Sahte – Bölüm 22

Yerleşmesi için Zeynep’e bir kaç gün izin vermek isteyen Metin, bu arada her şey ona nasıl anlatacağını hesap ediyordu ama gerçek netti ve dolandırıp anlatılacak bir durumu da yoktu. İkisi de henüz göreve başlamadıkları için günleri serbest tükeniyordu. Metin birlikte bir yerlere gidemeseler de belki karşılıklı bir sabah kahvesi içmek için görüntülü konuşabileceklerini söylemişti. Hem Zeynep’in yeni evini de merak ediyordu.

Zeynep memnuniyetle kabul etti onun bu isteğini, yorgunluğunu biraz olsun atabilmiş, kendini toparlamaya başlamıştı. Güvendiği biri ile sohbet etmek ona da iyi gelecekti. Aramanın henüz başında Metin kahvesini içerken ona yeni evini gezdirdi evin içinde dolaşarak, en son mutfağa geldi ve kahvesini yaparken onun neler yaptığını sordu. Bir ay sonra ağabeyi gelecekti ve o zaman annesi ve babasını Adana’ya taşıma durumlarını konuşacaklardı. Bu yüzden Metin henüz bir okula başvuruda bulunmamıştı, en kötü ihtimalle bu ilk sene okulda çalışmak yerine özel ders verebileceğini düşünüyordu. Hayatın ne yöne akacağı belli olduktan sonra da bir başvuru yapabilirdi. Zeynep bu kararı mantıklı bulmuştu. Onun da ailesi ile Adana’ya gelmesine çok sevinirdi ayrıca.

Kahveleri bitmiş olmasına rağmen Metin bir türlü konuya girememişti hâlâ, “Zeynep sana bir şey söylemem gerek!” dedi sonunda. Zeynep onun sesindeki endişeyi duyabilmişti, “Ne oldu canını sıkan bir şeyler mi var?” dedi merakla. Kendi ile o kadar meşguldü ki bu ara, Metin’in de sıkıntıları olabileceğini düşünememişti.

“Bu bir haber diyelim sadece, benden çok seninle ilgili”

“Benimle mi? Suzanlarla mı ilgili yoksa?”

“Hayır, aklına bile getirme onları! Şey bu annenle ilgili!”

“Annemle mi? Bir şey mi duydun yoksa?”

“Bak Zeynep, eşyaların yola çıktığı gün seni görmeye biri geldi!”

Zeynep’in içinde tuhaf bir sızı oluştu hemen, “Lütfen annen geldi deme Metin!”

“Hayır annen gelmedi!”

Derin bir nefes aldı Zeynep, bazen ortaya çıksa ne hissedeceğini düşünüyordu babasının ona anlattığından beri yani. İçini derin bir öfke kaplıyordu hemen. Onu ve babasını bırakıp gitmesini kabul etmiyordu yüreği.

“Anneni tanıyan biri geldi” diye devam etti Metin, “Yani annenin evlendiği adamın annesi geldi”

“Kim?” dedi Zeynep şaşkınlıkla

“Annenin kayınvalidesi desem daha anlaşılır olacak herhalde!”

“Annem evlenmiş mi o adamla?”

“Evet evlenmiş ama olaylar tam düşündüğün gibi değilmiş!”

“Anlamadım?”

Metin Mukaddes hanımın anlattığı her şeyi yorum katmadan anlattı Zeynep’e, bir yandan onun değişen yüz ifadesini kolluyordu sürekli. Bunu da atlattıktan sonra başka şok olmamasını diliyordu onun hayatında. Zeynep hiç bölmeden sessizce dinledi Metin’i.

“İşte böyle! Ben sadece aracıyım ama bunu bilmen gerekir diye düşünüyorum!”

“Benim yüzümden başına gelenler için çok üzgünüm!” dedi Zeynep, “Bunlarla sen yüzleşmemeliydin”

“Hayır benim için bir sıkıntı yok, senin için her şeyi yapacağımı zaten söylüyorum. Bence asıl senin orada olmaman iyi bir şanstı o gün, çok zor olurdu!”

Suzan’ın kapıya gelişinden ve söylediklerinden hiç bahsetmemişti hikayeyi anlatırken, Ergin’e rastladığından ve Ergin’in onu aradığından da. Bunları bilmeye ihtiyacı yoktu Zeynep’in ama annesinin düşündüğü gibi onu bir daha hiç arayıp sormadığını düşünmektense, ona ulaşmak için çabaladığına, bunun için çok acı çektiğini bilmeye hakkı vardı. Zeynep kendi içine çekilmişti yine hiç konuşmadan ekrana bakıyordu. Onun zor anlarda hep böyle yaptığına alışmıştı Metin ama şimdi yanında olmadığı için sarılarak güç veremiyordu.

“Ne düşünüyorsun?” dedi yumuşak bir sesle.

“Bilmiyorum sen ne düşünüyorsun?” dedi Zeynep.

