Cenazeden sonra Metin, Zeynep ile eve kadar geldi. Onun Zeynep’e olan yakınlığı, bir gün önce yaşanılanlar, Ergin ve Ahmet beyin başına gelenler herkesin kafasını karmakarışık ettiği için Hüseyin bey kızının da alıp evlerine çıkarmıştı. Suzan’ın zaten böylesi işine geldiği için hiç itiraz etmemişti. Böylece Metin ve Zeynep’in arasındakiler iyice ispatlanıyordu.
Metin’in olanları düşünüp sağlıklı değerlendirecek zihin hali kalmamıştı. Zeynep’i öylece tek başına bırakıp eve gidemezdi. O yüzden evdekilere arkadaşında kalacağını söyleyip bütün gece onun yanında kaldı. Zeynep hâlâ hiç bir şey konuşmuyordu, sorulara cevap vermiyor, derin derin iç çekerek ağlıyor ve öylece bakıyordu. Metin’in içi o kadar acıyordu ki, Zeynep’in kendini suçladığından habersiz, o da olanların tamamen kendi suçu olduğunu düşünüyordu. Hem Ergin ile Zeynep’in arasını bozmuş, hem de zavallı Ahmet amcanın üzülüp kaza geçirmesine neden olmuştu. Belki dün yaşanılanlar olmasa adamcağız bu gün kızının yanında olacaktı. Suzan ile ilgili şüpheleri giderek güçleniyordu ama Zeynep bu haldeyken onunla konuşup anlamasını sağlamak hem imkansızdı, hem de bir de en iyi arkadaşından yediği kazığı duymayı kaldırıp, kaldıramayacağını bilmiyordu. Aslında kendisi onunla konuşmak istiyordu ama Zeynep bu haldeyken şimdi hiç sırası değildi.
Aşağı dairede bunlar yaşanırken, yukarıda yani Suzan’ların evinde aile oturup olanların Zeynep’in suçu olduğuna karar vermişti bile.
“Şimdi ne yapacağız?” diyordu Gülcan hanım, “Bu kızın artık kızımla arkadaşlık etmesini istemiyorum! Öte yandan kimse olanları bilmediği için babası ölen kızı sokağa attılar demelerini de göze alamam!”
“Anne ben çocuk değilim, ona uymam siz merak etmeyin, iyi arkadaş rolüne devam ederim. Zaten değildik ki! Ben sizi yıllardır uyardım ama siz dinlemediniz. Zavallı Ergin ve Ahmet amca da onun melek yüzüne kandılar işte! Durumları ortada!”
“Ya!” dedi Hüseyin bey, o zavallı çocuk hakkında bu gün gazeteler çok kötü şeyler yazmışlardı, Milli takımdan atılması bile konuşuluyor!”
“Bir kız nelere mâl oluyor!” dedi Gülcan hanım iç çekerek.
“Babasının canına!” dedi Suzan gıcık bir ses tonuyla. Hepsi derin bir çektiler. Hüseyin bey gerçekten çok sarsılmıştı arkadaşının ölümüne. Zeynep konusunda ne yapacakları hakkında onun da bir fikri yoktu.
“Mezun olana kadar otursun bakalım! Babasının hatırı için onu sokağa bırakamayız!”
“Ne yapalım biraz daha idare ederiz!” dedi Suzan ve kalkıp odasına gitti sonra.
Zeynep’in arkadaşları ancak ertesi günü haber aldılar babasının ölümünü ve gelip onu ziyaret ettiler. Hepsi onun geldiği hale çok üzülmüştü. Hiç birinin Ergin ile yaşanılanlardan haberi yoktu, onun yine turnuva için şehir dışında olduğu için sözlüsünün yanında olmadığını düşündüler. Ayrıca gazete ve internette yazılanları hepsi okumuştu maç hakkında, bu yüzden Zeynep’e hiç bir soru sormadılar.
Zeynep onlarla da hiç bir şey konuşamadı. Suzan’da sabah aşağı inip Metin’in orada olup olmadığını kontrol etmek istemişti. Kapıyı Metin açınca neredeyse ağzı kulaklarına varacaktı. Metin ise ona nefret ile bakıyordu ki her şeyin onun başının altından çıktığına hiç şüphesi yoktu ancak Zeynep bu haldeyken şimdi Suzan’la uğraşmayacaktı.
“Her şeyin bir zamanı var!” diyordu içinden.
Suzan gelip onlarla oturmaya başladığı sırada okul arkadaşları gelince Metin’de onları yalnız bırakıp eve gitti. Annesi ve babasına isim vermeden bir arkadaşının babasının vefat ettiğini ve ona destek olduğunu söyleyince onlar da çok üzüldüler. Bir kaç saat evde duş alıp, üzerini değişip dinlendikten sonra yeniden Zeynep’in yanına geldi. Gülcan hanım balkondan Metin’in geri geldiğini görünce iyice huzursuz oldu. Bu oğlan böyle gelip giderse yakında mahalle de dedikoduya başlardı. Herkes Zeynep ile Ergin’in sözlü olduğunu biliyordu. Ahmet bey vefat edince diğer olayı kimse duymamıştı elbette.
