Aşktan öte – Bölüm 7

Demet hanım oğlunun arkasından odasına girdi ve ikisinin arasında sessiz ama hararetli bir konuşma başladı.

“Ayça mesaj atmış!”

“Seni kullanmasına izin verme anne!”

“Beni kullanmıyor ama sen büyük bir hata yapıyorsun?”

“Bu defa hatayı sen yapıyorsun!”

“Onun saldırıya uğradığını ben biliyordum!”

“Hah şimdi de suç ortaklığına mı başladınız. Hayır lütfen bu yalanı bir kez daha dinlemek istemiyorum!”

“Ama dinlemek zorundasın çünkü gerçek.”

“Anne ikimizde her zaman senin Ayça’yı koruduğunu biliyoruz. Bozacının şahidi şıracı!”

“Terbiyesizlik etme!”

“Lütfen beni rahat bırak anne, seni kırmak istemiyorum!” diyerek yorganı başına kadar çekip arkasını döndü Timur.

Demet hanım sinirle dışarı çıktı, salona gidip Ayça’ya mesaj attı.

“Dinlemiyor!”

“Tahmin ediyorum, benim için kötü olmayın onunla!”

“Çok üzgünüm sakinleşmesini beklesek daha iyi olacak sanırım” yazdı Demet hanım. Gerçekten çok üzülmüştü olanlara. Oğlunun bu gergin hallerinin bir gün ikisi arasında ciddi sorunlara yol açacağını biliyordu.

Ayça yarıdan fazlasını topladığı evine baktı. Nikaha bu kadar az bir zaman kala nasıl olmuştu tüm bunlar? Demet hanım haklıydı, Timur sakinleşmediği sürece ikisini de dinlemeyecekti. Sabaha kadar döndü durdu yatakta ve yorgun argın kalkıp işe gitti.

Bütün gün gözü telefonda Timur’dan bir ses bekledi ama ne bir mesaj ne de bir arama gelmedi. Demet hanım “Merak etme her şey yoluna girecektir!” yazdı öğlen.

“Umarım” diye cevap verdi ona.

Timur erkenden kalkıp büroya gitmişti, bir gece önce çalışamadığı için bitirmesi gereken çok işi olduğunu söylemişti. Gece de annesine mesaj atıp büroda sabahlayacağını yazdı. Demet hanım onun düşünmemek için işinin arkasına saklandığını biliyordu ama bu onu konuşmaya zorlayıp iyice germekten daha iyiydi.

Ertesi gün Ayça yine gözü telefonda işlerini halletmeye çalışırken bu kez Serdar’dan bir mesaj geldi.

“Her şey yolunda mı? Ben merak ettim!”

Ayça mesaja baktı bir süre, zavallı adamcağızı ne olduğunu bile anlamadan öylece kafede bırakıp çıkmışlardı. Karanlık bir geçitte onun hayatını kurtarmış, sonra çantasını bulup getirmiş bir de üzerine Timur yüzünden tatsız bir duruma düşmüştü. Ona ne söyleyeceğini bilemiyordu.

“Evet teşekkür ederim” yazdı sadece. Onu kendi sıkıntılarının içine çekmek istemiyordu. O geceden sonra arayıp bir özür dilemek gerektiğini de düşünmüştü ama bunu yapacak ruh haline hissetmiyordu kendini.

“Sevindim” diye yanıt geldi Serdar’dan. O da bir şeylerin yoluna girmediğini hissetmişti ama üsteleyecek bir pozisyonda değildi. Bir erkeğin gözlerindeki öfkeyi tanıyabilirdi. O gece Timur’un gözlerinde gördüğü öfke kolay yatışacak cinsten bir öfke değildi. Garip olan, neden onları basmış gibi davranmıştı?

Aradan yarım saat kadar geçince Ayça’nın içi rahat etmedi ve ona çok büyük ayıp ettiklerini düşünerek “Olanlar için çok özür dilerim, ben olanları Timur’dan sakladığım için bunlar yaşandı” yazdı.

“Sorun değil, onun endişelenmesini istemediğini söylemiştin ama sanırım bu onu öfkelendirdi, onu anlıyorum, seni seviyor”

“Ben de onu seviyorum bizim çok yakında nikahımız olacak ya da olacaktı artık emin değilim!”

“Böyle şeyler olur, eminim yakında düzelecektir”

“Umarım, tekrar özür dilerim, sizi böyle bir duruma sokmayı hiç istemezdim, size çok şey borçlandım”

“Sorun değil, ihtiyacın olursa arayabilirsin, ben nişanlınla konuşabilirim”

“Hayır. Bu kesinlikle onu daha çok öfkelendirir!”

“Tamam, nasıl istersen kendine dikkat et!”

