapıyordu.

“Yapısı sakin” diyordu Seval hanım, “Ailesi gibi”

“Ailesi derken dayısını kastettiğini anlamıştı Ayça, derin bir iç çekti.”

Seval hanım Serdar’ın annesinin uzaktan akrabasıydı. Kocası erken yaşta ölünce çocukları olmamış, baba evine de dönememişti. Köyde kocasının ailesi yaşarken Serdar onu çağırıp Gökçe’ye bakıp bakamayacağını sorunca seve seve gelmişti. Hele ki çocuğun durumunu öğrenince içi parçalanmıştı. Ayça Serdar’ın neden çocukla oturmadığını sormak istedi ama sonra laf arıyormuş gibi olacağı için bundan vazgeçti.

“Neden taktın kafayı buna Ayça?” dedi içinden kızgın kızgın, Demet hanımın sorduğu tuhaflık konusu kafasını karıştırmıştı biraz. Bir terslik olacağını sanmıyordu ama yine de aklına takılmıştı işte. Çocukla yaşamamak için ne tür bir nedeni olabilirdi ki? Belki bakıcı kadınla aynı evde yaşamanın uygun olmadığını düşünmüştü. Kadın annesinin akrabası bir duldu, o evde yaşarsa belki eski kocasının ailesi burada kalmasına izin vermeyecekti. Türkiye böyle bir yerdi ne yazık ki. Bu düşünce aklına yattığı için zihninde bu soruyu kovalamaya karar verdi. Gayet mantıklıydı o halde.

“Bunu sana o mu söyledi?” diye sordu Demet hanım. Ayça taşınalı üç dört gün olmuştu, ev çalıştığı yere çok uzak olmadığı için bu defa onun evinde buluşmuşlardı. Demet hanım da önceki eve göre buranın çok daha güzel bir yer olduğunu kabul etmişti. Gökçe camdan Ayça’nın binaya girdiğini gördüğü için Seval hanımı durdurmamış ve yukarı çıkmak istemişti. Seval hanım çocuğu alıp çekine çekine kapıyı çaldı. Daha kapı açılır açılmaz Gökçe ok gibi daldı içeriye ama sonra Demet hanımı görünce duraksadı.

“Ayça’nın bakıcısı mısın?” dedi gözlerini kocaman açarak.

Ayça işaretlerle Demet hanıma aktardı. Gökçe ilgiyle izledi bu hareketleri.

Demet hanım gülümsedi bu soruya, “Hayır ama annesi sayılırım” diye yanıtladı. Ayça’da Gökçe’ye söyledi yüksek sesle.

“Benim annem yok, bakıcım var, herkesin başka oluyor” dedi çocuk ve gidip Ayça’ya elindeki yeni oyuncağını gösterdi.

Demet hanım çocuğun söylediğinin üzerine tıkanmıştı biraz, yanlış bir şey söylediğini düşünüp canı sıkılmıştı.

“Merak etmeyin, Serdar bey öğretti bunu ona, annesini sorgulamıyor böyle?”

Başını salladı Demet hanım Ayça aktarırken.

Bir süre ikisi birden Gökçe ile oynadıktan sonra Ayça’nın işe dönmesi gerektiği için birlikte çıktılar. Apartmanın önünde ayrılırlarken Demet hanımın gözleri dolmuştu, “Bir gün böyle torunumu seveceğimi hayal ediyorum hâlâ, senin ve Timur’un çocuğunu”

Ayça gülümsedi bir şey diyemedi. Başını kaldırıp yukarı baktı, Gökçe camda el sallıyordu. İkisi birlikte ona el sallayıp ayrıldılar.

(devam edecek)

Aşktan öte – Bölüm 9’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s