“Mukaddes hanım iyi bir kadına benziyor, o da çok üzülmüş, oğlunun acısını yaşıyor. Yani ikinizde bu olayda suçsuz kişilersiniz. O seninle tanışmak istiyor. Annen konusunda ne karar vereceğini ben bilmemem açıkçası. Akıl da veremem ama o yaşlı kadına bir şans verebilirsin. İkiniz için de iyi olur bu bana sorarsan!”

“Onun kim olduğunu bile bilmiyorum ben!”

“Evet ama o senin kim olduğunu ve dahası hayatını ilgilendiren konularda senin bilmediğin bir sürü şeyi biliyor! Anneni tanıyor en azından, merak ettiğin şeyler yok mu onun hakkında öfkeli olsan da?”

“Evet o kadının bir suçu olmadığı konusunda haklısın ama birbirimizin yaralarını saralım diye bir araya gelmemiz anlamsız geliyor bana, daha çok kanatabiliriz. Buraya her şeyden uzak olmaya belli bir zamanı tamamen unutmaya geldim ben!”

“Elbette bu senin kararın olacak, yaşanılan hiç bir şeyi değiştiremeyiz. Yine de onunla ortak bir yanınız var. Üstelik varlığı hayatını kolaylaştırabilir. Onu hayatında kalıcı istemiyor bile olsan bir kere görüşmekle bir şey kaybetmezsin. Benden haber bekliyor. Sen düşün kararını verince, ona söyleriz olur mu?”

“Tamam!” dedi Zeynep gülümseyerek, “Söylediklerini düşüneceğim!”

Telefonu kapattıktan sonra yeniden derin düşüncelere daldı. Annesinin onu uzaktan uzağa hep takip etmiş olması, babasını ve onu üzüp hayatlarını karıştırmamak için ortaya çıkma cesareti bulamamasını düşündü. Anlamaya çalıştı. Öfkesi çoğunlukla baskın geldi. Babasının sevdiği kadın onu terk edince yaşadığı acıyı düşündü. Onu halasına bırakıp o da gidebilirdi ama bunu yapmak yerine bütün hayatını kızına adadı. Onu geri almaya çalışması annesini aklamıyordu, aşkı biraz olsun yaşadığı için onu anlayabiliyordu belki ama söz konusu çocuk olunca Zeynep’in kabul edebileceği bir şey değildi bu. Kaçmak yerine açıkça babası ile konuşabilir, medenice ayrılabilir ve ikisinden birinde kalarak, diğerinden uzak kalmasının önüne geçebilirdi. En azından belli ki iyi bir adamla evlenmişti. O adam kendine ait olmayan bir kız için annesi ile kendince bir mücadele içine girmiş ve o yaşlı kadının hayatı Zeynep yüzünden acılarla dolmuştu. En azından bunun için görüşmeyi hakkediyordu. Metin haklıydı, o da mağdurdu. Bir araya gelmeleri bir yarayı sarmayacaktı belki ama yaşlı bir kadının isteğini geri çevirmeye gerek yoktu. Ahmet bey de olsa bu kadınla görüşmesini onaylardı.

Zeynep’in karar vermesi bir haftayı bulmuştu, Metin’de onu bunaltmamak için üzerine gitmemiş, mesaj atmakla yetinmişti. Zeynep tam onu arayıp kararını söyleyeceği sırada telefon çalıp Metin’in aradığını görünce sevindi. Onun yaşlı kadınla buluşmasını istediğini ve kararının bu yönde olduğunu duyunca sevineceğini biliyordu.

“Tam seni arayacaktım!” dedi uzun zamandır duyulmayan neşeli sesiyle.

“Sana haberlerim var!” dedi Metin tuhaf bir sesle.

“Yine mi?” diye çıkıverdi Zeynep’in ağzından, kalbi sıkışmıştı elinde olmadan. Metin’in sesindeki renk haberlerin iyi olmadığının işaretiydi, “Ne oldu söylesene?”

“Ergin’i kulüpten atmışlar” dedi önce, Zeynep bunu söylerken onun güldüğünü anlayabiliyordu.

“Bu muydu?” dedi bezgin bir sesle, “Yüreğime indirecektin! Oh olmuş!”

“Bence de oh olmuş ama bu kadar değil, diğerine oh olmuş diyemedim!”

“Diğeri mi?”

“Evet, Suzan bir kaza yapmış!”

“Ölmüş mü yoksa?” dedi Zeynep.

“Hayır ama iki genç kızı öldürmüş, üstelik alkollüymüş, yirmi yıla yakın bir hapis isteği ile yargılanacakmış!”

“Ne?”

“Herkes yaptığını çeker demek istiyorum ama insan tarafım iki kızın öldüğü bir olayda bunu dememe izin vermiyor, yine de sana da söylemek istedim!”

“İnanamıyorum!” dedi Zeynep, “Hem iki hayatı mahvetmiş, hem kendininkini!”

“Evet, bilinçli ve tam kusurlu olarak birden fazla kişinin ölümüne neden olduğu için cezası daha yüksek olabilirmiş!”

“Zavallı Hüseyin amca!” dedi Zeynep iç geçirerek. O da Metin gibi sevinememişti bu habere. Aksine üzülmüştü.

“Neyse sen ne diyecektin?” dedi Metin.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s