Serdar’ın o gece anlattıkları geldi Ayça’nın aklına, öz yeğenini evlat edinmiş ve onunla ayrı evlerde yaşıyordu. İyi niyetli biri olduğu açıktı. O gece de Timur’un öfkesine rağmen ne cevap vermiş, ne de durumu daha zora sokacak bir girişimde bulunmuştu. Eğer Timur’a her şeyi doğruca anlatabilselerdi, evlendikten sonra onu ve oğlunu yemeğe çağırıp teşekkür edebilirlerdi yeniden ama ne yazık ki Timur’un karakteri böyle şeyler için hiç uygun değildi. O da çok iyi bir insandı. Gerçekten iyiydi, sadece öfkesini kontrol edemiyordu.

Eve gidince Demet hanım ile yazıştılar yeniden.

“Timur senin orada olduğunu biliyor muydu?” diye sordu Demet hanım. Bütün gün aklına bu soru takılmıştı.

“Aslında hayır bilmiyordu. Beni aradığında ona eve gideceğimi söyledim. Zaten onu kızdıran da bu oldu!”

“Seni takip mi etmiş?”

“Bilmiyorum, bunu neden yapsın ki?”

“Oğlum kıskanç bir adam biliyorsun, kim bilir kafasına ne takmıştır!”

“Onu gerçekten seviyorum”

“Biliyorum canım kızım, o da biliyor ama şimdi öfkeden gözler kör olduğu için bunu anlayamıyor. Biraz daha sabretmeliyiz”

“Tamam”

İkisinin aklına da Sedef’in o akşam kafede olduğu ve Timur’u arayıp Ayça’nın orada olduğunu söylediği aklına gelmiyordu elbette. Sedef olanları sadece uzaktan izlemiş ve o ikisi kafeden çıkana kadar hiç istifini bozmamıştı. Diğer adam bir süre masada oyalanmış, sonra hesabı ödeyip o da kalkmıştı. Timur’un elindeki o kağıdın ne olduğunu anlayamamıştı ama ortalığı karıştıranın o olduğunu tahmin ediyordu. Çıkarlarken Ayça’nın yüzü gerçekten darmadağın olmuştu. Yengesi olanları duyunca ne hissetmişti acaba? Nikahtan sonra onun evinde kalmayı planladığına göre, nikah olacaksa da, olmayacaksa da nasılsa onu yakında bilgilendirmek zorunda kalacaktı.

Ertesi gün sabah Timur duş alacağını söyleyerek eve geldi. Demet hanım onun yüz hatlarından hâlâ çok gergin olduğunu görebiliyordu. Gözlerinin altındaki siyah halkalar iki gündür uyumadığını gösteriyordu ayrıca. Konuşmak için seçilebilecek en kötü an olabilirdi şimdi o yüzden hiç ilgilenmeden mutfaktaki işini yapmaya devam etti. Timur annesinin sürekli Ayça’dan yana durduğu ve bu olayda a onu hiç dinlemeden Ayça’ya inandığı için bozulmuştu. Duşunu aldı kapısını kilitleyip bir kaç saat uyuduktan sonra şehir dışına gitmesi gerektiğini söyleyip, hazırladığı küçük çanta ile çıkıp gitti.

Bu hafta Ayça ile nikah günü almaya gitmeyi planlamışlardı. Dolayısıyla onun şehir dışı işi olmadığını biliyordu annesi. Ya kendini uzaklaştırmak için bir iş ayarlamıştı ya da bir otele gidecekti. Her zaman söylediği halde bu defa kaç gün sonra döneceğinden de hiç bahsetmemişti.

O hafta boyunca Timur’dan hiç ses çıkmayınca, Ayça nikahın yakınlarda olmayacağını anladı, hatta belki de hiç olmayacaktı.

“Hayır elbette olacak!” dedi Demet hanım. Timur şehir dışına gidiyorum dedikten sonra ikisi öğlen tatilinde buluştular.

“Belki de gelip eşyalarımı geri almalıyım, ev sahibi evi boşaltacağımı sanıyor!”

“Hayır eşyaların bizde duracak ve sen eninde sonunda bizim evimize gelin geleceksin! Timur bu biliyorsun!”

“Bu defa her zamankinden farklı, elinde onu ikna edecek çok fazla koz var ve korkarım bunların hepsini ona ben verdim”

“Bak kızım, biri ile evleneceksen aranızda mutlak bir güven olmak zorunda, oğlumu çok seviyorum ama o evlenecek olgunlukta olmadığını gösterdi. Belki de nikahtan önce böyle bir şey yaşanması iyidir. Bu ilişkinizi olgunlaştırmak için bir adım”

“Keşke ben de sizin kadar iyimser olabilseydim”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s