“Bakalım daha neler yaşayacağız!” diye geçirdi içinden, Suzan gelince aşağıda olan biteni ona anlattırdı.
“Metin dakika ayrılmıyor yanından, görsen!” dedi Suzan. “Tam bir fırsatçıymış. Şimdi Allah var Zeynep leyla olmuş, beyin falan yok! O yüzden onunla ilgili bir şey diyemem! Ama o fırsatçı gece kızın yanından ayrılmadığına göre niyetini bilemem!”
“Ay Suzan yeter içim şişti zaten! Bu kız hepimizin başına bela olacak! Babanı ikna etsek de gitse buradan bir an önce!”
“Aman anne babam asla arkadaşının emanetini ortada bırakmaz. Ahmet amcayı çok seviyordu biliyorsun!”
“Of! Çok iyi adamdı!”
Zeynep’in kendini toparlamaya başlaması bir haftayı buldu. Bir ayın sonunda ise ancak normale yakın bir hâle gelebilmişti. Hüseyin bey karısının ve kızının, ona bir şey söylememeleri ve bir imada bulunmamaları konusunda uyarmıştı. Kız okulunu bitirene kadar aşağıda oturacaktı.
“O zaman bunu ona söyle!” dedi karısı, “Birden bire sokağa mı bırakacaksın bu kadar koruyup!”
Bunu söyleme görevi iyi arkadaş oldukları için de Suzan’a verildi. Suzan anne ve babasına “Ben nasıl söylerim?” diyerek numara yapsa da aslında hayatta alacağı en büyük zevklerden biri olacağından hiç şüphesi yoktu. Geçen bir ay boyunca Metin Zeynep’i hiç yalnız bırakmadı, geceleri kalmasa da market alışverişi ve diğer ihtiyaçların hepsine koşturdu. Tabi Suzan’da her bulduğu fırsatta yanlarına geliyordu. Ergin Zeynep’in babasının öldüğü mesajını okuyunca kendini biraz kötü hissetti ama bunda onun biri suçu yoktu. Ayrıca Zeynep’in babasının acısını kullanarak onun zaaflarından faydalanmasını istemiyordu. Zaten haber aldığında cenaze çoktan toprağa verildiği için yapacak bir şey yoktu. Suzan ile görüşmeye devam ediyorlardı ve Suzan elbette ki Metin’in orada kaldığından, her gün gelişine, tüm işlere koşturmasına kadar hepsini ballandıra ballandıra anlatıyor sonra da “Bak sen yanlış anladın o çok iyi bir arkadaş'” diyordu.
“Suzan, Zeynep’in kardeşi gibi olduğunu ve onu korumaya çalıştığını biliyorum ama sen de diğerleri gibi onun hatalarını göremeyecek kadar kör olmuşsun!” diyerek öfkesinin devam ettiğini belli ediyordu Ergin. Öfkesini asıl körükleyenin Suzan olduğunu görmeyecek kadar kendisinin kör olduğunu fark etmiyordu bile.
Zeynep babasının ölümünden duyduğu vicdan azabıyla kendini iyice derslerine verdi. Suzan’ın ailesinin düşüncelerini ona söylemesi çok zoruna gitmişti. Açıkça olmasa bile onların babasının ölümünden onu sorumlu tuttuklarını anlamıştı. Yine de iyi insanlardı ki en azından okulu bitene kadar onu sokağa bırakmıyorlardı. Babasının banka hesabında onun için bıraktığı parayı öğrenince neredeyse düşüp bayılacaktı. Zavallı adamcağız ona bir gelecek bırakabilmek için sattıkları gece kondu parası ve çalıştıklarından artırdıklarıyla epeyce para biriktirmişti. Bu para onu okul bitene kadar ve sonrasında bile bir süre idare edecek kadardı. Yine babası sayesinde bir sefilliğin içine düşmekten kurtulmuştu. Hüseyin beyler ona kira almamak dışına bir yardımda bulunmamış ve teklif de etmemişlerdi. Suzan dışında o evden kimse mümkün olduğunda onunla konuşmuyordu bile.
(devam edecek)
Gülseren hanım hergun 1 bölüm yayınlamanız yeterli gelmiyor mümkünse en azından 2 bölüm yayınlamanız mümkün mü? Merak içinde kalıyoruz..
BeğenLiked by 1 kişi
Çok haklısınız ancak benim hayat tempom da ancak bu kadarını yapmama izin veriyor ❤
BeğenBeğen