Sahte – Bölüm 21

Suzan ve ailesi mezuniyet kutlamalarına devam ediyorlardı. Suzan üst üste sürekli dışarıya çıkmaktan iyice yorgun düşmüştü. Daha öğlen bile olmadan Ergin’in telefonu ile uyanınca sinirlendi.

“Amma çaldırdın sabah sabah Ergin! Uyuyorum!” dedi ters ters.

“Suzan bu gün buluşabilir miyiz?”

Zeynep gittikten sonra Ergin’i tavlamaya çalışan Suzan bir tek bunda başarılı olmamıştı. Ergin birden bire buluşmak isteyince ona olan zaafına yenik düştü ve hemen kabul etti. Yataktan fırlayıp duşunu aldı ve güzelce süslendi. Arabası ile gidip onu alacaktı. Söyleyebileceklerini düşündükçe kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu.

“İşte bu da sana son oyunum olsun Zeynep hanım!” diyerek çıktı evden.

Ergin dün antrenmandan geç saate çıkıp eve dönerken, karşısına çıkıp, ona Zeynep hakkında bir şeyler anlatan adamla konuştuktan sonra iyice gerilmişti. Adam birden bire apartmanlarının önünde karşısına çıkmış Ergin’e ne Zeynep’in, ne de annesinin hakkında konuşmaya hakkı olmadığını, Zeynep’i kesinlikle hakketmediğini ve gerçekleri ve nasıl kandırıldığını gidip o Suzan denilen ahlaksızdan öğrenebileceğini söylemişti. Annesi asla Zeynep’i terk etmemişti ve yaptıkları bu konuşma da bunun ispatıydı. Olan her şeyden haberleri vardı.

Adam kısa ve net cümleler kurduktan sonra karanlıkta kaybolup gitmişti. Ergin şaşkın şaşkın evine çıktıktan on dakika sonra kulüp başkanı arayıp, takımla olan sözleşmesini yenilemeyeceklerini açıklamıştı. Transfer dönemi henüz sona erdiği için Ergin’in başka bir takımla anlaşma şansı yoktu. Gerekçesini sorduğunda ise bunun yönetimden birinin kararı olduğu cevabını almıştı. O gece karşısına çıkan adamla bu konunun arasındaki bağı kuramayacak kadar aptal değildi. Adam Zeynep’in sahipsiz olmadığını ve güçlü bir ailesi olduğunu ısrarla vurgulamıştı. Ergin’in tüm bunların arkasında yaşlı ve tek başına yaşayan bir kadının olduğunu bilmesi mümkün değildi. Mukaddes hanım Metin’i dinledikten sonra Ergin’in oynadığı kulübü öğrenmiş, kendi sosyal çevresi aracılığı ile kulüp yönetiminden birine onun hakkında politikada adı bilinen önemli bir ailenin kızının canını yaktığını ve kulüpten atılmazsa kızın ailesinin dava açarak kulübü ve onu herkese rezil edeceği uyarısını yaptırmıştı. Zaten borçları olan kulüp, güçlü bir aileyi karşısına almak istemezdi. Ailenin kim olduğundan çok, bu bilgiyi yönetime veren kişinin kimliği inandırıcı olmuştu. Mukaddes hanım oğlunun yakın arkadaşı olan ve yaşadıklarını bilen bu kişiye olanları kısaca özetlemiş ve o gencin bir ders alması gerektiğinin altını çizmişti. Bir insanın hayatını mahvetmek için yalan söylemek bu kadar basitti işte! Hayatı boyunca kimseye yapmadığı bu kötülüğü Zeynep için, oğlu ve gelini için yapmayı göze almıştı. Sonuçta oğlan sadece bir sezon işsiz kalacaktı belki ama yalanlarla bir kızın hayatını nasıl mahvettiğini belki anlayacaktı bu sayede.

Suzan hoş sözler yerine Ergin’in daha arabaya biner binmez anlattığı hikayeyi duyunca şoka girmişti. Zeynep’i aramaya gelen o kadını hatırlamıştı hemen ve bu yüzden hikaye ona da inandırıcı gelmişti. Kendi söylediklerini de düşününce ona neler yapabileceğini düşünmeden edememişti üstelik. Şu ana kadar bir şey olmadığına göre belki de sadece Ergin’e bulaşmakla yetinirlerdi.

“Beni dinlemiyor musun sen?” diye hırladı Ergin, o kafasının içinde kendi hesaplarını yaparken.

“Dinliyorum Ergin! Ne bağırıyorsun, yorgun ve uykusuzum anlamaya çalışıyorum!”

“Anlayacağın bir şey yok! Adam bana bunların senin başının altından çıktığını söyledi! İşin aslı şu ki benim de bazı şüphelerim var bir süredir ve şimdi senden bir açıklama bekliyorum!”

“Ne saçmalıyorsun sen? Her şeyi birlikte yaşadık, onları birlikte bastık, bal gibi seni aldattı Zeynep ve şimdi bunu ben mi açıklayacağım? Ailesi senden intikam alıyorsa bu neden benim suçum oluyor anlamadım?”

“Adam neden öyle söyledi o zaman?”

“Adama niye sormadın?” diye yanıtladı Suzan öfkeyle, kimsenin ispatlayabileceği bir şey yoktu. Boş atıp dolu tutmaya çalışıyorlardı sadece, Zeynep ya da onun ailesi Suzan’a hiç bir şey yapamazdı.

“Bir daha görürsem soracağım! Suzan eğer adam haklıysa ve senin bu işte bir parmağın olduğunu öğrenirsem inan bana bunu yanına bırakmam!”

“Ah öyle mi? Kıza kaltak diye bağır, bilmediğini sana söylediğim bir sırrı yüzüne höykür herkesin içinde, babası ölünce arayıp sorma! Bunları sana ben mi yaptırdım Ergin? Her şey senin suçun, bahane arama! Arabamdan in şimdi! Ne sen, ne de bir başkası beni bu şekilde suçlayamaz! Senin yaptıklarına ise hepimiz şahitlik yaparız!”

Ergin tokat yemiş gibi bakıyordu Suzan’a, söylediklerinin hepsi doğruydu. Bunların hepsini o yapmıştı, belki Suzan’ın gazı ile belki değil ama bunların hiç birini Suzan ona silah zoruyla yaptırmamıştı. Bir şey söyleyemedi, sessizce indi arabadan. Suzan gaza basıp hızla uzaklaşırken öylece durdu kaldırımda.

Suzan’ın iyice tepesi atmıştı, bu aile de nereden çıkmıştı şimdi. Tam Zeynep’ten kurtuldum derken şimdi bir de bunlarla mı uğraşması gerekiyordu. Olan her şeyi hızla geçirdi aklından, onu hiç kimse, hiç bir şeyle suçlayamazdı. Zeynep’e doğrudan yaptığı, hiç bir şey yoktu. Tam tersine tüm zor zamanlarda o hep yanındaydı.

“Salak Ergin!” dedi kendi kendine, elini çantasına attı bir sigara çıkarmak için, sigara paketi kayıp ayaklarının arasına düşünce, gözünü yoldan ayırmadan eğilmeye çalıştı ama bir anlığına paketi görmek için aşağı bakınca, koyu bir sohbete daldıkları için dikkatsizce yola atlayan iki kıza çarptı. Daha neye çarptığını anlayamadan frene basmıştı ki kızlardan biri büyük bir gürültü ile ön camın üzerine düşüverdi. O hızla giderken kız çarpmanın etkisi ile havaya fırlamış ve yeniden arabanın üzerine düşmüştü. Diğer ise yola savrulmuştu. İkisi de düştükleri yerde kıpırdamıyorlardı. Suzan öylece camın üzerinde duran kızın sırtına bakıyordu.

Annesi ve babası karakolda ifadesini verdikten sonra hemen geldiklerinde öğrenmişti iki kızında oracıkta öldüğünü. Bir gece önce çok içtiği için Suzan’ın kanında alkol çıkmıştı. Kızlar yola atlamıştı ama Suzan onlara çok hızlı çarpmıştı. Hız limitlerinin çok üzerinde gidiyordu ve eğildiği için araba şeritten çıkmış, kızlara daha onlar yolun ortasına ulaşamadan, kaldırımdan indikleri sırada çarpmıştı. Kameralar tüm kazayı an be an kaydettiği için savunacak hiç bir yanı yoktu.

“Hayatını mahvettin!” dediğini duydu babasının sadece, “Seni hiç bir şey kurtaramaz bu beladan!”

Gülcan hanım sürekli ağlıyordu. Kızların aileleri karakola gelmiş bas bas bağırıyorlardı. İkisi de üniversite öğrencisiydi ve kızlarını kaybeden aileler suçluyu linç etmek istiyorlardı.

Bu kadarı Mukaddes hanımın planları içerisinde elbette değildi, Ergin’in Suzan’a gideceğini hesap ederek özellikle o sözleri söyletmişti yardımcısına, ona gönülden bağlı olan adam biraz da kendi katarak Ergin’in midesini iyice bulandırmıştı. Üzerine kulüpten gelen telefon ile Ergin’in hesap sorma isteği körüklenmiş, egosu onu yeniden ele geçirmişti. Her şeye bir suçlu bulmuş olmak ve kendini böylece aklama gayretine gitmek tam da onun kişiliğindeki insanlara özgü bir davranıştı. Ergin’den duydukları sonucu aslında kendini her şeyden sıyırdığına inanırken bir sigara yüzünden bunları yaşamıştı Suzan. Hani şu Gülcan hanımın ayırdığı kıyafetleri yakan sözde sigara yüzünden belki de.

(devam edecek)

Sahte – Bölüm 21’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s